Zor Günlerin Adamı Sadık İnsan

 

Allah’a hamd, Rasûlü’ne salât ve selam olsun…

Bir önceki yazımızda Ebubekir radıyallahu anh döneminde meydana gelen riddet hadiselerine değinmiştik. Dinden dönenlerin kısım kısım olduğunu beyan ettikten sonra ilk olarak zekât vermeyenleri ele almıştık. Bu yazımızda ise yalancı peygamber ve ona tabi olanları ele alacağız.

2. Yalancı Peygamberler ve Ona Tabi Olanlar

A. Müseylemetu’l Kezzab

Müseyleme, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Mekke’de iken nübüvvet iddiasında bulundu. Kur’an’ı dinlemeleri ve kendisine okumaları için Mekke’ye bazı adamlar gönderiyordu. Kur’an’ı dinledikten sonra aynı tarzda bir şeyler söylüyor ya da işittiklerini kendi sözü imiş gibi halka aktarıyordu.

İslam’ın Arap yarımadasına tamamen yayıldığı hicretin dokuzuncu yılında Hanifeoğulları Müslüman olduklarını bildirmek üzere Medine’ye bir heyet gönderdiler. Müseyleme de onlarla birlikteydi. Hanifeoğulları onu elbiselerine bürüyerek getirdiler. Rasûlullah ile karşılaştı ve onun ile konuştu. Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem elinde bir hurma dalı vardı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona: “Şu elimdeki dal parçasını benden istesen, onu bile sana vermem.” dedi.

Diğer bir rivayette de şöyle geçmektedir: Müseyleme Rasûlullah’ın huzuruna gelen heyet içinde değildi. O onların hayvanlarını beklemek üzere geride kalmıştı. Rasûlullah heyettekilere hediyeler dağıtınca onun için de bir pay verdi. Sonra da onlara onun hakkında; “Onun işi sizinkinden daha kötü değildir.” buyurdu.

Hanifeoğulları memleketleri Yemâme’ye dönünce Müseyleme peygamberlik iddiasında bulundu ve bu hususta Rasûlullah’a ortak olduğunu ilan etti. Secili bazı sözler söylüyor, dilediği gibi helali haram, haramı da helal kılıyordu. Kendisine geldiğini iddia ettiği kitapta şu gibi şeyler vardı:

“Ey iki kurbağa kızı kurbağa! İstediğin şeyi seç, senin üstün suda, alt tarafın çamurda, ne su içeni engellersin ne de suyu bulandırırsın…”

İbn Kesir, Amr bin El-As’tan naklediyor: Amr Müslüman olmadan önce Müseyleme ile karşılaşmış ve Müseyleme ona; ‘Muhammed üzerine Kur’an’dan ne indirildi?’ diye sormuş, Amr: ‘Allah ona asr süresini indirdi.’ diye cevap vermişti. Bunun üzerine Müseyleme: ‘Allah bana da onun benzeri gibi bir sure indirdi. O da: Ey göçebe, Ey göçebe! Sen ancak iki kulak bir göğüssün. Senin dışındaki ise bir kuyu ve oyuktur.’ dedi.

Amr bin El-As da ona: ‘Allah’a yemin ederim ki sen de benim, senin yalancı olduğunu anladığımı biliyorsun.’ dedi. Amr devamında: Müseyleme Kur’an’a eş değerde sözler söylemek istiyordu. Ancak ondan sadece bu hezeyanlar sudur etti. Onun bu hezeyanları o günün putperestleri tarafından bile kabul görmedi.

Hilafetin onuncu yılında Rasûlullah hastalığa yakalanmıştı. Habis adam Müseyleme ona mektup göndermeye cüret etti. Mektubunda nübüvvetin ikisi arasında ortak olduğu iddiasında bulunuyordu. Mektubu getiren Nevvaha namıyla maruf Ubade bin el-Haris idi. Mektupta: ‘Allah Rasûlü Müseyleme’den, Allah Rasûlü Muhammed’e. İmdi ben yönetimde sana ortak kılındım. Yönetimin yarısı bize, yarısı da Kureyş’e aittir. Ama Kureyş, haddi tecavüz eden bir kavimdir.’ yazıyordu.

Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona metnini Ubey bin Kab’ın yazdığı şu mektubu gönderdi: “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Allah Rasûlü Muhammed’den, Müseylemetu’l Kezzab’a. İmdi yeryüzü şüphesiz Allah’ındır. Kullarından dilediğini ona mirasçı kılar. Sonuç Allah’a karşı gelmekten sakınanlarındır. Hidayete tabi olanlara selam.”

Müseyleme mektubu iki elçi ile göndermişti Rasûlullah onlara: ‘Siz ne diyorsunuz?’ diye sordu. Onlar: ‘Bizde onun dediği gibi diyoruz.’ dediler. Bunun üzerine Rasûlullah: “Vallahi eğer elçiler öldürülmez diye bir kural olmasaydı, sizin boynunuzu mutlaka vururdum.” dedi.

Rasûlullah’ın mektubunu Müseylemetu’l Kezzab’a Habib bin Zeyd el-Ensari götürdü. Mektubu teslim etiğinde Müseyleme ona: ‘Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şahitlik ediyor musun?’ diye sordu. Habib: ‘Evet’ dedi. Müseyleme. ‘Benim Allah’ın Rasûlü olduğuma şehadet ediyor musun?’ diye sordu. Habib: “Ben sağırım duymuyorum.” dedi. Müseyleme sorusunu birkaç kere tekrar eti. Habib de aynı şekilde cevap verdi. Ancak Habib ona istediği cevabı vermediği için her sorudan sonra Müseyleme onun bir azasını kesti. Parça parça kesilmesine rağmen Habib, Allah için sabretti ve Müseyleme’nin önünde şehid oldu.

Müseyleme’nin gücü gitgide Hanifeoğulları arasında büyüdü. Öyle görünüyordu ki Hanifeoğulları Müseyleme’nin göz bağlayıcılığına aldanmaya hazırdılar. Rasûlullah’ın yanına hicret etmiş, Müslüman olmuş, Kur’an okumuş ve çok sayıda süre ezberlemiş olan Reccal bin Unfuv da ona aldandı. Rasûlullah ona halkını Müseyleme’ye karşı uyarmasını ve bu fitneden onları kurtarması için göndermişti. Ne var ki o, Müseyleme’nin yanına gider gitmez tam bir dönüş yaptı ve insanların huzurunda Rasûlullah’ın Müseyleme’nin nübüvvette kendisine ortak olduğunu bildirdiğini söyledi. Bu şakinin fitnesi Müseyleme’nin kendi fitnesinden daha büyük oldu.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hayattayken Reccal’in kötü bir dönüş yapacağına işaret etmişti. Ebu Hureyre rivayet ediyor: Rasûlullah’ın yanında bir gurupla birlikte oturuyorduk. Reccal bin Unfuv da yanımızdaydı. Peygamber: Aranızda öyle bir adam var ki, onun azı dişi, cehennemde Uhud dağından daha büyük olacak. O heyettekilerin hepsi vefat ettiler, geride ben ve Reccal kaldık. Ben ondan daha korkulu idim. Nihayet Reccal, Müseyleme ile birlikte mürted olarak ortaya çıktı ve Müseyleme’nin peygamberliğine şahitlik etti. Reccal’in fitnesi, Müseyleme’nin fitnesinden daha büyük oldu.

Ebubekir radıyallahu anh, Halid bin Velid’i beraberindeki askerlerle birlikte Hanifeoğulları ile savaşmak üzere Yemâme’ye gönderdi. Müseyleme Halid’in gelişi haberini alınca ordugâh kurdu. Adamlarını Halid’e karşı savaşmaya teşvik ediyordu. Müseyleme Yemâme savaşında Halid bin Velid’in önderliğinde öldürüldü. Olayı Hamza’nın katili ve Cübeyr bin Mutim’in kölesi Vahşi bin Harb şöyle anlatıyor:

Rasûlullah vefat edip de Müseyleme çıkınca: “Tam sırasıdır, muhakkak ben Müseyleme’ye karşı savaşacağım. Umarım ki ben onu öldürürüm de böylece Hamza’ya karşı işlediğim suçu karşılarım.” dedim ve Müseyleme üzerine gönderilen ordu ile hareket ettim. Savaş esnasında yıkık bir duvarın karaltısında, saçı dağınık, yüzü boz bir deve renginde olan birisinin durduğunu gördüm. Mızrağımı atarak onu iki göğsü arasından vurdum. Öyle ki mızrağın ucu kürek kemikleri arasından çıkmıştı. Bunun üzerine Ensar’dan bir kişi ona koşarak boynunu kesti.

B. Esved El-Ansi

Veda haccı dönüşü Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem hastalandığı haberi duyulur duyulmaz Esved El-Ansi nübüvvet iddiasında bulundu. Kendisine Rahmanu’l Yemen adını taktığı söylenir. Ancak Rasûlullah’ın nübüvvetini inkâr etmiyordu. Sahik ve Şakik adında iki meleğin kendisine vahiy getirdiğine inanıyordu. Önceleri kendini gizliyor ve etrafına uygun gördüğü kişileri topluyordu. İş ortaya çıkınca evvela kendi kabilesi Ans’e mensup olanlar ona tabi oldular. Daha sonra Mezhic kabilesine mektup yazdı. O kabileden avam takımı olanlar da ona tabi oldular. Liderlik talebinde bulunan bazı kabile reisleri de ona tabi oldular. Kabile tutuculuğunu harekete geçirerek faaliyetlerde bulundu. Çoğunluğu Beni Haris bin Kab ve Ans’tan olmak üzere altı yüz süvari ile birlikte San’a’yı almak için harekete geçti.

Başlarında Şehr bin Bazan El-Farisi olan San’a halkı ile karşılaştı. Şehr, babasıyla birlikte Müslüman olmuştu. San’a’nın dışında Şuub adlı yerde iki taraf arasında şiddetli bir çarpışma yaşandı. Şehr bin Bazen öldürüldü ve San’a halkı Esved bin Ansi karşısında hezimete uğradı. Esved, zuhurundan yirmi beş gün sonra San’a’ya hâkim oldu ve Gamdan sarayına yerleşti. İslam’a sıkı sıkıya bağlı olanlara çok çirkin işkencelerde bulunuyordu. Numan isminde bir Müslümanı tutup parça parça doğradı.

Onun hâkimiyeti dışında bulunan Müslümanlar bir araya toplanmaya ve birlikte hareket etmeye çalışıyorlardı. Ferve bin Müseyk, Rasûlullah’a sallallahu aleyhi ve sellem Esved El-Ansi ile ilgili haberi yazdı. Bu işi Rasûlullah’a ilk haber eden o idi. Rasûlullah  sallallahu aleyhi ve sellem İslam dinine bağlı olanlara haber göndererek Esved fitnesine karşı koymalarını, çarpışma ya da suikast yolu ile onu ortadan kaldırmalarını emretti.

Yemen’deki bütün İslami güçler Esved’e karşı işte bu şekilde bir araya toplandılar. Zahir olan o ki; onu öldürmek için bir araya toplanmışlardı. Zira onlar biliyorlardı ki o öldürülürse ona tabi olanlar dağılıp gidecek ve onlardan kurtulmak kolay olacaktı.

Feyruz ve Dazeveyh, Esved’in ordu komutanı Kays bin Mekşuh ile Esved’i ortadan kaldırılmak üzere anlaştılar. Çünkü Esved ile Kays arasında ihtilaf vardı ve Kays, Esved’in kendisine karşı pozisyon almasından endişeleniyordu. Esved’in öldürülmesi üzerine anlaşanlar arasında Esved’in hanımı Azad El-Farisiyye’yi de kattılar. Azad daha önce Şehr’in hanımı idi ayrıca o, Feyruz El-Farisi’nin amcakızıydı. Yemen’in sahtekârı onun kocasını öldürdükten sonra ona zorla sahip olmuştu. Azgın Esved’e karşı çıkanların suikast planına o da dâhil oldu. Esved’i öldürmeleri için onları Esved’in yatak odasına sokacaktı. Plan tatbik edilip Esved öldürülünce başını adamlarının önüne attılar. Esved’in kesik başını görenler korkuya kapılıp kaçmaya başladı.

Esved’in öldürüldüğü gece Allahu Teâlâ onun öldürüldüğünü Peygamber’ine sallallahu aleyhi ve sellem bildirdi. Üç gün sonra Rasûlullah vefat etti. Esvedu’l Ansi’nin öldürülüşünün tafsilatı ise Usame ordusu Medine’den ayrıldıktan sonra Ebubekir’e ulaştı. Bu, Ebubekir’e gelen ilk fetih haberiydi.

Ebubekir, Feyruz Ed-Deylemi’yi San’a’ya vali tayin etti. Dazeveyh, Cüşeymiş ve Kays bin Mekşuh’u Feyruz’un yardımcıları yaptı. Bu arada Kays bin Mekşuh değişti. Ebnalar’ın üç liderini öldürmeye teşebbüs etti. Dazeveyh’i öldürdü. Bu arada Feyruz Havlan’daki dayılarının yanına kaçtı. Kays milliyetçiliği kullanarak Ebna’ya karşı bazı kabile liderlerini toplamaya çalışıyordu. Ancak liderler buna tarafsız kaldılar. Kays’a: “Kendi başına onlara ne yaparsan yap.” dediler. Kays onlardan umudu kesince Esvedu’l Ansi’den geriye kalan asker döküntülerine mektup yazdı. Onlardan Ebna’yı bölgeden sürmek üzere kendilerine katılmalarını istedi.

Feyruz, Havlan’a ulaşınca Ebubekir’e mektup yazıp Kays’la ilgili hadiseleri bildirdi. Ebubekir mektubu alır almaz Rasûlullah’ın kendilerine mektup yazdığı liderlere mektup yazdı. Onlara şöyle diyordu: “Düşmanlarına karşı Ebna’ya yardım edin. Onları kuşatın. Feyruz’u dinleyin. Onunla birlikte hareket edin. Onu ben görevlendirdim.” böylece iki taraf arasında savaş meydana geldi…

C. Tulayha El-Esedi

Rasûlullah daha hayattayken zuhur eden yalancı peygamberlerin üçüncüsüdür. Hicretin dokuzuncu yılında kavmine mensup bir heyetle birlikte Rasûlullah’a gelip Müslüman olduklarını söylediler. Geri döndüklerinde Tulayha irtidad etti ve nübüvvet iddiasında bulundu. Sümeyra’da ordugâh kurdu. Avam takımı ona tabi oldu. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona karşı savaşmak üzere Darrar bin Ezver El-Esedi’yi gönderdi.

Tulayha’nın işi bitirilmeden önce Rasûlullah vefat etti. Ebubekir hilafete geçince ordu sancaklarını bağladı ve onları mürtedlerin üzerine gönderdi. Tulayha’da o mürtedler arasındaydı… ( Ali Muhammed Sallabi)

Sonuç: Bu yazıda yalancı peygamberleri, yaptıklarını ve onlara karşı yapılanları kısaca yazmaya çalıştık. Allah nasip ederse bir sonraki yazımızda buradan çıkaracağımız derslere değinmeye çalışacağız…

Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd etmektir…

 

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver