Bizleri Ramazan nimetiyle şereflendirip bu mübarek aya eriştiren Rabbimize hamd olsun. Salât ve selam hayırlarda esen rüzgar misali bizlere örnek olan Muhammed Mustafa’ya olsun.
Geçen yılın kirlerinden arınmamız, gelecek yıla takva ve salih amel azığıyla başlamamız için Rabbimizin lütfu ve keremi olan bir Ramazan’a daha erişmiş bulunuyoruz. Ramazan’la şereflenen her Müslüman için Ramazan üç evreden oluşmaktadır. Ramazan’ın nasıl karşılanacağı, nasıl geçirileceği ve Ramazan’da elde edilen hayırların Ramazan sonrasına nasıl taşınacağıdır bu üç evre. Ramazan’dan hakkıyla istifade edebilmemiz için bu üç aşamanın hakkının verilmesi gerekmektedir. Bizler de bu ayki baş yazımızı Ramazan’ı nasıl karşılamamız gerektiği konusuna ayırdık.
Ramazan’a Hazırlık
İnsanın maddi ya da manevi bir meseleye ne kadar değer verdiği ona hazırlanmasından anlaşılır. Örneğin; çok değer verdiği ve konum sahibi birine misafirliğe giderken ya da onu misafir olarak ağırladığında kişinin hazırlığıyla, alelâde biri için yapacağı hazırlık birbirinden çok farklıdır. Yine birazdan namaz kılacak olan birinin namazının kalitesini onun ezanı bekleyişi, abdest alışı ve vakte riayet etmesinden anlayabiliriz. Bir şeye yapılan hazırlığın güzelliği, beklenenin insan nezdindeki değerini gösterir.
1. Ramazanın Fırsat Olduğunu Bilmek
Ramazan ayı Allah’ın subhanehu ve teâlâ mümin kullarına ikramı ve lütfudur. Geçen yılın manevi kirlerinden arınmaları, bir sonraki yıla istikamet üzere bir kulluk için azık biriktirmeleri, rıza-i İlahi’ye ve Firdevs cennetlerine eriştirecek salih ameller edinmeleri için onlara bahşedilmiş bir fırsattır.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Rabbani fırsatlar hususunda şu tavsiyede bulunur:
“Sizin günleriniz içinde Rabbinizin size sunduğu hediyeler/fırsatlar vardır. Onları elde etmeye çalışın. Umulur ki sizden biri o fırsatlardan birini elde eder de sonrasında asla şekavet yaşamaz.” (Taberani)
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem burada umumi bir tavsiyede bulunmuştur. Allah’ın bazı zamanlarda kuluna salih amel kapısı açması ve kulluk yapmasına zemin oluşturması gibi ne zaman olacağı belli olmayan fırsatlara karşı hazırlıklı olmayı ve bu fırsatları kaçırmamaya gayret göstermeyi öğütlemiştir.
Ramazan ise zamanı belli olan, hangi manevi fırsatları barındırdığı bilinen bir zaman dilimidir. Ramazan ayına yaklaşıldığında Müslüman kendisine sürekli bu telkinde bulunmalı ve ebedi kurtuluşu elde edeceği bir fırsatla karşı karşıya olduğunu hatırında tutmalıdır. Ve kendine şöyle demelidir:
‘Ey nefsim, kulluğun hakkını veremediğinde bahane olarak öne sürdüğün şeytan zincire vurulmuştur, bu senin için bir fırsattır.’
“Ramazan ayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur.” (Buhari, Müslim.)
“Ramazan ayı mübarek bir aydır. Allahu teâlâ, size Ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. Kadir gecesinin hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır.” (Nesai)
Ramazan ateşten azad olma ve ondan korunmak için fırsattır:
“Ramazan ayının ilk gecesi olunca, şeytanlar ve azgın cinler zincire vurulur. Cehennem kapıları kapanır ve hiç biri açılmaz. Cennet kapıları açılır ve hiç biri kapanmaz. Sonra bir melek şöyle seslenir: ‘Ey hayır dileyen, ibadet ve kulluğa gel. Ey şer isteyen günahlarından vazgeç.’ Allah’ın bu ayda ateşten azat ettiği nice kimseler vardır ve bu, Ramazan boyunca her gece böyledir.” (Tirmizi)
“Rasûlullah buyurdu ki: “Kim Allah Teala yolunda bir gün oruç tutsa, Allah onunla ateş arasına, genişliği sema ile arz arasını tutan bir hendek kılar.” (Tirmizi)
Cennetin Reyyan kapısını çalmak için fırsattır:
“Cennette Reyyân denilen bir kapı vardır. Oradan sadece oruçlular girer. Oruçlular girdiler mi artık kapanır, kimse oradan giremez.” (Buhari, Müslim.)
Allah’ın kerem ve lütfunun fazlalaştığı ve kullarının amellerine sayısız ecirle karşılık verdiği bir fırsattır:
“Ademoğlunun her ameli onun için katlanır. Hayır ameller en az on misliyle yazılır, bu yedi yüz misline kadar çıkar. Allah şöyle buyurmuştur: ‘Oruç bu kaideden hariçtir. Çünkü o sırf benim içindir, ben de onu (dilediğim gibi) mükâfatlandıracağım. Kulum benim için şehvetini, yiyeceğini terk etti’ Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri, orucu açtığı zamanki sevincidir; diğeri de Rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir. Oruçlunun ağzından çıkan koku (halüf), Allah indinde misk kokusundan daha hoştur.”
Hakkını vererek bu ayı geçireni şehidlerin önüne geçiren bir fırsattır:
Talha bin Ubeydullah radıyallahu anh anlatıyor:
“Beraber Müslüman olmuş iki adam Allah Rasûlü’ne geldiler. Onlardan biri ibadet hususunda diğer arkadaşından daha çalışkandı. İbadetlere düşkün olanı bir savaşta şehid oldu. Diğer arkadaşıysa bir yıl sonra vefat etti. Onun vefatından sonra bir rüya gördüm. Kendimi cennetin kapısında gördüm. Vefat eden iki arkadaş da oradaydı. Cennetten biri çıktı ve ikinci vefat edeni cennete girmesi için çağırdı. Sonra şehid olanı girmesi için çağırdı. Bana döndü ve ‘senin henüz zamanın gelmedi’ dedi. Talha bu rüyayı insanlara anlattı. İnsanlar çok şaşırdı ve rüyayı Allah Rasûlü’ne sordular.
– Neden şaşırdınız?
– İbadet konusunda daha çalışkan olan ve sonrasında şehid olan cennete arkadaşından sonra girmiş.
– Cennete ilk giren arkadaşından bir sene sonra vefat etmedi mi?
– Evet.
– Ramazanı idrak edip orucunu tutmadı mı?
– Evet.
– Bu sürede Allah’a secde etmedi mi?
– Evet.
– İkisinin arasındaki fark yer ile gök arasındaki fark kadardır.” (Müsned)
Ebedi hayatın saadeti için ihtiyacımız olan her şeyi içinde barındıran bir fırsatlar manzumesidir Ramazan. Bunu böyle bilmek ve bu şekilde hissetmek Ramazan’a yapacağımız hazırlığın ilk adımıdır.
2. Ramazanın Gelişiyle Sevinmek
İçinde bunca hayır ve fazilet barındıran Ramazan’ın gelmesi Müslümanı sevindirmelidir. Bayramı karşılayan çocukların masum ve içten sevinçleriyle Ramazan’ı karşılamalı, ona hazır olmalıdır.
“De ki: ‘Allah’ın bol ihsanıyla (fazlıyla) ve rahmetiyle, yalnız bunlarla sevinsinler. Bu, onların toplayıp yığmakta olduklarından hayırlıdır.’ ” (10/Yunus, 58)
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Ramazan’ın gelmesiyle mutlu olur, ashabını müjdeler onların da sevinmesini sağlardı:
“Ramazan ayı size bereketiyle geldi. Allah o ayda sizi zengin kılar, bundan dolayı size rahmet indirir, hataları yok eder, o ayda duaları kabul eder. Allah sizin Ramazan ayındaki ibadet ve hayır konusunda birbirinizle yarış etmenize bakar ve meleklerine karşı sizinle övünür. O hâlde iyilik ve hayırdan yana Allah’a kulluk yaparak kendinizi gösterin. Ramazan ayında Allah’ın rahmetinden kendisini mahrum eden kimse bedbaht kimsedir.” (Mecmau’l Zevaid)
İnsanın huzur ve mutluluğu onun yapacağı salih amelleri olumlu yönden etkiler. Salih amellere muvaffak kılınmış bir Müslüman bir de gönül genişliği, huzur ve amelin lezzetini almaya muvaffak kılınmışsa onun için nimet kemale ermiştir. Bundan dolayı cennetle müjdelenen kullar hüznün ve korkunun olmayacağıyla müjdelenmişlerdir. Çünkü korku ve hüzünle beraber nimetten istifade etmek zordur.
Ramazan ayı amel ayıdır. Ramazan’ı manevi sevinç ve huzurla karşılamak, bunu hissetmek ve yaşamak, çevremizdekileri müjdelemek ve onların da bu duyguyu hissetmesini sağlamak bu ayı değerlendirmemize yardımcı olacaktır.
3. Ramazan’ı Duayla Karşılamak
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Ramazan’ı duayla karşılar, Rabb’inden bu ayın hayırlarına muvaffak olmayı ve rıza-ı İlahi’ye ulaşmayı dilerdi. Abdullah ibni Ömer radıyallahu anh anlatıyor:
“Allah Rasûlü, Ramazan hilalini gördüğünde: ‘Allah’ım bu ayı bizim üzerimize iman ve eman, İslam ve selamet üzere doğur. Bizi sevip razı olduğun işlere muvaffak kıl. Benim ve senin Rabbin Allah’tır.’ diye dua ederdi.” (Müsned, Sünen Darimi.)
Ramazan’ı duayla karşılamalı ve Ramazan’dan umduğumuz hayırları Rabbimizden istemeliyiz. Umumi lafızlarla yaptığımız duaların yanında bir de bize özel ihtiyaçları ve Ramazan’dan beklentilerimizi dualarımıza yansıtmalı Allah’tan subhanehu ve teâlâ istemeliyiz.
“Allah’ım! Seni zikretmem, sana şükretmem ve en güzel şekilde sana kulluk etmem hususunda bana yardımcı ol.” (Müsned, Ebu Davud.)
Ramazan’ı güzel dualarla karşılamanın yolu, geçen Ramazanlar’ın muhasebesini yapmakla mümkündür. Bizi Ramazan’dan istifade etmekten alıkoyan sebepler iyi düşünülmeli ve bunları gidermesi , bizi umduğumuz hayırlara muvaffak kılması için Allah’a subhanehu ve teâlâ tüm fakr ve zilletimizle yalvarmalıyız.
“Rabbinize gönülden yalvararak ve gizlice dua edin. Şüphesiz ki O aşırıya gidenleri sevmez.” (7/A’raf, 55)
“…Rabbim! Senin bana indireceğin tüm hayırlara muhtacım.” (28/Kasas, 24)
Dualarımızda dikkat etmemiz gereken en önemli husus, hangi ruh hâliyle dua edeceğimizdir.
‘Kulu Allah’a yakınlaştıran en kısa yol tam bir ihlastır. Hiçbir şeyi kendinden bilmez, hiçbir iddiada bulunmaz, tüm kuvvet ve esbaptan teberri eder, yaptığı hiçbir şeyi minnet vesilesi kılmaz. Bilakis tam bir fakirlik ve ihlas hâlinde Rabb’ine yaklaşır. İhtiyaç ve miskinliğin kalbin en ince noktalarına ulaşıp parçaladığı, kırıklık ve muhtaçlığın her yönden kendini kuşattığı, Rabb’ine olan ihtiyaç ve zaruretine şahit olan, her zerresinin Allah’a muhtaç olduğunun farkında olan insanın ezikliğiyle Rabb’ine yönelir. Rabb’inin rahmet ve fazlıyla kendisini kuşatması hâli dışında bir an Rabb’inden yoksun olsa helak olacağını, telafisi mümkün olmayan bir zarara uğrayacağını bilir.
İnsanı Allah’a yakınlaştıran yollar arasında ubudiyyetten/kulluktan, O’ndan uzaklaştıranlar arasında iddiadan/kendini yeterli görmekten daha etkili olanı yoktur.
Ubudiyyet iki temel üzere kurulmuştur. Tam bir sevgi ve tam bir zillet. Allah’ın nimetlerini düşünmek kişide tam sevgiyi, buna mukabil kendi ayıp ve eksiklerini düşünmesi kişide tam bir zillet meydana getirir…’ (El-Vabilu’l Seyyib)
Allah Rasûlü’nün sallallahu aleyhi ve sellem dualarında hep bu ruh hâlini görürüz.
“Allah’ım, rahmetini umuyorum, göz açıp kapayıncaya kadar beni nefsimle baş başa bırakma, bütün işlerimi yoluna koy (ıslah et). Senden başka ilâh yoktur. Yâ Hayy, yâ Kayyûm, rahmetinle senden yardım dileniyorum.” (Müsned, Ebu Davud.)
“Allah’ım, ben Senin kulunum, kullarından bir erkekle bir kadının oğluyum, perçemim senin elindedir. Hakkımdaki kararın yürürlükte ve yine hakkımdaki takdirin âdilânedir. Senden, kendini isimlendirdiğin, kitabında indirdiğin, mahlûkatından birine öğrettiğin veya gayb ilminde kendine tahsis ettiğin (kimseye bildirmediğin) her ismin hürmetine istiyorum. Kur’an’ı kalbimin baharı, gözümün nuru, hüzün, gam ve tasamın gidericisi kılmanı diliyorum.” (Müsned)
Taif dönüşü yaptığı duası da duanın bu adabına güzel örneklerdendir:
“Allah’ım, güçsüz ve çaresiz kaldığımı, halk nazarında hor görüldüğümü ancak sana arz ve şikayet ederim. Ey merhametlilerin merhametlisi, herkesin zayıf görüp de dalına bindiği, biçarelerin Rabbi sensin. Sensin Rabb’im benim. Beni kime bıraktın? Huysuz ve yüzsüz yabancıya mı, yoksa bu işimde bana hakim olacak düşmana mı? Allah’ım! Eğer bana karşı gazaplı değilsen, çektiğim mihnetlere, belalara hiç aldırmam. Fakat senin esirgeyiciliğin bunları göstermeyecek kadar geniştir. Allah’ım, gazabına uğramaktan, rahmetinden uzak kalmaktan, karanlıkları aydınlatan, dünya ve ahireti salâha kavuşturan ilâhi nuruna sığınırım. Rızanı dilerim. Sana iltica ederim. Bütün kuvvet, her kudret ancak sendendir, Ya Rabbi!” (İbni Hişam)
4. Ramazanı Salih Amellerle İmar Etmeye Niyet ve Muvaffak Olacağımıza Dair Husn-ü Zan
Hayrın başı ve ilk adımı hayra niyet etmektir. Hayra niyet yani azmetmek ve hayra yönelme eğilimi zamanla iradeye dönüşecek, irade kuvvetlendikçe salih amel olarak vücuda gelecektir. Allah subhanehu ve teâlâ bizim kalplerimizde hayır iradesi görmekten hoşlanır ve bu iradeyi kendisine yönelik bir adım olarak kabul eder.
” ‘…Kulum bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir zira yaklaşırım, o bana bir zira’ yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak giderim.’ ” (Buhari, Müslim)
İrademizdeki sadakatimiz ise O’nun bizlere ihsan edeceği mükafatların oranını belirler.
“Andolsun, Allah, sana o ağacın altında biat ederlerken müminlerden razı olmuştur, kalplerinde olanı bilmiş ve böylece üzerlerine ‘güven duygusu ve huzur’ indirmiştir ve onlara yakın bir fethi sevap (karşılık) olarak vermiştir.” (48/Fetih, 18)
“Ey Peygamber, ellerinizdeki esirlere de ki: ‘Eğer Allah, sizin kalplerinizde bir hayır olduğunu bilirse size sizden alınandan daha hayırlısını verir ve sizi bağışlar. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.’ ” (8/Enfal, 70)
Kaldıki hayra niyet etmenin insana hiç bir zararı yoktur. Kişi niyet ettiğini yerine getiremezse dahi niyetin ecrini alacaktır.
“Allah muhakkak iyilikleri ve kötülükleri yazdı, sonra bunu açıkladı. Kim bir iyiliğe azmetse ve onu yapmasa, Allah onu kendi katında tam bir iyilik olarak yazar; ona azmedip de yapsa, Allah onu katında on haseneden yedi yüze, daha fazla katlara kadar yazar. Eğer bir kötülüğe niyetlense ve onu yapmasa Allah onu kendi katında tam bir iyilik olarak yazar; eğer ona niyet etse ve onu yapsa Allah onu bir tek kötülük yazar.” (Buhari, Müslim)
Öyleyse düşünce anlamında da hazırlığımızı yapmalıyız. Ramazan’a dair güzel umutlar beslemeli bu Ramazan’ın önceki Ramazanlar’dan farklı olacağına inanmalıyız. Bu konuda attığımız adımların yani hazırlığımızın Allah subhanehu ve teâlâ tarafından kabul olacağı ve bizi Ramazan’ın hayırlarına muvaffak kılacağına inanmalıyız.
“Ben kulumun zannı üzereyim. Benim hakkımda (ona nasıl muamele edeceğim) dilediği zanda bulunsun…” (Müsned)
5. Tevbe ve İstiğfarı Çoğaltmak
Allah’ın subhanehu ve teâlâ ihsan ettiği güzelliklerin kula erişmemesinin temelinde kulun günahları yatar. Günahlar Yaratan’la yaratılan arasındaki perdedir. İnsan masiyete daldıkça bu perde iyice kalınlaşır, Allah’ın subhanehu ve teâlâ ihsan ve fazlına karşı başlayan gaflet, zamanla Allah’ın zatından gafil olmaya götürür.
Özel bir ihsan olan Ramazan ayından istifadeden bizleri alıkoyan, yıl içinde işlemiş olduğumuz masiyetlerdir. Masiyetlerle kararmış, gafletle katılaşmış, şüpheler ve şehvetlerle hastalanmış, riya ve söz bozmayla ölmüş bir kalp Ramazan’dan istifade edemez.
“Başınıza gelen her musibet, işlediğiniz günahlar (ihmal ve kusurlarınız) sebebiyledir, hatta Allah günahlarınızın çoğunu da affeder.” (42/Şura, 30)
“Hayır, doğrusu onların işleyip kazandıkları (kötü) ameller sebebiyle, kalplerinin üzeri pas tutmuştur.” (83/Mutaffifin, 14)
Rabb’imizden bize gelecek hayırların engeli olan masiyetlerden kurtulmanın yolu, arınma vesilesi olan tevbe ve istiğfarı çoğaltmaktır.
“Kul bir günah işlediğinde, kalbinde siyah bir nokta belirir. Eğer o günahından tevbe edip uzaklaşırsa kalbi saydamlaşır. Eğer tevbe etmeyip günah işlemeye devam ederse, o siyah nokta artar ve kalbi istila eder. İşte Yüce Allah’ın Kur’an’da zikrettiği kalp kirlenmesi, budur.” (Müsned, İbni Mace)
Kalp arınıp temizlendikten sonra her istiğfar ve tevbe, Rabb’imizin ihsan ve nimetlerinin bize ulaşmasını hızlandırır.
“Ben onlara dedim ki: ‘Rabbinizden bağışlama dileyin; çünkü O, çok bağışlayıcıdır. (Bağışlama dileyin ki,) üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin. Sizi mallarla desteklesin…’ ” (71/Nuh, 10-12)
Öyleyse Ramazan öncesinde dilimiz tevbe ve istiğfarla ıslak olmalı ve Rabb’imizden bizi arınmış bir şekilde Ramazan’a eriştirmesini dilemeliyiz.
“…Şüphesiz Allah, çok tevbe eden ve çok temizlenenleri sever.” (2/Bakara, 222)
6. Ramazan’ı Nasıl Daha İyi Değerlendirebileceğimize Dair Çalışma Yapmak
Ramazan ayı rahmet ve bereket ayıdır. Rahmete erişmenin vesilesiyse bu ay içinde yapılacak salih amellerdir. Ramazan’da yapabileceklerimiz ve bu ayın hayırlarını bize hatırlatacak, salih amellerin ecirleriyle bizi amele teşvik edecek, yönlendirici nasihatlerle kalbimizi yumuşatacak kitaplar okumalı ve bu içerikteki dersleri dinlemeliyiz.
“Sen öğüt verip hatırlat! Çünkü gerçekten öğütle hatırlatma, mü’minlere yarar sağlar.” (51/Zariyat, 55)
Toprakta nebat bitme özelliği vardır lakin kışın arza yaydığı beyaz örtü toprağın bu özelliğini işlemesine engel olur. Baharla beraber gelen yağmurlar toprağı hareketlendirir, içinde taşıdığı güzellikleri açığa çıkarmasını sağlar. Toprağın cinsine ve kalitesine göre yağmurdan faydalanması gibi, iman, ihlas ve takvasına göre kalpler de öğütten faydalanır. ( Faydalı olacağını düşündüğümüz çalışmalar:
• Ramazan Azığı, İbrahim Gadban, Menahil yayınları.
• Ramazan’ı Nasıl Karşılamalıyız, Abdulmennan Joulha, Guraba yayınları.
• Ramazan Mektubu, Ebu Hanzala, Furkan Basım ve Yayınevi.)
7. Ramazan’a Dair Program Yapmak
İşlerimizde başarı ve sebatı elde edeceğimiz vesilelerden biri programlı olmaktır. İnsan oğlunu amelden alıkoyan veya amelde sebat etmesine engel olan en tehlikeli şey belirsizlik yani programsızlıktır. Ne yapacağını bilerek Ramazan’a girmek belirsizlik ve buna bağlı olarak gevşeklik illetinden bizleri kurtaracaktır.
Yapacağımız programda dikkat etmemiz gerekenler:
• Programımızı bir takım okumalar ve sohbetler dinledikten sonra yapmak. Böylece en hayırlı olduğuna inandığımız programı yapmış olacak, şeytanın daha hayırlısını fısıldayarak var olandan alıkoyma tuzağından kurtulmuş olacağız.
• Programın bireysel olmasından ziyade aileyle birlikte ya da belli bir arkadaş grubuyla olmasına dikkat etmek. Birden fazla insanın kontrolünde olan programlara bağlılık ve sebat oranı daha yüksektir. Takvanın zayıfladığı yerde hayânın etkisinden istifade etmiş olacağız.
• Programın Ramazan’ın ruhuna, kişinin vaktine ve yapabileceklerine uygunluğuna dikkat etmek.
• İslam ahlakına uygun olmayıp normal zamanlarda değiştiremediğimiz alışkanlık ve huylarımızdan en az birini değiştirmeyi programa eklemek. Böylece orucun irade üzerindeki olumlu etkisi ve Ramazan’ın şeytanların hareket alanını kısıtlayan manevi havasından istifade etmek. Örneğin; sigara içmeyi, televizyon izlemeyi, öfkeli olma gibi ahlakları terk etmeyi hedeflemek.
• Çokça hatim yapmak yerine bir defa Kur’an’i Kerim’i mealiyle beraber ve ayetler üzerinde tefekkür ederek okumak.
• İftar programlarını ziyafet partisi olmaktan çıkarıp, şehid ve tutuklu aileleri, yetimler, yoksullar, ihtiyaç sahibi öğrenciler ve kalbini İslam’a kazandırmak istediğimiz davetimizin muhatabı olan insanlarla iftar etmek.
• Ramazan’ın nefsin arzularına gem vurma üzerindeki etkisinden faydalanmak ve bunu ahlak hâline getirebilmek için mümkünse tek çeşit ya da iki çeşit yemekle iftar yapmak.
• Teravih namazlarını kıraat ve sohbet yönünden kalbimizi harekete geçiren bir mescitte kılmayı tercih etmek.
• Ramazan’ın son on gününde itikafa girmek. Hiç olmazsa son on günün bazı günlerini itikafta geçirmek.
Bizleri Ramazan’a eriştiren Rabb’imiz, bizleri bu ayın hayırlarına muvaffak kıl. Arınan, bağışlanan, rahmete erişen ve Firdevs’i hak eden kullarından eyle.
İlk Yorumu Sen Yap