Çocukluktan Yetişkinliğe Geçiş: Ergenlik Dönemi

Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.

Organizma, döllenmeden başlayarak, yaşam boyu ilerleme kaydeden bir süreçtir. İnsan gelişimi hem fizyolojik hem de mental olarak ilerlemektedir. Bu gelişim süreçleri farklı evrelerde farklı şekillerde ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla; bireyleri tanıyabilmenin ve anlamlandırabilmenin ilk ve temel şartı o dönemin gelişim evrelerini bilmektir. Bu yazımızda ise önemli bir gelişim periyodu olan ergenlik dönemi, yani buluğ çağını ele alacağız.

“Ergenlik çağına erişinceye kadar”[1]

Allah (cc) ergenlik döneminde bireylere birtakım sorumluluklar yüklemiştir. Tabii ki bu durumun en belirgin hikmetleri arasında ergenlik döneminin aslında kişinin doğruyu yanlıştan ayırabileceği ve kendi kararlarını alabileceği bir süreç olması yer almaktadır. Mesela henüz ergenlik dönemine geçiş yapmamış bir bireyin farz olan amelleri yapmaması durumunda üzerine bir günah yazılmamaktadır. İşte Allah’ın (cc) sorumlulukları yüklemeye başladığı bu süreci hepimizin iyi bilmesi gerekmektedir. “Ergen bireylerle ilgileniyorum ve zorlanıyorum. Ergen çocuğum var ve devamlı çatışma hâlindeyiz.” vb. cümleler sıkça duyulmaktadır. Aslında çoğu zaman da bireylerin birbirine yanlış tavsiye verdiği sıkça görülmektedir. Çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemi olması sebebiyle ergenlik dönemiyle ilgili bilgiler doğru bir şekilde edinilmeli ve süreç sağlıklı sürdürülmelidir. Ergenlik sadece ebeveynlerin değil, öğretmenlerin ve ergenlik dönemindeki gençlerle ilgilenen herkesin sorumluluğu üstlenmesi gereken bir süreçtir. Böylece onları anlayabilecek ve daha rahat iletişim kurma olanağı elde etmiş olacaklardır.

Ergenlik dönemi; büyüme atağının gerçekleştiği, ikincil cinsel özelliklerin ortaya çıktığı,[2] doğurganlığın sağlandığı ve derin psikolojik değişiklerin meydana geldiği, çocukluk ve yetişkinlik arasındaki bir geçiş dönemidir. Kısaca; fiziksel, psikolojik ve sosyal olgunluğa erişmenin tamamlandığı bir süreçtir. Dünya Sağlık Teşkilatı’na göre adolesan[3] on ila on dokuz yaş arasında tanımlanmakta ve ergenlik dönemini üçe ayırmaktadır:[4]

Erken ergenlik (adolesan) dönemi (10-13 yaş)

Orta ergenlik (adolesan) dönemi (14-16 yaş)

Geç ergenlik (adolesan) dönemi (17-19 yaş)

Bireyin kendisini tanımaya başladığı, benlik algısının geliştiği, bireyselleştiği, ruhsal, fiziksel ve sosyal olgunlaşma geçirdiği bu dönemde fizyolojik ve psikolojik olarak bazı değişimler ortaya çıkmaktadır. Ergenlik döneminde ilk olarak fizyolojik değişimler meydana gelmektedir. Kızlarda östrojen[5] erkeklerde ise testosteron[6] hormonunun daha fazla salgılanmasıyla fizyolojik değişimler cinsiyete göre farklılık göstermektedir.

Ergenlik Döneminde Fizyolojik Değişimler

Kızlarda;
Sivilcelenme
Boy uzaması
Kiloda artış
Göğüslerde belirginleşme
Vücut tipinin daha kadınsı bir yapıya dönüşmesi
Menstrüasyon başlangıcı
Koltuk altında ve genital bölgede tüylenme

Erkeklerde;
Sivilcelenme
Boy uzaması
Kas gücünde artış
Tüylenme
Testislerde büyüme
Bıyık ve sakallarda kıl oluşumu
Seste Kalınlaşma vb.

Cinsiyete göre birtakım değişiklikler meydana gelmektedir. Ergenlik döneminde hormonların tesiri ile ilgili gerçekleşen fiziksel değişikliklerle birlikte bireyin duygusal yapısında da bazı değişimler ortaya çıkmaktadır.

Ergenlik Döneminde Psikolojik Değişimler

Çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemi olduğundan ve fiziksel bazı değişimlerden de kaynaklı olarak bireyin tutum ve davranışlarında tutarsızlıklar vardır. Bu geçiş döneminde birey kendini ne çocuk ne de yetişkin gibi hissedemediğinden belirsizlik yaşayacak ve bu durum daha agresif tutumlar sergilemesine sebebiyet verecektir.

Alışkın oldukları bedenlerindeki değişimlere karşı adapte olmakta güçlük yaşayabilirler. Yaşanan bu durum daha stresli olmalarına sebep olmaktadır. Mesela kız çocuklarında göğüslerde belirginleşme ortaya çıktıkça utanma ve saklamaya çalışma gibi…

Bu dönemin en belirgin özelliği; kimlik arayışı ve gelişimidir. Ergenler kimlik arayışında olduklarından özerklikleri onlar için çok önemlidir. Çocukluk ve yetişkinlik arasında bulunan bu dönem, kişiliğin ve mizacın oluşumu için en ideal süreçtir. Ergenin “Ben kimim?”, “Nasıl biri olmalıyım?” gibi sorular içerisinde bocalama yaşamasıyla beraber inişli çıkışlı duygu durumu ortaya çıkmaktadır.

Egosantrik (benmerkezci) bakış açısına sahip oldukları bir dönemdir. Bu düşünce yapısıyla kendi düşüncelerinin ve yaptıklarının en doğru olduğunu savunurlar. Zıt düşüncelere karşı tepkisel yaklaşımları olabilir. Bütün herkesin kendilerine yöneldiğini, incelediğini düşünebilirler. Bu noktada kişilerin kendileriyle ilgili düşüncelere takılabilir ve bu düşünceleri öğrenmek için çaba içerisine girebilirler. Bu noktada; ağlama, öfkelenme, içe kapanıklık, tedirgin olma hâli de ortaya çıkar.

Ergenlik dönemi, bireyin arkadaşlarına yöneldiği bir dönemdir. “Beni hiç dinlemiyor, arkadaşlarını dinliyor.” ve “Devamlı arkadaşlarıyla olmak istiyor.” cümleleri bu dönemde ebeveynlerden sıkça duyulmaktadır. Aslında bu durum ergenlik döneminin olması gerektiği gibi ilerlediğinin göstergesidir. Çünkü; bir gruba ait olma hissiyatı özgüven ve özsaygılarını büyük ölçüde desteklemektedir.

Ailesinin beklentilerinden ziyade kendi istekleri konusunda ısrarcılardır. Bu durum kesinlikle aileye karşı gelmek, onları önemsememek demek değildir. Gelişimlerinin bir parçası olarak ergenliğe kadar sorgulamadıkları sınır ve kuralları sorgulamaya başlar ve bu kararlara karşı gelmek isteyebilirler. Dolayısıyla aileyle çatışmanın sık yaşandığı bir dönemdir.

Arkadaşlarıyla daha fazla vakit geçirmek isteyeceği bir dönemdir. Arkadaşlarıyla sosyalleşmek duygu ve düşüncelerin daha rahat paylaşılması demektir. (Arkadaş seçimlerinin bilinçli olması gerekmektedir.)

Arkadaşları gibi giyinme, aynı saç modelini yapma, aynı yerlere gitme isteği gibi durumlar da bu dönemde sık yaşanabilir. Anormal bir durum değildir.

Karşı cinse duyulan ilgi, hoşlanma gibi durumlar son derece normaldir.

Ergenlikle İlgili Bilinmesi ve Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

Öncelikle ergenlik sürecine psikolojik olarak ebeveynlerin de hazır olması gerekmektedir. “Çocuğuma ne oluyor? Devamlı karşı çıkıyor ve tartışıyoruz.” söylemi tek taraflı bir problem değildir. Çünkü ergenlik döneminin zor geçmesinin en önemli sebeplerinden biri ebeveynlerin bu sürece psikolojik olarak hazır olmayışı ve çocuk üzerinde kurduğu otoriteyi devam ettirme isteğidir.

Bu dönem son derece normal ve olması gereken bir gelişim sürecidir. Ergenlik kesinlikle problemli bir dönem olarak hissedilmemeli, aksine “Olması gereken ve çocuğumun artık kimliğinin oluştuğu önemli bir dönemdir.” düşüncesine sahip olunmalıdır.

Çocuğunuz sizden bağımsız ve farklı bir bireydir. Kişiliği ile ilgili bireysel farklılıklar kabul edilmeli ve eleştirilmemelidir.

Çoğunlukla ergenle konuşma girişimleri tartışmaya döner. Cevap vermek ve karşı çıkmak için dinlemek yerine, gerçekten anlamak için dinlemek hem ebeveyne hem de ergenlik dönemindeki bireye rahat hissettirecektir. Böylece iletişim kurma becerisi desteklenmiş olacaktır.

Özellikle emir verici cümlelerden kaçınılmalıdır. Kabul etmesini beklediğiniz bir işlevi kabul etmemesi durumunda manipüle edici tutumlar sergilememelisiniz. Onun bu düşüncesine saygı göstermeli ve kendi isteğinizde diretmemelisiniz. Şayet; yapmaması gereken bir eylem söz konusuysa emir verici cümleler yerine duygularınızı ifade ederek, onu düşündüğünüzü belli etmeli ve doğru davranışa yönlendirmelisiniz. Bu noktada sınırlar net olarak belirlenmeli ve kırmadan, manipüle etmeden koymuş olduğunuz sınırlara riayet etmeniz gerekmektedir.

Söylemlerini dinleyin ve küçümsemeyin. Burada empatik yaklaşım çok önemlidir. Karşımızda bizim söylemlerimizi sorgulayan, küçümseyen kişiyle sağlıklı bir iletişim kurabilmemiz mümkün bile değildir. Üstelik bu tarz durumlar geçiş döneminde özgüveni ciddi anlamda düşürecektir. Dinlemeli ve anlamaya çalışılmalıdır. Cümleye “Seni anlıyorum, ama…” diye başlamak yerine daha gerçekçi olunmalı ve “Seni anlayamıyorum ve anlamak istiyorum.” demek doğru olacaktır.

Kendisini ilgilendiren kararlarla ilgili fikirleri alınmalı ve saygı duyulmalıdır. Tabii ki bu durum her isteğinin olması anlamına kesinlikle gelmemektedir. Beraber konu üzerine yapacağınız sorgulamalar, bireyin problem çözme becerisini de geliştirecektir.

Kontrol etmeye çalışmak yerine süreci yönlendirmesine fırsat vermelisiniz. Hata yapmasından korkmamalısınız. Yapacağı hatalar tecrübe kazanmasına yardımcı olacaktır.

Ergenlik dönemi, duyguların daha karmaşık yaşandığı bir dönem olmasından kaynaklı olarak ergeni doğru bir şekilde yönlendirmek son derece önemlidir. Yanlış adım attığı bir meselede düşünceler açık ve net bir şekilde ifade edilmeli ve sebebi mutlaka paylaşılmalıdır.

Olumsuz davranışlarından ziyade olumlu davranışlarına odaklanılmalıdır. Böylece; aile içi iletişimin sağlıklı olarak ilerlemesine katkı sağlanacaktır. Hem akranlarına yönelmiş hem de ailesiyle huzur bulan birey, sağlıklı bir kişiliğe bürünmeye başlayacaktır.

Kendisine vakit ayırması, acele karar vermemesi, seçimlerini doğru bir şekilde yapması gerektiğiyle ilgili ona yardımcı olmalısınız. Mesela yanlış olduğunu gözlemlediğiniz bir arkadaş ilişkisinde “Onunla görüşmeni istemiyorum!” söylemi yerine “Arkadaş seçiminde senin için faydalı olacak seçimler yapacağına inanıyorum. Bu konuda biraz düşünmeni öneriyorum. Acele karar vermemelisin.” söylemi daha etkili olacaktır. Yanlış kararlarının sonucunda, “Ben sana demiştim, beni dinlemiyorsun.” söylemi yerine onunla dertleşmeniz iletişiminizi güçlendirecektir.

Kıyaslama gibi durumlar kesinlikle yapılmamalıdır. “Kıyaslamıyorum, ama falanca arkadaşını görüyorsun değil mi?” gibi cümleler “Kıyaslama yapmıyorum.” deseniz bile kıyaslama cümleleridir. Bu bizi de öfkelendireceği gibi ergenlik dönemindeki bireyi de öfkelendirir ve duygusunu kontrol etmekte güçlük yaşamasına sebep olabilir. Bu olumsuz durumların devamlı olarak yaşanması ise bireyin aileden tamamen uzaklaşmasına sebep olabilir.

Özellikle ergenlik döneminde namazla ilgili çok soru aldığım için burada namaz konusuna özellikle değinmek istiyorum. Ergenliğe geçiş demek farz olan amellerin de yapılması demektir. “Kalk namazını kıl.”, “Namazını kıldın mı?” gibi devamlı baskıcı söylemler nasihat içerikli söylemler değildir. Namazına, amellerine dikkat eden bir ebeveynin ergen çocuğu da namazları ve amelleri konusunda dikkatli olacaktır.[7] Allah’tan (cc) yardım istenmeli ve namazlarına/amellerine dikkat eden ebeveyn model olmalıdır. Yani önce El-Mucîb olan Rabbimizden isteyeceğiz ve namazımıza özen göstereceğiz.

“Hani Lokman, oğluna öğüt verirken demişti ki: ‘Oğulcuğum! Allah’a şirk koşma! Şüphesiz ki şirk, en büyük zulümdür.’ ”[8]

Özetle; ergenlik yeni oluşmaya başlayan kimliktir. Bu dönem, ergenin kendi varlığını ve fikirlerini ortaya koyduğu, kendi karar ve isteklerinde ısrarcı olduğu normal bir dönemdir. Tüm bunlarla beraber sağlıklı sınırlar mutlaka oluşturulmalıdır. Tutarsız davranış ve söylemlerinde küçümseyici, sorgulayıcı ve baskıcı olunmamalıdır. Özellikle; eleştirel yaklaşım ve terslemeler kişiliğinin özgüvensiz oluşmasına sebebiyet verecektir. Kararlarına ve kişisel alanlarına saygı gösterilmelidir. Sevdiğinizi söylemek, değer vermek, desteklemek, belli bir otoriteye sahip olmak ergenlik dönemindeki bireyin özsaygısının artmasına yardımcı olacaktır… Bu süreç yaş ilerledikçe azalan ve zamanla tamamen kaybolan geçici bir süreçtir.[9]

Davamızın sonu, âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdetmektir.


[1]. bk. 17/İsrâ, 34

[2]. Erkeğe ve kadına has bazı özelliklerin ortaya çıkmasıdır. Erkekte yüz ve vücutta kıllanma, kızlarda göğüs gelişiminin artması gibi…

[3]. Dilimizde ergen, yaş dönemi olarak tam karşılığı olmasa da adolesan anlamında kullanılmaktadır.

[4]. T.C. Sağlık Bakanlığı, ÇOCUK VE ERGEN SAĞLIĞI MODÜLLERİ. 2008.

[5]. Ryan KJ (Ağustos 1982). “Biochemistry of aromatase: significance to female reproductive physiology”. Cancer Research. 42 (8 Suppl). ss. 3342s-3344s.

[6]. Mooradian AD, Morley JE, Korenman SG (Feb 1987). “Biological actions of androgens”. Endocrine Reviews. 8 (1): 1-28. 

[7]. Afra binti Ubeyd (r.anha), Mekke’de olmadığı dönemlerde Allah Resûlü’nün (sav) hayatını öğrenebilmek için Muhâcir kadınlarına gidip, “Ben sizin evinizi temizleyeyim, siz benim olmadığım zamanlarda Allah Resûlü (sav) neler yapardı, onları bana aktarın.” diyen iman dolu sahabi kadınlarından. Aynı zamanda Muâz ve Muavviz’in annesi… Peki, bu iman dolu kadının çocukları kimdir? Abdurrahman ibni Avf anlatıyor: “Kendi kabilesi Ben-i Mahzûm gençleri etrafını sarmış, yanına kimseleri yaklaştırmazdı. Böyle bir ortamda ben sağıma soluma baktım, Ensârlı iki genç arasında kaldığımı gördüm. Onlardan biri bana doğru yaklaştı ve ‘Ey amca! Sen Ebû Cehil’i tanır mısın!’ diye sordu. Ben de, ‘Evet! Tanırım ey kardeşimin oğlu. Ebû Cehil’i ne yapacaksın?’ dedim. Genç delikanlı bana, ‘Haber aldım ki o, Resûlullah’a (sav) sövermiş! Varlığım elinde olan Allah’a yemin ederim ki onu bir görecek olursam, ikimizden eceli gelen ölmedikçe, şahsım ondan ayrılmayacaktır. Allah’a ahdettim. Onu gördüğüm gibi üzerine saldıracağım. Ya onu öldüreceğim veyahut bu uğurda öleceğim.’ dedi.” İşte annelerinin imanına şahit olmuş bu iki hayırlı evlat bize rol modelin en bariz ve en etkileyici delillerindendir.

[8]. 31/Lokmân, 13

[9]. Ergenlik dönemiyle ilgili daha fazla bilgi sahibi olmak isteyenler için Daniel J. Siegel’ın Ergen Beyin Rehberi kitabını önerebilirim.

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver