Ya Hayır Konuşmalı Ya Da Susmalıyız

Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.

Kıymetli Kardeşim,

Çağımızın en büyük problemlerinden biri, dili doğru kullanmamaktır. Dili; düşünerek, hesabını yaparak, bilinçli ve rıza-i İlahiye uygun kullanmak şer’i bir emirdir. Bununla beraber müminin en önemli özelliği, boş ve faydasız sözlerden dilini korumasıdır:

“Şüphesiz ki müminler, kurtuluşa ermişlerdir. Onlar ki; namazlarında huşu içerisindelerdir. Onlar, boş şeylerden yüz çevirir, ilgi duymazlar.”[1]

“Onlar, yalana şahitlik etmezler. Boş/yararsız/batıl bir şey gördüklerinde, değerli/onurlu insanların tavrını sergileyerek yüz çevirip giderler.”[2]

“Allah’a ve Ahiret Günü’ne inanan, komşusuna eziyet etmesin. Allah’a ve Ahiret Günü’ne inanan, misafirine ikram etsin. Allah’a ve Ahiret Günü’ne inanan ya hayır söylesin ya da sussun.”[3]

Üzülerek belirtmek gerekir ki bu şer’i emre karşı insanların birçoğu sınıfta kalmakta, dilini gaflet içerisinde kullanmaya devam etmektedir. Aslında dili doğru kullanmamak, -yukarıdaki naslarda da belirtildiği üzere- imanın eksilmesinin bir işaretidir. Allah’a inanan ve Ahiret Günü’nün hesabını bilen bir kimse dilini kontrol altına alma çabasına girecektir. Çünkü insanın dünyasını da ahiretini de kurtarması dilini doğru kullanmasına bağlıdır.

“Bir kul, Allah’ın hoşnut olduğu sözlerden birini önem vermeden söyler de Allah o kimseyi bu söz sebebiyle birçok derecelere yükseltir. Bir kul da Allah’ı öfkelendirecek sözlerden birini hiç önem vermeden söyler de kendisi o söz sebebiyle cehennemin içine düşer.”[4]

“Âdemoğlu sabaha çıkınca, organları dile, saygıyla şöyle derler: ‘Bizim hakkımızda Allah’tan kork. Eğer sen düzgün olursan biz de düzgün oluruz. Eğer sen eğri olursan biz de eğri oluruz.’ ”[5]

“Kim bana dilini ve tenasül organını (kötülükten korumaya) garanti verirse, ben de onun cennete gireceğini garanti ederim.”[6]

Evet Kardeşim,

Hadisler üzerinde tefekkür ettiğimizde açıkça görülmektedir ki insanoğlunun kurtuluşu diline bağlıdır. Kalp, merkezimiz olmasına rağmen o bile, düzgün olması konusunda dile ricada bulunmaktadır. Ancak dilin kontrolü ve muhafazası zordur. Çünkü birçoğumuz dilimizi muhasebe etme ihtiyacı duymayız. O kadar ki bazen konuşmalarımızdan hesaba çekileceğimizi, konuştuklarımızla günaha bulaşacağımızı unuturuz. İşte bu gafletin sonucunda, birçoğumuz dilimiz nedeniyle günaha girmekteyiz.

“Resûlullah (sav), bir seferinde eliyle dilini tutarak Muâz ibni Cebel’e, ‘Buna iyi sahip çık, onu sıkı tut!’ dedi.

Muâz, ‘Ey Allah’ın Resûlü! Bizler konuşmalarımızdan dolayı hesaba çekilecek miyiz?’ diye sorunca Resûlullah (sav), ‘Anan sana hasret kalsın ey Muâz! İnsanları yüzüstü cehenneme sürükleyen dillerinin yaptıklarından başka bir şey midir?’ buyurdu.”[7]

Madem dilimizden dolayı hesaba çekileceğiz, o hâlde konuşmadan önce söyleyeceklerimizi hesap etmemiz gerekmez mi? Ki pişman olacağımız konuşmalardan kendimizi uzak tutmuş olalım. Ne yazık ki genelde insanoğlu önce konuşur, sonra muhasebesini yapar. Neticesinde ise pişman olur.

“Bir adam Resûlullah’a gelerek, ‘Bana özlü bir nasihatte bulun ey Allah’ın Resûlü!’ dedi.

Bunun üzerine Resûlullah, ‘Yarın özür dilemek zorunda kalacağın/pişman olacağın bir sözü konuşma.’ buyurdu.”[8]

Değerli Kardeşim,

Konuşmalarımız, üzerine salih amel bina edilecek türden olmalıdır. Bunun için de hayrı, faydalı ilmi ve salih ameli bilmemiz gerekiyor. Bilmiyorsak bildiğimiz kadarıyla muhabbet edip geri kalanda ise sükût etmeliyiz. Aksi hâlde Kuran’a ve Sünnete aykırı konuşma yaparız.

Bilelim ki susmak da hayrın bir parçasıdır. Hele ki arka planını bilmediği meselelerde sükût etmek kişiyi kurtaracaktır. Her meselede fikrim olmak zorunda değildir. Her meseleye dair açıklama yapmak zorunluluğum yoktur. Her meseleyi bilmek zorunda da değilim. Beni ilgilendiren meseleleri konuşur, geri kalanı boş ve faydasız kabul edip terk ederim.

“Bilgin olmayan şeyin peşine düşme! Çünkü kulak, göz ve kalp (gördüğünden, duyduğundan, niyetlenip azmettiğinden) bunların hepsinden sorumludur.”[9]

Her konuşulanı dinlemememiz gerektiği gibi her duyduğumuzu da aktarmamalıyız. Merakımızı doğru ve hayırlı şeylere yöneltmeliyiz. Bu, imanımızın güzelleşmesi için gereklidir.

“Kişinin kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmesi, İslam’ının güzelliğindendir.”[10]

Ne var ki birçoğumuz her meseleye kulak kabartıyor, sosyal medyada neredeyse her paylaşım hakkında yorum ve izah yapıyoruz. Üç beş arkadaş bir araya geldiğimizde veya herhangi bir esnaf kardeşimizi ziyaret ettiğimizde hakkı tavsiye etmek yerine, tandır başındaki kadınlar misali, yine hakkında bilgimiz olmayan ve bizi ilgilendirmeyen meseleleri konuşuyor, etraftan duyduklarımızı aktarıyoruz. Peki, yalancı pozisyonuna düştüğümüz ve imanımızı kirlettiğimiz için hiç mi Allah’tan korkmuyoruz?

“Kişiye yalan olarak (bir rivayette günah olarak) her duyduğunu aktarması yeter.”[11]

Kıymetli Kardeşim,

Dilimizle düşebileceğimiz başka bir yanlış da insanları güldürmek için yalan konuşmaktır. Özellikle çağımızın en büyük problemidir bu. Ortamı canlandırmak, başkalarını neşelendirmek, sosyal medyada daha fazla beğeni almak için âdeta yalan yarışına girilmektedir. Müslim, şaka da olsa asla yalan söylemez. Yalan konuşan insanlarla da işi olmaz.

“Ey iman edenler! Allah’tan korkup sakının ve sadıklarla beraber olun!”[12]

“Doğruluk iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyler, sonunda Allah katında doğru olur. Yalan sapıklığa, sapıklık da cehenneme götürür. Kişi yalan söyler, sonunda Allah katında yalancı yazılır.”[13]

Bazen yalan konuşmak zan yaparak gerçekleşir. Arka planını, hikmetini bilmediği, kendi kulağıyla duymadığı ve gözüyle görmediği meseleler hakkında zan yapıp konuşmak da bir çeşit yalandır. Müslim zandan kaçınmalıdır. Çünkü zan çoğu zaman yalandır.

“Şayet yeryüzündeki çoğunluğa uyarsan, seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar, sadece zanna uyarlar ve yalnızca tahminle iş yaparlar.”[14]

“Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının! Çünkü zannın bir kısmı (dahi) günahtır. Tecessüs etmeyin/birbirinizin özelini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın/arkasından konuşmayın. Sizden biri, ölü kardeşinin etini yemeyi ister mi? (Nasıl da) tiksindiniz! Allah’tan korkup sakının. Şüphesiz ki Allah, (tevbeye muvaffak kılan ve tevbeleri çokça kabul eden) Tevvâb, (kullarına karşı merhametli olan) Rahîm’dir.”[15]

Rabbim bizleri hakkı konuşan, konuştuğuyla amel eden salih insanlardan eylesin. Rabbim bizleri faydasız/boş konuşmaktan ve bunları ahlak edinmiş insanlardan uzak tutsun. Allahumme âmin.


[1]. 23/Mu’minûn, 1-3

[2]. 25/Furkân, 72

[3]. Buhari, 6018

[4]. Buhari, 6478

[5]. Tirmizi, 2407

[6]. Buhari, 6474

[7]. Tirmizi, 2616; Ahmed, 22016

[8]. İbni Mace, 4171

[9]. 17/İsrâ, 36

[10]. Tirmizi, 2317

[11]. Müslim, Mukaddime, 5

[12]. 9/Tevbe, 119

[13]. Buhari, 6094

[14]. 6/En’âm, 116

[15]. 49/Hucurât, 12

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver