Bizleri iman bağıyla kardeş kılan Rabbime hamdolsun. Müminlere, birbirlerine kenetlenmiş tuğlalar gibi kardeşlik bilinci kazandıran Resûlullah’a salât olsun. Dayanışmalarıyla kardeşliği temsil eden Ensâr ve Muhâcir’e de selam olsun.
Aziz Kardeşim,
İlk iman ettiğimiz günleri hatırlayalım. Bizleri mescide bağlayan, imanımızı arttıran ve sebat etmemizi sağlayan neydi? Elbette birçok sebep vardı. Ancak en çok dile getirdiğimiz kardeşlerimizin tebessümleri, hâlimizi hatırımızı sormaları, evimizi veya iş yerimizi ziyaret etmeleri mescidlere heyecanla gelmemizi sağlıyordu. Çünkü insanı var eden, ilgi ve değer görmektir. Kardeşlerimizin yakınlığı olmasaydı, belki de imanda şüpheye düşecek, hiçbir şekilde Müslimlerle beraber olmayacaktık. Rabbime hamdolsun ki kardeşlerimizin ilgisini imanımıza, hizmetimize vesile kıldı.
Yeni iman eden ve hicret eden kardeşlerimizin de aynı şekilde bu ilgiye ihtiyaçları olduğunu görmekteyiz. O kadar ki bu ilgiyi kendileri de dillendirmektelerdir. Selefimizin bize gösterdiği muhabbeti, biz de diğer kardeşlerimize göstermeliyiz. Onlarla yakınlık kurmalıyız ki imanlarının artmasına, dava bilinci kazanmalarına vesile olalım. Bu, kırmızı develerden daha hayırlı, Rabbimize (cc) olan şükür borcumuzun da gereğidir.
Kardeşliğin simgesi Ensâr ve Muhâcir dayanışmasını hatırlayalım. Muhâcirler yurtlarından sürgün edilmiş, mallarını mülklerini Mekke’de bırakmışlardı. Bilmedikleri bölgeye, tanımadıkları insanların yanına tereddütsüz, güven içerisinde hicret ettiler. Bu hicretin akabinde Mekke’ye geri dönen olmadı. Medine’yi öz vatanları gibi sevdiler, orada sebat edip İslam için her şeylerini ortaya koydular. Neden?
Çünkü Muhâcirler, Medine’ye geldiği zaman Ensâr ile kardeş oldular. Ensâr, kardeşliğin gereği olarak Muhâcirlere evlerini açtı, mallarını paylaştı, bekârlarını evlendirme teklifinde bulundu, onların her türlü ihtiyaçlarında yardımcı oldu. Tarihin sayfasına kardeşliği; ilgi, alaka, yakınlık ve dayanışmayla yazdılar.
Allah Resûlü (sav) vefat etmeden önce sahabesine Medine’ye dışarıdan gelen heyetlerle ilgilenmelerini, kendisinin yaptığı gibi onlara ikramlarda bulunmalarını vasiyet etti. Neden Allah Resûlü (sav), ölüm döşeğinde bu vasiyette bulundu? Çünkü insanlar sözden ziyade amele bakar. İddialarımızın ispatı amellerimizdir. Bu tutum düşman olarak gelenlerde dostluk, ön yargıyla gelenlerde hüsn-ü zan, nefret edenlerde sevgi oluşturur. Bu durumu çoğu zaman müşahede ettik. Bu tecrübe, bu örneklik, bizleri yeni iman edenlerle, hicret edenlerle yakından ilgilenmeye sevk etmelidir.
Peki, Onlarla Nasıl İlgilenebilirim?
Şu satırların altı kalın çizgilerle çizilmelidir ki dili, ırkı, kültürü ne olursa olsun iman eden herkes kardeşimizdir. Kardeşliğin gerekliliklerini hiçbir ayrım yapmadan tüm kardeşlerimize karşı yerine getirmeliyiz. İnsanoğlu gruplaşmayı sever. Bu da genelde sevdiği, samimi olduğu kişilerle olur. Hâl böyle olunca yeniler, hoşlanılmayan kişiler ister istemez dışlanmış olur, kenarda bırakılır. Bu da onlarda ilgilenilmiyor duygusu oluşturur. Sonuç olarak büyük tahribatlar meydana gelir ve kişiler kaybolup giderler. Bu, ilgilenmede ayrım yapmamızın neticesidir ve büyük bir vebaldir.
Bununla beraber dikkat etmemiz gereken en önemli hususlardan biri de ilişkilerimizi mescidlerde üstünkörü bir selamla sınırlamamaktır. Haftanın bazı günleri mescidde görüşmelerimiz veya aynı iş yerinde çalışmamız kardeşlerimizle ilgilenmek için yeterli değildir. Çünkü buralarda ibadetle veya kendi işlerimizle meşgul olduğumuz için bu kâfi derecede bir ilgilenme olmayacaktır. Resmî bir ortam olması hasebiyle ilgilenme de aynı oranda resmî ve kısır kalacaktır. Bu nedenle ilgimizi mescidin dışına, kardeşlerimizin yakınına taşımamız gerekir.
Dikkat edeceğimiz iki noktayı hatırlattıktan sonra kardeşlerimizle nasıl ilgilenebiliriz sorusunun cevabını arayalım:
1. Tanımak
Kardeşlerimize destek olmak istiyorsak onları gerçekten tanımalıyız. Yaşam koşullarını, niteliklerini, ruhen ne durumda olduklarını, güçlü ve zayıf yönlerini bilmeliyiz. Ki bilinçli ve ihtiyaç duydukları ölçüde kendileriyle ilgilenmiş olalım.
Örneğin, kardeşimizin sıkıntı yaşadığı, zorlandığı meseleleri bilmezsek onunla muhabbet ederken ihtiyacı olmayan konular konuşabiliriz. Onlarla sadece önemsiz meseleler hakkında konuştuğumuzda kardeşlerimizin ihtiyaçlarına karşı duyarlı olduğumuzu söyleyebilir miyiz? Tabii ki hayır. Muhatabımızın istifade edeceği bir muhabbeti kurmak için onu tanımak gerekir.
Hakeza niteliğini bilirsek, bu yönden ilgilenip kardeşimizi İslam için hizmete kazandırabiliriz. Ki bu onların hem sebat etmesini sağlayacak hem de aidiyetlerini güçlendirecektir.
2. Vakit Ayırmak
Kardeşlerimiz bizi dostları olarak görmeli ve onları sevdiğimizi hissedebilmelilerdir. Sadece sorun yaşadıklarında ya da teşvike ihtiyaç duyduklarında değil, bu yakınlığı her zaman görmeleri için onlara vakit ayırmamız gerekir.
Özellikle evinde, iş yerinde ziyaret etmeli veya kendi evimize davet etmeliyiz. Bu ortamlar samimi ortamlar olduğu gibi kardeşlerimizin gelişimi ve eksiklerini giderme açısından da büyük katkı sağlamaktadır. Aynı şekilde telefonla arayarak hâl hatırlarını sormalı, iletişimimizin daim kalmasını sağlamalıyız. Bu ilgilenmeler, vakit ayırmakla mümkündür.
Allah Resûlü’nün (sav), Yahudi bir genci hastalığında ziyaret etmesini hatırlayalım. Peygamberimiz (sav) bu gençle ilgilendi, tevhide davet etti ve sonuç olarak genç İslam’ı kabul etti. Bazen insanı hidayete götüren anlatım değil, ziyaret olur, bazen bir ders ortamında öğretemediğin konuyu ziyaret ortamında ilgilenmeyle daha etkili öğretebilirsin. İşte tüm bunların olması için programlı bir şekilde kardeşlerimiz için vakit ayırmak gerekir.
3. İkram Etmek, Hediyeleşmek
İnsan, iyiliğin kölesidir. İkram etmek ve hediyeleşmek kalplerdeki kini, öfkeyi giderir. Hakeza bu iyilikler, damarlarımızda dolaşan şeytanın kardeşliğe kurduğu tuzakları da bertaraf eder. Bu, Peygamberimizin (sav) fiillerinden ve tavsiyelerindendir. Mekke’nin fethinde kalplerinde iman oturmamış kişilere deve, koyun hediye ederek onların kalplerini mutmain etmiş, ileride iman etmelerine vesile olmuştur.
“Hediyeleşin. Çünkü hediye, gönülden kini söküp atar.”[1]
“Allah’a ve Ahiret Günü’ne iman eden kimse misafirine ikram etsin. Allah’a ve Ahiret Günü’ne iman eden kimse akrabalık bağlarını gözetsin. Allah’a ve Ahiret Günü’ne iman eden kimse ya faydalı söz söylesin veya sussun!”[2]
Özellikle ihtiyaç sahibi olan, evini geçindirmekte zorlanan, kirasını ödeyemeyen, çocuğunun okul masraflarını karşılayamayan, borcunu ödeyemeyen, iş bulmakta zorlanan kardeşlerimize ihtiyaçlarını gidermeleri için maddi ikramda bulunmalıyız. Zor günlerde etrafında kardeşlerini görmesi kalbini mutmain edecektir.
4. Sevindiği ve Üzüldüğü Ânlarda Özel İlgilenmek
Kaderimizde bazen sevindirici bazen de üzücü olaylarla karşılaşabiliyoruz. Her iki durumda da paylaşmak, fıtri ihtiyacımızdır. Bir kardeşimiz düğünü olduğunda, çocuğu olduğunda, hacca veya umreye gittiğinde etrafında kardeşlerini görmek, sevincini kardeşleriyle paylaşmak ister. Hakeza cenazesi olduğunda, hastalandığında, ticari sorun yaşadığında kardeşlerini yanında bulmak, derdini paylaşmak, nasihat dinlemek ister. İmtihan, tabiatı itibarıyla zordur. İnsan ne yapacağını bilemeyebilir. Bu tür zamanlarda özel ilgi, kardeşlerimizin imtihanlarını kolay bir şekilde atlatmasına yardımcı olmaktadır.
Kıymetli Kardeşim,
Yazımıza son vermeden bir noktayı hatırlatmak isteriz ki kardeşlerle ilgilenmek için kimseden özel bir görev, buyruk beklememize gerek yoktur. Din kardeşi oluşumuz yeterlidir. Maalesef, bu konuda eksiğimiz mevcuttur. Bizlere ilgilenme görevi verilmediği sürece kardeşlerimizle yakından ilgilenmiyoruz. Hâliyle kardeşlerimizin gönlü kırılıyor. Aynı durumda bizler nasıl bir ilgi bekliyorsak empati yaparak kardeşlerimize de aynı ilgiyi göstermeliyiz.
Rabbim (cc) bizleri kardeşlerimizin hidayetine, İslam’a hizmet etmelerine vesile kılsın. Razı olacağı şekilde onlarla ilgilenmeye muvaffak kılsın. Allahumme Âmin.
Davamızın sonu, âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdetmektir.
Bir sonraki yazımızda görüşme ümidi ile…
[1]. Tirmizi, 2130
[2]. Buhari, 6138
İlk Yorumu Sen Yap