Neden Her Birey Farklı Öğrenir?

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla…

Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.

قُلْ كُلٌّ يَعْمَلُ عَلٰى شَاكِلَتِه

“De ki: ‘Herkes tıynetine/mizacına/meşrebine uygun hareket eder…’ ”[1]

Ayetten anlaşılacağı üzere Allah (cc) her bireyi farklı özelliklerde yaratmıştır. Dolayısıyla her bireyin doğuştan sahip olan ilgi ve yetenekleri, bireylerin öğrenme süreçlerinde farklı yol alacaklarının göstergesidir. Daha anlaşılır olması adına konumuzu örneklendirme yaparak açıklamak istiyorum. İki farklı birey düşünelim. Bireylerden birisi bir defa gitmiş olduğu bir yolun tarifini ikinci gidişinde kolay bir şekilde tarif edebiliyorken, diğeri defalarca gitse bile net olarak tarif etmekte zorlanabilir. Bu durum yol tarifi yapan kişinin zeki, yapamayan kişinin algısında bir zayıflık olduğu anlamına gelmez. Birbirinden farklı olan bireylerin, öğrenme biçimlerinin de farklı olduğu manasına gelir. Bireyin, hangi şekilde öğrendiği hakkında bilgi sahibi olması, öğrenmenin kolay ve kalıcı olması açısından oldukça mühimdir. Bu yazımızda öğrenme stilleri, zekâ türleri, öğrenme stilimizi bilmenin bize sağladığı faydalar ve öğrenmede hafızanın önemi başlıklı konuları ele alacağız.

Öğrenme Stilleri Nelerdir?

Öğrenme stili; bireyin öğrenmeye hazırlanırken farklı ve algısal tercihine uyarlayarak kendine özgü yollar kullanmasıdır. Aynı zamanda ve aynı yöntemle öğrenmeye çalışmak hata olacaktır. Alvin Toflerr, “Geleceğin cahili, okuyamayan kişi olmayacaktır. Nasıl öğreneceğini bilmeyen kişi olacaktır.”[2] der. “Ne kadar çok çalışırsam çalışayım olmuyor, öğrenemiyorum.” demek yerine, “Öğrenme stilime uygun teknikle öğrenmek için çabalamıyorum.” demek çok daha doğru olacaktır. Çünkü kişinin, kendi yetenek ve yapısına uygun olan öğrenme stilini kullanması, verimli bir öğrenmenin ilk aşamasıdır. Bu durumda verimli ve kalıcı bir öğrenme için kendimize sormamız gereken soru, “Ben nasıl öğreniyorum?” olmalıdır.

İşiterek mi?

Görerek mi?

Dokunarak mı?

Birey, öğrenme stilini bularak öğrenmeyi kolaylaştıran ve kalıcılığı sağlayan öğrenme yolunu keşfettiğinde etkin, verimli ve daha az vakit harcayarak öğrenme sağlamış olur. Her birey kendi kabiliyetine uygun öğrenme stilini tercih etme eğilimindedir.

1. İşiterek Öğrenme: İşitsel öğrenmeye açık olan bireylerin en belirgin özelliği erken konuşmaları ve kelime dağarcığının geniş olmasıdır. Yeni ve farklı kelimeler kullanmayı sever, konuşma ve dinleme becerileri ise oldukça iyidir, konuşarak öğrenir. Konuşurken bile dinleme kabiliyetleri vardır. Karşıdaki kişinin telaffuzunu kapmakta güçlük çekmezler. Misal, dinledikleri Kur’ân ayetlerinin kıraatini söylemekte zorluk çekmezler. Sessiz bir ortamda konsantre olmakta güçlük çekerler. Gözle okuma yapmak yerine kendi seslerini duyabilecekleri şekilde okuma yapmayı tercih ederler. Bu kişiler daha çok grup çalışmalarından verim alırlar. Ezber yapmakta güçlük çekmezler ve ezberlediklerini kolay kolay unutmazlar. Bir konuyu hatırlamaya veya aktarmaya çalışırken ona anlatılan şekilde anımsamaya çalışırlar.

2. Görsel Öğrenme: Görsel öğrenmeye sahip bireylerin en belirgin özellikleri arasında; dağınıklığı sevmemeleri, tertipli ve düzenli olmaları, resim yapmayı sevmeleri, resimli kitaplara ilgi duymaları ve renge karşı hassas olmaları gelmektedir. Sözlü talimatları takip etmekte zorlanabilirler. Gördükleri bir yeri kolayca hatırlar ve anlatmakta güçlük çekmezler. Not almada, defter ve kitap düzeninde fazlasıyla özenli davranırlar. Sadece düz anlatımla ilerleyen bir eğitmenin vermiş olduğu eğitimde başarılı olma ihtimalleri düşüktür. Görsel materyallerle desteklenen konu anlatımları onlar için daha akılda kalıcıdır. Görsel öğrenime sahip bireyler genellikle şema, grafik gibi görsel tablolardan faydalanmak isterler. Misal, derse başlamadan önce dağınık olan ortamı toplamak istiyor ve araç gereçlerini düzeltiyorsa muhtemelen görsel öğrenmeye sahip bir bireyden bahsediyoruz.

3. Dokunsal/Kinestetik Öğrenme: Kinestetik kelimesi, kinestezi kelimesinden gelmektedir ve anlamı “hareket” demektir. Bu bireyler “yaparak ve yaşayarak” öğrenirler. Dokunsal öğrenime sahip bireyler; sportif, enerjik ve çok hareketlilerdir. Dokunma, hissetme ve uygulama yönüyle öğrenme, ağırlıklıdır. Konuşurken veya bir şey anlatırken beden dilini aktif kullanırlar. Bizzat katılım sağlamak isterler. Dikkat süreleri kısadır ve oturmaktan hemen sıkılırlar. Koşma, gezme, yarışma ve spor gibi hareket içeren etkinliklerden hoşlanırlar. Bir şeyi anlatmaktan ziyade nasıl yapılacağını göstermeyi tercih eder ve anlatım esnasında yerinde duramazlar. Jest, mimik ve beden dillerini aktif olarak kullanırlar.

İşitsel Öğrenme, Dokunsal/Kinestetik Öğrenme ve Görsel Öğrenme, en yaygın bilinen üç öğrenme stilidir. Bireyler birden fazla öğrenme stiline sahip olabilir ve sahip olduğu öğrenme stillerini farklı alanlarda kullanabilirler.[3] Psikolog Howard Gardner, zekâyı incelemiş ve çoklu zekâ teorisini formüle etmiştir:[4] [5]

Sözel/Dilsel Zekâ: Dili etkin bir biçimde kullanma, yani öğrenilen bilginin sözel olarak etkili bir biçimde kullanılmasıdır. Sözel/Dilsel zekası güçlü kişiler, yazı yazma konusunda başarılı ve kelime hazneleri oldukça güçlüdür. Masal anlatmaktan, hikâye okumaktan; kelime oyunları ve bulmacalardan hoşlanırlar. Öğrendikleri yeni kelimeleri, anlamlarına uygun olarak kullanırlar. Dinleyerek öğrenirler.

Görsel/Uzaysal Zekâ: Gördüklerini hafızaya alan, zihinde canlandıran, akılda tutan ve analiz edip sonuca ulaşan zekâ türüdür. Bireyin çevresini objektif olarak gözlemlemesi ve algılamasıdır. Yazıyı okumaktan ziyade haritaları (zihin haritası) [6], diyagramları, sembolleri kolay bir şekilde kavraması ve kullanmasıdır.

Mantıksal/Matematiksel Zekâ: Bu zekâ türüne sahip kişilerin düşünme dili tamamen sayılardan, sembollerden ve şifrelerden oluşur. Sebep sonuç ilişkisi kurar, soyut kavramlar türetebilir, olayların oluşumu ve işleyişi hakkında etkili bir şekilde mantık yürütebilirler. Bulmaca ve zekâ oyunlarından, karmaşık problemleri çözmekten hoşlanırlar. Analitik düşünme konusunda fazlasıyla başarılılardır.

Bedensel/Kinestetik Zekâ: Bu zeka türü gelişmiş kişiler, koordinasyon, denge, hız, güç gibi bedensel becerileri yüksektir. Konuşma esnasında beden dillerini aktif bir şekilde kullanırlar. Sportif faaliyetlerde başarılılardır. El becerisi gerektiren işlerde oldukça iyi ve isteklilerdir.

Sosyal Zekâ: Sosyal zekaya sahip olan kişiler çevresindeki insanların duygu, düşünce ve isteklerini anlama ve karşılama kapasitesindelerdir. Başkalarının ne düşündüğünü sezebilirler. Dinlemeyi sever, açık fikirli ve uyum içerisinde olurlar. Empati yetenekleri gelişmiş, iş birliği yapan ve paylaşan zekâ türüdür.

İçsel Zekâ: Bireyin kendini ifade edebilmesinin yanında kendisinin ve diğer bireylerin iç dünyasını da keşfedebilmesidir. Bireysel zekâ olarak da adlandırılmaktadır. Yeteneklerinin ve ilgi alanlarının farkında olan, yalnızlığa düşkün, kendini iyi ifade edebilen, öğrendiklerini kolayca hayatına geçirebilen zekâ türüdür.

Ritmik Zekâ: Seslere karşı duyarlı, konuşurken veya hareket ederken el ve ayaklarıyla ritim tutan zekâ türüdür. İyi bir dinleyici ve konuşmacıdır. İşittikleri neşidin sözlerini, ritmine uygun şekilde kullanabilirler. Konuşurken, bir işle meşgulken, farkında olmaksızın ritim tutar ve ahenkli konuşurlar. Bir çalışma ortamında sese ihtiyaç duyarlar.

Ele aldığımız zekâ türleri ve öğrenme stillerinin birbirinden farklı oluşu, bazı kişilerin zor, bazı kişilerin kolay öğreneceği anlamına gelmemektedir. Her öğrenme stiline uygun öğrenme teknikleri bulunmaktadır.[7] Misal, işiterek öğrenen bir birey için dinlemek yeterliyken görsel öğrenime sahip bir bireyin bunu görsel metaforlarla desteklemesi gerekmektedir. Veya devamlı olarak takrir[8] (düz anlatım) yöntemini kullanan bir öğretmenin, her öğrenciden aynı başarıyı beklemesi ve elde etmesi mümkün değildir. Çünkü bu yöntem, işiterek öğrenme stiline sahip bireylere/öğrencilere hitap ediyorken görsel ve kinestetik öğrenime sahip bireylere hitap etmemektedir. Oysaki konuyu anlatan öğretmenin, konuyu pekiştirmek için öğrencilerinin zekâ alanlarına göre düzenlemeler yapması sınıf içi başarıyı arttıracağı gibi, sağlıklı bir öğrenmeyi de gerçekleştirecektir. Misal, verilen bir konunun sözel zekâya yönelik hikâye, şiir yazma, afiş hazırlama; uzamsal zekâ için, görsel kompozisyon hazırlama; ritmik zekâ için, neşidle çalışma ve konuya uygun ritim bulmasının istenmesi gibi… Her bireyin kendi öğrenim stilini bilmesi, öğrenmenin kalıcılığını da arttıracaktır.

Peki, kendimize uygun olan öğrenme stilini bulduktan sonra öğrenilen bilgiler artık unutulmayacak ve devamlı (sürekli) belleğimizde kayıtlı mı olacak?

مَا تَرٰى ف۪ي خَلْقِ الرَّحْمٰنِ مِنْ تَفَاوُتٍ

“Rahmân’ın yaratmasında hiçbir uyumsuzluk/tutarsızlık göremezsin.”[9]

Allah (cc), insanı muazzam özelliklerde yaratmıştır. Bunun bir örneği de insan hafızasının oluşumudur. Öğrenilen bilgilerin kaydedilmesi için hafızaya (belleğe) ihtiyaç vardır. Hafıza, duyu organlarımızla aldığımız; görsel, işitsel, dokunsal… gibi farklı türleri olan, öğrenilen bilgilerin kaydedici alanda ve zihinde saklanma gücüdür. Hafızanın oluşturulması ve bilginin tekrar çağrılmasında üç ana safha vardır.[10]

Duyusal Bellek: Bilgiyi edinmenin ilk aşamasıdır. Bilgiler bu bellekte algılanır. Beş duyu (tat, dokunma, koku, görme, duyma) olduğu gibi, beş tür duyusal hafıza da vardır. Herhangi bir duyu organıyla alınan, fakat üzerine yoğunlaşılmayan bilgiler kısa süreli belleğe iletilmez ve duyusal bellekte hızlı bir şekilde kaybolur. Ancak dikkatin yoğunlaşmasıyla kısa süreli belleğe iletilir.

Kısa Süreli (İşleyen) Bellek: Bu belleğin kapasitesi sınırlıdır. Öğrenilen bilgilerin kısa süre bellekte tutulmasını sağlayan süreçtir. Misal, telefon numaralarının yedi haneli olmasının sebebi budur. Burada bilgilerin kalma süresinin en fazla otuz saniye ve yedi birimlik kapasitesi vardır. Kısa süreli bellekteki bilgiler, anlamlandırılıp kodlanmasıyla beraber uzun süreli belleğe iletilir. Bilgiler burada kodlanarak uzun süreli belleğe gönderilir.

Uzun Süreli Bellek: Kısa süreli bellekten aktarılan bilgilerin uzun süreli bellekte uzun süre kalmasını sağlayan süreçtir. Kısa süreli belleğe atılan bilgilerin kalıcı olmasını sağlamak için, bilgiler gruplara ayrılır ve zihinsel tekrarlar yapılır. Uzun süreli bellek; anısal bellek (episodic memory),[11] anlamsal bellek (semantic memory ),[12] işlemsel bellek (procedural memory) olmak üzere üçe ayrılır.[13]

Öğrenme ve hafıza arasındaki bağlantı oldukça mühimdir. Öğrenmek istediğimiz bilgiye ne kadar yoğunlaşırsak, onun beynimize kodlanması da o kadar kolay ve kalıcı olur. Misal, işiterek öğrenmeye sahip bir bireyin, görsel öğrendiği bilgiyi şiir ve hikâye yazarak desteklemesi ya da dokunsal/kinestetik öğrenime sahip bir bireyin, işiterek öğrendiği konuyla ilgili objelerin olması ve dokunarak hissetmesinin, öğrenmeyi destekleyerek kalıcılığını arttırması gibi…

Albert Einstein’ın, “Aslında herkes dâhidir. Ama siz kalkıp bir balığı, ağaca tırmanma yeteneğine göre yargılarsanız, tüm hayatını aptal olduğuna inanarak geçirecektir.” demesi gibi. Öğrenmeyi ve kalıcı bir öğrenmeyi gerçekleştirebilmemiz için, kişinin mutlaka öğrenme stilini bulması, öğrenme stiline uygun tekniklerle öğrenmeyi gerçekleştirmesi gerekmektedir. Bununla beraber, edinilen bilgilerin uzun süreli belleğe atılması için, gerekli olan pekiştirme ve tekrarın da yapılması gerekmektedir.

Rabbimiz (cc), razı olacağı bilgileri öğrenmemizi kolaylaştırsın ve öğrendiklerimizle amel etmeyi biz kullarına nasip etsin. Bir sonraki yazı dizimizde “Öğrenme Stilimize Uygun Öğrenme Teknikleri”ni ele alacağız, inşallah.

Selam ve dua ile…


[1]. 17/İsrâ, 84

[2]. bk. Öğrenme Stilleri, H. Alp Boydak, Beyaz Yayınları, 2015

[3]. Armstrong, T (1988). Learning differences-not disabilities. Principal, 68 (1), 34-36

[4]. Gardner, Howard. (1999) “Intelligence Reframed: Multiple Intelligences for the 21st Century.” New York: Basic Books.

[5]. Weinreich-Haste, H. (1985). The varieties of intelligence: an interview with Howard Gardner. New Ideas in Psychology, 3 (4), 47-65

[6]. Tony Buzan, Studies on Key Words’in, “Harnessing the ParaBrain”, 1988, Colt Books, Cambridge, UK, Cht-6, pp-113-115 (ISBN 0 905 89901 6)

[7]. Öğrenme teknikleri için yazı dizimizin dördüncü sayısını okuyabilirsiniz.

[8]. Takrir (düz anlatım) yöntemi, bilgilerin, dinleyicilere anlatılarak verilmesidir. Bu yöntemde dinleyiciler “pasif dinleyici” konumundadır.

[9]. 67/Mülk, 3

[10]. Cardwell, Mike&Flanagan, Cara. (2005). Psychology AS: The Complete Companion. ISBN 978-0-7487-9463-8

[11]. Clayton NS, Salwiczek LH, Dickinson A (March 2007). “Episodic memory”. Current Biology. 17 (6): R189-91. doi:10.1016/j.cub.2007.01.011. PMID 17371752.

[12]. Saumier, D., & Chertkow H. (2002). Semantic Memory. Current science inc, 2, 516-522.

[13]. Anısal Bellek (episodic memory): Otobiyografik deneyimlerin geri getirilmesidir. Misal, sonbahar denildiğinde dökülmüş yaprakların arasında dolaşmak ve bisiklet sürmeyi anımsamak, anısal belleğe bir örnektir.

Anlamsal Bellek (semantic memory): Konu alanlarının; kavramları, genellemeleri, olguları, formülleri ve kuralları depolanır. Öğrenilmiş bilgiler bu bellekte tutulur. Misal, sonbahar denildiğinde hangi ayları kapsadığını bilmek, anlamsal belleğe bir örnektir.

İşlemsel Bellek (procedural memory): Bir işlemin tekrar nasıl yapılacağını bilmek işlemsel bellektir. Misal, beş yıl bisiklet sürmeyen birinin, beş yıl sonra tekrar sürmeyi hatırlaması bunun bir örneğidir.

Önerilen makaleler