Ebu Bekir’e radıyallahu anh Beni Saide’nin çadırında biat edilmişti. Ertesi gün Müslümanlar toplandı ve genel biat yapıldı.
Enes b. Malik radıyallahu anh anlatıyor:
“Ebu Bekir’e çardağın altında biat edilmişti, ertesi gün Ebu Bekir minbere çıktı ve oturdu. Ömer kalktı, Ebu Bekir’den önce bir konuşma yaptı. Allah’a layıkıyla hamd etti ve sonra:
— Ey insanlar! Dün size (vefat acısıyla) söylediğim sözleri ne Allah’ın kitabından ne de Rasûlullah’ın sözlerinden çıkarıp aktarmış değilim. Ancak ben Rasûlullah’ın sonuna kadar işlerimizi idare edeceğini düşünüyordum. Muhakkak ki Allah size içinde hidayet olan kitabını ve Rasûlü’nün sünnetini bıraktı. Eğer ona bağlanırsanız hidayet içerdiği için Allah sizi hidayete erdirir. Muhakkak ki Allah sizin işinizi en hayırlınız üzerinde topladı. O, Rasûlullah’ın arkadaşı ve mağarada oldukları sırada ikinin ikincisi idi. Artık kalkın ve ona biat edin, dedi.
Çardağın altındaki biatten sonra insanlar kalktılar ve Ebu Bekir’e genel biat ettiler. Sonra Ebu Bekir kalktı, konuştu. Allah’a layıkıyla hamd etti sonra şöyle dedi:
— Ey insanlar! Sizin en hayırlınız olmadığım halde başınıza geçtim. İyi idare edersem bana yardım edin, kötü davranırsam beni düzeltin. Doğruluk emanettir, yalan hıyanettir. Sizin en zayıfınız hakkını Allah’ın izniyle alıp verinceye kadar benim katında en güçlünüzdür. Sizin en güçlünüz de üzerindeki hakkı Allah’ın izniyle alıncaya kadar benim katımda en zayıfınızdır. Allah yolunda cihadı terk eden hiçbir topluluk yok ki Allah onları zillete düşürmesin. Aralarında fuhşun yayıldığı hiçbir topluluk da yok ki Allah, onlara umumi bir bela vermesin. Ben Allah’a ve Rasûlü’ne itaat ettiğim sürece siz de bana itaat edin. Allah’a ve Rasûlü’ne isyan edersem bana itaat etme yükümlülüğünüz kalkar. Kalkın, namazı kılın, Allah size rahmet etsin.” ( Ali Muhammed Sallabi, Ebu Bekir’in Hayatı)
İslam’a göre bir kişi halife seçildikten sonra bütün Müslümanların ona biat etmesi gerekir. Ebu Bekir de radıyallahu anh halife seçildiği için Müslümanlar topluca ona biat ettiler. Halife seçildikten sonra, hiç kimsenin sebepsiz yere ona biat etmekten geri kalması, ona biat etmemesi caiz değildir.
Bu konuda Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:
“Kim ölür ve boynunda biat yoksa cahiliye ölümü üzere ölmüştür.”
Biat, kişinin halifeyi emir kabul ettiğini bildirmesi ve ona bağlı kalacağına dair söz vermesidir. Kişi, birine halife diye biat ettikten sonra ne üzere biat etmiş ise ona bağlı kalmak zorundadır. Ve şer’i hiçbir sebep olmadan sözünü bozmamalıdır. Şayet biri biat ettikten sonra sebepsiz yere biatını bozarsa, halife isterse onu cezalandırabilir. Biatı bozan şer’i tek sebep, halifenin dinden dönmesi, küfre girmesidir. Küfre giren bir yöneticinin, Müslümanlar üzerinde velayeti olmadığı için biat da kendiliğinden bozulmuş olur.
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Allah kâfirlere, müminlerin üzerine yol vermeyecektir.” (4/Nisa, 141)
Ubade bin Samit radıyallahu anh anlatıyor:
“Rasûlullah bizi çağırdı, biz de kendisine biat ettik. Bizden söz aldığı şeylerin arasında; sevinçte ve tasada, darlıkta ve bollukta kendisini dinleyip itaat etmemiz, kendisini şahsımıza tercih etmemiz ve işin ehline karşı çıkmamamız vardı. ‘Ancak bir küfür görmemiz ve buna dair elinizde Allah’tan bir delil bulunması hâli müstesna’ dedi.” ( Buhari, Müslim)
Küfrün dışındaki hiçbir sebep, biatin bozulmasını meşru kılmaz. Biat kavramı, İslam’da önemli olan kavramlardan olmasına rağmen günümüzde en çok basitleştirilen kavramlardan biri hâline gelmiştir. İnsanlar hiç düşünmeden birilerine biat ettikleri gibi hiç düşünmeden biatlarını bozabiliyorlar da. Oysa Müslüman, sözünün adamıdır, verdiği sözlere bağlı kalır. Verdiği sözlere bağlı kalmamak, münafıkların özelliklerindendir.
“Dört şey vardır ki kimde bulunursa o, katıksız münafık olur. Kimde bunlardan bir haslet bulundurursa onda nifaktan bir şube vardır. Konuştuğunda yalan söyler, emanete hıyanet eder, söz verdiğinde tutmaz, düşmanlık yaptığında haddi aşar.” ( Buhari, Müslim)
Başka bir hadiste Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:
“Sözünü bozan herkes için kıyamet günü bir bayrak dikilip bu falanın vefasızlık alâmetidir diye ilan olunacaktır.” ( Buhari)
Günümüzde birçok insan, birilerine bağlı kalacağına dair söz verdikten sonra çok basit sebeplerden dolayı bu sözünü bozabiliyor. Oysa zikredilen birçok sebep, biatın bozulmasını meşru kılmayan sebeplerdir. Genel olarak biatı bozmaya sebep olarak zikredilen, hakikatte ise şer’i bir sebep olmayan birkaç örnek zikredelim;
Normalde İslam bizden işleri ehline vermemizi ister. Bu konuda Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Allah emanetleri ehline vermenizi emrediyor.” (4/Nisa, 58)
“Peygamber dedi ki:
— Emanet yitirilirse kıyameti bekle.
Sahabeler:
— Emanet nasıl yitirilir, diye sorduklarında:
— İş, ehli olmayana verilirse emanet yitirilir, buyurdu.” ( Buhari)
Bazıları, işlerin ehline verilmesi gerektiğini ifade eden naslara dayanarak biat ettiği kişinin ehil olmadığını söyleyerek biatını bozabiliyor. Oysa bu doğru değildir. Bu, biat etmeden önce düşünülmesi gereken bir şeydir. Birine biat ettikten sonra onun ehil olmadığını söylemek, biatı bozmak için yeterli bir sebep değildir.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:
“Başı siyah üzüm tanesi gibi olan Habeşli bir köle bile tayin edilmiş olsa, onu dinleyin ve itaat edin.” ( Buhari)
Normal şartlarda bu özelliklerde olan bir kişi emir olamaz. Fakat Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bunun ile bize şunu öğretiyor; size göre emir olmaya müsait olmayan biri başınıza emir olarak geçse bile dinleyip itaat edin, sakın itaatten el çekmeyin.
İslam, zulmü ve çeşitlerini haram kılmıştır. Kulları hakkında mutlak tasarruf etme hakkına sahip olan Allah bile zulmü kendi nefsine haram kılmıştır.
“Allah kullarına asla zulmedici değildir.” (41/Fussilet, 46)
Allah subhanehu ve teâlâ, kudsi bir hadiste ise şöyle buyuruyor:
“Ey Kullarım! Ben, zulmü kendi nefsime kıldım. Onu sizin aranıza da haram kıldım. Birbirinize zulmetmeyin.” ( Müslim)
“Müslüman, Müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez…” ( Buhari)
Bazı insanlar, emirin kendilerine zulmettiğini öne sürerek biatlarını bozabiliyorlar. Oysa emirin zulmetmesi, biatı bozmak için yeterli bir sebep değildir.
“Peygamber dedi ki:
— Benim yolumu takip etmeyen, sünnetime uymayan, kalbi şeytan kalbi gibi olan insanlar size emir olacaktır.
Sahabe bu durumda ne yapılacağını sordu.
Peygamber:
— Şayet senin malını da alsa, sırtına da vursa işit ve itaat et, dedi.” ( Müslim)
Günümüzde emirin zulmüne verilen örneklerin birçoğu, hadiste zikredilen seviyeye ulaşmamıştır. Ulaşmış olsa bile Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem biatı bozmak, itaatten el çekmek yerine sabredilmesini emretmiştir. Ondan dolayı emir senin malını da alsa, sırtına da vursa, sana haksızlık da yapsa haramı emretmediği müddetçe işitip itaat etmen gerekir.
Allah ve Rasûlü bizden adaletli olmamızı her konuda adalet ile hükmetmemizi istemiştir.
“Ey müminler, kendinizin, ana babanızın ve akrabalarınızın aleyhinde bile olsa, adalete sıkı sıkıya bağlı kalınız ve Allah için şahitlik ediniz…” (4/Nisa, 135)
“Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (16/Nahl, 90)
Bazıları ise İslam’ın adaleti emrettiği naslara yapışarak emirin adaletsizlik yaptığını, ayrımcılık yaptığını, yakınlarını kayırdığını öne sürerek biatlarını bozuyorlar. Emir böyle yapmış olsa bile bu, biatı bozmak için yeterli bir sebep değildir. Osman radıyallahu anh döneminde ona karşı ayaklananlar da bu mantıkla hareket etmişlerdi. Bu insanlar, o dönemde yaşıyor olsaydılar Osman’a radıyallahu anh karşı ayaklanan hainlerden olacaklardı muhtemelen.
Sonuç olarak; Yukarıda zikrettiğimiz sebepler, biattan el çekmek için geçerli olan sebepler değildir. Bu, emirin zulmetmesinin veya adaletsizlik yapmasının caiz olduğu anlamına da gelmez elbette. Bizim şunu unutmamamız gerekir; emir yaptıklarından, biz de yaptıklarımızdan sorumluyuz. Emir sorumluluğunu yapmıyor diye biz de yapmayacağız anlamına gelmez.
“Bir sahabe Peygambere sordu:
— Ey Allah’ın Rasûlü! Kendi haklarını bizden alan ama bizim hakkımızı vermeyen emirler başımıza geçse ne yapalım?
Rasûlullah şöyle cevap verdi:
— Dinleyiniz itaat ediniz, çünkü onların yaptıkları kendilerine, sizin yaptıklarınız kendinizedir.” ( Müslim)
Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd etmektir…
İlk Yorumu Sen Yap