Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.
Kıymetli Kardeşim,
Hepimiz; eşimizin, çocuğumuzun, arkadaşımızın, etrafımızdaki tüm insanların hayâlı olmasını isteriz. Biliriz ki, hayâlı insanla yaşanabilir, yol yürünebilir, kendisine emanet verilebilir. Hayâ, ilişkilerdeki saygı ve sevgiyi besler. Hayır üzere hakları muhafaza ederek yaşamayı sağlar. Hayâlı olanın seveni, dostu çok olur. Yaşarken de öldüğünde de hayırla yâd edilir. Bu yönüyle hayânın hepsi hayırdır.
“Hayânın hepsi hayırdır.”[1]
Hayâ, toplumları ihya eder, hayâsızlık ise toplumları çökertir. İslam’ın özünde hayâ, küfrün özünde ise hayâsızlık vardır. Bu nedenle bugün güvensizliğin, haksızlığın, sınır tanımazlığın, saygısızlığın, bencilliğin vb. durumların varlığı, hayânın olmayışındandır. İslam dini bu sorunların hepsini hayâyla terbiye etmiştir.
“Her dinin (kendine özgü) bir ahlakı vardır; İslam ahlakı(nın özü) hayâdır.”[2]
Hayâ, Müslim ve Müslime’nin süsüdür. Hayâyla kulluğunu, yaşantısını, kelamını ve davranışlarını süsler. Bu süs, Müslim’in yaşantısını gıpta edilir hâle getirir. Bu ahlakla gayr-i İslam olan insanları imrendirir. Onların hidayetine vesile olur.
“Kaba söz, ayıptan başka bir şey getirmez! Hayâ ve edep ise girdiği yeri süsler.”[3]
Hayâ, Müslim’in imani dayanağıdır. İmana önem verdiği gibi hayâya da önem verir. Hayâyla imandan lezzet alır, derecelerini arttırır. Şeytana ve düşmanlara karşı kalkan oluşturur. Hayâ, imanın bir parçası olduğu için, Allah’ın (cc) ve insanların haklarında istikamet üzere kılar.
“İman, yetmiş küsur şubedir. En üstü Lailaheillallah’ı söylemek, en altı ise yerden eziyet verici maddeyi kaldırmaktır. Hayâ da imandan bir parçadır.”[4]
Hayâ, Rabbimizin (cc) sevdiği amellerdendir. Bundan dolayı kullarını hayâ sahibi olarak görmek ister.
Resûlullah (sav) Eşec El-Asarî’ye şöyle demiştir:
“Muhakkak ki sende Allah’ın sevdiği iki haslet var: Hilim ve hayâ!”[5]
Aziz Kardeşim,
Göklerin, yerin ve içindekilerin sahibi olan Rabbimiz de (cc) hayâ sahibidir. Kullarına karşı hayâyla muamele eder. İsteyene istediğini verir, tevbe edenin tevbesini kabul eder. Vermemekten ve bağışlamamaktan hayâ eder.
“Şüphesiz Yüce Rabbiniz hayâ sahibi ve cömerttir. Kulu (dua etmek için) O’na ellerini kaldırdığı zaman, o elleri boş çevirmekten hayâ eder.”[6]
Böyle bir Allah’a (cc) karşı hayâ üzerine kulluk yapılmaz mı? Elbette yapılır. Sadece onun önünde eğilir, sadece ona ibadet eder ve sadece ondan yardım dileriz. Bu, hayâ üzerine olan bir kulluktur. Peki, bizler ne durumdayız? Rabbimiz (cc) bizlere hayâyla yaklaşırken, bizler aynı şekilde muamele edebiliyor muyuz?
Allah Resûlü de (sav) hayâ sahibidir. Hayâsından dolayı ashâbı vakitsiz evine geldiğinde, geç kalktıklarında onları uyaramamıştır. Ashâb yanlış davranışlarda bulunduğu zaman Resûlullah (sav) hayâsından dolayı onlara kızamamış, yüzünün kızarmasıyla yaptıklarının yanlış olduğunu onlara öğretmiştir.
“Ey iman edenler! Size izin verilmeden Nebi’nin evine girmeyin. (Girdiğiniz zaman da) yemek vaktini beklemeyin. Fakat yemeğe davet edildiğinizde girin, yemeği yiyince de dağılın. Sohbet etmek için oturmayın. Şüphesiz ki bu yaptığınız, Nebi’ye eziyet vermekte, (bunu size söylemekten) utanmaktadır. Allah, hakkı söylemekten utanmaz. (Peygamber eşlerine) bir şey soracağınız zaman, perde arkasından sorun. Bu, hem sizin kalpleriniz hem de onların kalpleri için en temiz olandır. Sizin Allah Resûlü’ne eziyet etmeniz ve ondan sonra eşlerini nikâhlamanız ebediyen olacak şey değildir. Şüphesiz ki bu, Allah katında çok büyük bir şeydir.”[7]
Yukarıdaki satırlardan da anlaşılacağı üzere Allah (cc) kullarına, Resûlullah (sav) ise ümmetine karşı hayâyla muamele etmiştir. Bizler de hem Rabbimizle hem de insanlarla ilişkilerimizi hayâ ahlakı üzerine kurmalıyız. O zaman diyebiliriz ki hayâ, Allah’a (cc) karşı hayâlı olmak ve insanlara karşı hayâlı olmak üzere iki kısımdır:
Allah’a Karşı Hayâlı Olmak
Allah Resûlü (sav), Allah’a (cc) karşı hayâlı olmayı şöyle tanımlamıştır:
İbni Mes’ûd’dan (ra) şöyle rivayet edilmiştir:
“Resûlullah, ‘Allah’tan hakkıyla hayâ edin!’ buyurdu.
Biz, ‘Ey Allah’ın Resûlü, elhamdülillah, biz Allah’tan hayâ ediyoruz.’ dedik.
Ancak o, şu açıklamayı yaptı: ‘Söylemek istediğim bu (sizin anladığınız hayâ) değil. Allah’tan hakkıyla hayâ etmek, başı ve onun taşıdıklarını, batnı ve onun ihtiva ettiklerini muhafaza etmen, ölümü ve toprakta çürümeyi hatırlamandır. Kim ahireti dilerse dünya hayatının ziynetini terk etmeli, ahireti bu hayata tercih etmelidir. Kim bu söylenenleri yerine getirirse, Allah’tan hakkıyla hayâ etmiş olur.’ ”[8]
Allah’a karşı hayâlı olmak göz, kulak, dil gibi âzâları O’nun (cc) razı olduğu yerlerde ve istediği şekilde kullanmaktır. Hiç şüphesiz ki bu da helal olanlarda kullanıp, haram olanlardan kaçınmaktır. Gözüyle harama bakan, diliyle haram konuşan, kulağıyla haram dinleyen Allah’a karşı hayâ ile kulluk etmiyordur. Aynı şekilde mideye helal lokma koymak hayâdır, haram lokma ise hayâsızlıktır. Allah’a karşı hayâlı olmak, ölüm ve ahireti hesap ederek, dünya ziynetlerinin fitnesine kapılmadan yaşamaktır.
İnsanlara Karşı Hayâlı Olmak
Hayâ sahibi olmak, toplumsal ilişkilerimizi düzenleyen en önemli ahlaklardandır. Bugün insani ilişkilerde canavar yönümüzün açığa çıkması hayânın eksikliğindendir. En ufak bir sorunda ne dediğini bilmemek, öfke ânında küfür ve bela okumak, insanların içerisinde edebe aykırı oturma gibi daha nice edebe mugayir davranışlarda bulunmak hayâ eksikliğindendir.
İnsanlara karşı hayâlı olmak onların haklarını muhafaza etmek, kırmadan dökmeden muamele etmektir. Konuşurken merhametli konuşmak, uyaracaksak bile yapıcı ve yol gösterici bir dille uyarmak, saygı çerçevesinde oturup konuşmaları pürdikkat sonuna kadar dinlemek, insanların içerisinde kılık kıyafete dikkat etmek… Hayatın içerisinde verebileceğimiz daha birçok alanda edebe uygun muamele etmektir hayâ.
Hayâ ahlakına dair örnekler:
Allah Resûlü (sav) Mûsâ’dan (as) bahsederken, “Mûsâ çok hayâlı bir kişi idi. Onun bedeninden hiçbir şey görünmezdi.”[9]
Resûlullah (sav) bir mecliste, “Öyle bir ağaç var ki yaprakları dökülmez. Onun misali Müslim’in misali gibidir.” diyerek ashâbına bunun hangi ağaç olduğunu sorduğu zaman Abdullah ibni Ömer, etrafındaki sahabenin büyüklerinin yanında hayâ ettiği için cevabı bilmesine rağmen söylememiş, söz hakkını onlara bırakmıştır.[10]
Alî (ra) sürekli mezisi gelen birisiydi. Resûlullah’ın (sav) kızıyla evli olduğu için mezinin hükmünü kendisi sormaktan hayâ etti ve Mikdâd’dan (ra) sormasını istedi.[11]
Âişe Annemiz (r.anha) eşi Resûlullah’ı (sav) ve babası Ebû Bekir’i (ra) mezarında rahatça ziyaret ederdi. Ne zaman ki Ömer (ra) oraya defnedildi, Âişe Annemiz normal kıyafetler giymekten hayâ etti. Tam örtünüp o şekilde ziyaret etti.[12]
Bu hayâ örnekleri, bizlere yol gösterecek örneklerdir. Bu ve buna benzer örnekleri kendimize rehber kılıp etrafımızdaki tüm insanlara hayâ ahlakıyla muamele etmemiz gerekir.
Hayâlı Kardeşim,
Hayâ ahlakını muhafaza etmelisin. Bu konuda sana kurulmuş tuzaklar çok fazladır. Özellikle sosyal medya ağı tam da hayâsızlığın yuvasına dönmüştür. Dikkatli kullanmalı, zarar veriyorsa uzak durmalısın. Eğer kendini sakındırmazsan bir sonraki durum hiçbir sınır tanımadan dilediğini yapmak olacaktır. Ki bu hayâsızlığın ta kendisidir. Bundan dolayıdır ki tüm peygamberler, hayâsızlığa karşı ümmetlerini uyarmışlardır.
“İlk peygamberlerden itibaren halkın hatırında kalan bir söz vardır: ‘Utanmadıktan sonra dilediğini yap!’ ”[13]
Hayâlı Bacım
Hayâ sahibi olmak hem erkeği hem de kadını kapsar. Bu konuda bir ayrım yoktur. Ancak kadın daha dikkatli olmalıdır. Bundan dolayı olsa gerek ki sahabeler Peygamberimizin (sav) hayâlı oluşunu tarif ederken genç kızın hayâlı oluşuna benzetmişlerdir. Meryem Annemiz ve Âişe Annemiz gibi hayâlı olmalısın. Yürürken, konuşurken, hizmet ederken, eşine ve diğer insanlara karşı muamele ederken hayâ ahlakıyla muamele etmelisin. Unutma, ümmetin kadınları hayâlı olursa erkekleri de hayâlı olur.
“Resûlullah, örtünme çağına girmiş genç kızdan daha hayâlı idi. Hoşlanmadığı bir şey gördüğünde bu durum, yüzünden hemen anlaşılırdı.”[14]
Rabbim bizlere söz ve davranışlarımızda yüce zâtına ve insanlara karşı hayâlı olmayı nasip etsin. Hayâsızlıktan korusun. Neslimizi hayâ ahlakıyla büyütmeyi nasip etsin. (Allahumme âmin)
Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdetmektir.
Bir sonraki yazımızda görüşme ümidi ile…
[1]. Müslim, 31
[2]. İbni Mace, 4181
[3]. Tirmizi, 1974; İbni Mace, 4185
[4]. Müslim, 9; Müslim, 35
[5]. Müslim, 18
[6]. Ebu Davud, 1488; Tirmizi, 3556
[7]. 33/Ahzâb, 53
[8]. Tirmizi, 2458
[9]. Buhari, 3404
[10]. bk. Buhari, 61
[11]. bk. Buhari, 132; Müslim, 303
[12]. bk. Ahmed, 25660
[13]. Buhari, 3485
[14]. Buhari, 3562; Müslim, 2320
İlk Yorumu Sen Yap