Komşuluk: Eza, İhsan ve İkram

Ebû Hureyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur:

“Allah’a ve Ahiret Günü’ne iman eden ya hayır söylesin ya sussun. Allah’a ve Ahiret Günü’ne iman eden komşusuna eziyet etmesin. Allah’a ve Ahiret Günü’ne iman eden, misafirine ikram etsin!”[1]

Sosyal bir yapının en temel parçalarından biri komşuluktur. Aile, toplumu oluşturan bir küçük yapı ise komşuluk da bu toplumun bir başka gerçeğidir. İslam komşuluk ilişkisinin üzerinde çokça durmuş ve yeni bir düzenleme getirmiştir. Buna göre komşuların birbirlerine karşı bazı hak ve ödevleri vardır. Bu hak ve ödevler, tercihe veya talebe bırakılmadan imanla bağdaştırılmış, böylece konu daha fazla ciddiyet barındırır hâle gelmiştir.

Yüce Allah, yalnız kendisine ibadet etmemizi emrettiği bir ayetin akabinde ihsan/iyilik ile davranacağımız sınıfları sırasıyla belirtmiştir. Okuyacağımız ayette âdeta imanın temelinden duvarlarına, çatısından boyasına kadar kemalini zikretmiştir. Özellikle vurgunun insanlar arası ilişki üzerinden devam etmesi öte taraftan nasıl bir toplum oluşması gerektiğine dair önümüze program sunmuştur. Okuyacağımız ayetin Medine toplumu gibi asırlara örnek olacak bir toplum oluşturulurken inmiş olması -bir yönüyle de- Asr-ı Saadet’i oluşturan yapı taşlarını göstermiştir:

“Allah’a ibadet edin, hiçbir şeyi O’na ortak koşmayın. Anne babaya, yakın akrabaya, yetimlere, miskinlere/ihtiyaç sahibi yoksullara, akrabanız olan komşuya, akraba olmayan komşuya, yanınızda olan arkadaşa, yolda kalmışa ve ellerinizin altında bulunanlara (köle ve cariyelere) iyilik yapın. Şüphesiz ki Allah, kibirli ve böbürlenen kimseleri sevmez.”[2]

Komşulukla ilgili ilişkimizi belirleyen üç kavram olduğunu söyleyebiliriz:

Yukarıda ayette zikredilen ihsan, şerh ettiğimiz hadiste belirtilen ikram ve aynı hadisin bir başka rivayetinde[3] geçen eza vermemek. Sırasıyla eza, ihsan ve ikram kavramları inceleyeceğiz.

Eza

Komşuluk haklarında en alt sınır eza vermemektir. Eza kelimesi e-z-y kökünden türemiş bir kelimedir. Râğıb El-İsfahânî şöyle tanımlar:

“Bir canlının bedenine, ruhuna veya malına yönelik dünyevi veya uhrevi bir zarar vermektir.”[4]

Bu tanıma göre “komşuya eza vermeme” ifadesi her türlü zararı kapsar. Komşumuz bizden kendisine ulaşması muhtemel bütün zararlardan emin olmalıdır. Bu, ses ve gürültüyle eza vermek olabileceği gibi malına, çocuklarına veya evine yönelik zarar verici herhangi bir davranış da olabilir. Komşuya hakaret etmek, kötü davranmak, bir eşyasını aldığımızda aldığımız gibi iade etmeyip zarar vermek örnek olarak verilebilir. Apartmanda daire komşuluğu yapıyorsak çöpleri komşuları rahatsız edecek şekilde kapının önüne bırakmak, bekletmek yine örnekler arasında yer alabilir. Peygamber (sav) asgari düzeyde ölçüyü bize bildirmiştir: Komşumuza eza ve rahatsızlık verecek herhangi bir şey yapmamalıyız.

İhsan

Allah (cc) yalnız O’na kulluk etmemiz gerektiğini söylediği yerde, yukarıda belirttiğimiz ayette geçtiği gibi bazı insanlara yönelik ihsan görevi verir. Bu ihsan iki defa komşular için zikredilmiştir; akraba olan komşu ve yakınınızda olan komşu.

İhsan, en genel tanımıyla kötülük yapmanın zıddıdır.[5] Bazen bu kötülük yapmamak ve iyilik davranışı peyda oluveren bir zararı gidermek olur,[6] bazen güzel söz söylemek olur,[7] bazen de haktan ve adaletten şaşmadan insafla davranmak olur.[8]

İkram

Hadisin şerh ettiğimiz lafzında “komşuya ikram” teşvik ediliyor. El-Kerîm, Allah’ın (cc) isimlerinden ve sıfatlarından biridir ve Neml Suresi’nin 40. ayetinde Allah’ın El-Ğaniy oluşuyla beraber zikredilir. Alak Suresi’nde Allah (cc) için El-Ekrem ismi zikredilmiştir. Allah’ın (cc) bu sıfatı, zatının değerli ve cömert olmasıyla beraber ihsanı ve iyiliği çok olan anlamı taşır.[9]

İkram en genel anlamıyla insanın hâl ve hareketlerinde ortaya çıkan ve takdir edilesi ahlak ve davranışlardır.[10] Bir kul kerem sahibi olmanın gereğini yerine getirdiğinde Allah’ın El-Kerîm ismine uyum sağlayıp harekete geçtiği için bunun karşılığında kulun büyük bir ecir alması umulur.

İhsan, eza vermemeye bir ek olarak iyilik denilebilecek davranış ve tutumları; yani her türlü iyi ve güzel eylemi, tutumu kapsar. Bu yönüyle eza vermemekten daha üstün bir mertebedir. İkram ise, ihsandır. Ancak sıradan bir ihsan değil, değerli, hatırı sayılır, görünür ve bariz iyiliklerdir.

Bu kavramlardan hareketle sonucu şöyle bağlayabiliriz:

Komşularımızla aramızda bir hak söz konusudur ve İslam buna özel bir anlam yüklemiştir. Komşularımıza en iyi ve güzel şekilde davranmalı, onlara sıradan iyiliklerin de ötesinde hatırı sayılır güzelliklerle mukabelede bulunmalıyız. En alt sınırda da iyilik olarak bir şey yapamıyorsak bile herhangi bir zarar vermemeliyiz.

Komşuluk o kadar önemlidir ki Allah Rasûlü’nün (sav) bu konuda pek çok yönlendirmesi ve uyarısı bize sahih olarak ulaşmıştır:

“Cibrîl, komşu hakkı üzerinde o kadar önemle durdu ki neredeyse komşuyu komşuya mirasçı yapacak sandım.”[11]


[1]. Buhari 6475; Müslim 47

[2]. 4/Nisâ, 36

[3]. bk. Buhari, 6475

[4]. El-Mufredât, s. 72, e-z-y maddesi

[5]. Kur’ân-ı Kerim’de iki yerde Yüce Rabbimiz hüsn/iyilik kelimesine zıt olarak seyyie/kötülük kelimesini zikretti:

           “Gündüzün iki ucunda ve gecenin (gündüze) yakın saatlerinde namazı dosdoğru kıl. Şüphesiz iyilikler, kötülükleri giderir. Bu, (Allah’ı) ananlar için bir öğüttür.” (11/Hûd, 114)

           “Onlar ki; Rablerinin rızasını elde etmek için sabreder, namazı dosdoğru kılar, onlara rızık olarak verdiklerimizden gizli açık (sürekli) infak eder, kötülüğü iyilikle savarlar. Böylelerine (ahiret) yurdunun (güzel) akıbeti vardır.” (13/Ra’d, 22)

[6]. “Ebeveynini tahtın üzerine çıkarttı/oturttu. (Hepsi) ona secde ettiler/saygıyla selamladılar. Dedi ki: ‘Babacığım! İşte bu, benim daha önce gördüğüm rüyamın tevili/gerçekleşmesidir. Rabbim onu gerçek çıkardı. Şüphesiz ki beni zindandan çıkardığında ve şeytan, kardeşlerimle aramı bozduktan sonra sizleri çölden getirdiğinde bana iyilikte bulundu. Şüphesiz ki Rabbim, dilediği şeyi incelikle (sebeplerini hazırlayıp lütfu ve kuşatıcı bilgisiyle) sonuca ulaştırandır. Şüphesiz ki O, (her şeyi bilen) El-Alîm, (hüküm ve hikmet sahibi) El-Hakîm olanın ta kendisidir.’ ” (12/Yûsuf, 100)

[7]. “(Hatırlayın!) Hani biz İsrailoğullarından: ‘Yalnızca Allah’a ibadet edin, anne babaya, yakın akrabaya, yetimlere ve miskinlere/ihtiyaç sahibi yoksullara iyilik yapın. İnsanlara güzel söz söyleyin. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin.’ diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç (büyük çoğunluğunuz) sözünüzden döndünüz ve hâlâ yüz çevirmeye devam etmektesiniz.” (2/Bakara, 83)

[8]. “Ergenlik çağına erişinceye kadar, yetimin malına yalnızca güzellikle yaklaşın. Ahde vefa gösterin. Çünkü ahid, sorumluluktur.” (17/İsrâ, 34)

[9]. bk. El-Esmau’l Husna, Halis Bayancuk, Tevhid Basım Yayın, 2/704

[10]. El-Mufredât, s. 707, k-r-m maddesi

[11]. Buhari, 6014

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver