Muksirûn Sahabiler ve Hadis Rivayeti

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla,

Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.

Muksirûn sahabilerin çok hadis rivayet etme nedenlerini işlemeye devam ediyoruz. Geçen sayımızda Âişe Annemizin (r.anha) çok hadis rivayet etme nedenlerinden biri üzerinde durduk. Bu sayımızda kaldığımız yerden devam ediyoruz, inşallah.

4. Âişe Annemizin (r.anha) rivayetleri neden çoktur?

b. Âişe Annemiz (r.anha) parlak bir zihne, kuvvetli bir zekâya ve soran bir dile sahiptir. Nitekim bunlar tarihe damga vurmuş âlimlerin temel niteliklerindendir. Âişe Annemiz sadece Sünnet ilminde değil, Kur’ân ilimleri, tefsir, fıkıh, şiir, tıp ve nesep alanlarında da ilim sahibidir ve böyle olmasında Yüce Allah’ın kendisine bahşettiği bu vasıfların etkisi büyüktür.[1] Bilhassa, ümmetin derin fıkıh sahiplerinden Ebû Bekir’in (ra) terbiyesinde büyümesi ve ilmî çalışmalar için en verimli yaşlarının Allah Resûlü’yle (sav) beraber geçmesi dikkatimizden kaçmamalıdır. Hâliyle Âişe Annemizden çokça hadis rivayet edilmesi gayet doğaldır.

Şimdi Âişe Annemizin parlak zekâsına ve öğrenme yeteneğine dair şahitlikleri okuyalım:

Âişe Annemizin yeğeni Urve ibni Zubeyr (rh) şöyle der: “Allah’ın Kitabı, Allah Resûlü’nün (sav) sünneti, şiir ve farzlar hususunda Âişe’den (r.anha) daha bilgili birini görmedim.”[2]

Hişâm ibni Urve (rh) anlatıyor: “Babam Urve ibni Zubeyr, Âişe’ye, ‘Anneciğim! Anlayış ve fehmine şaşırmıyorum, ‘Zira Resûlullah’ın eşi, Ebû Bekir’in kızıdır.’ diyorum. Şiir ve Eyyâmu’l Arab konusundaki bilgine de şaşırmıyorum. ‘Zira bu konuda insanların en bilgilisi olan Ebû Bekir’in kızıdır.’ diyorum. Ancak tıp konusundaki bilgine şaşırıyorum. Bu konudaki bilgin nereden?’ dedi. Âişe de onun omzuna vurup şu karşılığı verdi: ‘Ey Urvecik! Resûlullah (sav) ömrünün sonlarında hastalandığında tedavisi evimde yapılıyordu. Her taraftan Arap heyetleri gelir ve hastalığına yönelik tedavi şekilleri tavsiye ederlerdi. Ben de bunlarla onu tedavi etmeye çalışırdım. Bu konudaki bilgim buradandır.’ ”[3]

Başka bir rivayette bu soruya şöyle bir cevap verir: “Hasta olduğumda bana bir şeyler tarif ediliyordu. Başka biri hasta olduğunda ona da bazı tarifler veriliyordu. Ben de insanlar birbirine tarif ederken onları işitiyordum. Böylece tıp ilmini ezberledim.”[4]

Başka bir rivayette ise bunu da Allah Resûlü’nden (sav) öğrendiğini söyler: “Heyetler Allah Resûlü’ne (sav) gelirlerdi. Onlardan mutlaka bir adam bir hastalığından şikâyette bulunur ve Allah Resûlü’ne bunun ilacına dair soru sorardı. Allah Resûlü de ona bunun çaresinden haber verirdi. Ben Allah Resûlü’nün onlara anlattıklarını ezberledim ve anladım.”[5]

Bu üç rivayet birbiriyle çelişmez. Âişe Annemizin bilgi kaynaklarının çeşitliliğini ve her fırsatı değerlendirdiğini gösterir.

Ebû Seleme ibni Abdurrahmân (rh) şöyle der: “Resûlullah’ın (sav) sünnetlerini en iyi bilen, görüşüne ihtiyaç duyulduğunda sunduğu görüşte en fakih, ayetin ne için indiğini ve farzları iyi bilen Âişe’den başka birini görmedim.”[6]

Şa’bî (rh) şöyle der: “Âişe (r.anha) şöyle dedi: ‘Ben Lebîd’in[7] bin kadar beytini rivayet ettim.’

Şa’bî bunu söyler, onun fıkhı ve ilminden hayrete kapılır ve sonra ‘Nübüvvet eğitimine dair düşünceniz ne olur?’ derdi.”[8]

Atâ ibni Ebî Rebâh (rh) şöyle der: “Âişe (r.anha) insanların en fakihi ve genelde görüş olarak en iyisiydi.”[9]

İbn Abdilberr (rh) şöyle der: “Âişe (r.anha) şu üç ilim dalında asrında tekti: Fıkıh ilmi, tıp ilmi ve şiir.”[10]

İbn Kesîr (rh) şöyle der: “Ne bu ümmette ne de diğer ümmetlerde onun kadar bilgili ve anlayışlı bir kadın tanınmış değildir.”[11]

c. Allah Resûlü (sav) hayattayken ve vefat ettikten sonra Âişe Annemizin (r.anha) temel meşguliyetlerinden biri eğitimdi.

Allah Resûlü (sav) hayattayken, Âişe Annemiz bizzat ondan öğrenirdi. Hanım sahabiler direkt Allah Resûlü’ne (sav) açamadıkları konuları onun aracılığıyla sorarlardı. Âişe Annemiz de Allah Resûlü’ne (sav) sorup cevabını öğrenir, soru sahiplerine de öğretirdi. Böylece onun sünnete dair bilgisi geniş ve fazla olmuştu. Bunun yanında erkek sahabiler de gelir ve ona Allah Resûlü’nün (sav) yaşantısına ve ibadetlerine dair soru sorarlardı. Âişe Annemizin Sünnete dair bilgisinden onlar da istifade ederlerdi.

Allah Resûlü (sav) vefat ettikten sonra da Âişe Annemiz sünneti nakletmekle/öğretmekle meşgul oldu. Hem sahabiler hem de tabiin ihtiyaç duyduklarında ona müracaat ederdi. Âişe Annemizin birçok talebesi de vardı. Bu da ondan çokça hadis aktarılmasını sağlamıştır.

Sahabeden Mahmud ibni Lebîd şöyle der:

“Resulullah’ın (sav) eşleri Resulullah’ın (sav) hadislerini çokça ezberlerdi. Ama Ümmü Seleme ve Aişe’nin bu konuda bir benzeri yoktu. Aişe vefat edene dek Ömer ve Osman zamanında fetva verirdi. Peygamber’den sonra Resulullah’ın ashabından büyüklerinden Ömer ve Osman, ona birilerini gönderir ve ona sünnetleri sorarlardı.”[12]

Birkaç örnek zikredelim:

Ebû Seleme (ra) şöyle anlatır: “Âişe’ye (r.anha) şöyle dedim: ‘Ey Anneciğim! Bana Allah Resûlü’nün (sav) namazından haber ver.’

O, ‘Onun Ramazan’da ve Ramazan dışında namazları aynıydı, on üç rekattı. Bunun içine sabah namazının iki rekât sünneti de dâhildir.’ dedi.

Ben, ‘Bana onun orucundan haber et.’ dedim.

O, ‘O oruç tutardı, artık hep oruçlu derdik. İftar ederdi, artık hep iftarlı derdik. Onun bir ayın tamamını oruçlu geçirdiği hiç görmedim. Şâban ayında fazla oruç tutardı. Onun da çok az bir zamanını oruçlu geçirirdi.’ ”[13]

Esved şöyle anlatır: “Ben ve Mesrûk, Âişe’nin yanına varıp, ‘Allah Resûlü (sav) oruçlu iken eşleriyle mübaşerette bulunur muydu? (Tenini tenlerine değdirir miydi?)’ diye sorduk. Şu karşılığı verdi: ‘Evet, fakat o nefsine en hâkim olanınızdı.’ ”[14]

Yine Esved şöyle anlatır: “Âişe’ye (r.anha), ‘Allah Resûlü (sav) ailesiyle birlikte neler yapardı?’ dedim. ‘Ailesinin ev işlerini görür, hizmet ederdi. Namaz vakti gelince de namaza çıkardı.’ dedi.”[15]

Devam edecek, inşallah…

✽ ✽ ✽

Gelecek sayımızda buluşmak duası ile…

Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.


[1]. bk. Âişetu Ummu’l Mu’minîn, Heyet, Ed-Dureru’s Seniyye, s. 190

[2]. Musannef, İbn Ebî Şeybe, 26048

[3]. Ahmed, 24380

[4]. Siyeru A’lâmi’n Nubelâ, 2/183

[5]. Siyeru A’lâmi’n Nubelâ, 2/197

[6]. Et-Tabakât, İbn Sa’d, 2/375

[7]. Lebîd ibni Rebî’a, Cahiliyye Devri’nin önde gelen şairlerinden ve muallaka yazarlarındandır. H 9. yılda İslam’a girdikten sonra şiirle ilgilenmemiştir. H 40 yıllarında vefat etmiştir. bk. TDV İslam Ansiklopedisi, 27/121

[8]. Siyeru A’lâmi’n Nubelâ, 2/197

[9]. Siyeru A’lâmi’n Nubelâ, 2/185

[10]. El-İcâbe, Zerkeşî, s. 34

[11]. El-Bidâye ve’n Nihâye, 2/99

[12]. Et-Tabakât, İbn Sa’d, 2/375

[13]. Ahmed, 24116

[14]. Müslim, 1106

[15]. Tirmizi, 2489; Ahmed, 24226

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver