Rahman’ın Arşının Altında Gölgelenenler; Kalbe Arz Olunan Zina Fitnesinden Korunma Yolları – 1

Ebu Hureyre’den radıyallahu anh rivayetle Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Yedi sınıf insan var ki, Allah onları hiçbir gölgenin olmadığı günde (mahşer meydanında) kendi gölgesinde gölgelendirecektir. Adil imam/yönetici, Allah’a ibadetle yetişen genç, kalbi mescidlere bağlı olan adam, birbirlerini Allah için seven ve onun rızası için bir araya gelip onun için ayrılan iki adam, soylu ve güzel bir kadın kendisini zinaya davet ettiğinde: ‘Ben Allah’tan korkarım’ diyerek onu reddeden adam, sağ elinin haber verdiğinden sol elinin haberi olmayacak kadar gizlice sadaka veren kişi, bir de yalnız başına Allah’ı zikredip de gözleri yaşla dolan kimse.” (Buhari, Müslim)

Kalbimize takva ve fücuru yerleştiren Allah’a hamd, şehvetinin esiri olmayan Rasûlullah’a salât, onun ashabına ve ailesine selam olsun.

Bilmelisin ki kardeşim! Allah, mümin kulunun harama bulaşmasına razı değildir. Allah, insanın eşine olan kıskançlığından daha fazla, kullarına karşı kıskançtır. Fakat, Allah’ın kıskançlığı mümin kulunun harama meyletmesine yöneliktir.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:

“Yüce Allah’tan daha kıskanç kimse yoktur. Gizli ve açık bütün kötülükleri yasaklaması da bundan dolayıdır. Övülmeyi de yüce Allah’tan daha fazla seven yoktur. Kendi kendini övmesi de bu yüzdendir.” (Buhari, Müslim)

Başka rivayette şöyle geçmektedir: “Yüce Allah da kıskanır. Fakat Allah’ın kıskanması, müminin haramları işlemesinden dolayıdır.” (Buhari, Müslim)

Allah subhanehu ve teâlâ: “Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, çirkin bir hayasızlık ve kötü bir yoldur.” (17/İsra, 32)buyruğu ile bizleri zinadan uzaklaştırmaktadır. Ayetin kullandığı lafız, çok eğitici ve yol gösterici bir lafızdır. Allah, ‘Zina yapmayın’ şeklinde donuk bir ifade ile nehyetmek yerine ‘Zinaya yaklaşmayın’ şeklinde aydınlatıcı bir hitap kullanarak, zinaya sevk eden yollardan nehyetmiştir.

İnsan, harama götüren yolları bilir ve kendini bundan muhafaza ederse harama bulaşmayabilir. Bu hakikatin aksi ile, mücerret haramdan korunmaya çalışmak, maalesef insanı harama bulaşmaktan kurtarmıyor.

Konumuzu beyan ederken, zinaya sevk eden yolları yazmaktan ziyade, zinadan korunma yollarını yazmaya çalışacağız. Ki yazacağımız korunma yollarını hayata geçiren kimse, zinaya götüren yollardan da kendisini korumuş olacaktır inşallah. Çünkü zinadan korunma yollarının zıddı, aynı zamanda zinaya sevk eden yollardır.

Zinadan Korunma Yolları

1. Dua Etmek

Dua, Müslümanın haramlara karşı kendisini korumada kullanabileceği en önemli silah ve kalkandır. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: “Dua, müminin silahıdır” hadisi ile bu silahı ümmetine tavsiye etmiştir.

Bizler, Allah’a kulluk görevini yerine getirirken, şeytanla çok mücadele edeceğimiz malumdur. Çünkü şeytan, bizlerin Allah’a şükreden kul olmamamız için elinden gelen her şeyi yapmaktadır. Ve Rabbimiz de bu konuda ona kıyamete kadar müsade vermiştir. Bu mücadelede herkes, kendi nefsini kontrol etmelidir. Bu muhasebeyi yapan herkes, görecektir ki bizler şeytanın oyunlarına karşı zayıf, sabırsız, heva ve hevese boyun eğmeye meyilli bir fıtrat üzere yaratılmışızdır.

Hâl-i durumumuz böyle olunca, bu mücadelede mutlak, sınırsız bir güce, kuvvete ihtiyacımız vardır. Ki mutlak güce sahip olan, âlemlerin Rabbi Allah’tır. İşte bu sebep, şeytanın şehvet tuzağına karşı dua etmeye sevk etmelidir. Elimizi kaldırıp: ‘Ey kullarına yardımını esirgemeyen Allah’ım! Bana şeytanın tuzaklarına karşı yardım et. Senin gücün olmadan bu tuzağı atlatmam zordur. Ey Rabbim! El-Hafız sıfatınla beni zinadan ve şehvetlerimin esiri olmaktan koru’ şeklinde Rabbimize yönelmeli, isteklerde bulunmalıyız. Böylelikle dua silahı ve Rabbimizin gücü ile zinadan uzaklaşabilelim.

2. Gözü Kontrol Altına Almak

İnsanı zinaya sevk eden en önemli unsur, gözdür. Gözle görülenler, insandaki şehevi duyguyu daha hızlı harekete geçirmektedir. Bakışları kontrol altına alanlar, ırzlarını koruyabilir. Aksi ise korunaksız ve hayâsızlıktır. Nitekim bu, Allah’ın gösterdiği bir menhecdir;

“Mümin erkeklere söyle, gözlerini (harama bakmaktan) kıssınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu, onlar için daha temizdir.” (24/Nur, 8)

“Mümin kadınlara söyle, gözlerini (harama bakmaktan) kıssınlar ve ırzlarını korusunlar.” (24/Nur, 9)

İbni Kayyım rahimehullah bu ayet ile alakalı şöyle der: ‘Bakışı çevirmek, ırzı korumak amacına yönelik olduğu için, söze onunla başlanmıştır. Haram oluşu da, harama götüren bir vesile olması dolayısıyladır. Eğer ortada tercih edilmeye layık bir maslahat varsa, bakmanın hükmü mubah olabilir. Ancak fesadın ortaya çıkmasından korkuluyor, tercihe layık bir maslahat da bulunmuyorsa, hükmü haram olmasıdır. Allah, bakışı çevirmeyi mutlak olarak emretmemiş, bilakis bakışın bir kısmını indirmeyi emretmiştir. Irza gelince her halükârda haram kılınmıştır. Allah’ın helal kıldığı durumlar dışında mubah olmaz. Bunun sebebi ise korunması konusunda emrin genel oluşudur. Allah, gözü; kalbin aynası kılmıştır. Göz, bakışını çektiğinde (bakışa hâkim olduğunda) kalp de isteklerini ve arzularını çeker (bunlara hâkim olur). Göz, bakışlarını serbest bıraktığında kalp de arzularını serbest bırakır.’ (Ravdatu’l Muhibbin/Sevenlerin Bahçesi olarak Türkçe’ye çevrilmiştir.)

İbni Kayyım rahimehullah, başka bir sözünde gözü koruma altına almayla alakalı şunları söyler: ‘Bakış, insanın başına gelen tüm olayların kaynağıdır. Zira bakış, bir şeyin akla gelmesine sebep olur. Akla geliş, düşünceyi; düşünce, arzu ve istekleri; arzu ve istekler de iradeyi doğurur. Bu ise azmetmeye dönüşür ve sonunda fiil gerçekleşir. Bir engel çıkıp da engellemediği sürece, bu sonuç kaçınılmazdır. Denilmiştir ki: ‘Bakışı indirme konusundaki sabır, sonrasında meydana gelecek olan acıya sabretmekten daha kolaydır.’ Şair şöyle der:

Her kötü şeyin kaynağı bir bakıştır

Ateşi büyüten şey kıvılcımı küçümsemek değil mi?

Nice bakışlar vardır kalbine saplanır sahibinin

Yaysız bir oktur sanki

Gözü mutlu eder ancak ruha zarar verir

Hoş karşılanacak değildir zararı getiren.’ (El-Cevabu’l Kafi, s.79)

Değerli kardeşim! Selefimizin buyurduğu üzere bakış, kalbe saplanan zehirli bir oktur. Kalbe saplanan ok, yara darbesi almış kişinin çalışmadaki acziyeti gibi bizleri de Rabbimize olan kulluk görevinde yaralar ve pasif duruma getirir.

İnsanın bakışlarını kontrole alması üç şekilde olur:

1. İlk bakıştan sonra ikinci bakışı tekrar etmemek;

İnsan ilk bakışından sorumlu değildir. Fakat bakışta ısrar etmek, göz zinasıdır. Ve insan, bundan sorumludur. Zinadan ve zinanın sorumluluğundan kurtulmak için, ikinci bakışı terk etmemiz gerekir.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:

“Ey Ali! Bakışı bir diğer bakış izlemesin. Birincisi senindir, fakat sonraki senin değildir.” (Ebu Davud, Tirmizi)

Cerir b. Abdullah radıyallahu anh anlatır:

“Peygambere, aniden görmek meselesini sordum. Bakışımı çevirmemi emretti.” (Müslim)

2. Kalbi, salih bir kalp hâline çevirmek

Kalp, bütün organları yöneten merkez, komutandır. Merkez, sağlıklı, düzgün olursa; diğer organları kontrol altına alabiliriz. Zina gibi herhangi bir günah karşımıza çıksa, biz gaflet içerisinde olsak bile temiz kalp bize hatırlatacak, o zinaya bulaşmaktan ve günahı işlemekten alıkoyacaktır.

Fakat kalp ıslah edilmemiş, Peygamberin dediği gibi günahlar ile karartılmış ise, kalbe ve organlara hükmeden şeytan olacaktır. Her zinaya götüren yol karşına çıksa ‘gitmek istemiyorum’ gibi vicdani bir talep olsada şeytana boyun eğecek, zina yapacaktır.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:

“Dikkat edin vücutta bir et parçası vardır. Ki o, düzgün olursa bütün vücut da düzgün olur. O, düzgün olmazsa vücut da düzgün olmaz. O, kalptir.” (Buhari, Müslim)

Göz zinasına sevk eden; internetten, televizyondan, kadınların çoğunlukta olduğu alışveriş merkezlerinden, kadın resimlerinin çoğunlukta olduğu gazete, dergi ve kitap gibi şeyleri okumaktan uzak durmak; Gözler, avret mahalline bakmaktan uzaklaştırılmalıdır. Avret mahallini açmak haram olduğu gibi, ona bakmak da haramdır. Ve İslam, bunu yasaklamıştır.

İmam Ahmed’in rahimehullah Müsned’inde geçen bir hadiste Peygamber şöyle buyurur:

“Eşin veya maliki oldukların (cariyeler) dışındakilerden, örtülmesi gereken yeri (avreti) koru.”

Hadiste de belirtildiği üzere, avret yerlerimizi korumalıyız. Bu da dar giyinmemek ve elbiselerimizin avret hatlarımızı belli etmeyecek genişlikte olması ile mümkündür. Dar giyinmek; bakışı, dikkati üzerine çektiği gibi zinaya da teşvik etmektedir. Bu da günümüzde moda ismi ile toplumu bozmak için, tağutların kurdukları bir tuzaktır. Dikkat ederseniz, özellikle son dönemlerde, insanların giyindikleri her elbise dar ve her mağazaya giren, elbisenin daha fazla dar olanını alıyor. Bu sebeple dar giyinmemeye ve başkasının avret yerlerine bakmamaya dikkat etmeliyiz.

Özellikle gençlik çağındaki çocuklara, dikkatli ve inceleyerek bakılmaması gerekir. Bu konu, toplum arasında dikkate alınmasa da birçok insanı zinaya sevk eden hâl, genç/subyan olan çocuklara dikkatli bakmaktır. Selef bu konuya çok dikkat etmiş ve genç/subyan olan çocuklara dikkatli bakmayı haram olarak görmüşlerdir.

Hafız İbni Kesir rahimehullah bu konu ile alakalı şunları aktarır: ‘Seleften çoğu şöyle demiştir; onlar gençlik çağındaki çocuklara dikkatli ve inceleyerek bakılmasını yasaklamışlar, tasavvuf ehlinden çoğu bunda çok sert davranmışlardır. İlim ehlinden bir grup, fitneye vesile olması sebebiyle bunun haram olduğunu söylemişler, diğerleri ise bundan şiddetle sakınmıştır.’

Bakışla alakalı sonuç olarak şunları söyleyebiliriz; gözünü harama karşı kısanlar, ırzını korumuş olur. Allah, o kişinin basiretini açar, hıfzını genişletir ve onu nurlandırır. Özellikle ilim ve davaya hizmet ile meşgul olanlar, basiret ve hıfzı için bakışlarını kontrol etmelidir. Basiret ve hıfzında problem varsa bilmelidir ki bu musibet, gözlerinin bakışlarını harama kısmamasından dolayı başına gelen bir musibettir. Selefimiz bu konuda şunu söyler: ‘Kim bakışını korursa, Allah onun basiretini açar ve nurlandırır.’

3. Zinaya Sevk Edecek Düşüncelerden Uzaklaşmak

İnsanı zinaya sevk eden düşüncelerin olduğu, her insanın tecrübesidir. Bu meselede İbni Kayyım’ın şu beyanatı konumuzu aydınlatmaktadır:

‘Kalbe giren ilk şey, düşüncedir. Eğer kişi bunu uzaklaştırırsa sonrakilerden rahata kavuşur. Uzaklaştırmadığı takdirde ise bu, kuvvetlenerek vesvese hâlini alır. Ve giderilmesi daha zor olur. Eğer çabuk davranıp vesveseleri uzaklaştırmazsa, bunlar kuvvetlenerek şehvet hâline gelir. Bunu da tedavi etmediği takdirde irade hâlini alır. Eğer irade hâlini alan bu durumu da tedavi etmezse kat’i niyet hâlini alır. İş bu duruma ulaşınca, defedilmesi mümkün olmaz. Ve kaçınılması nerede ise imkânsız olan fiil meydana gelir. Bu durumda tedavi yöntemi, ilaçların en kuvvetlisi olan tam bir tevbe-i nasuha geçer. Şüphesiz, bu hastalığı en başından defetmek -eğer kader müsade eder ve Allah’ın yardımı gerçekleşirse- daha rahat ve daha kolaydır. Ve uygun olan da böyle haraket edilmesidir…'(Ed-Dau ve’d Deva/Kalbin İlacı olarak Türkçe’ye çevrilmiştir.)

Başka bir sözünde şunları söyler: ‘Düşüncelere gelince, bunların durumu daha zordur. Çünkü düşünceler, hayır ve şerrin ilkesidir. Düşünceden; iradeler, arzular ve kararlar doğar. Kim düşüncelerini kontrol altına alırsa, nefsinin gemini eline geçirip hevasına galip gelmiştir. Kim de düşüncelerine ve hevasına karşı mağlup olursa, nefsine karşı mağlup olmuştur. Düşüncelerini önemsemeyen kimseyi, bir gün o düşünceler helaka sürükler. Düşünceler kalbi o kadar karartır ki artık batıl arzulara dönüşür…’

Kişinin kötü düşüncelerden kurtulması, bu düşüncelerini Rahmani düşüncelere çevirmesi ile mümkündür. Bu konuda İbni Kayyım rahimehullah şöyle buyurur: ‘Düşüncelerin düzelmesi, ancak velisinin ve ilahının hoşnutluğunu gözeterek O’nun rıza ve sevgisini kazanmak için O’na yönelmek ile gerçekleşebilir. Çünkü doğruluğun ve ıslahın hepsi Allah’tandır. Hidayetin tümü O’nun katında bulunur. Her türlü rüşd, O’nun muvaffak kılması iledir. Kulunu gözetmesi ile güvenlik, ondan yüz çevirmesi ile de dalalet ve sapıklık doğar. Kuşkusuz kul, O’nun nimetlerini, tevhidini, O’nu tanıma yollarını, O’na kulluk yollarını, O’nun yanında bulunduğunu, kendisini gördüğünü, düşüncelerinden, arzu ve isteklerinden haberdar olduğunu bildiği oranda rüşd, hidayet ve hayra erişir. Kul, bu aşamada Rabbinden hayâ eder. Kendisi gibi bir mahlûkun, bir ayıbını görmesinden sakındığı gibi, kızdıracak bir düşünce aklına geldiğinde, onu bileceğinden dolayı utanır.’ (El-Fevaid/Faydalar olarak Türkçe’ye çevrilmiştir.)

Değerli kardeşim! Düşünceleri kontrol altına almak, gerçekten çok zordur. Bu konuda Rabbimizden yardım isteyerek ve Kur’an ve Sünnet ile çok hemhâl olarak, kontrol altına almayı kolaylaştırırız.

Rabbim, bizleri zina ve zinaya sevk eden her türlü yoldan uzak tutsun. Bizleri nefsimiz ile baş başa kalmaktan ve onun arzularına uymaktan korusun. Allahumme âmin.

Davamızın sonu âlemlerin Rabbine hamd etmektir…

 

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver