BAHÎRE, SÂİBE, VASÎLE ve HÂM’IN KUR’AN’DA İŞİ NE?

 

Putlara taparken müşriklerin uyguladıkları adet ve merasimlerin çoğu Amr b. Luhayy tarafından konulmuştu. Aradan geçen yıllarda insi ve cinni şeytanlar boş durmamış, dostlarına yeni ibadet çeşitlerini ve merasimlerini ilham etmeye devam etmişlerdi.

Bu ibadet ve merasimlerin nasıl olduğuna dair bilgi tafsilatıyla Kur’an’da geçmektedir. Onlardan birkaçını şöyle zikredebiliriz.

1. Putları ziyaret ediyorlar, etraflarında tavaf yapıp, onlara el sürüyorlardı.

2. Putları şefaatçi olarak görüp onlara dua ediyor, sıkıntılı anlarında onlara yöneliyorlardı.

3. Bu sahte ilahlarına çeşitli kurbanlar keserek bağlılıklarını gösteriyorlardı.

4. Bazı işlerinin gerçekleşmesi halinde, putlara kurban keseceklerini söyleyerek adak adıyorlardı.

5. Yemeklerinden ve kestikleri etlerden bir bölümünü putlarına sunuyorlar ayrıca Allah’a da bir pay ayırıyorlardı.

Putlara sunulan ibadetlerden sonuncusu ise şuydu: Onlara bazı hayvanları adıyorlar ve bu hayvanların ilahlarına ait olduğunu düşünerek onlardan faydalanmıyorlardı.

Allah subhanehu ve teâlâ Kur’an’da Maide ve En’am surelerinde bu hayvanlardan bahsetmiştir. Bahîre, Sâibe, Vasîle, Hâmi isimleri verilen bu adakların açıklamasında tefsirlerde ihtilaf edilmişse de bunun pratikte pek de bir faydası yoktur. Üzerinde ittifak edilen şey ise bunları, müşriklerin kendi kafalarından uydurdukları ibadetlerine alet etmeleri ve bunu da Allah’ın helal kıldıklarını haram yaparak gerçekleştirmiş olmalarıdır.

Putperest toplum inançlarını Allah’a şirk koşmakla pisletmekle yetinmemişler, hurafeler ile bataklığa daha da bir yuvarlanmışlardır. Onlar evlilik, iş, yolculuk gibi konularda fala bakarlar, kaybolan eşyalarını bulmak, ileride ne olacağını öğrenmek için kahin ve arraflara başvururlardı. Bazı günleri, yerleri ve hayvanları uğursuz olarak görüp, hayatlarını ona göre düzenlerlerdi.

Cahili toplumların ilahlarına sundukları ibadetler zaman ve mekanın değişmesi ile sadece şeklî olarak bazı farklılıklar arzetmektedir. Fakat sonuç her zaman aynıdır..

İnsanların omuzlarındaki ağırlığı arttıracak ve niçin yaptıklarını bilmeyecekleri yüzlerce ibadet ve merasim.

Mekke toplumunun özelinde Allah subhanehu ve teâlâ tüm müşriklere, kendinden başka ibadete layık hiçbir ilahın olmadığını defalarca hatırlatmıştı. Onlara sunulan ibadetlerin, ne ibadeti yapana ne de ibadet arz edilene bir faydasının olmayacağını vahyetmiştir.

“(Müşriklere) de ki: ‘Allah’tan başka tanrı saydığınız şeyleri çağırın! Onlar ne göklerde ne de yerde zerre ağırlığınca bir şeye sahiptirler. Onların buralarda hiçbir ortaklığı yoktur. Allah’ın onlardan bir yardımcısı da yoktur.’ ” (34/Sebe, 22)

“De ki: ‘Allah’ı bırakıp da bize fayda veya zarar veremeyecek olan şeylere mi tapalım? Allah bizi doğru yola ilettikten sonra şeytanların saptırıp şaşkın olarak çöle düşürmek istedikleri, arkadaşlarının ise: ‘Bize gel!’ diye doğru yola çağırdıkları şaşkın kimse gibi gerisin geri (inkarcılığa) mı döndürüleceğiz? De ki: ‘Allah’ın hidayeti doğru yolun ta kendisidir. Bize alemlerin Rabbine teslim olmamız emredilmiştir.’ ” (6/En’am, 71)

“(Rasûlüm!) De ki: ‘Allah’ı bırakıp da (ilah olduğunu) ileri sürdüklerinize yalvarın. Ne var ki onlar, sizin sıkıntınızı ne uzaklaştırabilir, ne de değiştirebilirler..’ ” (17/İsra, 56)

Mekke’li müşriklerin uydurdukları ibadetlerden en dikkat çekeni de bazı hayvanları ilahlarına adadıklarını iddia etmeleridir. Bu durumu  Allah şu şekilde bize bildiriyor:

“Allah bahîre, sâibe, vasîle ve hâm diye bir şey (meşru) kılmamıştır. Fakat kâfirler, yalan yere Allah’a iftira etmektedirler ve onların çoğunun da kafaları çalışmaz.” (5/Maide,103)

“Onlar saçma düşüncelerine göre dediler ki: ‘Bu (tanrılar için ayrılan) hayvanlarla ekinler haramdır. Bunları bizim dilediğimizden başkası yiyemez. Bunlar da binilmesi yasaklanmış hayvanlardır.’ Birtakım hayvanlar da vardır ki, (Allah böyle emrediyor diye) O’na iftira ederek üzerlerine Allah’ın adını anmazlar. Yapmakta oldukları iftiraları yüzünden Allah onları cezalandıracaktır.

Dediler ki: ‘Şu hayvanların karınlarında olanlar yalnız erkeklerimize aittir, kadınlarımıza ise haram kılınmıştır. Şayet (yavru) ölü doğarsa, o zaman (kadın erkek) hepsi onda ortaktır.’ Allah bu değerlendirmelerinin cezasını verecektir. Şüphesiz ki O hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.” (6/En’am, 138-139)

Maide suresinde isim isim zikredilen bu hayvanların ne olduğuna dair tefsir kitaplarında birçok farklı rivayet bulunmaktadır. Fakat biz özet olarak şunu söyleyebiliriz:

Müşrikler bazı hayvanları ya bizzat ya da eti ile sütünü Allah’a adadıklarını söylemişledir. Onlardan toplumun belli bir kesimi hariç kimsenin faydalanamayacağını ve onlara el sürenlerin büyük bir ceza ile karşılaşacaklarını duyururlar. Allah’ta bunların hepsinin cahili adetler olduğunu ve müşriklerin kuruntularından başka hiçbir şey ifade etmediğini belirtir.

Buraya kadarki kısımda anlaşılamayacak bir şey yok. Mekkeli müşrikler kendilerinden bekleneni yapmışlar ve şeytanlarıyla baş başa verip böyle bir ibadet üretmişlerdir. Fakat burada asıl dikkat çekici olan şey şudur:

Bizler Allah’ın kitabının evrensel olduğuna inanıyoruz. Yani içerisindeki hükümler, ayetler hiçbir zaman canlılığını yitirmez, eskimez. Hiç bir ayet için ‘Bu devirde bu ayete ihtiyaç yoktur’ denilemez.

Peki neden Allah, sadece Mekkeli müşriklere has bir ameli hem de o amelin içindeki hayvanları isim isim zikrederek Peygamberine vahyetmiştir? Ve niye bizler asırlar sonra hala o ayetleri tilavet ediyoruz?

Bu sorunun cevabı Allah’ın hüküm koyma yetkisinde saklıdır. Yeryüzünde helal ve haram belirleme yetkisi yalnızca Allah’a mahsustur. Allah bu yetkiyi en basit gibi gözüken meselelerde bile kullarıyla asla paylaşmamıştır. Birileri tağutlaşarak bu yetkiyi gaspetmeye çalıştığında ise en ağır şekilde hem dünyada hem de ahirette azaba düçar etmekle tehdit etmiştir.

İşte burada da Allah hâkimiyet meselesinin ne kadar önemli olduğunu, mesele üç-beş hayvanın eti ve sütüyle alakalı olsa bile kabul edilemeyeceğini kullarına göstermiştir.

Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun…

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver