Kitap: Müslümanların Gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti
Yazar: Ebu’l Hasen en-Nedvi
Yayınevi: Kayıhan Yayınları
Son yüzyıllarda karşımızda zulüm ve fesadın her türlüsüne bulaşmış bir dünya görüyoruz. Başta İslam coğrafyaları olmak üzere dünya bir şeylerin özlemini çekiyor. Bazı kaybedilen değerlerin farkına varılmış ve çözüm arayışına girilmiştir. 1978 Fransız ihtilali de dâhil olmak üzere atılan birçok adım kaybettiği bazı değerleri dünyaya tekrar kazandırmak içindi.
Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem gönderilmeden evvel dünya yine kan ağlıyor ve El-Hakk olan Allah’a şirk koşuluyordu. Mazlumların haykırışları yüreği taş gibi olmuş duygusuz cesetlere çarparak tekrar zulüm olarak mazlumlara geri dönüyordu. Kadın hayvan kabul ediliyor, açılıp saçılmadan kimsecikler kadına değer vermiyordu. En fazla kadınlara değer verenler onları bir meta gibi kabul edenlerdi. Allah’ın göz aydınlığı olarak verdiği kız çocukları da diri diri gömülüyordu. İnsanlık güç ve iktidar sahiplerinin istekleri ve arzuları uğruna feda edilmekteydi.
Mekke’de bir tevhid daveti yükselince kalplerinde hayat olanlar bunun tüm yönleri ile gerçek bir kurtuluş oluğunu bilmişlerdi. İşte bu dönemde tohumları atılan İslam asr-ı saadetler/mutlu çağlar yaşatmıştı insanlığa. İnsana değer verilmişti. İnsanı insanlığında bırakmış Allah’a hakkı teslim edilmişti. Ta ki tekrar insanlar eski cahiliyyelerini İslam’da ihya edinceye kadar.
Şu yüzyıllarda insanlığın içerisine girdiği buhrandan bir kurtuluş yolu yok mudur? Elbette, yaşandığı dönemde etrafına adalet saçan İslam güneşi en güzel çözüm ve kurtuluş yoludur. Peki, zayıflamış ve hatta çökmüş olan şu İslam medeniyetini nasıl tekrar gün yüzüne çıkarabiliriz? Özelde batı hayranlığı uğruna insanlıktan çıkmış İslam âlemini ve genel olarak da tüm insanlığı İslam’ın pak medeniyetine nasıl eriştirebiliriz?
Kuran, sünnet ve selefin anlayışını iyi kavrayıp özümsedikten sonra bu doğrultuda çağımızın bataklığına bir çözüm bulmalıyız. Ancak bu çözümlerin özel çözümler olması gerekir. Genel bazı değerlendirmelerle, vakıamızı tam olarak değerlendirmeden köklü bir çözümün olması oldukça zordur. Bu nedenle asımızda ıslahatçı kimlik ile tanınmış olan ve İslam’ın çözüm yolu olduğuna inanan kanaat önderlerine, İslam düşünürlerine yönelip sundukları çözüm önerilerini değerlendirmek gerekir. Bu düşünürlerin çözümleri değerlendirilmelidir. İtikad birliğimizin olması şart değildir.
Tanıttığımız bu kitap, asrın sorunlarını dert edinmiş bir yazarın kaleminden çıkmıştır. Cahiliye dönemlerini ve karanlığını bize sunduktan sonra İslam’ın ve getirdiği yüce değerlerin nurunu/aydınlığını bizlere sunacak. İslam medeniyetinin çöküş evrelerini ve son olarak Avrupa (me)deniyyetini, insanlık üzerindeki yıkıcı etkilerini bize anlatacaktır. Kitabı okuduğunuz da İslam medeniyetinin güzelliğini görüp hayret edeceksiniz. Böylesi bir dönemin özlemini yaşayacaksınız. Günümüze bakacak, insanlığın içerisinde olduğu bataklığa rağmen başka kapılarda dolaştığına hayıflanarak şahit olacaksınız. İslam medeniyetini yüceltenin cesaret ve şahsi sorunlardan geçmek olduğunu göreceksiniz. Kendi nefsini aşmış liderlerin ve tebaanın tarih yazdığını müşahede edeceksiniz. Çöküşümüzün hemen tek sebebinin de korkaklığımız veya şehvetlere esaretimiz olduğuna bizzat şahit olacaksınız. Hatta bedenin ihtiyaçlarına verilmesi gereken önemden daha fazlasının ruha verilmesi gerektiğine de.
İlk Yorumu Sen Yap