Sosyal Medya, Asosyal Nesil ve Sorumluluğumuz

Sosyal Medya olarak tanımlanan internet tabanlı uygulamalarla ortaya çıkan yeni akım her geçen gün daha da yaygınlaşmaktadır. Bu internet uygulamaları, kullanıcılar ve kullanıcıların beğeni ve memnuniyetiyle haberdar ettikleri kişiler aracılığıyla başvuranlar arasında gittikçe daha çok artan bir etkileşim sağlamaktadır.

Sosyal Medyazaman ve mekân sınırlaması olmadan mobil tabanlı paylaşımların, oyunların ve tartışmaların esas olduğu bir sosyal iletişim ve etkileşim şeklidir. Bununla beraber sosyal medya olgusu teknoloji, telekomünikasyon, görseller, müzik oyun eğlence portalları ve ses dosyaları yolu ile sağlandığı bir yapıya sahiptir. Bu mecrayı kullanan hemen hemen herkesin olumlu veya olumsuz, faydalı ya da zararlı deneyimlerini ve bilgilerini bu bağlamda paylaştığı bir çerçeveye de sahiptir.

Sosyal medyada, insanların birbirleriyle yaptığı diyaloglar ve paylaşımlar, sosyal ağlar ve toplu gruplar yer alır. İnsanlar, iş yerlerini, kurumlarını ve yörelerini tanıtır ve ilkeleri, sınırları ve çerçevesi belli olmayan arkadaşlık ilişkileri kurarlar.

Günümüzde son derece ileri düzeye ulaşmış bulunan yeni iletişim teknolojileri insanlara, düşüncelerini ve eserlerini paylaşacakları imkânlar veren, paylaşım ve tartışmanın esas olduğu bir medya platformu sunmaktadır. Sosyal medya olarak adlandırılan bu sanal ortam, kullanıcı tabanlı olmasının yanında kitleleri ve insanları bir araya getirmesi ve aralarındaki etkileşimi arttırması bakımından önem taşımaktadır.

Özellikle son dönemlerde yapılan araştırmalar insanların bu sanal gerçeklik içinde gün geçtikçe daha fazla vakit harcadıklarını, bu sanal gerçeklik içinde gerçek yaşam ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştıklarını ve yine bu sanal gerçeklik içinde yeni (fakat sanal) bir dünya kurarak içinde yaşadıklarını göstermektedir.

Aslında birçok kullanıcı kimi zaman sanal dünya ile gerçek dünya arasındaki sınırın belirsizleştiğinin farkına bile varamamaktadır. Bunun gibi sosyal medya mecrasında arkadaş bulma ve bu sanal dünyadaki insanlarla sosyal ve siyasî düşünce alışverişinde bulunma ve hatta bu sanal dünyadan birileriyle tanışarak evlenmek gibi ciddi kararlar dahi alınabilmektedir. Bilhassa bugün gençler (hatta çocuklar) arasında kullanım değeri bakımından hızlı bir yükseliş gösteren sosyal medya, diğer yandan da günümüzün geleneksel medyasına rakip olmakta; bazen de bu medya unsurlarını zayıflatma ve uzun vadede yok olma tehdidiyle karşı karşıya bırakmaktadır.

Sosyal medya denilen bu mecrada gencinden yaşlısına herkes bir şeyler yazıyor, bir şeyler paylaşıyor. Herkes herkesten beğeni alıyor, başkalarına kendilerini gösteriyor ve yaptıklarını anlatıyorlar.

Biraz dikkat edildiğinde çevremizde yanımızda yönümüzde gördüğümüz kadarıyla bu kervana yedi-sekiz yaşlarındaki çocukların dahi katılmış olduğu görülecektir. Minicik çocuklara, evde veya dışarıda oyun oynamak yerine sanal ortamlarda bir şeyler yapmak daha cazip geliyor. Anne babalar ise çocuklarının uslu uslu oturuyor olmalarına aldanarak bu duruma müdahale etmek istemiyorlar.

Ancak çocuklarının istikbali açısından unuttukları bir şey var.

Yanıltıcı usluluklarına aldandıkları bu çocuklar, gelecekte hakiki sosyal ortamlarda ve beşerî münasebetlerde düzgün ve başarılı ilişkiler kurabilecekler mi acaba?

Yarın bir gün iş hayatına atıldıklarında geçmişlerindeki bu asosyallik hikayeleri istikballerini nasıl etkileyecek?

Ailede herkes genelde çok meşgul (!) ve çok yorgun (!) olduğu için çocukların bu hâli küçük yaşlarda pek göze batmıyor. Fakat ileriki yıllarda çocukların hayatlarında bu tür durumların öngörülemeyen sıkıntılara sebebiyet vermesi kuvvetle muhtemeldir.

İmam İbni Teymiyye rahimehullah: “Çocuk, çağının dölü ve çevresinin oğludur.”der. Bu hakikate binaen diyebiliriz ki günümüzde internet ortamından tamamen yoksun bir hayat düşünülemez. Ancak çocuğa internet ve sosyal medya imkânı sunulurken çocukluğu ve hayatın olmazsa olmazı olan asli değerleri unutturulmamalıdır.

İlgili olan herkesin bildiği üzere sanal ortamda ve sosyal medyada herkes en iyioluyor!

Kimileri başka birilerine kızıyor ve bu kızgınlığını da sosyal medya mecralarında dile getiriyor.

Herkes her şeyden şikayetçi… Herkesin dağlar kadar derdi var… Herkes ne kadar da mutluymuş… Herkes zengin… Herkes bu mecralardan pompalanan gündeme sazanlama dalıp ayak uyduruyor… Herkes vatanperest… Herkes Malkoçoğlu… Herkes silahşor… İslam’a düşman olanların bile megabayt megabayt vaaz ve fetvaları ortalığa saçılmakta…

 

Sosyal medyanın bağımlısı hâline gelmiş olan ergenlik çağındaki genç bir çocuk, olması gerekenden farklı davranışlar sergiliyor. Çocuklar bu dönemi hızlı yaşıyorlar ve bu durum hayatlarının ileriki aşamalarında saplantılı kişilik (Obsesif Kompulsif) sahibi bir birey olmalarına yol açıyor. Henüz genç yaşta oldukça şişik bir egoya sahip ergenler yetişiyor.

Bu gençler kendilerini yine kendi yöntemlerine göre kanıtlama, tanıtma, beğeni aldıkları alanlarda iyi olduklarını gösterme ve kendilerini kötü görüyorlarsa bunun bunalımına girme moduna giriveriyorlar.

Gençlerin madde bağımlılığına duydukları ilgi, “Bende varım”diyen ergenin kazandığı kötü alışkanlıklara, kötü alışkanlıklar da çevresine hava atmasına, hangi özelliklerle ne kadar çok beğeniliyorsa o kimliğe bürünmesine neden olmaktadır. Böyle bir gencin yaşadığı kimlik karmaşası onu kendi geçmişinden yaşadığı çağa bir götürüp bir getiriyor.

Bahsettiğimiz bu hususlar; ileride ne tür davranışları tetikleyeceği, gençlerin kişilik gelişimine nasıl etki edeceği ve sosyal hayatlarında/insani ilişkilerinde sıkıntı çıkartıp çıkartmayacağı üzerinde önemle durulması gereken konulardır. Sosyal Medya ve Sorumluluk

Anne baba veya anne baba olmaya aday müminler, sosyal medyayı doğru zeminde aktif olarak kullanmak taraftarı olmakla beraber muvahhid kimliğinden dolayı söz konusu platformun kullanımıyla ilgili şeri usûl ve kaidelerin gereğini yerine getirmenin zorunlu olduğunun da bilincinde olmalıdır. Muvahhid bir mümin her işinde Allah’ı subhanehu ve teâlârızasını ve hoşnutluğunu önceleyip gözetmeli ve ürettiği emeğin/yaptığı işin şeri şerife uygunluğunu göz önünde bulundurmalıdır.

Sosyal medyayı kullanırken veya kullanılmasına nezaret edilirken de kesinlikle İslami şiarlara riayet edilmelidir. Günahlara ve haramlara sürükleyerek Allah’ı gazaplandıracak ve tevhid davetine zarar verecek şekilde müminleri toplum nezdinde itibar kaybına uğratma ihtimali bulunan paylaşımlara yer verilmemelidir, yer verilmesine de izin verilmemelidir. Birçok yönüyle nimet olan bu modern iletişim araçları ve platformunun nikmete (cezayı gerektiren muamele ve tasarruflara) dönüşmemesi için olabildiğince büyük bir duyarlılık gösterilmelidir. Bu platform İslam ve gelecek nesiller yararına verimli bir şekilde kullanılmalı ve şeri şerifin kapsayıcı ilkeleri çerçevesinde murakabe/kontrol ve yönlendirmeler yapılmalıdır

Muvahhid müminler olarak radyo, gazete ve dergi gibi iletişim araçlarını kullanırken nasıl ki Kur’an ve sünnet kaynağından beslenmiş olmanın doğal neticesi olarak tevhid ümmeti olmak duyarlılığıyla fikir birliği içinde davranılıyor, söz ve amellerde uyum ve istikrara riayet ediliyor ve maslahat ve ahlaki ilkeler gözetiliyorsa aynı şeyi sosyal medya alanında da yapmak ve müminin şahsında davaya ve davete zarar verecek paylaşımlardan kaçınmak suretiyle bu sorumluluk en güçlü bir şekilde hissedilmelidir. Bu konuda dikkatli ve bilinçli davranarak rabbanî düsturlardan ve temel ilkelerden taviz verilmemelidir. Her bir mümin sosyal medyada yaptığı her paylaşımın artı ve eksilerini gözetmeli, kendisine verilen görevleri hakkıyla yapmalı ve aziz İslam’ın ilke ve değerleriyle belirlenmiş meşru sınırların dışına çıkılmamalıdır.

Az veya çok yapılan işin, davanın ve davetin maslahatına hizmet etmesi arzulanıyor ve ahirette kazanç olarak karşılaşılması umuluyorsa şeri şerifin bu tür konuları da kapsayan genel esaslarına dikkat edilmelidir. Sosyal medyayı kullanırken İlahi rızayı gözetmenin, müminlere ve genel manada insanlığa yararlı olmanın en uygun yol ve yöntemlerinin neler olduğu hususunda da tecrübeli kimselerden istifade edilmelidir.

Sosyal ağların gereksiz iletiler, sohbetler ve diyaloglar sebebiyle kişinin zihnini sürekli meşgul ettiği, zihin kirliliğine yol açtığı ve araştırmalarda unutkanlığa sebep olduğu üzerinde de durulmaktadır. Abdullah b. Mesud adiyallahu anhkişide ortaya çıkan hafıza zayıflığının bir sebebi olarak şunu söyler:

“Benim kanaatime göre insanlar işledikleri günahlar sebebiyle bildiklerini unutur.”

İmam Veki’ b. Cerrah rahimehullah, öğrencileri arasında parlak bir zekâya sahip olan Muhammed b. İdris’in (İmam Şafiî) bir gün derslerinde tutuk olduğunu görüp kendisine bunun sebebini sorduğunda “Hocam bugün derse gelirken bir sokağın başında gözlerim bir kadının paçaları sıvanmış olduğu hâldeyken ayak bileklerine ilişti.” diye cevap verir. Hocası ona, ilmin afeti olan unutkanlıktan korunmak için gözlerini haramdan mutlaka sakınması gerektiği nasihatinde bulunur.

İmam Şafiî’ye rahimehullahgöre de faydalı şeylerle uğraşmayan kişiler, batıl ve boş şeylerin istilâsına maruz kalır.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellembir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:

“Kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmesi kişinin İslam’ının güzelliğindendir.” [1]

Yukarıda zikrettiğimiz hadis-i şerif bu hususta hepimiz için takip edilmesi gereken ölçüyü belirlemektedir. Gerçek yaşamdaki hemen her türlü eylemin vuku bulmasına imkân tanıyan sosyal ağların hem bu açıdan hem de kendilerine has bazı özellikleri sebebiyle İslam hukuku açısından değerlendirilmeye tabi tutulması bir zorunluluk arz etmektedir.

Bugün itibariyle sosyal paylaşım sitelerinin bilinçli kullanılmadığı takdirde çeşitli zararlara yol açacağına ilişkin kayda değer bir literatürün varlığından söz edilebilir.

Konuya kayıtsız kalmayan İslam uleması da kendilerine yöneltilen sorular çerçevesinde sosyal ağların emek ve zaman israfına yol açması, zihinleri gereksiz yere meşgul etmesi, dikkat eksikliği, taaccüb ve kibir gibi ruh ve beden sağlığını tehdit eden rahatsızlıkları tetiklemesi, mahremiyeti yok sayması, gıybet, yalan, tecessüs, hakaret ve aldatma gibi fiillerin kolaylıkla işlenebilmesine fırsat vermesi gibi menfi yönlerinden sakındıran açıklamalarda bulunmuştur. Bununla birlikte sosyal ağlar üzerinden gerçekleştirilen ve şeri şerif’in asla onaylamadığı bazı fiiller sebebiyle sedd-i zerâi’ (harama götüren vesile ve vasıtalardan dahi uzak durmak) prensibini gerekçe göstererek sanal dünyanın bütünüyle haram olduğuna hükmeden az sayıdaki fetvanın, pratik hayatta karşılık bulmadığını da belirtmek gerekir.

Özetle şeri ölçülere riayet edilmesi hâlinde sosyal medya kullanımını, “Eşyada aslolan mübahlıktır.”kaidesi ve maslahat prensipleri çerçevesinde ele almak daha uygun düşecektir. Bu doğrultuda sosyal ağlar üzerinden gerçekleştirilen işlemlerin fıkhiî açıdan ayrı ayrı ele alınıp değerlendirilmesi ve fayda zarar muhasebesi yapılarak cevazına yahut haramlığına hükmedilmesi izlenmesi gereken en makul yol olmalıdır.

 

 

[1]       .   İbni Mace

 

 

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver