Ağlamak Salih Bir Ameldir

Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.

“Şimdi siz, bu söze (Kur’ân’a) mı şaşırıyorsunuz? (Onun haberleri karşısında) gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz, öyle mi?”[1]

“Öyleyse kazandıkları (günahlara) karşılık az gülüp, çok ağlasınlar.”[2]

“Yüzleri üzerine secdeye kapanır, ağlarlar ve onların huşularını arttırır.”[3]

“Ne gök ne de yer ağladı onlar için ve onlara mühlet de verilmedi.”[4]

Resûlullah (sav) şöyle buyurdu:

“Allah korkusuyla ağlayan bir adam, sağılmış süt çıktığı yere geri dönmedikçe cehenneme girmez. Allah yolunda cihatta bulaşan toz ile cehennemin dumanı bir araya gelmez.”[5]

Ebû Hureyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“Yedi sınıf insan vardır ki Allah onları hiçbir gölgenin olmadığı günde (mahşer meydanında) kendi gölgesinde gölgelendirecektir. Adil imam/yönetici, Allah’a ibadetle yetişen genç, kalbi mescidlere bağlı olan adam, birbirlerini Allah için seven, O’nun rızası için bir araya gelip O’nun için ayrılan iki adam, soylu ve güzel bir kadın kendisini (zinaya) davet ettiğinde, ‘Ben Allah’tan korkarım.’ diyerek (onu reddeden) adam, sağ elinin verdiğinden sol elinin haberi olmayacak kadar gizlice sadaka veren kişi ve yalnız başına Allah’ı zikredip gözleri yaşla dolan kimse.[6]

Enes’ten (ra) rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir:

“Resûlullah bize bir hutbe verdi ki onun gibisini daha önce duymamıştım.

Dedi ki: ‘Benim bildiğimi bilseydiniz az güler, çok ağlardınız.’

Bunun üzerine Resûlullah’ın ashabı başlarını örttü ve hıçkıra hıçkıra ağladı.”[7]

Kıymetli Kardeşim,

Yukarıdaki naslardan anladığımız üzere Allah (cc) korkusundan dolayı gözyaşı dökmek salih amellerdendir. Bu, aynı zamanda müminlerin özelliklerindendir. Ancak birçoğumuz bunun salih amel olduğunun farkında bile değiliz. Ağlamak bir tarafa, bunu kadın ve çocuğun işi olarak gören, sadece ölülerin arkasından veya üzücü olaylar karşısında ağlayan bir toplumuz ne yazık ki.

Oysaki kalbimizi kirleten günahlardan arınmak için, cehennem ateşinden azat edilmek için, Rabbimizin (cc) emirleri ve yasakları karşısında katılaşmış kalplerimizin yumuşaması için, terazilerin kurulduğu o mahşer gününde hesabımızın kolaylaşması için gözyaşlarına ne kadar da ihtiyacımız var.

Gözyaşı salih amelse ve her birimizin buna ihtiyacı varsa neden ağlayamıyoruz? Gözyaşlarımız neden akmıyor? Kendimizi günahsız mı görüyoruz? Ateşin bizleri yakmayacağından emin mi olduk? Cennetlik olduğumuza dair Allah (cc) katından bir delil mi geldi? Neden ateşe karşı, çetin olan Hesap Günü’ne karşı bu kadar rahatız?

“Şimdi siz, bu söze (Kur’ân’a) mı şaşırıyorsunuz? (Onun haberleri karşısında) gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz, öyle mi?”[8]

“Benim bildiğimi bilseydiniz az güler, çok ağlardınız.”[9]

Aziz Kardeşim,

Allah Resûlü’nün (sav) hayatına baktığımızda cennetlik olmasına rağmen Kur’ân’daki azap ve hesap ayetleri karşısında gözyaşı döktüğünü, Rabbinden (cc) bağışlanma dilediğini görürüz. O’nun rahmetine sığınır; kalbini korku, gözünü yaş bürürdü.

İbni Mes’ûd’dan şöyle rivayet edilmiştir:

“Resûlullah, ‘Bana Kur’ân oku.’ dedi.

Ben de, ‘Ey Allah’ın Resûlü, sana indirilmiş olduğu hâlde ben sana Kur’ân mı okuyacağım?’ dedim.

Resûlullah, ‘Ben Kur’ân’ı başkasından dinlemeyi seviyorum.’ dedi.

Ben de Nisâ Suresi’ni okumaya başladım.

‘Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz, seni de bunların üzerine şahit olarak getirdiğimizde onların hâli nice olur?’[10] ayetine gelince bana, ‘Şimdilik bu kadar yeter.’ dedi. Bir de baktım ki gözlerinden yaşlar akıyor.”[11]

Resûlullah’ı (sav) örnek alan sahabeye bakalım, aynı ameli onlarda da görmekte; Hesap Günü’nü, cehennemi ve azabını hatırladıklarında dünya fitnesi karşısında imtihanı kaybetme korkusuyla ağladıklarına şahitlik etmekteyiz.

Abdurrahman ibni Avf’ın oğlu İbrâhîm’den şöyle rivayet edilmiştir:

“Oruç tuttuğu bir gün önüne (iftar) yemeği getirildi ve o şöyle dedi: ‘Mus’âb ibni Umeyr şehit edildiğinde, ki o benden hayırlıdır, onu kefenleyecek bir cübbeden başka bir şey yoktu. Onunla başı örtüldüğünde ayakları açıkta kalıyor, ayakları örtüldüğünde ise başı açıkta kalıyordu. Sonraları dünya önümüze serildi (veya şöyle dedi: ‘Dünyadan bize bol imkânlar verildi.’). Öyle ki iyiliklerimizin karşılığının (dünyadayken) peşinen verilmiş olmasından korkuyoruz.’

Sonra da ağlamaya başladı ve yemeği bıraktı, (iftar etmedi).”[12]

Resûlullah’ı (sav) ve sahabesini (r.anhum) ağlatan, kalplerinin incelikleri ve Allah’a karşı haşyetlerinin olmasıydı. Bugün gözyaşımızın akmaması ise kalbimizin katılaşması ve Allah korkusunun azalmasındandır. Bundan da ancak günahlardan temizlenerek, uzak durarak kurtulabiliriz. İşte o zaman kalbimiz incelecektir. Hesap Günü ve cehennem azapları hakkındaki ayetler bizleri derinden etkileyecek, haşyetimizi arttıracaktır.

Bununla beraber çok gülmeme çabası içerisinde olmalıyız. Gülmek her ne kadar insana mutluluk, huzur katsa da her şeyin fazlası zarardır. Çok gülmek, kalbi katılaştırır, insanın değerini düşürür, ciddiyet ve ağırbaşlılığı kaybettirir.

Ne acıdır ki bugün en büyük problemimiz budur. Ortamları neşelendirmek, insanları güldürmek için on takla atılıyor, şekilden şekle giriliyor, olmayan şeyler aktarılarak yalana başvuruluyor. İşte bizlerin çok gülüp az ağlaması cehaletimizdendir. Kur’ân’ı hakkıyla okuyup Rabbimizin büyüklüğünü idrak etsek, hesabın çetinliğini ve cehennem azaplarının dehşetini fehmetsek elbette ki az güler, çok ağlardık.

Rabbimiz; bizleri ahireti düşünmeyen, ona hazırlık yapmayan, kalbi katılaşmış bedbaht kullar olmaktan korusun. Korktuklarımızdan emin kılsın, umduklarımıza eriştirsin. Bizlere rahmetiyle muamele etsin. Allahumme âmin.

Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdetmektir.

Bir sonraki yazımızda görüşme duası ile…


[1]. 53/Necm, 59-60

[2]. 9/Tevbe, 82

[3]. 17/İsrâ, 109

[4]. 44/Duhân, 29

[5]. Tirmizi, 1633

[6]. Buhari, 600

[7]. Buhari, 4621

[8]. 53/Necm, 59-60

[9]. Buhari, 4621

[10]. 4/Nisâ, 41

[11]. Buhari, 4582

[12]. Buhari, 1274

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver