Öfkenin Altında Ne Var?

Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun…

Dergimizin bu sayısında yedi temel duygudan[1] biri olan “öfke” konusunu ele alacağız. Öfke duygusu, kişilerin hayatında ciddi bir öneme sahiptir. Yaşamın ilk yıllarından itibaren negatif bir duygu olarak kodlanır. Oysaki mutluluk, üzüntü gibi en temel insani duygulardan biridir. Öfkeyi doğru tanımak ve doğru anlamlandırabilmek şarttır. Aksi takdirde kişi anlamlandıramadığı bir durumu kontrol etmekte güçlük çekecek ve bu duygudan rahatsızlık duyacaktır. Ayrıca, El-Hakîm olan Rabbimiz, öfke duygusunu fıtratımıza yerleştirmişse hiç şüphesiz bir hikmeti vardır. Müslim bir kulun öfke duygusuna da bu bakış açısıyla bakması gerekmektedir. Bundan dolayı; konumuza öfkeyi tanımlayarak başlayacağız. Öfkelenme sebebi, öfkemizin altında yer alan duygular, yapıcı ve yıkıcı öfke, öfkeyi kontrol altında tutabilme ve öfke ânında yapılabilecekler nelerdir sorularına değinerek ilerleyeceğiz.

Öfke, son derece doğal, evrensel ve sağlıklı ifade edildiğinde yapıcı bir duygudur. Aynı zamanda Allah’ın (cc) kullarına bahşettiği fıtri bir duygudur. Sağlıksız ifade edildiğinde ise yıkıcı, insan ilişkilerini bozan, saldırganlaşma ve zarar vermeye kadar varabilen bir duygudur. Öfke ânında vücudumuzda fizyolojik ve psikolojik değişimler meydana gelir.

Ebû Saîd El-Hudrî’nin (ra) rivayet ettiği bir hadiste Allah Resûlü şöyle buyurmuştur:

Allah Resûlü (sav) öfkeyi tanımladığında, “Öfke, âdemoğlunun kalbinde bir kordur; gözlerinin kızardığını, boyun damarlarının şiştiğini gördüğünüz zaman çok dikkat edin.”[2] buyurmaktadır.

Gazâlî ise öfkeyi şu şekilde açıklar: “Öfke, maksada erişilemediği ânda kalpte meydana gelen bir hararet olup, kalp atışlarını hızlandırır. Kanın yüze ve beyne hücum etmesine neden olur. Böylece meydana gelen kuvvet, gelecek tehlikeyi önlemeye çalışır.”[3] Bireyin öfke duygusu sayesinde ruhsal ve bedensel dengesinin sağlandığını ifade ederek bu duruma şöyle bir örnek verir: “Allah Teâlâ canlı varlıkları yaratırken onları iç ve dış birtakım bozulma ve hayâtî tehlikelerden koruyabilmek için bazı dengeleri de onların tabiatlarına koymuştur. Mesela canlının iç bünyesinde yer alan harâret ve rutûbet özellikleri arasında kıyasıya bir mücadele vardır. Hararet sürekli olarak rutûbeti kurutmaya ve buharlaştırmaya çalışır. Ama Allah Teâlâ bu rutubetin korunması için canlı fıtratına gıda alma ihtiyacını koymuştur. Böylece canlı organizma, harâretin rutubete olan zararını dengeleyerek çürümekten korur. Tıpkı bunun gibi canlıyı yok etmeye yönelik dış unsurların da dâhili bir güç ve gayretle bertaraf edilmesi için gazap özelliğini ateşten yaratıp fıtratına yerleştirmiş; insanın mayasıyla yoğurmuştur.”[4]

Neden Öfkeleniriz?

Öfkeye Sebep Olan Asıl Durum Duygudur: Öfkeye sebep olan durumları anlayabilmemiz için öncelikle öfkenin altında yatan asıl duyguyu anlayabilmemiz gerekmektedir. Çünkü duygularımız çıkış noktasına göre ikiye ayrılmaktadır: Birincil duygular ve ikincil duygular. Bu durum psikolojide buz dağına benzetilir. Dışarıdan görünen öfke duygumuza sebep olan olay, altında yatan ve asıl öfkelenmemize sebep olan ise farklı bir duygudur.[5] Üzüntü, yalnızlık, umutsuzluk, korku, sevilmeme değersizlik gibi…

Birincil Duygular: Bir duruma karşı verilen ilk tepkidir. Sık hissettiğimiz birincil duygular; öfke, sevinç, mutluluk, üzüntü, tiksinti, heyecan ve korkudur. Olaya karşı yoğun bir şekilde hissettiğimiz bu duygular kısa sürede kaybolurlar. Mesela eşiyle arasındaki bir sorunu konuşmak isteyen, fakat dinlenilmeyen eş, öfke duygusunu hissetmeye başlayacaktır.

İkincil Duygular: Bir duruma karşı verilen ilk tepkiye verilen tepkidir. Kıskançlık, hayal kırıklığı, değersizlik, utanma gibi duygulardır.

Birincil duyguya eşiyle problemini konuşmak isteyen bir eş örneği vermiştik. Kendini ifade etmesine fırsat tanınmayan ve dinlenilmeyen eş öfke duygusunu hissetmeye başlamıştı. Peki, neden öfkelenmişti? Çünkü “değersizlik ve kırgınlık” hissetmişti. Yani birincil duyguda eşine neden öfkelendiği sorulduğunda, “Dinlemediği için.” cevabı verilebiliyor, fakat ikincil duyguya baktığımızda çok farklı bir yanıt bizi beklemektedir: Dinlemediği için eşinin kendisine değer vermediğini hissediyor.

Hayatımızda birincil duygulara fazla endeksliyiz. Zaten problem de tam olarak burada başlıyor. Duygularımızı neden yaşadığımızı bilemediğimiz için ifade edemiyor ve çözüm üretemiyoruz. Asıl duyguyu anlamlandıramadığımız için de duygularımızı daha yoğun yaşıyor ve kontrol edilemez bir boyuta taşıyabiliyoruz. Öfkemizin altında yer alan duygular:

  • Değersizlik
  • Utanma
  • Anlaşılmama
  • İncinme
  • Hayal kırıklığı
  • Yalnızlık
  • Kin
  • Korku
  • Küçümsenme
  • Engellenme
  • Yetersizlik
  • Alaya alınma
  • Mahcubiyet
  • Haset

“Musa kavmine öfkeli ve üzgün bir hâlde döndüğü zaman: ‘Arkamdan ne kötü işler ettiniz. Rabbinizin emrinin bir an önce olmasını istediniz (öyle mi)?’ demişti. Levhaları fırlatmış ve kardeşinin başını (saçından) tutup kendisine çekmişti. (Harun:) ‘Ey anamın oğlu! (Sandığın gibi değil!) Bu topluluk beni zayıf buldular ve neredeyse beni öldüreceklerdi. Bana, düşmanları sevindirecek bir şey yapma ve beni zalimler topluluğuyla bir tutma.’ demişti.”[6]

Mûsâ’nın (as) öfkesinin altında yatan; hayal kırıklığı, üzüntü ve kavmi için olan korkusu idi. Bir başka örnek ise Âdem’in (as) iki oğlundan birinin diğerine karşı hissettiği kin ve nefretti. Bu kin ve nefret öfkelenmesine sebep olmuş ve insanlık tarihindeki ilk cinayeti işlemesiyle sonuçlanmıştı.

Öfkeye Sebep Olan Diğer Durumlar: Günahlar, Allah ile bağın zayıf olması, bağımlılık, ebeveyn tutumu, travmatik olaylar, bastırılmışlık, su-i zan, haset vb. duygular.

Öfke, hayatımızda var olması gereken bir duyguysa neden hayatımızı olumsuz etkilemektedir?

Öfkenin kişinin hayatında var olması gereken bir duygu, olmama hâlinin ise problem olduğuna değinmiştik. Öfke, uyarıcı bir duygudur. Kişinin; sınırlarını oluşturabilmesi, oluşturduğu sınırları koruyabilmesi, duygularını ifade edebilmesi, tehlikelere karşı kendisini savunabilir hâle getirebilmesi için şart olan uyarıcı bir duygudur. Kişide öfke hâli olmaması söz konusu dahi olamaz. Öfkelenmeme durumu duygularını ifade edememe ve bastırılmışlık olduğundan birey için sağlıksız boyuttadır. Hayatı ise olumsuz etkileyen öfke değil, öfke ânında sergilenen kontrolsüz davranışlardır (Öfke kontrol bozukluğu).

  • Öfkenin kişiyi değil, kişinin öfkeyi kontrol etmesi gerekmektedir: Öfke ânında; sakin kalabilme, çözümler üretebilme, duyguyu anlamlandırabilme (ancak duyguyu tanımakla mümkün) gibi davranışlar kişinin öfkesini kontrol edebildiğini gösteren durumlardır. Öfke ânında; bağırma, hakaret, problem odaklı olma, zarar verme isteği, pişman olunacak davranışlarda bulunma kontrolsüz, yani sağlıksız bir öfkedir. Bu durum öfkenin kişiyi yönlendirdiğini göstermektedir. Kişinin hayatını öfkesi yönlendirmeye başlamışsa ortada düzeltilmesi gereken ciddi bir problem var demektir. Allah (cc) muttakilerden bahsederken onların öfkesini kontrol edebildiğini vurgulamaktadır. Ayrıca kişinin öfkesini kontrol etmesi güzel ahlaklardan biridir.

“O (muttakiler) ki; bollukta da darlıkta da infak ederler, öfkelerini yutar ve insanları affederler. Allah, Muhsinleri/kulluğunu en güzel şekilde yapmaya çalışanları sever.”[7]

“Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.”[8]

Birey olarak bazı durumlarda öfkeyi kontrol etmekte güçlük yaşanabilir. Fakat bazı belirtilerin her öfke ânında ortaya çıkması, yani devamlılık göstermesi bireyin öfkesini kontrol edememesi anlamına gelebilmektedir. Bu belirtiler:

  • Aşırı gergin ruh hâli
  • Düzensiz nefes alıp vermek
  • Karşı tarafı dinlememek
  • Vurma isteği (duvar,kapı)
  • Çabuk ve sık öfkelenme
  • Kalp atışlarında hızlanma
  • Birine zarar verme isteği veya zarar vermek
  • Tepkisel yaklaşımlar
  • Yüksek sesle (bağırarak) konuşma
  • Problem odaklı kalma
  • Titreme

Öfkenin kişiyi yönlendirdiği durumlarda kişi farkında olmadan pişman olabileceği davranışlarda bulunabilir. Öfke hâli geçtikten sonra ise pişmanlık, üzüntü, ağlama gibi durumlar ortaya çıkabilir.

  • Öfkeyi, öfkelenmemiz gereken kişilere yönlendirmek: “El-Hakîm olan Rabbimizin her işi hikmetlidir.” demiştik. Mesela Allah’a karşı haddini aşan birine öfke duyarız. Öfke duyduğumuzda ise onunla aramıza vela bera hukuku[9] girer. Demek ki; tevhidin şartlarından birinin hayatımıza girebilmesi için öfke duymamız gerekmektedir. Kişi öfkelenmediği birine buğzedemez, buğzettiği birine ise sevgi besleyemez. Bir başka detay ise Allah’ın (cc) İslam’a karşı koyanlara sert ve katı olmamızı istemesidir. Sert ve katı olabilmek ise öfkeyle mümkündür. Bu öfke, övülen/sevilen bir öfkedir:

“Muhammed, Allah’ın Resûlü’dür. Onunla beraber olanlar, kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında merhametlilerdir.”[10]

“Ey iman edenler! Size yakın olan kâfirlerle savaşın ve sizde sertlik görsünler. Bilin ki Allah, muttakilerle beraberdir.”[11]

Allah (cc), öfke konusunda sınırları bu şekilde belirlemiştir. Allah’ın övmediği/sevmediği öfkeyi ise Resûl’ünün (sav) örnekliğinde görebiliriz.

Âişe Annemizden (r.anha) şöyle rivayet edilmiştir:

“ ‘Allah Resûlü kendi nefsi için intikam almamıştır. Ancak Allah’ın yasaklarının çiğnenmesi durumunda Allah hakkı için intikam almıştır.’

‘Resûl (sav), dünya için öfkelenmezdi. Haklı bir meselede kızdığında ise kimse onu tanıyamazdı. Öfkelendiği her konuda başarıya ulaşmıştır.’ ”[12]

Kontrolsüz öfkenin doğurduğu birtakım kötü sonuçlar kaçınılmazdır. Bu sonuçlardan mühim olanları şöyle sıralayabiliriz:

  • Öfke, kişilere hâkim olduğunda kişiye sağlıklı düşünme yetisini kaybettirebilir.
  • Öfke, kulun Allah (cc) ile olan bağını olumsuz etkiler.
  • Öfke, en büyük sıklıkla, kişisel ilişkileri bozar. Ne yazık ki bu durum -öfkenin sağlıksız olma hâli- kişiye verdiği en büyük zararlardan biridir. Çünkü; bozulan ilişkiler genelde kişinin yakın ilişki bağı kurduğu kimselerdir. Yapılan çalışmalar öfke ânında kişinin en çok yakınlarına zarar verdiğini göstermektedir. Bu kişiler; anne, baba, eş, çocuk, yakın arkadaşlar, iş arkadaşları vs.dir.
  • Öfke, kişinin ortak iş yaptığı ilişkileri bozar. Normal olarak ortak yapılan iş ve çalışmalarda mutluluk, heyecan gibi duyguları nasıl yaşıyorsak öfkeyi de yaşarız. Fakat; kontrolsüz öfke hâli çabuk gerilmeye sebep olduğu için ortak çalışmalarda da sorunlar/çatışmalar ortaya çıkabilir.
  • Öfke, kişinin ilgisini dağıtabilir ve işine odaklanamamasına sebep olabilir.
  • Öfke, kişinin kardeşlerine karşı su-i zan beslemesine sebep olabilir.
  • Öfke, kişinin sağlıklı düşünmesine engel olabilir ve adaletsizliğe sebebiyet verebilir.
  • Öfke, Allah’ın (cc) hoşuna gitmeyecek söylemlere sebebiyet verebilir.[13]
  • Öfke, kişinin pişman olacağı davranışlarda bulunmasına sebebiyet verebilir.
  • Öfke, kişinin sağlığını da olumsuz olarak etkilemektedir.
  • Öfke, bir müddet sonra öfkeye muhatap olan kişinin de öfkesini kontrol edememesine sebep olabilir.
  • Öfke, çocuklarınızın da öfkeli olmasına ve saldırgan davranışlarda bulunmasına sebep olabilir.

Kişinin öfkesinin, Allah’ın razı olmayacağı boyuta ulaşmaması için öncesinde atılması gereken bazı adımlar vardır:

  • Kişi, öfkeyi tanımalıdır. Öfkeyi anlamlandırmaya başladığında fizyolojik ve psikolojik değişimlerin farkında olacak ve bu değişimleri kontrol altında tutabilecektir, Allah’ın izniyle.
  • Öfkenin zıddı olan hilm ve sabır kavramlarını öğrenmeli, hayatına geçirmek için adım atmalıdır.
  • Kul, Rabbini tanımalıdır. O’na (cc) isimleriyle dua etmelidir. Bilmelidir ki El-Esmau’l Husna, ahlakı güzelleştirir. Her daim kendisini gören El-Basîr[14] ve her şeyi kayıt altına alan Eş-Şehîd’in[15] kulu olduğunu bilmeli ve ona göre davranmalıdır.
  • Öfkesinin kendisi için aynı zamanda bir imtihan olduğunu bilmeli, nefsini arındırmanın yollarını aramalıdır.[16]
  • Kimi örnek alacağını çok iyi bilmeli ve örnek almalıdır.[17]
  • Hilm ve sabır sahibi kişilerle bir arada olmalıdır.[18]
  • Merhametli ve affedici olmalıdır.[19]
  • İnanmalıdır. Kişi öfkesini yönetebileceğine inanmalıdır. Horatius, “Öfke geçici bir çılgınlıktır, hükmetmeye bak, yoksa o sana hükmeder.” demektedir. Kişi öfkesini kontrolü altına alabileceğine inanırsa adım atabilir.
  • Problemleri, kendisini rahatsız eden durumları içinde biriktirmemeli ve konuşmalıdır.

Öfke ânında yapılabilecekler

Öfke için gerekli adımları atan ve hilm sahibi kişilerle oturup kalkmaya başlamış olan kişi, öfkesini kontrol altına alabilmesi için gerekli olan en önemli adımlarından birini atmış olacaktır. Bununla beraber;

  • Şeytandan, Allah’a sığınmalıdır. (İstiâze)
  • Hâl değiştirmelidir.[20]
  • Abdest almalıdır.[21]
  • Sabırlı olmalıdır.[22]
  • Kendisini öfkelendiren konuyla ilgili düşünmeyi durdurmalıdır.
  • Öfkenin altında yatan duyguya odaklanmalıdır.
  • Öfke ânında kişi probleme değil, çözüme odaklı olmalıdır.
  • Öfke hâli geçtikten sonra ise olaya yumuşaklıkla yaklaşmalı ve kendisini rahatsız hissettiren durumu izah etmelidir.

Özellikle; eşler arasında, ebeveyn çocuk ilişkisinde, sosyal ilişkilerde ve daha birçok alanda sağlıksız öfkenin yıkıcı ve kırıcı olduğuna şahit oluyoruz. Müslim bir kul, öfkesini kontrol etmeyi öğrenmelidir. Onun öfkesi müstekbirlere olmalıdır. Ailesine olan öfkesi, çocuklarına olan öfkesi, kardeşlerine, komşularına olan öfkesi hilm üzere olmalıdır. “Şüphesiz sende Allah’ın sevdiği iki haslet vardır: Hilm ve tahammül.”[23] Öfkesinden çekinildiği için konuşulamayan biri olmamalıdır. Çoğu zaman öfkemizde haklıyızdır. Genel olarak yazıdan da anlaşılacağı üzere problem öfkede değil, öfke ânında yapılan kontrolsüz davranışlardadır. Kişi haklı olsa da iyilik yolunu tercih etmeli ve güzel ahlakı hayatına geçirmelidir. Zira; iyi ve kötü bir arada bulunamaz.

“İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel şekilde sav. (Bir de bakarsın ki) seninle arasında düşmanlık olan kimse, sıcak/samimi bir dost oluvermiş.”[24]

Bununla beraber yaşanan travmatik olaylar, öfke içerikli bir aile ortamında büyümek kişiyi içsel olarak yorar. İmkânların geniş olduğu bir dönemde ise bir uzman desteği almak kişinin kendisi ve sevdikleri için atabileceği güzel bir adımdır.

Bizler biliyoruz ki kulunun davranışlarından razı olduğu zaman takdir eden (El-Hasîb) ve karşılığını verecek (Eş-Şekûr) olan Rabbimiz vardır. Rabbimiz, öfke ânında yaptıklarından dolayı hesap veremeyen veya vermekte zorlanan değil, öfkesini yuttuğu için sevinç içinde olan kullarının arasına katsın bizleri…

Davamızın sonu, âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdetmektir.


[1]. Korku, üzüntü, öfke, tiksinti, utanç, coşku ve şaşkınlık.

[2]. Tirmizi, 2191

[3]. İhyâu Ulumi’d Dîn, Gazâlî, Bedir Yayınevi, 1989, 3/376

[4]. age. 3/375

[5]. Öfke genellikle ikincil bir duygudur. Teorik olarak batığımızda öfke birincil duygu da olabilir.

[6]. 7/A’râf, 150

[7]. 3/Âl-i İmrân, 134

[8]. Ahmed, 8952

[9]. bk. Akaid Dersleri, Halis Bayancuk, Tevhid Basım Yayın, s. 126

[10]. 48/Fetih, 29

[11]. 9/Tevbe, 123

[12]. Eş-Şemâili’l Muhamediyye, 215

[13]. “İnsan hayra dua ettiği gibi, (öfkelenip sıkıldığında beddua ederek) şerre de dua eder.” (bk. 17/İsrâ, 11)

[14]. El-Esmau’l Husna, Halis Bayancuk, Tevhid Basım Yayın, 1/360-372

[15]. age. 2/1030-1041

[16]. “Onu (nefsini) arındıran, kesinlikle kurtuluşa ermiştir.” (91/Şems, 9)

[17]. “Andolsun ki sizin için, Allah’ı ve Ahiret Günü’nü uman ve Allah’ı çokça zikredenler için Allah Resûl’ünde güzel bir örneklik vardır.” (33/Ahzâb, 21)

[18]. “Kişi dostunun dini üzeredir. Bu yüzden her biriniz, kiminle dostluk ettiğine dikkat etsin.” (Ebu Davud, 4833; Tirmizi, 2378)

[19]. “Onlar ki; büyük günahlardan ve fuhşiyattan kaçınır, kızdıkları zaman da bağışlarlar.” (42/Şûrâ, 37)

[20]. “Biriniz öfkelendiğinde, ayakta ise otursun. Yine sakinleşmezse yanı üzere yatıversin.” (Ebu Davud, 4782; Ahmed, 21348)

[21]. “Gazap şeytandandır. Şeytan da ateşten yaratılmıştır. Ateş ancak su ile söndürülür. Biriniz kızdığı zaman abdest alsın.” (Ebu Davud, 4784; Ahmed, 17985)

[22]. “Bu (ahlaka) sabredenlerden başkası eriştirilmez. Bu (ahlaka) ancak (hayırdan) büyük bir payı olandan başkası eriştirilmez.” (41/Fussilet, 35)

[23]. Müslim, 18

[24]. 41/Fussilet, 34

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver