Kendinin ve Ânın Gereklerinin Farkına Varmak

Kendinin ve Ânın Gereklerinin Farkına Varmak

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla…

Motivasyon konusunu incelediğimiz yazı dizimize Allah’ın (cc) izniyle kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bir önceki yazımızda motivasyonun tanımını ve yapısını incelediğimiz bir mukaddimeyle giriş yapmıştık. Bu sayıda ise motivasyon perspektifinden “kişinin kendisinin ve ânın gereklerinin farkına varması” konusunu incelemeye çalışacağız, inşallah.

Bilindiği üzere günümüzde çokça popüler olan bir motto mevcut: Kendini tanı! Bu konu hakkında birçok kitap ve makale yazılıyor, seminerler düzenleniyor. Peki, bu konu gerçekten bu kadar önemli mi? Kendinin farkında olmak, tanımak denirken tam olarak neler kastediliyor? Bu konuda hangi ipuçları bize yardım edebilir?

Motivasyon çerçevesinden bakacak olursak kendini tanımak, kendinin farkında olmak; motivasyonel yapımızı, yani motivasyonla ilgili özelliklerimizi belirlemede büyük bir önem taşıyor. Her insan biriciktir. Yüce Allah’ın (cc), Kur’ân’ı Kerim’de buyurduğu gibi:

“De ki: ‘Herkes tıynetine/mizacına/meşrebine uygun hareket eder…’ ”[1]

Bu nedenle kendi potansiyelinizi ve özelliklerinizi bilmek, size hayatın her alanında rahatlık sağlayacak ve belirsizlikleri ortadan kaldıracaktır. Örneğin, karakter yapınız nedir? Sakin/Sabırlı mı, yoksa aceleci bir tabiatınız mı var? Yalnız çalışmaktan mı, yoksa grup olarak çalışmaktan mı daha çok verim alıyorsunuz? Geceleri mi, yoksa gündüzleri mi çalışmak size daha iyi geliyor? Uzun saatler boyunca bölünmeden çalışanlardan mısınız, yoksa kısa aralıklarla çalışanlardan mı? Yoğun stresle baş edebiliyor musunuz, yoksa daha nahif bir yapıya mı sahipsiniz?

Eğer kendi artı ve eksi yönlerimizin farkında olmazsak; neyin bizi huzurlu kıldığını, neyin kaygı ve stres uyandırdığını bilmezsek ya da hangi ortamların motivasyonumuzu arttırıp azalttığının farkında değilsek, yaşamsal verim noktasında sıkıntı çekmemiz oldukça normaldir.

Peki, kendimizi tanımanın ipuçları nelerdir? Hangi yöntemler bize yardımcı olabilir? Öncelikli olarak kendinizi gözlemleyin. Nelerle uğraşmak size zevk veriyor, zamanın su gibi aktığı işler neler? Hangi özelliğe sahip bireyler sizin için ilgi çekici? Hangi mekânlar ve kişiler sizi ferahlatıp motivasyonunuzu yukarı çıkarıyor, hangi mekânlar ve kişiler modunuzu düşürüyor?.. Allah Resûlü’nün de buyurduğu gibi[2], hepimiz bir fıtratta doğuyoruz, ancak çevremiz bizim yapımızı etkiliyor. Körükçü ve misk kokusu satan arkadaş hadisini[3] birçok kez duymuşuzdur. Bu hadis, ahlak ve din yapımız için göz önünde bulundurulurken aynı zamanda motivasyon yapımız için de dikkate alınmalıdır. Örneğin, hangi tip insanların yanına gittiğinizde daha motive ve azimli oluyorsunuz? Hangi karakterdeki insanlar size iyi ya da kötü geliyor? Aslında iyi anlaştığımızı düşündüğümüz kişiler bizim karakterimizdeki bazı yönlerin yansıması ya da hayran olduğumuz ve olmak istediğimiz kişiliği yansıtıyor olabilir. Aynı şekilde bizi kızdıran ve kötü gelen bireyler de bize, hoşnut olmadığımız özelliklerimizi hatırlatıyor olabilir. Onları bir de bu gözle inceleyin. Burada unutulmaması gereken önemli bir husus mevcut: Kendinizi gözlemlerken başkalarıyla kıyas yaparak değil, sevgi ve şefkatle yaklaşın. Yeni tanıştığınız ve huylarını çözmeye çalıştığınız bir birey varmış gibi merakla yaklaşın.

Günlük olarak düşüncelerinizi yazmak ve ara ara yazdığınız şeyleri okumak da bu konuda size destek olacaktır. Günlük düşünce defterleri, olayların üzerinden zaman geçince hangi olaylara nasıl tavır takındığınızı, nerelerde eksiğinizin olduğunu, hangi konularda desteğe ihtiyacınız olduğunu görme fırsatı verecektir.

Diğer bir önemli adım ise kendimize sessizce vakit ayırıp düşünebileceğimiz, tefekkür edebileceğimiz zaman dilimleri ayarlamaktır. Yüce kitabımız Kur’ân’da tefekkür etmemizi emreden oldukça kuvvetli ayetler vardır. Peki, bu tefekkür ayetlerindeki emirlerin hiç kendimizi, yani sorumlusu olduğumuz nefsi tanımak için bir vesile olduğunu düşündük mü? Yine Kitab’ımızda, insanın, kendisi üzerinde de birçok ayetler olduğu belirtiliyor. Çoğumuz bu ayetleri, fizyolojik yapımızı tefekkür etmede tıbbın bize tanıttıkları olarak düşünebiliyoruz. Hâlbuki incelememiz gereken bir de ruhsal/psikolojik yanımız var.

Bu uygulama için özel hazırlıklar oluşturup, mekân ayarlamaları yapmaya gerek yok. Örneğin, akşamları yatağınıza yatmadan beş dakika önce, bir koltuğa oturup sessizce kendinizi, iç sesinizi dinlemek için fırsat vermeniz bile yeterli. Yoğun olarak neler geçiyor aklınızdan, beyniniz hangi kelimeleri çokça kullanıyor? Olumsuz, eleştirel bir dil mi, yoksa motivasyon arttırıcı cümleler mi? Zihin taramasından sonra ise vücudunuzda ne gibi sinyaller var, buna bakın. Kaslarınızı kontrol edin, gerginler mi? Vücudunuzun herhangi bir yerinde ağrı ya da tansiyon hissediyor musunuz? Bu tarz tefekkür dakikalarını, benliğinizde oluşan sinyalleri toplamak için kullanabilirsiniz. Allah (cc), insanı en güzel şekilde yarattığını buyuruyor.[4] Zannımızca bu, sadece dış görünüşümüzün hoşluğu anlamına gelmez. Bu mükemmel dizayn, aynı zamanda içseldir de. İçeride var olan sistem, bize sürekli olarak fizyolojik ve aynı zamanda psikolojik iyi oluşumuzla ilgili bilgi verir. Gelen sinyalleri okumayı bilmeliyiz. Hangi durumlar sizde gerginlik oluşturuyor ya da motivasyon düşüklüğüne neden oluyor? Bir örnekle açıklayacak olursak; diyelim ki son zamanlarda bir grubun parçası olarak üstlendiğiniz bir sorumluluğunuz var. Ancak verilen görevi yerine getirmeyi sürekli erteliyor ya da vaktinde yetiştiremiyorsunuz. İçsel olarak bir isteksizlik, motivasyon eksikliği hissediyor; ama nedenini bilemiyorsunuz. Böyle zamanlarda kendinizi dinlemek, vücudunuzdan gelen sinyalleri yoklamak için kendinize vakit ayırmak size yardımcı olabilir. Zihninizi ve vücudunuzu yokladığınızda belki de şunları göreceksiniz: Zihninizden geçen, “Grup içinde kendimi yeterince ifade edemiyorum. Sözlerim kâle alınmıyor. Bu iş için yeterince deneyimim yok…” gibi cümleler, size, nerelere bakmanız gerektiğini gösteriyor olabilir. Ya da fiziksel sinyaller; vücut kaslarının gerginliği, mide yanmaları, baş ağrıları, göğüs üzerinde yoğun bir sıkıntı hissetme gibi durumlar; aslında yaptığınız işte destek almanız gereken konular, çözüm geliştirmeniz gereken sorunlar olduğunu ve bundan dolayı motivasyon düşüklüğü yaşıyor olduğunuzu belirtiyor olabilir.

Olumsuz deneyimlerinizde yaşadıklarınızı not alın. Vücudunuz ve zihin yapınız olaylara nasıl karşılık veriyor? Bir sonraki zorlandığınız durumda vücudunuz ve zihniniz aynı sinyallerle size yol göstermeye çalışacaktır. Eğer sinyalleri iyi gözlemlerseniz, duruma uygun olan adımları zaman ve enerji israfı yapmadan atabilirsiniz. Burada söz edilmesi elzem olan bir diğer konu ise kendinizi dinlemeye başladığınızda sinyalleri yargılamadan, onlarla kavga etmeden, safi bir merak duygusuyla almaya çalışmaktır. Örneğin, tefekkür zamanınızda iç sesinizde bir negatiflik olduğunu fark ettiniz ve zihniniz şöyle cümleler kuruyor: “Sen zaten bu işi de mahvedeceksin. Hiçbir zaman bir işi hakkıyla yapamıyorsun…” Bu tür cümleleri zihninizde fark ettiğiniz zaman ruh hâlinizi; olumsuz, yargılayıcı ya da bulduğu cümlelerden hoşnutsuz bir havaya bürümeyin. Unutmayın, bunlar birer sinyal. Bunun yerine merak duygusunu devreye sokun. “Neden kendim hakkında böyle düşünüyorum? Sorumlu olduğum işe dair eksikliklerim mi var? Daha önce gerçekten böyle bir işi alıp mahvettim mi, yoksa genelleme mi yapıyorum? Bir işi hakkıyla yapmaktan kastım ne? Neleri yaparsam hakkıyla yapmış hissederim? Hakkıyla yapmaktan kastım kusursuz yapmak mı? Peki, bu mümkün mü?..” gibi merak duygusuyla sorulan sorular kendinizi tanımanızı ve ânın gereklerinin farkına varmanızı sağlayacaktır.

Allah (cc), Kur’ân-ı Kerim’de, çokça düşünmemiz noktasında nasihatler verir. Kendimiz hakkında düşünmek ve gereken soruları sorabilmek; bize kendimizle alakalı yeni ufuklar açacak, bir Müslim’in daha verimli çalışıp ümmete daha fazla katkı sağlamasına vesile olacaktır. Eski ilim sahiplerinin de dediği gibi: “Kendi nefsi üzerine teemmül edenin basireti artar.”

Unutulmaması gereken bir diğer husus; bu sürecin alışkanlık hâline gelebilmesi için zamana ve pratiğe ihtiyaç duyulacağıdır. Kendinizi tanımaya çalışırken sabırlı olmayı unutmayın.

Günümüzün ikinci popüler mottosu ise “Ânı yaşa!” Bu mottoyu motivasyon başlığı altında şöyle yorumlayabiliriz: Geçmişe ya da geleceğe odaklanmadan içinde bulunduğun zamanı değerlendir. Ânın gereklerini/vacibini fark etmek, kendini tanımak kadar önem verilmesi gereken bir konu. “Şu ân hangi adımları atmam gerekiyor? Öncelik sıram nasıl olmalı? Bu iş için hangi donanımlara sahip olmalıyım?” gibi sorular sormak, size ânın ihtiyaçlarının neler olduğunu belirlemede yardımcı olacaktır. Yapılan işte öncelik sırasını belirlemek ve yapılacak işe dair uygun adımları planlayıp atabilmek, motivasyonel anlamda kişiyi rahatlatacaktır. Peki, bunların ayarlamasını nasıl gerçekleştireceğiz, bize neler yardımcı olabilir? Hangi adımlar geçmişe ya da geleceğe odaklanmadan bu zamanı değerlendirmemizi sağlayabilir?.. Bu ve benzeri soruların cevabını gelecek sayıdaki “hedefsizlik” konulu yazımızda sizlerle paylaşmaya çalışacağız, inşallah.

Rabbimiz (cc) ilmimizi arttırsın ve bizi, öğrettikleriyle amel eden salihlerden kılsın. Allahumme âmin.

Selam ve dua ile…


[1]      .   17/İsrâ, 84

[2]      .   “Her doğan çocuk fıtrat üzere doğar. Sonra anne babası onu Yahudi, Hristiyan veya Mecusi yapar.” (Buhari, 1385)

[3]      .   “İyi arkadaş ile kötü arkadaş, misk taşıyan kimse ile körük üfüren kimse gibidir. Misk taşıyan, ya sana onu ikram eder yahut sen ondan (miski) satın alırsın ya da ondan güzel bir koku duyarsın. Körük üfüren kimse ise ya elbiseni yakar ya da ondan kötü bir koku duyarsın.” (Buhari, 5534; Müslim, 2628)

[4]      .   “Andolsun ki insanı en güzel surette yarattık.” (95/Tîn, 4)

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver