“Müminin Rüyası, Nübüvvetin Kırk Altı Bölümünden Birisidir.” Hadisi Üzerine İlmî Bir Değerlendirme

“Müminin Rüyası, Nübüvvetin Kırk Altı Bölümünden Birisidir.” Hadisi Üzerine İlmî Bir Değerlendirme

Allah’a hamd, Rasûlü’ne salât ve selam olsun.

Bu yazımızda hadis kitaplarında farklı lafızlarla varid olan “Mümin’in rüyası Peygamberliğin kırk altı bölümünden birisidir.” hadisi üzerine bir değerlendirme yapacağız.

Çaba bizden, başarı Allah’tandır.

1. Bahis: Hadisin Tahrici ve Diğer Varyantları

Söz konusu hadis, Buhari, Müslim, Sünen ashabı, müsnedler, musannefler vb. hadis kitaplarında varid olmuştur.

Ebu Hureyre’den radıyallahu anh rivayet edildiğine göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Müminin rüyası, nübüvvetin kırk altı bölümünden birisidir.” [1]

Buhari’nin başka bir lafzında ise şöyle geçer:

“Zaman yaklaştığında müminin rüyası yalan çıkmaz. Müminin rüyası Peygamberliğin kırk altı bölümünden birisidir.” [2]

Müslim’in başka bir ziyadesinde şöyle geçer:

“Zaman yaklaştığında Müslümanın rüyası yalan çıkmaz. Sözü doğru olanın rüyası da doğrudur. Müslümanın rüyası, Peygamberliğin kırk beş bölümünden/parçasından birisidir. Rüya üçtür: Salih rüya, Allah’ın bir müjdesidir. Hüzünlendiren rüya şeytandandır. Bir de kişinin kendi gördüğü rüyadır. Sizden biri hoşuna gitmeyen bir şey görürse kalkıp namaz kılsın ve bunu insanlara anlatmasın.” [3]

Müslim’in başka rivayetinde ise: “Salih adamın rüyası…” [4] şeklinde geçer.

Ubade bin Samit radıyallahu anh Nebi’nin sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurduğunu rivayet eder:

“Müminin rüyası, nubuvvvetin kırk altıda bir parçasıdır.” [5]

Enes bin Malik radıyallahu anh Rasûlullah’ın şöyle buyurduğunu rivayet eder:

“Güzel rüya salih kişidendir. Bu da Peygamberliğin kırk altı parçasından birisidir.” [6]

Buhari’nin rivayetinde şu ziyade vardır:

“Kim beni rüyasında görmüş ise, gerçek olarak beni görmüştür. Çünkü şeytan benim kılığıma/suretime giremez. Müminin rüyası, Peygamberliğin kırk altı parçasından birisidir.” [7]

Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh Rasûlullah’ı şöyle derken duyduğunu rivayet eder:

“Salih rüya Peygamberliğin kırk altı parçasından birisidir.” [8]

İbni Ömer’den radıyallahu anh Rasûlullah’ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

“Salih rüya Peygamberliğin yetmiş parçasından birisidir.” [9]

Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh Rasûlullah’ı şöyle derken duyduğunu rivayet eder:

“Salih Müslümanın rüyası Peygamberliğin yetmiş parçasından birisidir.” [10]

Avf bin Malik’ten radıyallahu anh rivayetle Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

“Rüya üç kısımdır: Bir kısmı; ademoğlunu üzmek için şeytandan olan korkulardır; bir kısmı, kişinin uyanıkken kafasını meşgul ettiği şeylerdir; bunları uykusunda görür; bir kısım rüyalar da var ki, onlar Peygamberliğin kırk altı parçasından biridir.”

Ravi der ki:

“Ben, Avf bin Malik’e: ‘Sen, bu hadisi Rasûlullah’tan bizzat işittin mi?’ dedim. Avf, (iki sefer tekrarla): ‘Evet! Ben bunu Rasûlullah’tan işittim. Ben bunu Rasûlullah’tan işittim’ dedi.” [11]

Ebu Rezin’in rivayet ettiğine göre kendisi Rasûlullah’ı sallallahu aleyhi ve sellem şöyle derken işitmiştir:

” ‘Rüya, yorumlanmadığı müddetçe kuşun ayağındadır. Yorumlandığında ise düşer.’ Daha sonra şöyle buyurdu: ‘Rüya Peygamberliğin kırk altıda bir parçasıdır.’ ”

Ravi diyor ki:

“Sanki şöyle dedi: ‘Onu (rüyayı) ancak sevdiğin ve akıllı kimseden başkasına anlatma.’ ” [12]

Enes bin Malik’ten rivayetle Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

” ‘Risalet ve nübüvvet muhakkak kesildi. Benden sonra ne Rasûl ve ne de Nebi vardır.’ Bu insanlara ağır geldi. Bunun üzerine Rasûlullah buyurdu ki:

— Fakat, mübeşşirat vardır, onlar:

— Ey Allah’ın Rasûlü, mübeşşirat nedir?

Rasûlullah dedi ki:

— Müslümanın rüyasıdır ve o, Peygamberliğin parçalarından/cüzlerinden birisidir.’ ” [13]

Hadis, farklı sayılarda gelmiştir. Hatta Hafız İbni Hacer -Allah rahmet etsin- bu hadislerin farklı rakamlarını on vecihle saymaktadır.

2. Bahis: Bu Hadise Yapılan Şerhler/Yorumlar

Hadis ile ilgili farklı görüşler ortaya konulmuştur. Şimdi bu hadis ile ilgili nakilleri aktaralım…

Bazıları bu hadis için şöyle demiştir: ‘Peygamberden olan bir rüya gerçekleşirse bu Peygamberlikten bir parçadır ve hakikattir. Peygamber dışında bir kimseden gerçekleşirse, bu mecaz yoluyla nübüvvetin parçalarından birisidir.’ [14]

Hattabi şöyle demiştir: ‘Kimisi şöyle demiştir: ‘Rüya, nübüvvete uygun olarak gelir. Fakat bu, onun devam eden bir parçası anlamına gelmez.’ ‘

Yine şöyle denmiştir: ‘Hadisin manası, nübüvvet ilminden bir bölüm olduğudur. Çünkü nübüvvet kesilse de ilmi kalıcıdır.’

Yine Hattabi şöyle demiştir: ‘Hadisin manası, rüyanın gerçekleşmesidir. Bu da Peygamberlerden sabit olmuş ve gerçekleşmiştir. Rüyanın gerçekleşmesi de Peygamberlerin kendilerine gelen ilmin bölümlerinden bir tanesidir.’ [15]

Başkaları da şöyle demiştir: ‘Bunun başka bir manası da şudur: Rüya nübüvvet ilminin bir parçasıdır. Nübüvvet ise Rasûlullah’tan sonra kalıcı değildir. Bu da Rasûlullah’ın şu sözünün manasıdır: ‘Nübüvvet gitmiş, mübeşşirat kalmıştır ki, o da Müslümanın göreceği veya Müslümana gösterilen rüyadır.’ ‘ [16]

Hattabi: ‘Namaz rekatlarına, oruç günlerine ve şeytan taşlamaya baktığımızda bilinen bir sayı ile sınırlanmıştır. Bu bilgiden, bu ibadetlerin sınırlanmasını gerektiren duruma ulaşmamız mümkün değildir…’ diyerek bunların tevkıfi olduğuna işaret etmiştir.

İbni Abdilber: ‘İmam Malik’e şöyle sorulduğunu aktarır:

— Rüya herkese tabir edilir mi? O da:

— Nübüvvet ile oyun mu oynuyorsun? diye cevap verdikten sonra şöyle demiştir:

— Rüya Peygamberliğin parçalarından birisidir. Nübüvvet ile oyun oynanmaz.’

Bazıları, Peygamberliğin kalıcı olmasının kastedilmediğini, bilakis bu durumu bilgisizce konuşulamayacak olan gaybi bazı meseleler hakkında bilgi sahibi olma cihetiyle Peygamberliğe benzetmiştir.

İbni Battal ise şöyle demiştir: ‘Rüyanın Peygamberlikten bir parça olması muazzam bir şeydir. Nübüvvet, inbâ kelimesinden alınmıştır. Bu da lugat olarak i’lâm’dır. Buna göre manası rüya, içerisinde yalan barındırmayan Allah’tan gelen sadık bir haberdir. Tıpkı nübüvvetin de yalanlanması caiz olmayan ve Allah’tan gelen haber olması gibidir. Böylece rüya haberin doğruluğu konusunda nübüvvete benzemiştir.’

İbnu’l Cevzi şöyle demiştir: ‘Nübüvvet, kendisinden sonra gerçekleşecek olan durumlara dair bilgi sahibi olmayı içerir. Müminin rüyası da buna benzemektedir.’

İmam Mazeri şöyle demiştir: ‘Bu hadiste nübüvvetten kastedilen, diğer şeylerden değil gaybtan haber vermektir. Devamında uyarı ve müjde olsa da gaybtan haber vermek nübüvvetin semerelerinden bir tanesidir. Bundan Peygamberliğin zatı kastedilmemiştir. Çünkü doğru olan, Peygamberin şeriatı ikrar edip hükümleri açıklamak için gönderilmesidir. Ömrü boyunca gaybtan haber vermese de bu nübüvvetine eksiklik getirmez ve bundan kastedileni de iptal etmez. Peygamberin gaybtan haber vermesi doğru ve hakikatten başka bir şey değildir. Sayılardaki özellikler de Allah’ın nebisini bu konularda bilgi sahibi kılmasıdır. Çünkü nübüvvetin hakikatini başka kimse bilemez.’

Şeyh Ebu Muhammed bin Ebi Cemre şöyle demiştir: ‘Nübüvvet açık durumlarla gelmiştir. Bir kısmında kapalı olduğu gibi bir kısmında da açık olarak gelmiştir. Aynı şekilde rüya gören kimse de bazısını tevile ihtiyaç bırakmaksızın açık olarak görürken, bazısını da ancak hakkı bilen/tabir eden kimsenin anlayacağı kimsenin teviline ihtiyaç duyar ki bu ona da karışık gelebilir. Bunların bir parçası da nübüvvettir. Bu parça kişinin anlayışına göre bazen artarken, bazen de azalır. Bunun en yüksek derecesi sayısı az olan nübüvvet parçası olurken, en aşağısı da sayısı çok olandır. Bunun dışında kalanlar ise bu sayıların arasında olandır.’

İbni Battal’ın naklettiğine göre bazıları şöyle demişlerdir: ‘Allah, Peygamberine altı ay rüyada vahyetti. Bu altı aydan sonra, ömrü boyunca, yirmi üç yıl uyanık hâlde vahyetti. Bu altı aylık müddet yirmi üç yıla nispet edilince kırk altıda bir eder.’

Bunu söyleyenlere şöyle cevap verilmiştir;

Peygambere sallallahu aleyhi ve sellem nübüvvetten önce altı ay boyunca vahyin gelmesi meselesi sabit değildir.

Peygamberin sallallahu aleyhi ve sellem risaletinden ölüm zamanına kadar olan dönem hakkında âlimler ihtilaf etmişlerdir.

Bu tevile göre ‘yetmiş’ rivayeti ve ‘kırk altı’ lafzı dışındaki bütün mezkûr adetler anlamsızdır.

Aynı zamanda Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem nübüvvetten sonra da rüya ile vahiy almıştır. O hâlde bu müddetinde hesaplanıp altı aya eklenmesi gerekir. Eklendiği zamanda kırk altı da bir oranı ortadan kalkacaktır.[17]

İbni Battal bu nakli aktardıktan sonra şöyle demiştir: ‘Bu görüş iki yönden doğru değildir: Birincisi, Rasûlullah’ın bisetten sonraki ömründe ihtilaf edilmiştir. İkincisi, ‘Rüya, nübüvvetin yetmiş parçasından biridir’ diyen rivayet anlamsız olacaktır.’

Bazı ilim ehli de bu sayıların tevilini, Peygamberin sallallahu aleyhi ve sellem vahiyden sonra yirmi üç yıl nübüvveti ikame ettiğini bunun altı ayında ise kendisine uykuda vahiy geldiğini ve bundan dolayı da nübüvvetin kırk altıda bir parçası olduğunu söylemişlerdir.

İbni Hacer, âlimlerin sayı farklılıkları üzerine getirmiş olduğu yorumları ele aldıktan sonra bunları değerlendirerek şöyle demiştir: ‘Hadislerdeki sayı farklılıkları Rasûlullah’ın bunu farklı zamanlarda beyan etmesinden kaynaklanmaktadır. Vahyin kendisine gelişinden sonra 13 sene tamamlanınca ‘Rüya nübüvvetin yirmi altı parçasından biri’ olduğunu söylemiş. Bu da hicret vaktidir. Yirmi yıl tamamlandıktan sonra kırkta bir demiş, yirmi iki yıl tamamlanınca da kırk dörtte bir demiştir. Daha sonra kırk beşte bir demiştir. Hayatının son döneminde ise kırk altıda bir demiş olmalıdır. Kırkın dışındaki rivayetler ise zayıftır. Ellide bir rivayeti küsuratı ifade etmesi muhtemel olup, yetmişte bir rivayeti ise mübalağa içindir. Bunun haricindekiler ise sabit değildir. Bu açıklama buna uygun olup, aralarında bir zıtlık yoktur.’

İbnu’t Tin şöyle demiştir: ‘Hadisin manası ‘Vahiy, ölümüm ile beraber vahiy kesilmiştir. Kendisiyle, ileride olacak şeyleri öğrenebileceğiniz kalan tek şey rüyadır.’ demektir.’

Kadı İyad şöyle demiştir: ‘Bu parçaların/cüzlerin vahiy yolları olması muhtemeldir. Bunlardan birisi vasıtasız bir şekilde Allah’tan duymak, birisi melek vasıtası ile duymak, birisi kalbine atılan ilham, birisi bilinen veya bilinmeyen bir insan suretinde gelmesi, birisi uykuda iken gelmesi, birisi çan sesi şeklinde gelmesi, birisi korku hâlinde Ruhu’l Kudüs ile karşılaşması ve diğer bildiğimiz ve bilmediğimiz hususlardır ki, bu hâller de sayıldığında hadiste bahsedilen sayıya ulaşmış olur.’

Bu görüşe şöyle cevap verilmiştir:

a. Kurtubi ‘el Müfhim’de der ki: ‘Bu hadisteki zorlama (yorum) ve dikkatsizlik kapalı değildir. Çünkü bu sayılar nübüvvetin bölümleridir. (Kadı)nın bahsettiklerinin çoğu Nübüvvetin dışında olan hâllerdir. Bu zorlama yoruma rağmen sayı yetmişe değil yirmiye bile ulaşmamıştır.’

b. Burada İbni Arabi’nin şu sözünü de cevap olarak zikredebiliriz: ‘Nübüvvetin kısımlarını melekler ve Rasûller dışında kimse bilemez.’

Yine Kadı İyad şöyle demiştir: ‘Salih bir müminin rüyası nübüvvetin kırk altı parçasından biri olur iken, fasığın ise yetmiş parçasından biri olur.’

Huleymi ise bu kırk altı parçanın hepsini tek tek adlandırmıştır. Bunların en başında vasıtasız olarak direkt Allah subhanehu ve teâlâ ile konuşma olduğunu belirtmiştir.

El-Mufhim sahibi Kurtubi[18] şöyle demiştir: ‘Bu hadisten kastedilenin sadık bir rüyanın nübüvvet ahlakına uygun davranışlar olduğu ihtimali vardır. Başka bir hadiste olduğu gibi: ‘Allah’ın hoşnut olacağı güzel bir yol izlemek, ağırbaşlı ve vakar sahibi olmak, ifrat ve tefritten uzak durmak nübüvvetin yirmi dört cüzünden biridir.’ ‘ [19]

El-Mufhim sahibi yine şöyle demiştir: ‘Hadislerdeki bu sayılar, nübüvvetin parçalarıdır. Zikredilenlerin çoğu da nübüvvetin dışında olan hâllerdir. Bu da meleğin bilinmesi, bilinmemesi, kendi suretinde veya insan suretinde gelmesidir. Daha sonra bu zorlansa dahi yetmiş bir tarafa yirmiye dahi ulaşmaz.’ [20]

İbni Abdilber, Muvatta Şerhi olan eseri Temhid’de şöyle demiştir: ‘Rüyanın Peygamberlikten bir bölüm olması ihtimalli olabilir. Çünkü rüyada uçmak, cisimlerin değişmesi gibi aciz bırakan hususlar bulunmaktadır. Onu güzel bir şekilde tevil etmek gerekir. Bazen rüyaların tevile ihtiyacı olmaz.’ [21]

Mecma’ Biharu’l Envar sahibi şöyle der: ‘Hadisi zahiri üzere almanın hiçbir zararı yoktur. Çünkü nübüvvetin parçaları nübüvvet değildir. Bu da ‘Nübüvvet gitmiş, mübeşşirat kalmıştır.’ [22] hadisine zıt değildir.’ [23]

Avnu’l Mabud sahibi şöyle der: ‘Bu hadisten kasıt, nübüvvet ilminin parçalarıdır. Bunun içerisinde de gaybtan haber verme vardır. Nübüvvet kalıcı değildir. Nübüvvet ilmi ise kalıcıdır.

Ayrıca bunun manasının Yusuf’a verilen rüya tabiri olduğu da söylenmiştir.’

Taberi şöyle demiştir: ‘Sayılardaki bu ihtilaf rüya gören kimsenin hâline döner. Fasığın rüyası yetmişte bir olurken, salih kimsenin rüyası kırk altıda bir olur. Bu şekilde de ıslahın mertebelerine göre değişiklik arz eder.’ [24]

İbni Abdilberr şöyle demiştir: ‘Rüyanın bölümleri ile ilgili rivayetlerin farklı olması, bana göre birbirine zıt ve biri diğerini reddeden bir ayrılık değildir. Doğrusunu en iyi bilen Allah’tır. Çünkü salih bir rüya, gören kimsenin durumuna, doğru sözlülüğüne, emaneti edaya, sağlam bir dine ve güzel bir yakine sahip oluşuna göre değişebilir. İnsanların belirttiğimiz bu niteliklerdeki farklılığına göre onların gördükleri rüyalar da muhtelif sayılardaki bölümlerden birisi olabilir. Rabbine ibadette, niyetinde, yakininde ve doğru sözlülüğünde ihlaslı ve samimi olan bir kimsenin gördüğü rüya, daha doğru çıkar ve nübüvvetin bildirdiklerine daha yakındır. Nitekim Peygamberler de birbirlerinden daha faziletlidirler. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: ‘Andolsun ki biz, Peygamberlerin bazısını bazısından üstün kılmışızdır.’ ‘ [25]

Müfessir Kurtubi bu rivayetlerden sonra şöyle demiştir: ‘Bu açıklama farklı hadisleri bir araya toplamıştır. Ayrıca bu açıklama, onların bir bölümünü yorumlarken diğer bir bölümünü bırakmaktan daha uygundur.’

3. Bahis: Nakillerin Sınıflandırılması

Bu ve benzeri nakillere bakıldığında görüşlerin bazı başlıklar altında toplandığını söyleyebiliriz.

a. Mecaz yoluyla Peygamber rüyasına benzetenler

Bu görüşlere örnek olarak yukarıdaki nakillerden şunları örnek verebiliriz:

‘Peygamberden olan bir rüya gerçekleşirse bu Peygamberlikten bir parçadır ve hakikattir. Peygamber dışında bir kimseden gerçekleşirse, bu mecaz yoluyla nübüvvetin parçalarından birisidir.’ [26]

Hattabi şöyle demiştir: ‘Kimisi şöyle demiştir: ‘Rüya, nübüvvete uygun olarak gelir. Fakat bu, onun devam eden bir parçası anlamına gelmez.’ ‘

‘Hadisin manası, nübüvvet ilminden bir bölüm olduğudur. Çünkü nübüvvet kesilse de ilmi kalıcıdır.’

İbni Battal ise şöyle demiştir: ‘Rüyanın Peygamberlikten bir parça olması muazzam bir şeydir. Nübüvvet, inbâ kelimesinden alınmıştır. Bu da lugat olarak i’lâm’dır. Buna göre manası rüya, içerisinde yalan barındırmayan Allah’tan gelen sadık bir haberdir. Tıpkı nübüvvetin de yalanlanması caiz olmayan ve Allah’tan gelen haber olması gibidir. Böylece rüya haberin doğruluğu konusunda nübüvvete benzemiştir.’

Şeyh Ebu Muhammed bin Ebi Cemre şöyle demiştir: ‘Nübüvvet açık durumlarla gelmiştir. Bir kısmında kapalı olduğu gibi bir kısmında da açık olarak gelmiştir. Aynı şekilde rüya gören kimse de bazısını tevile ihtiyaç bırakmaksızın açık olarak görürken, bazısını da ancak hakkı bilen/tabir eden kimsenin anlayacağı kimsenin teviline ihtiyaç duyar ki bu ona da karışık gelebilir. Bunların bir parçası da nübüvvettir. Bu parça kişinin anlayışına göre bazen artarken, bazen de azalır. Bunun en yüksek derecesi sayısı az olan nübüvvet parçası olurken, en aşağısı da sayısı çok olandır. Bunun dışında kalanlar ise bu sayıların arasında olandır.’

b. Bunun Peygamberlik ilminden bir parça olduğunu söyleyenler

Hattabi şöyle demiştir: ‘Hadisin manası, rüyanın gerçekleşmesidir. Bu da Peygamberlerden sabit olmuş ve gerçekleşmiştir. Rüyanın gerçekleşmesi de Peygamberlerin kendilerine gelen ilmin bölümlerinden bir tanesidir.’ [27]

‘Bunun başka bir manası da şudur: Rüya nübüvvet ilminin bir parçasıdır. Nübüvvet ise Rasûlullah’tan sonra kalıcı değildir. Bu da Rasûlullah’ın şu sözünün manasıdır: ‘Nübüvvet gitmiş, mübeşşirat kalmıştır ki, o da Müslümanın göreceği veya Müslümana gösterilen rüyadır.’ ‘ [28]

Avnu’l Mabud sahibi şöyle der: ‘Bu hadisten kasıt, nübüvvet ilminin parçalarıdır. Bunun içerisinde de gaybtan haber verme vardır. Nübüvvet kalıcı değildir. Nübüvvet ilmi ise kalıcıdır.’ [29]

c. Bunun gaybi meseleleri bilmek olduğunu söyleyenler

‘Bazıları, Peygamberliğin kalıcı olmasının kastedilmediğini, bilakis bu durumu bilgisizce konuşulamayacak olan gaybi bazı meseleler hakkında bilgi sahibi olma cihetiyle Peygamberliğe benzetmiştir.’

İbnu’l Cevzi şöyle demiştir: ‘Nübüvvet, kendisinden sonra gerçekleşecek olan durumlara dair bilgi sahibi olmayı içerir. Müminin rüyası da buna benzemektedir.’

İmam Mazeri şöyle demiştir: ‘Bu hadiste nübüvvetten kastedilen, diğer şeylerden değil, gaybtan haber vermektir. Devamında uyarı ve müjde olsa da gaybtan haber vermek nübüvvetin semerelerinden bir tanesidir. Bundan Peygamberliğin zatı kastedilmemiştir. Çünkü doğru olan Peygamberin şeriatı ikrar edip hükümleri açıklamak için gönderilmesidir. Ömrü boyunca gaybtan haber vermese de bu nübüvvetine eksiklik getirmez ve bundan kastedileni de iptal etmez. Peygamberin gaybtan haber vermesi doğru ve hakikatten başka bir şey değildir. Sayılardaki özellikler de Allah’ın nebisini bu konularda bilgi sahibi kılmasıdır. Çünkü nübüvvetin hakikatini başka kimse bilemez.’

İbnu’t Tin şöyle demiştir: ‘Hadisin manası ‘Vahiy, ölümüm ile beraber vahiy kesilmiştir. Kendisiyle, ileride olacak şeyleri öğrenebileceğiniz kalan tek şey rüyadır.’

ç. Bundan kasıt rüya tevilini bilmek olduğunu söyleyenler

İbni Abdilber, Muvatta Şerhi olan eseri Temhid’de şöyle demiştir: ‘Rüyanın Peygamberlikten bir bölüm olması ihtimalli olabilir. Çünkü rüyada uçmak, cisimlerin değişmesi gibi aciz bırakan hususlar bulunmaktadır. Onu güzel bir şekilde tevil etmek gerekir. Bazen rüyaların tevile ihtiyacı olmaz.’ [30]

‘Ayrıca bunun manasının Yusuf’a verilen rüya tabiri olduğu da söylenmiştir.’ [31]

d. Bu sayıları Rasûlullah’ın hayatındaki zamanlara kıyaslayanlar

İbni Battal’ın naklettiğine göre bazıları şöyle demişlerdir: ‘Allah, Peygamberine altı ay rüyada vahyetti. Bu altı aydan sonra, ömrü boyunca, yirmi üç yıl uyanık hâlde vahyetti. Bu altı aylık müddet yirmi üç yıla nispet edilince kırk altıda bir eder.’

‘Bazı ilim ehli de bu sayıların tevilini, Peygamberin vahiyden sonra yirmi üç yıl nübüvveti ikame ettiğini bunun altı ayında ise kendisine uykuda vahiy geldiğini ve bundan dolayı da nübüvvetin kırk altıda bir parçası olduğunu söylemişlerdir.’

İbni Hacer, âlimlerin sayı farklılıkları üzerine getirmiş olduğu yorumları ele aldıktan sonra bunları değerlendirerek şöyle demiştir: ‘Hadislerdeki sayı farklılıkları Rasûlullah’ın bunu farklı zamanlarda beyan etmesinden kaynaklanmaktadır. Vahyin kendisine gelişinden sonra 13 sene tamamlanınca ‘rüya nübüvvetin yirmi altı parçasından biri’ olduğunu söylemiş. Bu da hicret vaktidir. Yirmi yıl tamamlandıktan sonra kırkta bir demiş, yirmi iki yıl tamamlanınca da kırk dörtte bir demiştir. Daha sonra kırk beşte bir demiştir. Hayatının son döneminde ise kırk altıda bir demiş olmalıdır. Kırkın dışındaki rivayetler ise zayıftır. Ellide bir rivayeti küsuratı ifade etmesi muhtemel olup, yetmişte bir rivayeti ise mübalağa içindir. Bunun haricindekiler ise sabit değildir. Bu açıklama buna uygun olup, aralarında bir zıtlık yoktur.’

e. Bundan kasıt nübüvvet ahlakına uygun davranışlardır

El-Mufhim sahibi Kurtubi şöyle demiştir: ‘Bu hadisten kastedilenin sadık bir rüyanın nübüvvet ahlakına uygun davranışlar olduğu ihtimali vardır. Başka bir hadiste olduğu gibi: ‘Allah’ın hoşnut olacağı güzel bir yol izlemek, ağırbaşlı ve vakar sahibi olmak, ifrat ve tefritten uzak durmak nübüvvetin yirmi dört cüzünden biridir.’ ‘ [32]

f. Zahiri üzere alıp bunun hikmeti bilinmeyeceğini söyleyenler

İbni Abdilber, İmam Malik’e şöyle sorulduğunu aktarır: ‘Rüya herkese tabir edilir mi? O da: ‘Nübüvvet ile oyun mu oynuyorsun?’ diye cevap verdikten sonra şöyle demiştir: ‘Rüya Peygamberliğin parçalarından birisidir. Nübüvvet ile oyun oynanmaz.’ ‘Hattabi: ‘Namaz rekatlarına, oruç günlerine ve şeytan taşlamaya baktığımızda bilinen bir sayı ile sınırlanmıştır. Bu bilgiden, bu ibadetlerin sınırlanmasını gerektiren duruma ulaşmamız mümkün değildir…’ diyerek bunların tevkıfî olduğuna işaret etmiştir. Mecma’ Biharu’l Envar sahibi şöyle demiştir: ‘Hadisi zahiri üzere almanın hiçbir zararı yoktur. Çünkü nübüvvetin parçaları nübüvvet değildir. Bu da ‘Nübüvvet gitmiş, mübeşşirat kalmıştır’[33] hadisine zıt değildir.’ [34]

g. Kişinin durumuna göre farklılık arz eder diyenler

Yine Kadı İyad şöyle demiştir: ‘Salih bir müminin rüyası nübüvvetin kırk altı parçasından biri olur iken fasığın ise yetmiş parçasından biri olur’ der. Taberi şöyle demiştir: ‘Sayılardaki bu ihtilaf rüya gören kimsenin hâline döner. Fasığın rüyası yetmişte bir olurken, salih kimsenin rüyası kırk altıda bir olur. Bu şekilde de ıslahın mertebelerine göre değişiklik arz eder.’ [35] İbni Abdilberr şöyle demiştir: ‘Rüyanın bölümleri ile ilgili rivayetlerin farklı olması, bana göre birbirine zıt ve biri diğerini reddeden bir ayrılık değildir. Doğrusunu en iyi bilen Allah’tır. Çünkü salih bir rüya, gören kimsenin durumuna, doğru sözlülüğüne, emaneti edaya, sağlam bir dine ve güzel bir yakine sahip oluşuna göre değişebilir. İnsanların belirttiğimiz bu niteliklerdeki farklılığına göre onların gördükleri rüyalar da muhtelif sayılardaki bölümlerden birisi olabilir. Rabbine ibadette, niyetinde, yakininde ve doğru sözlülüğünde ihlaslı ve samimi olan bir kimsenin gördüğü rüya, daha doğru çıkar ve nübüvvetin bildirdiklerine daha yakındır. Nitekim Peygamberler de birbirlerinden daha faziletlidirler. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: ‘Andolsun ki biz, Peygamberlerin bazısını bazısından üstün kılmışızdır.’ [36] ‘ [37] Müfessir Kurtubi bu rivayetleri sonra şöyle der: ‘Bu açıklama farklı hadisleri bir araya toplamıştır. Ayrıca bu açıklama, onların bir bölümünü yorumlarken diğer bir bölümünü bırakmaktan daha uygundur.’ [38]

h. Bunların vahiy yolları olduğunu söyleyenler

Kadı İyad şöyle demiştir: ‘Bu parçaların/cüzlerin vahiy yolları olması muhtemeldir. Bunlardan birisi vasıtasız bir şekilde Allah’tan duymak, birisi melek vasıtası ile duymak, birisi kalbine atılan ilham, birisi bilinen veya bilinmeyen bir insan suretinde gelmesi, birisi uykuda iken gelmesi, birisi çan sesi şeklinde gelmesi, birisi korku hâlinde Ruhu’l Kudüs ile karşılaşması ve diğer bildiğimiz ve bilmediğimiz hususlardır ki, bu hâller de sayıldığında bahsedilen sayıya ulaşmış olur.’

Huleymi ise bu kırk altı parçanın hepsini tek tek adlandırmıştır. Bunların en başında vasıtasız olarak direkt Allah subhanehu ve teâlâ ile konuşma olduğunu belirtmiştir.

El-Mufhim sahibi Kurtubi şöyle der: ‘Hadislerdeki bu sayılar, nübüvvetin parçalarıdır. Zikredilenlerin çoğu da nübüvvetin dışında olan hâllerdir. Bu da meleğin bilinmesi, bilinmemesi, kendi suretinde veya insan suretinde gelmesidir. Daha sonra bu zorlansa dahi yetmiş bir tarafa yirmiye dahi ulaşmaz.’ [39]

Bu sınıflandırmadan sonra bu nakilleri 4 ana başlıkta toplamamız mümkündür:

• İlim, gayb, rüya tevili bilgisi olduğu görüşü,

• Vahyin yolları, nübüvvet ahlakına uygun davranışlar ve Rasûlullah’ın yaşadığı zaman dilimlerine göre farklı olabileceği görüşü,

• Mecaz yolu ile Peygamberin rüyasına benzetenler ve rüya gören kişinin durumuna göre değişebileceği görüşü,

• Zahiri üzere alıp bunun hikmeti bilinmeyeceği görüşü.

4. Bahis: Tercih ve Sebebi

Görüldüğü üzere âlimlerin kahir ekseriyetinin sözlerini hadislere münafi değildir. Her bir görüşün bir açıdan makul bir gerekçesi bulunmaktadır. Böyle olunca da âlimlerin bu konudaki kavilleri çok olmuştur.

Bizim tercih ettiğimiz görüş, hadiste geçen bu sayının zahiri üzere alınacağı ve hikmetinin bilinemeyeceğidir. Çünkü bu sayılar şeriatın diğer ahkamında (namaz, oruç vb. ibadetlerde) geçen sayılar gibi olup hikmetini bilemeyeceğimiz bir durumdur.

Bunun yanında âlimlerin bu yaklaşımlarından İmam Taberi’nin ‘rüya görenin hâline göre değişiklik arz edeceği’ görüşü tercihe şayandır.

‘Sayılardaki bu ihtilaf rüya gören kimsenin hâline döner. Fasığın rüyası yetmişte bir olurken, salih kimsenin rüyası kırk altıda bir olur. Bu şekilde de ıslahın mertebelerine göre değişiklik arz eder.’ [40]

Hadislerdeki farklı lafızlar konusunda Taberi’nin bu görüşü itminan vermektedir. Kırk altı lafzı salih ve sadık müminler için, yetmiş lafzı her Müslimin rüyası için, bunların arasındaki sayılarda sadakat ve salaha oranla diğer müminler için söylenmiştir. Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Zaman yaklaştığında müminin rüyası neredeyse hiç yalan çıkmaz. Onların rüyaları en sadık olanları sözleri en doğru olanlarıdır.” [41]

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem rüyaların doğruluk oranını sözlerindeki doğruluğa bağlamıştır.

Allah en doğrusunu bilir.

اَللَّهُـمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ عِلْماً نَاِفعاً، وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ عِلْمٍ لاَ يَنْفَعُ

“Allahım! Senden, faydalı bir ilim dilerim ve fayda vermeyen ilimden sana sığınırım.” [42]

اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ عِلْمٍ لاَ يَنْفَعُ وَمِنْ قَلْبٍ لاَ يَخْشَعُ وَمِنْ نَفْسٍ لاَ تَشْبَعُ، وَمِنْ دَعْوَةٍ لاَ يُسْتَجَابُ لَهَا

“Allahım! Faydasız ilimden, korkmayan kalpten, doymayan nefisten ve kabul olunmayan duadan sana sığınırım.” [43]

“Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun” duamız ile…

 

Ebu Firas

10 Ocak 2017

 

 

[1]       .   Hadis bu lafzı ile Buhari’de 6988, Müslim’de 2263 rakamı ile tahric etmiştir.

 

[2]       .   Buhari, 7017

 

[3]       .   Müslim, 5865; İbni Mace, 3917; Tirmizi, 2270, 2291.

 

[4]       .   Müslim, 2263

 

[5]       .   Muttefekun Aleyh. Buhari, 6987; Müslim, 2264; Tirmizi, 2271; İbni Mace, 3894; Ebu Davud, 5018; Müsned, 12519; Darimi, 2183.

 

[6]       .   Muttefekun Aleyh. Buhari, 6983; Müslim, 2264; İbni Mace, 3893; İbni Hibban, 6043; Muvatta, 2009.

 

[7]       .   Buhari, 6994

 

[8]       .   Buhari, 6989

 

[9]       .   Müslim, 2265

 

[10]      .   İbni Mace, 3895

 

[11]      .   İbni Mace, 3907; İbni Hibban, 6042.

 

[12]      .   İbni Mace: 3914; İbni Hibban, 6050.

 

[13]      .   Tirmizi, Rüya, 2/2272.

 

[14]      .   Fethu’l Bari

 

[15]      .   Meâlimu’s Sunen

 

[16]      .   Tirmizi, Rüya, 2/2272.

 

[17]      .   Bu cevap Hattabi’ye aittir.

 

[18]      .   Bu meşhur müfessir Kurtubi değildir. Müslim şârihi Ebu’l Abbas Kurtubi’dir.

 

[19]      .   Tirmizi, Birr, 66.

 

[20]      .   Buraya kadar olan nakiller genel itibariyle Fethu’l Bari ve el-Minhac’tan alınmıştır.

 

[21]      .   Temhid, 1/285

 

[22]      .   İmam Ahmed, 2714; İbni Mace, 3896.

 

[23]      .   Tuhfetu’l Ahvezi, 12/227; Müessesetu’r Risale 2015 baskısı.

 

[24]      .   Avnu’l Mabud, 7/261 Daru’l Feyha 2013 baskısı.

 

[25]      .   17/İsra, 55

 

[26]      .   Fethul Bari

 

[27]      .   Meâlimu’s Sunen

 

[28]      .   Tirmizî, Ru’yâ, 2/2272.

 

[29]      .   Avnu’l Mabud, 7/261, Daru’l Feyha 2013 baskısı.

 

[30]      .   Temhid, 1/285

 

[31]      .   Avnu’l Mabud

 

[32]      .   Tirmizî, Birr, 66.

 

[33]      .   İmam Ahmed, 27141; İbni Mace, 3896.

 

[34]      .   Tuhfetu’l Ahvezi, 12/227, Müessesetu’r Risale 2015 baskısı.

 

[35]      .   Avnu’l Mabud, 7/261, Daru’l Feyha 2013 baskısı.

 

[36]      .   17/İsra, 55

 

[37]      .   Temhid

 

[38]      .   El-Camiu li Ahkami’l Kur’ân

 

[39]      .   Buraya kadar olan nakiller -istisna olanları hariç- Fethu’l Bari ve el-Minhac’tan alınmıştır.

 

[40]      .   Avnu’l Mabud, 7/261, Daru’l Feyha 2013 baskısı.

 

[41]      .   Ebu Davud

 

[42]      .   Nesai

 

[43]      .   Tirmizi

 

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver