Bir Kulluk Afeti: Ertelemek

Allah’ın adıyla,

Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.

Es-Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuhu,

İnsan, yaşadığı dünyada bir imtihan hâlindedir. İmtihanın gereği olarak Rabbine, insanlara ve kendine karşı bazı sorumlulukları vardır. Onu sorumluluklarından alıkoyan her şey bir kulluk afetidir. Bu afetlerin başında da erteleme gelmektedir. Zira erteleme kısır döngü içinde kendisini tekrar eden ve her seferinde biraz daha pekişip meleke hâline dönüşen bir afettir. Erteleme bir kaçış eylemidir. Ertelediği için bir şey yapmayan insan, görev ve sorumluluklarını ertelediği için suçluluk duyacak, zamanla “Ben bir şey beceremiyorum.” düşüncesiyle kendisinden şüphe edecektir. Bir yanda yapılması gereken sorumluluklar, diğer yanda ertelendiği için biriken işler, beri yanda insanın bu işin altından kalkacağına dair ümitlerini yitirmesi insanın çaresiz hissetmesine; Rabbine karşı hüsn-ü zannını ve kendisine karşı güvenini yitirmesine sebep olmaktadır. Erteleme nedeniyle oluşan çaresizlik hissinden kaçmak için tekrar ertelemekte ve bu döngü kendini tekrar etmektedir.[1]

Bazı âlimler erteleyen insanın durumunu, bir ağacı kesmekle mükellef olan kimseye benzetir. Bu işle sorumlu olan kişi ağacı yerinden sökmenin zor olduğunu görünce, “Seneye sökerim.” düşüncesiyle onu erteler. Oysa seneye kendi yaşlanıp güçten düşecek, ağaç ise iyice kök salıp gürbüzleşecek, sökülmesi daha da zorlaşacaktır. Erteleyen de böyledir; sorumluluklarını erteledikçe iradesizleşip zayıflayacak, ertelediği işler gözünde büyüyüp zorlaşacaktır…[2]

Ömer’in (ra) şöyle dediği nakledilir:

“Amelde kuvvet, bugünün işini yarına ertelememektir.  Şayet böyle yaparsanız işler başınıza birikir de ihmal ettiğiniz şeylerin hangisinden başlayacağınızı bilemezsiniz. Bu da tüm amelleri/sorumlulukları zayi etmenize sebep olur.”[3]

İşleri zamanında yapmak insanın akıl, kalp ve iradesindeki kuvvete, işleri ertelemek ise tüm bunların zayıf olduğuna alamettir. Bu zayıflık tekrar ettikçe pekişir ve alışkanlık hâline gelir. Erteleme alışkanlığa döndüğünde artık bir kulluk zaafına dönüşmüştür ve insanın tüm yaşantısını olumsuz etkiler. Sorumluluklarını erteleyenler, dahası, bu ertelemeyi bir döngü içinde tekrar edenler, bir kulluk afetiyle karşı karşıya olduklarını bilmeli ve arınma çabası içinde olmalılardır. 

Ertelemenin Nedenleri ve Çözüm Yolları

Ertelemenin nedenleri kısım kısımdır. Bazısı manevi bazısı bilişsel bazısı yetişme tarzıyla ilgilidir. Erteleme nedenleri anlaşıldığında çözüm yolları da anlaşılacaktır.

1. Allah’ın Unutturması

“Ey iman edenler! Allah’tan korkup sakının! Herkes yarın için ne takdim ettiğine bir baksın. Allah’tan korkup sakının! Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. Allah’ı unuttukları (için), Allah’ın da onlara kendi nefislerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Bunlar, fasıkların ta kendileridir.”[4]

Okuduğumuz ayetler Haşr Suresi’nde, Yahudileri dost tutan münafıklar hakkındadır. Yüce Allah, münafıkların Yahudileri dost edinmeme emrini terk etmesini “Allah’ı unutmak” olarak isimlendirmiş ve bunun cezasının Allah’ın, insana öz nefsini unutturması olduğunu söylemiştir. Allah’ın (cc) emir ve yasaklarını terk eden, dolayısıyla Allah’ı (cc) unutan her insan kendi öz nefsini unutma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Sufyân Es-Sevrî (rh) ayetteki ifadeyi “Onlar Allah’ı unuttu, Allah da onlara nefislerinin hayırdan payı olan şeyi unutturdu.” şeklinde tefsir etmiştir.[5] İbni Kayyim de (rh) ayeti şöyle tefsir eder:

“Allah Teala, kendisini unuttukları için onları, kendi kendilerini unutmakla cezalandırdı. Bu yüzden onlar, maslahatlarını unuttular… Kul kendini unutursa maslahatlarından yüz çevirir, bunları unutur ve onların yerine başka şeylerle meşgul olur. Sonunda bozulup helak olur. Bu sondan kurtulamaz. Böyle birinin durumu ekini, bostanı, sürüsü veya daha başka maddi imkânları olan birine benzer. Düzgün ve güzel olması kişinin gayretine bağlı olan şeyler, insanın ihmali, unutması, başka şeylerle meşgul olması ve maslahatına göre hareket etmemesi sonucu bozulur. Böyle davranıldığı sürece bu sonuç kaçınılmazdır.”[6]

Allah (cc) insana öz nefsini unutturduğunda insan kendisi için neyin faydalı neyin zararlı olduğunu ayırt edemez hâle gelir. Bazen faydalı şeyleri unutarak bazen de erteleyerek daha az faydalı veya zararlı şeylerle meşgul olur. Çoğu zaman da asli sorumluluklarını erteleyerek bunu yapar. Ertelemek, asli sorumlulukları bir süreliğine unutmak için insanın başka şeylerle meşgul olmasıdır. Hâliyle erteleme hastalığından kurtulmak; Allah’ı (cc) çokça anmak, O’nun (cc) emir ve nehiylerine riayet etmek suretiyle Allah’ı hatırda tutmakla mümkündür.

İnsanın önceliği Rabbi değilse Yüce Allah onun kalbini ve işlerini darmadağınık kılar. Bu da başka bir manevi cezadır. Kalbinde/Zihninde işleri düzenli olmayan insan, işleri arasındaki öncelik fıkhını yitirir. Neyi yapması gerektiğini bilmediği için de tüm sorumluluklarını erteler.

Enes ibni Mâlik’ten (ra) rivayet edildiğine göre Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur:

“Kimin kaygısı ahiret olursa Allah onun zenginliğini kalbinde kılar, işlerini derleyip toparlar ve dünya ona boyun eğerek gelir/dünyevi işleri kolaylaşır. Kimin kaygısı da dünya olursa Allah, onun fakirliğini iki gözü arasında kılar ve işleri darmadağın olur, perişan olur. Zaten kendisine de takdir edilen şey gelir, fazlası gelmez.”[7]

Allah’ı (cc) çokça anmak ve ahiret yurdunu ummak; insanın neyin faydalı neyin zararlı olduğunu hatırlaması, işlerinin düzene girmesi ve dağınıklığın zorunlu sonucu olan ertelemeden kurtulması için şarttır.

2. Zaman Bilincinden Yoksunluk

Zaman bilincine sahip olmak, zamanın sınırlı ve kıymetli olduğunu bilmek ve sorumlulukların ancak zamanı bilinçli kullanarak ifa edileceğini idrak etmekle olur. Zaman bilincinden yoksun insanlar zaman sınırsızmış gibi yaşar, bugünün sorumluluklarını yarına ertelerler. Yarına erteledikleri her sorumluluk, yarın geldiğinde yeni bir yarına ertelenir… Zaman bilinci kazanmanın yolu, ölümü sıkça hatırlamaktır. İnsan ölümü ne kadar yakın hissederse bu dünyadaki zamanının -nefis ve şeytanın iğvasının aksine- sınırsız olmadığını anlar. Bu nedenledir ki âlimler, erteleme hastalığına tutulanlara ölümü hatırlamayı tavsiye etmişlerdir. Çünkü insanı terbiye etmek ve arındırmak için nazil olan Kitap, ertelemenin ilacı olarak ölümü ve ölüm sonrasında yaşanacak pişmanlığı hatırlamayı öğüt vermiştir:

“Sizden birine ölüm gelip de: ‘Rabbim! Beni yakın bir zamana erteleseydin de sadaka verseydim ve salihlerden olsaydım.’ demeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin.”[8]

“Nihayet onlardan birine ölüm geldiği zaman der ki: ‘Rabbim! Beni geri çevir. Umulur ki geride bıraktığım hayatımda salih amel yaparım.’ Asla! Bu, onun söylediği (boş) bir sözdür. Ve onların önünde, diriltilecekleri güne kadar (kalacakları) berzah vardır.”[9]

Ölümü hatırlamak ile erteleme arasındaki ilişkiyi anlamak kolaydır: İki ayrı misafir gözleyen bir ev sahibi, bir misafirin yarın, diğerinin birkaç gün sonra geleceğini düşünüyorsa birinci için hemen hazırlıklara başlayacak, ikinci için zamanı olduğunu düşünerek hazırlıkları erteleyecektir.[10] İnsan da ölümü kendinden uzak gördükçe salih amelleri erteleyecek, sorumluluklarını ihmal edecek, daha iyi bir kul ve daha iyi bir insan olma çabası sekteye uğrayacaktır.

İçinde bulunduğu ân, insanın elinde ve yetkesindedir. Sorumluluklarını ertelediği gelecek ise onun yetke ve tasarrufunda değildir. Ölüm, hastalık veya farklı meşguliyetler onun yarınını ipotek altına alabilir, yapmak istediği şeyler ile kendisinin arasına girebilir. Bu nedenle akıllı insan “Yarın yaparım.” dediği ân durup düşünmeli, daha önce “Yarın yaparım.” dediği kaç işi yarın yapabildiğine bakmalıdır. Çoğu zaman hesaba katmadığı şeyler nedeniyle mahrum olduğunu görecektir. Allah Resûlü de (sav) insanı yarının ne getireceği belli olmayan afetlerinden sakındırmış, salih amelleri ertelemeden bir ân önce yapmasını tavsiye etmiştir.

Ebû Hureyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur:

“Şu altı şey gelmeden önce (salih) amelleri işlemekte elinizi çabuk tutunuz: Güneş battığı yerden doğmadan, duman gelmeden, Deccâl ve Dâbbetu’l Arz çıkmadan, bir de her birinizin özel (ölüm) vakti gelmeden ve herkes için gerçekleşecek olan (kıyamet) kopmadan.”[11]

Zaman bilincine sahip olmak, zamanın kıymetine dair insanın kendine hatırlatmalarda bulunması ve belli aralıklarla zaman bilinci kazandıran okumalar yapmasıyla mümkündür.[12] Bir diğeri zaman planlaması yapmayı öğrenmesidir. Zira bugüne değin gerçekleştirilmiş bütün çalışmaların yorumlanmasıyla ulaşılan sonuç bize açıkça ortalama bir insanın boşta olmak durumu açığa çıktığında bununla baş edebilmek için kendiliğinden yeterli bilgi ve donanıma sahip olmadığını göstermektedir.[13] Zamanı nasıl yöneteceğimizi ve disipline edeceğimizi öğrenmek için bir çabamız olmak zorundadır. Zaman yönetimine dair okumalar yapmak, zamanı nasıl programlayacağımızı öğrenmek, bir disiplin kazanıncaya kadar araştırma yapmak durumundayız.[14]

3. Stresin Erteleme Üzerindeki Etkisi

Allah (cc) insanı stres, kaygı, hüzün, yorgunluk ve korku gibi olumsuz duygulardan kaçacak bir fıtratta yaratmıştır. İnsanı kulluğa teşvik ederken korku, hüzün, bıkkınlık ve yorgunluğun olmadığı cennetleri vadetmiştir:

“Şüphesiz ki: ‘Rabbimiz Allah’tır.’ dedikten sonra istikamet üzere olanlar, onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.”[15]

“O ki ihsan ve lütfundan, bizleri tam kalınacak bir yurda yerleştirdi. Orada bize ne bir yorgunluk ne de bıkkınlık dokunacak.”[16]

İnsan korktuğu ve kaygılandığı şeylerden kaçar. Sorumlulukların kaygıya neden olduğu ise izahtan varestedir. Sorumluluklara bağlı kaygıdan kurtulmanın en kestirme yolu ise ertelemektir. Ertelemeden kurtulmak isteyen insan, öncelikle stresi defetmeli, kendisine kaygı veren duyguyu izale etmelidir. Aksi hâlde kaygı oldukça insan o duygudan kurtulmak için erteleyecektir. Stresi izale etmek için yapılabilecek adımlar şunlardır:

Kişi kendisini sıkan şeyin ne olduğunu tespit etmeli, kaygının adını koymalıdır. İsmi konulan, somut hâle gelen sorunla uğraşmak kolaydır. Stres insan için bir yükse onun kaynağını bilmemek, stresin kendisinden daha büyük bir yüktür. İnsan ruhunun gıdası açıklık ve şeffaflıktır, her türlü belirsizlik onun dengesini bozar.

Stresten kaçmak için yaptığı her ertelemenin daha büyük bir strese neden olacağını bilmelidir. Bir işi yapmamaktan doğacak stres ve mahcubiyet, onu yaparken oluşacak stresten kat kat fazladır.

İnsan kalbi/zihni parçadan bütüne, küçükten büyüğe gitme üzere yaratılmıştır. Karşısında bütün olarak duran her şey onun için belirsizdir ve stres kaynağıdır. Sorumlulukları parçalamak, insanı rahatlatır. Yapılacak herhangi bir iş parçalara bölündüğünde ve yalnızca ilk parçaya odaklanıldığında sorumluluklar insan için daha kolay ve ulaşılabilir olur. Bunun için tavsiye kitaplar arasında yer alan pomodoro tekniği kullanılabilir.[17]

Çoğu insan bir işe başlamak için motive olmak ister. İnsan bilmelidir ki bir işe başlamak için kimseye ilham gelmez. En önemli teşvik unsuru bir adım atmak, önümüzde duran işe başlamaktır. Hiçbir teşvik unsuru eylem kadar güçlü olamaz.

Yukarıda zikredilen maddeleri bir örnek üzerinden ele alalım ve 500 sayfalık bir kitabı okumakla sorumlu bir insan düşünelim. Zihni 500 sayfalık kitabı algılamakta zorlanacak, stres olacaktır. Stresten kaçmak için ânlık bir işle meşgul olup zihnini rahatlatacak, kitap okuma sorumluluğunu -farkında olarak veya olmayarak- erteleyecektir. Ertelediği sorumluluk zihnini/kalbini meşgul edecek, yarım kalmış her iş gibi insanı içten içe huzursuz edecek, yeni bir stres nedeni olacaktır. Oysa insan öncelikle neden dolayı stres yaptığını anlasa ve stresin adını koysa nasıl bir sorunla karşı karşıya olduğunu anlayacaktır. 500 sayfalık kitabı 50’şer sayfalık on ayrı kitaba böldüğünde ve yalnızca ilk 50 sayfaya odaklandığında zihni/kalbi rahatlayacak, daha erişilebilir bir sorumlulukla karşı karşıya olduğunu düşünecektir. Bu da insanın işe koyulmasını kolaylaştıracak, ilk adımı atmasını sağlayacaktır. Zaten bütün mesele başlayabilmektedir.

4. Ertelemeye Neden Olan Özel Sebebi Bulmak

Yukarıda anlattıklarımız ertelemeye dair genel bilgilerdi. Okuduğumuz bilgilere ek olarak ertelemeye neden olan kişiye özel sebepler vardır. Kişi bu sebepleri tespit edip izale etmezse erteleme sorunundan kurtulamaz. Kişiye özel sebepleri izale etmenin ilk adımı ise onun farkına varmak ve ismini koymaktır.

Bu hususta yardımcı olması için şu noktaları zikredebiliriz:

İstiâne, yani Allah’tan (cc) yardım istemek, kulluğun en özel hâlidir. Yaptıkları işlerde Allah’tan yardım istemeyenler, nefisleriyle baş başa kalırlar. Çoğu zaman bir işe başlayamaz, başlasalar dahi tamamına erdiremezler. Şöyle ki; Fatiha Suresi’nde Yüce Allah, “Biz, yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz.” buyurmuştur. Hakikatte Allah’tan (cc) yardım istemek, O’na ibadetin çeşitlerinden biridir. Ancak Allah (cc) ibadetin yanında O’ndan yardım istemeyi ayrıca zikretmiş, ibadetin en özel cüzünün istiâne olduğuna vurgu yapmıştır. Her sorumluluk, kulluğumuzun bir parçasıdır. Sorumluluklarını erteleyenler, Allah’tan (cc) yardım istemeyi ihmal edip etmediklerine bakmalılardır.

Bazı insanlar mükemmeliyetçidir, yaptıkları her işin kusursuz olmasını isterler. Ancak kusursuz iş yoktur ve kusurla malul olan insanın her işinde mutlaka eksikler olacaktır. Kaldı ki en kusursuz işi dahi beğenmeyenler olacak, o iş mutlaka birileri tarafından eleştirilecektir. Mükemmeliyetçi insanlar herhangi bir eleştiriye muhatap olmamak için bazen işten/sorumluluktan kaçmayı tercih eder, çoğu zaman da bunu erteleyerek yaparlar.

Bazı insanlar ertelemeyi bir direnç olarak kullanırlar. Geçmişte yaşadıkları vakıalar nedeniyle sorumluluklarına karşı direnç geliştirmişlerdir. Bir sorumlulukla karşılaşınca da direnç gösterir, genellikle de sorumluluklarını ertelerler. Şöyle ki geçmişte bazı sorumluluklar nedeniyle insan olumsuz tecrübeler yaşamıştır. Benzer bir sorumlulukla karşılaştığında kendini kötü hisseder ve savunmaya geçer, o duyguyu bir daha yaşamamak için sorumluluğu erteler. Bu mekanizma işlerken kişi bunun farkında dahi değildir. Örneğin ders çalışma sorumluluğu olan bir öğrenci “Ders çalışmazsan başarısız olursun.” veya “Ders çalışmazsan öğretmen kızar.” veya “Ders çalış yoksa seni döverim.” vb. cümlelere muhatap olmuşsa bu cümleleri her duyduğunda kendini kötü hissetmiştir. Hâliyle ders çalışmayla ilgili her sorumluluk ona benzer duyguları hatırlatacak, o da o duygudan kaçmak için direnç geliştirecektir. Bunu da çoğu zaman sorumluluktan kaçarak, onu ertelemek suretiyle yapacaktır.[18] Direnç kaynağı bulunup bilinçli bir tavır geliştirilmezse insan, geçmişinin esiri olacak ve bilinçsizce de olsa kendi geçmişinin izinden sürüklenecektir.

Yanlış ödüllendirme sisteminin erteleme davranışı üzerinde olumsuz etkisi vardır. Şöyle ki; yetiştirilme ortamında genel anlamda iki tür ödüllendirme olur. İlki sözel ve duygusal ödüllendirmedir. Bir çocuğun davranışlarını pekiştirmek için onu tebrik etmek, yaptığı işten memnun olduğumuzu ona sözlü veya saçını okşamak, yanağına dokunmak, sarılmak gibi çeşitli şekillerde duygusal olarak göstermektir. İkincisi somut ödüllendirmedir. Çocuklara başarı karşılığında somut ödüller vadetmek, onlara bir şeyler satın almak, ellerine bir şeyler tutuşturmaktır. Yapılan araştırmalar sözel ve duygusal ödüllerin çocukların iyi davranışlarını pekiştirdiğini ve onlara istikrar kazandırdığını göstermiştir. Somut ödüllerin ise tam aksi yönde çocukları ödüle bağımlı hâle getirip erteleme davranışlarını alışkanlık hâline getirdiğini göstermiştir.[19] Anne babalar çocuklarını ödüllendirirken sözel dil kullanmalı, onda da ölçülü olmalılardır. Zira çocuklar hayata karıştıklarında kimse onları sürekli tebrik etmeyecek, yaptıkları güzel işlerden dolayı iltifat almayacaklardır. Çocukları yaşadıkları hayata uygun yetiştirmek, onları hayata hazırlamak demektir. Bu nedenle onlara yönelik sözel ödüllendirmeler ölçülü olmalıdır.

Zeki ve başarılı insanlar işlerini erteleyebilirler. Her hâlükârda işlerini bitireceklerine dair inançları, onları işlerini ertelemeye iter ve son dakika iş yapmalarına neden olur. Çoğu zaman işlerini yaparlar, ertelemeleri bir aksamaya neden olmaz. Ancak Allah’ın (cc) onlara bahşettiği zekâ ve yeteneklerinin hakkını verememiş olurlar. En asgari sınırda yaşar, yalnızca kendilerinden isteneni yaparlar. Oysa ertelemeden kurtulsalar hayat kaliteleri artacak, böylece daha verimli ve başarılı olacaklardır.

Sonuç olarak

Ertelemek insan iradesindeki zayıflığın, tekrar eden erteleme ise insan karakterindeki zaafın alametidir. Güçlü bir şahsiyet ve istikamet üzere bir karakter için mutlaka erteleme döngüsünün kırılması gerekir. Bu döngüyü kırmak da öncelikle ertelemeye neden olan sebebi bulmak, sonra da o sebebi izale etmekle mümkündür. Allah (cc) bizleri muvaffak kılsın.


[1]. Erteleme döngüsü için bk. Boş Zaman Eğitiminin Akademik Erteleme Davranışına Etkisi, Doktora Tezi, Şenol Göral, s. 104

[2]. bk. İhyâu Ulûmi’d Dîn, 4/58

[3]. El-Huteb ve’l Mevâiz, Ebû Ubeyd, 136

[4]. 59/Haşr, 18-19

[5]. bk. Tefsîru’t Taberî, 23/300, Haşr Suresi, 19. ayetin tefsiri

[6]. Bedâiu’t Tefsîr, 4/255-256, Haşr Suresi, 19. ayetin tefsiri

[7]. Tirmizi, 2465

[8]. 63/Munâfikûn, 10

[9]. 23/Mu’minûn, 99-100

[10]. Misal için bk. İhyâu Ulûmi’d Dîn, 4/459

[11]. Müslim, 2947

[12]. Önerebileceğim eserler:

           – Ümmetin Kurtuluşuna Giden Yolda Vakit, Dr. Seyyid bin Hüseyin el-Affani, Nebevi Hayat Yayınları

           – Zamanın Kıymeti, Abdulfettâh Ebû Gudde, Takdim Yayınları

           – Vakit Disiplini, Prof. Dr. Özcan Hıdır, Erkam Yayınları

[13]. bk. Boş Zaman Eğitiminin Akademik Erteleme Davranışına Etkisi, s. 143

[14]. Önerebileceğim eserler:

           – İslâm’da Zaman Tanzimi, Prof. Dr. İbrahim Canan, Işık Akademi Yayınları

           – Zaman Yönetimi, Prof. Dr. Hasan Tutar, Seçkin Yayınları

           – Bir Tek Şey, Gary Keller, Altın Kitaplar

           – Pomodoro Tekniği, Francesco Cirillo, Buzdağı Yayınları

[15]. 46/Ahkâf, 13

[16]. 35/Fâtır, 35

[17]. Pomodoro tekniği, her insan için faydalı ve verimli değildir. Daha ziyade sorumluluklarını erteleyen ve başlamakta zorlanan insanlara önerilebilir ve erteleme döngüsünü kırmak için iyi bir başlangıç adımı kabul edilebilir. Daha uzun süre konsantre olabilen ve uzun saatler verimli çalışabilen insanların böyle tekniklere ihtiyacı yoktur. Böylesi teknikler onları köreltebilir, verimlerini düşürebilir.

[18]. Konuya dair geniş bilgi için bk. Erteleme Alışkanlığı Nedir? Nasıl Baş Edilebilir? https://www.youtube.com/watch?v=KQ8-5D9ygGI

[19]. bk. Anne-Babaların Kullandıkları Ödül-Ceza Yöntemlerinin Çocuklarının Akademik Başarıları Üzerindeki Etkisi, Dr. Öğr. Üyesi, Cemal Karadaş, s. 106-107

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver