Motivasyon

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla…

Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a; salât ve selam, Resûl’üne olsun.

Motivasyon konusu hayatımızda önemli bir yere sahiptir. Yaptığımız işlerde başarıyı ve istikrarı elde etme noktasında oldukça etken bir rolü vardır. Bu nedenle bu yazı ve devamında gelecek olan dört yazı dizisinde, varlığına çokça ihtiyaç duyduğumuz, ama çoğu zaman dengeli bir seviyede tutmakta zorluk çektiğimiz “motivasyon” konusunu kaleme almaya karar verdik. Serimize motivasyonun tanımının ve yapısının inceleneceği bir mukaddimeyle başlamanın yerinde olduğunu düşündük.

Motivasyon, kişiyi belli bir amaca yönelik olarak harekete geçiren güdü, güç olarak tanımlanabilir. Buradan da anlaşılacağı üzere belirlenecek bir hedef; harekete geçmek ve motivasyon sahibi olmak için esastır. Peki, motivasyon nasıl ortaya çıkıyor? Hedefleri nasıl belirleyip yola koyuluyoruz?

Bu noktada motivasyon dürtüsünün hangi süreçlerle ortaya çıktığını bilmek, konudan istifade etmek için yararlı olacaktır. Bir konu hakkında motivasyon sahibi olmak için, öncelikli olarak hayatımızda, bu konu hakkında bir ihtiyaç belirmesi gerekir. Bu ihtiyaçlar yemek yemek, uyumak gibi bedensel gereksinimlerden tutun da kitap okumak, İslam’ın yayılmasına destek olmak gibi herhangi bir istek olabilir. Hissedilen bu ihtiyaçlar kişinin belli oranda kaygı duymasına neden olur ve bu kaygı, ihtiyacın giderilmesi için bir dürtü olarak, konuyla ilgili bir hedef belirlemesini sağlar. İçsel olarak hissedilen bu güdü, kişiyi harekete geçirir. İşte tam da bu harekete geçme eylemini tetikleyen içsel güç, yaptığınız işe karşı hissettiğiniz motivasyon olarak tanımlanır. Bu motivasyon sizi harekete geçirir ve ihtiyacınızı giderirsiniz. Göz önünde bulundurulması gereken bir diğer aşama ise ihtiyacın giderilmesiyle hissedilen rahatlama duygusudur. Bu konu, motivasyonel süreçte istikrarı sağlamak için çok önemlidir. İhtiyacı giderdikten sonra, o kaygıyı artık hissetmezsiniz ve bu, bedeninizde bir rahatlama sağlar. Bu rahatlama duygusu ise kişinin beyninde bir ödül hissi uyandırır ve beyniniz aynı konu hakkında her ihtiyaç hissedildiğinde, aynı motivasyonla sizi, aynı çözüm yoluna yönlendirir. Çünkü o yol ve yöntem sizi hissettiğiniz kaygıdan uzaklaştırarak rahatlamaya götürmüştür. Yani başarılı bir yöntemdir. Bu da konu hakkında hep aynı sağlam çözüm yolunu kullanmanız konusunda sebat etmenizi kolaylaştırır.

Bu süreçleri bir örnek üzerinden açıklamak gerekirse; yoğun bir açlık hissettiğinizde bu, size yemek yeme ihtiyacı olarak ufak çaplı bir kaygı hissettirir. Siz de sonuç olarak bu duygudan kurtulmak ve ihtiyacınızı gidermek için kendinizi buzdolabının önünde bir şeyler ararken bulursunuz. Yani bir ihtiyaca binaen motivasyon elde ettiniz ve hedef doğrultusunda harekete geçtiniz. İhtiyacınız giderildikten sonra ise sıra rahatlama duygusundadır, artık tok olduğunuz için konuyla ilgili bir ihtiyaç hissetmezsiniz, tâ ki yeniden acıkana kadar. Peki, yeniden acıkınca hangi yöntemi kullanırsınız? Tabii ki mutfağı ziyaret etme yöntemini, çünkü daha önce buzdolabından eli boş dönmediniz. Aslında bu örnek minvalinde bakarsak gün içerisinde birçok konu hakkında hedef belirleyip, ona uygun karar ve motivasyonu harekete geçiriyoruz.

Peki, ihtiyaç mevcut, kararlar verilmiş, konuyla alakalı motivasyon da hissediyoruz, ama hep aynı motivasyon seviyesiyle mi yola devam ediyoruz? Çoğu durum için hayır, diyebiliriz:

“Şüphesiz sizin çabalarınız, çeşit çeşittir.”[1]

Özellikle çoğumuz ilk karar aşamasında yüksek bir motivasyonla yola çıkıyoruz. Malumunuz “bir işe Türk gibi başlamak”, oldukça sık kullanılan bir tabirdir; ama popülasyonun genel çoğunluğu başlangıçtaki motivasyon seviyesini, hedeflerini tamamlama evrelerinde koruyamıyor. Peki neden? Acaba işe başlama esnasında hissettiğimiz yoğun enerji sürdürülebilir bir motivasyon mu yoksa geçici bir heves mi? Bu konuya ışık tutacak ana etmenlerin başında; hedef olarak belirlenen konuya duyulan ihtiyaç ve ona bağlı oluşan kaygının seviyesi gelebilir.

Hedef olarak belirlediğiniz konu hakkında ihtiyaç hissetme oranı, motivasyonunuzun seviyesini belirlemede önemli bir etkendir. Burada açlık örneği üzerinden devam edecek olursak, ne kadar yoğun açlık hissederseniz o kadar yüksek bir motivasyonla yemek yemeye odaklanır ve hedefinize daha kuvvetli bir motivasyonla bağlanırsınız. Takdir edersiniz ki bir günlük açlık ile bir haftalık açlık duygusu aynı şiddetli motivasyona sahip değildir. Yani bir hedef belirleyip, karar verirken hayatınızda o konu hakkında ne kadar ihtiyaç hissedip hissetmediğiniz önemli bir etkendir. Eğer günlük kitap okumak sizin için olmazsa olmazlar listesindeyse ve bu, size yerine getirmediğiniz takdirde belli oranda kaygı hissettiriyorsa, kitap okumak konusunda yüksek bir motivasyonunuz olacaktır. Çünkü kitap okuma ihtiyacınızı gidermediğiniz takdirde vücudunuz kaygı sonrası rahatlama pozisyonuna geçemeyecektir. Sonuç olarak; ihtiyacı gidererek rahatlamak için kitap okumanız gerekecektir.

Tam da bu esnada unutmamamız gereken bir nokta da şudur: Allah (cc) beyne, kişinin verdiği kararlara en mükemmel şekilde uyum sağlama ve sunulan ortama adapte olma özelliği vermiştir. Eğer bu kitap okuma ihtiyacından dolayı hissedilen kaygıyı, kitap okumak yerine teknoloji kullanarak ya da başka şeyler yaparak vücudunuzdan uzaklaştırırsanız, yukarıda da belirttiğimiz gibi beyniniz, kaygıdan rahatlama yöntemi olarak bu yolu benimseyecek ve sizin sunduğunuz rahatlama yöntemine zamanla adapte olacaktır. Yani sürekli olarak kitap okunmayan bir ortam sunuyorsanız beyninize, beyniniz bir sabah kitap okuma açlığıyla sizi uyandırmayacaktır. Sizin rahatsızlık hissetmediğiniz bir konu hakkında sizi rahatsız etmeyecektir. Yani Allah’ın Kur’ân’da buyurduğu gibi:

“Şüphesiz insana, kendi çabasının dışında bir şey yoktur.”[2]

Peki, böyle alıştıysak bu hep böyle mi devam edecek? Motivasyonumuzu nasıl geri kazanacağız ya da var olan motivasyonumuzu nasıl gerekli olan seviyede tutacağız?

Elbette ki bir Müslim; Allah’ın (cc), kulları için hayır takdir ettiğini ve güzel olana talip olunduğunda, onu başarması için gereken donanımı kişinin içinde var ettiğini unutmamalıdır. Bu potansiyel içerimizde var olan bir yapıdır:

“Allah kimseye gücünden fazlasını yüklemez.”[3]

Söylediğimiz gibi beyin; verilen kararlara uyum sağlamak ve sorunları ortadan kaldırmak için adapte olma özelliğiyle yaratılmıştır. Öyleyse beynimize, duyduğu desteği sağlarsak yeni koşullarımıza uyum sağlayacaktır. Peki bu destekler nelerdir? Motivasyonumuzu etkileyen şeyler neler? Hangi sebepler motivasyon düşüklüğüne neden oluyor? Neler yaparsak hedefimize daha iyi odaklanabilir ve motivasyonumuzu koruyabiliriz?

Önümüzdeki aylarda, bu ve benzeri sorulara yanıt bulmak için, Allah’ın (cc) izniyle bu beş sayılık yazı dizisini yazmaya çalışacağız. Serinin ilk yazısı olan bu yazıda; motivasyonun tanımı ve yapısı üzerinde durduk.[4] Konunun devamı olan sayılarda ise; kendinin ve ânın farkında olma, hedefsizlik problemi, kaygı ve stres gibi konuları, motivasyon çerçevesinden incelemeye çalışacağız.

El-Kerîm ve El-Mucib olan Rabbimizden; motivasyonu etkileyen nedenlere ve çözüm önerilerine değineceğimiz yazılarımızın, bu konu hakkında desteğe ihtiyaç duyan Müslimlere fayda vermesini diliyoruz.


[1]. 92/Leyl, 4

[2]. 53/Necm, 39

[3]. 2/Bakara, 286

[4]. Özet olarak verilmeye çalışılan bu konu hakkında daha derinlemesine bilgi sahibi olmak isteyen kişiler; Maslow‘un, İhtiyaçlar Hiyerarşisi (Hierarchy of Needs); Herzberg’in, İki-Faktör Kuramı (Two-Factor Theory); McClelland‘ın, Gereksinimler Kuramı (Need Theory); Vroom‘ın, Beklenti Teorisi (Expectation Theory) gibi, psikolojide motivasyon alanında çalışmış öncü kişilerin konuyla alakalı teorilerini inceleyebilirler.

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver