Nöromotor Gelişim – 8

NÖROMOTOR GELİŞİM

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla…

Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.

Es-Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuhu,

Uzun bir aradan sonra nöromotor gelişim yazı serimize devam ediyoruz, Allah’ın izniyle.

Üç Yaş

  • Üç tekerlekli bisiklete biner, pedal çevirebilir.
  • Tek ayak üstünde durabilir.

İki ayak üzerinde denge problemi yaşamayan çocuk, tek ayak üzerinde denge kurma becerisini üç yaş civarında kazanır. Yıllar içinde gelişimi devam eden denge; bisiklet sürmek, paten kaymak, kayak yapmak gibi denge aktiviteleriyle birlikte en üst seviyeye ulaşır.

Üç Dört Yaş

  • Kalemi güzel tutar, daire ve artı çizebilir.
  • İsmini, yaşını ve cinsiyetini bilir.
  • En az iki renk bilir.
  • Vücudun tüm parçalarını bilir.
  • Ona kadar sayabilir.

Kalem tutma becerisi gelişen çocuğun güzel kalem tutması beklenir ve ileride güzel yazı yazabilmesi için bu yaşlarda kalem tutuşuna dikkat edilmelidir.

Daha önce enine çizgiler çizme becerisi kazanan çocuk, dikine çizgiler çizmeye başlar. Çok özenilerek alınan boyama kitapları bu yaşlarda enine, dikine ve yuvarlak karalamalarla dolu gibi gözükebilir, lakin çocuğun beceri olarak tüm yapabildiği budur.

Önceki yaşlarında objelerin sıfatlarını öğrenmeye başlayan çocuk için bu yaşlar, renklerin öğrenildiği zamanlardır. Çevremizdeki her şey renkleriyle beraber renk oyunlarına dönüştürülebilir. Objeleri sayısal olarak da tanımaya başlar. Bir araya gelen objelerin küme oluşturduğu ve sayısal bir karşılığı olduğu algısı gelişmeye başlar. Bu gelişimle beraber çocuğa sayılar tanıtılmalıdır. Büyük kâğıtlara çizilen rakamlar görsel destek sağlarken, sayma işlemleri işitsel destek sağlar. Böylece zihnin matematiksel bölümü gelişim için uyarılmış olur. Zihnin matematiksel bölümü “mantık” kısmını da içerir. Mantık, olaylar karşısında muhakeme yeteneğiyle, “Şu şöyle ise bu böyledir.” çıkarımları yaptığımız, “Neden?” ve “Nasıl?” sorularına yanıt bulduğumuz beyin bölgesidir. Tam dört yaş civarında başlayan merak içerikli sorular, beynin bu kısmının gelişmeye başladığının sinyalini verir. Çocuk, farkında olmadan beynini geliştirmeye çalışıyor ve her şeyin nedenini ve nasılını araştırmaya çalışıyordur. Bu soruların muhatabı olan ebeveynler, ellerinden geldiğince doğru ve detaylı bilgilerle çocuğun ihtiyacını gidermeli, aynı zamanda farklı yönlere dikkat çekmek adına çocuklarına sorular sormalıdır. Günümüzde her bilginin telefonlarımıza girdiğini göz önüne alırsak, bu konuda eğitici videolar birlikte izlenebilir, soruların cevapları birlikte internetten araştırılabilir. Çocuğun sorularını cevaplamak ve bilgi açısından çocuğu doyurmak önemli olduğu kadar, bilgiyi nasıl elde edeceğini ve nasıl araştıracağını öğretmek de önemlidir. Araştırmacı kişiliklerin ilk adımları bu yaşlarda atılır.

Daha önceden organlarını öğrenmeye başlayan çocuk, tuvalet eğitimiyle mahrem bölgelerini de öğrenmiş olur ve tüm uzuvlarını tanır. Tuvalet eğitimi ve mahrem kısımların tanınmasıyla birlikte çocukta cinsiyet farklılığı algısı oluşmaya başlar. Kendi cinsiyetini öğrenip anladığı gibi, bir karşı cins olduğunun bilincine de varır. Bu noktada merak başlar. Merak, araştırmayı ve öğrenme isteğini beraberinde getirir. Yanlış algının aksine çoğu zaman çocuk, sapık davranışlar veya cinsel arayışlar içerisinde değildir; bilmediği ve merak ettiği bir şeyi öğrenmek istiyordur. Çocuğun merakını doğru ve mahrem ölçülere uygun şekilde gideremeyen ebeveynler, çocuklarını bilmedikleri ve tehlikeli bir dünyaya teslim etmiş olurlar. Çocuk, yaşının da ilerlemesiyle birlikte televizyondan, internetten veya arkadaş ortamlarından -mahrem ölçüler olmadan- bu merakını gidermeye çalışacaktır.

Yavaş yavaş kız çocuk/erkek çocuk olma özellikleri şekillenmeye başlar. Üç dört yaşına kadar böyle bir ayrım yokken bu yaşlarla beraber, ileride kadın ve erkek özellikleri gösterecek çocuk farklılaşmaya ve gelişmeye başlar. Cinsiyet gelişimini şekillendiren durum kız çocukları için anne figürü, erkek çocukları için de baba figürüdür. Doğru örneklik olması açısından kız ile anne ve erkek ile baba arasında doğru ilişki kurulması önemlidir.

Dört Yaş

  • Tek ayak üzerinde sıçrar.
  • Benlik duygusu gelişmeye başlar.

Çocuğun “ben” bilinci gelişmeye başlar. Kendisini tanıdığı bu dönemi ebeveynler “dikkat çekmeye çalışıyor” şeklinde çoğu zaman yanlış değerlendirebilir. Bu yaşlarda ebeveyniyle iletişim kurmaya çalışan çocuk, duygularını ve düşüncelerini tanımaya, dahası bunları paylaşmaya çalışıyordur. Bilinçli yetişkinler çocuğa söz hakkı verir, düşüncelerini, fikirlerini sorar, duyguları hakkında sohbet eder, kendisini tanımasına yardım eder. Bu ihtiyaçları karşısında, “Büyükler konuşurken çocuklar konuşmaz.” gibi cümlelerle azarlanan çocuk, ileride kendisini ifade etmede sorun yaşayacak, topluluk önünde konuşamayacak; duygu ve düşüncelerini dile getirmede, ihtiyaç ve isteklerini söylemede yetersiz kalacak yetişkinlere dönüşebilir. Bunun sonucunda çocuk ise yetişkinlerle saatlerce sohbet edemez, zira yetişkin ortamları çocuk için o kadar da eğlenceli ve oyun dolu değildir. Kısıtlanma ve uzaklaştırılma sonucu ekstra bir merak ve istek duymayan normal bir çocuk, yetişkin ortamlarına girdiğinde birkaç soru ve cevaptan sonra kendi oyun alanına, arkadaşlarının yanına veya odasına döner.

Üç dört yaş; kek, pasta, poğaça yapmak için en güzel zamanlardan biridir. Keki çırpabilir, unu ekleyebilir, hamuru yoğurup şekil verebilir. Ortalık biraz kirlenebilir, ama bununla birlikte çok eğlenceli aile aktiviteleri ortaya çıkabilir. Çocuk, gelişim dönemi boyunca farklı hobilere ve beceri gerektiren aktivitelere gücü, yeteneği ve ilgisi doğrultusunda teşvik edilmelidir.

Dört Beş Yaş

  • Oyun çeşitliliği artmıştır.

Artık dört beş yaşlarına gelmiş bir çocuk için akranları çok önemlidir. Kendi yaşıtlarıyla oynadığı değişik oyunlar, çocuğu her yönden geliştirir. Çocuk, oyun oynarken roller alır ve aslında kişilerin hayattaki rollerini öğrenir. Duygu kontrolleri sağlanır. Zekâsı gelişir. Sebep sonuç ilişkisi kurar. Oyunun kuralları olduğunu ve kurallara uyması gerektiğini öğrenir. Oyun arkadaşlarını tanır. Oyunun çeşitliliği ve içeriğinin zengin olması çocuğun zekâsını geliştirir, ufkunu açar, bakış açısını genişletir. Çocuğa çok yönlü düşünme yeteneği kazandırır. Her oyunda farklı rol aldığında empati yeteneği artar. Ahlaki değerlerini geliştirir. Birçok ahlaki değerleri çocuk oyunlarla öğrenir. Paylaşım artar. Kendisiyle oynayacak arkadaşlarına en çok bu dönemde ihtiyaç duyar.

Beş Yaş

  • Üçgen resimleri yapar.
  • Kendisi giyinir ve soyunur.
  • Belleği gelişmiştir.
  • Başı ve gövdesi belirli insan resmi çizer.

İki üç yaşında enine ve boyuna karalamalar yapan, daire çizen çocuk, beş yaşına geldiğinde üçgen çizebilir.

Beş yaşındaki bir çocuk, kendisi giyinip soyunabilir. İhtiyaç hâlleri dışında kendisinin giyinmesi ve soyunması teşvik edilmeli, ekstra müdahale edilmemelidir.

Bellek gelişimi, ezber kapasitesini beraberinde getirir. Ezber yeteneğinin gelişimi için beş yaş önemli bir zaman dilimidir. Hafıza kartlı oyunlarla hafıza bellek gelişimi desteklenmelidir. Yabancı dillere ait kelimeler bu yaşta ezberletilebilir. Sureler ezberletilebilir.

Bellek ve hafıza ritmik, kafiyeli ve kümeli olan, aynı zamanda tekrar eden şeyleri daha kolay ezberler, beynimiz bu yönde yaratılmıştır.[1] İslami hassasiyetleri olmayan toplumlar çocuklara bu yaşta şarkılar ve marşlar ezberletmeye başlar. Şarkı ve marşlar, ritmik oluşuyla, kafiyeli sözleriyle, tekrar eden nakaratlarıyla, benzer konuların kümelenmesiyle ezbere yatkın bir hâle getirilir ve çoğu zaman kişi ezber yaptığının farkında bile olmadan zihnine taşımış, bilinçaltı öğrenme ve ezberleme gerçekleştirmiştir. Bu konuda çocuklarına bir şeyleri öğretmek ve ezberletmek isteyen aileler ve öğretmenler, ezber tekniklerine uygun eğitimi ön plana çıkartabilir.

Bellek, kayıt cihazından farksız işlev görür. Çocuk, çevresindeki her şeyi, her kelimeyi, her duyguyu ve davranışı, her tepkiyi, hoş olan ya da olmayan her şeyi kaydedip zihnine taşıyordur. Örneklik açısından tehlikeli, lakin doğru kullanılırsa eğitim için çok güzel bir dönemdir. Çocuğun çevresinde doğru örnekler olduğunda kayıt cihazı doğru duygu ve davranışları, doğru ahlaki değerleri ve doğru hassasiyetleri doldurur. Çevresinde yanlış örnekler oldukça kayıt cihazı yanlış şeylerle dolar.

Altı Yaş

  • Yarışma ve grup oyunları oynar.
  • Ağır olan cismi fark edebilir.
  • Otoriteye direnir.
  • Disiplin sorunları yaşar.

Altı yaşına gelen çocukta akranlarıyla grup oyunları hâkim hâle gelir. Oyun içeriği zenginleşmiş, kurallar çeşitlenmiş ve karmaşıklaşmış, roller dağıtılmış, karşılıklı gruplar oluşmuş; rekabet ve yarış başlamıştır. Artık bir kazanan bir de kaybeden vardır. Kaybetmeye karşı isteksizlik ve kazanmak için mücadele etmek normaldir. Kazandığımızda ve kaybettiğimizde verdiğimiz tepkiler, kazanmak için ölçü ve sınırlarımız ise sonradan öğrendiklerimizle bağlantılıdır. Ne için mücadele edeceğimizi, mücadelemizi nasıl vereceğimizi, kazanmaya giden süreçte duygu, düşünce ve davranışlarımızı, kazandığımızda veya kaybettiğimizde verdiğimiz tepkileri, kaybettiğimizde hissettiklerimizi ve sahip olduğumuz düşüncelerimizi öğrenmeye bu yaşta başlarız.

Burada ebeveynin çok dikkatli olması gerekir. Çünkü rekabet oyunlarının üç tane sonucu vardır: Kazanmak, beraberlik, kaybetmek. Hepsi doğaldır. Hepimizin yeri geldiğinde kazandığımız, yeri geldiğinde kaybettiğimiz ve beraberliği de yaşadığımız anlar olduğu gibi, bizlerin çocukları da kazanacak, kaybedecek ve berabere kalacaktır.

Çocuğa; kazanmak için elinden geleni yapması, mücadele etmesi öğretilmeye başlanmalı, kazanırken dürüst olması ve hile/mızıkçılığa başvurmaması için özel çaba gösterilmelidir. Rakip takımın da çocuğun arkadaşları ve dostları olduğu bilinci oluşturulmalı, bir oyun sonuçlandığında kaybetmiş olsa bile dostluğun devam ettiği, başka oyunlarda yine bir araya gelineceği hatırlatılmalıdır. Çocuk, kaybetmeyi hazmedememeyi, hileye başvurmayı, kazanmak için mızıkçılık yapmayı, ağlama krizlerine girmeyi, kaybetmiş olsa bile şu veya bu sebeplerle kazanmış sayılmayı da yine bu yaşlarda öğrenir.

Ebeveyn tutumu çok önemlidir. Bazı ebeveynlerin motivasyonu çok yüksek olabiliyor. Mevcut durum, çocuklar arasındaki basit bir rekabet oyunu veya yarış olmaktan çıkabiliyor. Bu konuda ebeveyn de kendisini frenlemelidir. Çünkü çocuklar için asıl önemli olan sonuç değil süreçtir. Kazanmanın ve kaybetmenin öğrenildiği gibi; adil olmak, dürüst bir şekilde kazanmak, kazanırken zayıf olanları ezmemek, merhamet gösterebilmek, centilmen olmak ve daha fazlası bu oyunlar esnasında öğrenilir. Aynı şekilde hırslı olmak, kazanmak için kendisine ve çevresindekilere zarar vermek, kurallara uymayarak hile yapmak, yalana başvurmak, zalimleşmek, zulme meyletmek de bu süreçte öğrenilir. Büyürken kesemize doldurduğumuz güzel ya da kötü ahlak tohumlarının yetişkinlikte meyve yahut hasar vereceği unutulmamalıdır.

Hep kazanma odaklı büyütülen çocuklar, başarısızlık ihtimali yüksek olan meselelerde ya o durumla yüzleşmekten kaçınan ya da bahane, hile, yalan gibi yanlış yollara sapan yetişkinler hâline gelebilir. Çoğu zaman bu stres hâline bedensel tepkiler eşlik eder. Midesi bulanır, başı döner, karnı ağrır, kusma atakları yaşar… İstenmeyen durum ortadan kalktığında kişi mucizevi bir şekilde iyileşir, tüm bedensel semptomlar bir ânda geçer. Bahsi geçen bedensel tepkiler bir hastalık hâli değildir. Bunun adı kaybetme korkusudur. Kazanmaya odaklı aşırı hırslı çevre veya kendi öz nefsi karşısında kaybetme lüksü olmadığına kendini inandırmış bir bireyin kaybetme ihtimali olan her rekabetten kaçınma hâlidir.

Büyük başarıların arkasındaki binlerce başarısız denemeyi, defalarca düşmeyi, onlarca kez başarısızlığı tecrübe etmeyi ama yine de yılmamayı, mücadeleyi elden bırakmamayı, bu yolda sabırla sebat etmeyi önce kendimize sonra da çocuklarımıza öğretebildiğimiz gün, başarmak adına gerçek bir mesafe katetmiş olacağız. Malumunuzdur ki ampulün bulunması ilk seferde olmadı. Binlerce başarısız deneme sonrasında bir tane başarılı ampul yandı. Bir maraton koşucusu ilk koşusunda rekor kırmadı; kilometrelerce yorucu antrenmanların bir sonucuydu… Örnekler çoğaltılabilir.

Beynin gelişimi açısından bir beceriyi geliştirmek için “doğru zaman” çok önemlidir. Doğru zamanı kaçırmanın sonuçları bazen çok ağır olabilir. Beyin gelişiminde temel bir beceriyi edinmek, daha karmaşık bir beceriyi edinmek için bir ön koşuldur. Her beceri, bir sonraki beceri için ön adımdır.

İnsan böyledir işte… Bebekliğinden erişkinliğine adım adım gelişir. Kimse yürümeden koşamayacağı, hecelemeden okuyamayacağı gibi, temeli atmadan da üzerine bina öremez.

Daha karmaşık beceriler için önce temel beceriler edinilmeli, bu beceriler geliştirilip birbirleriyle kullanıldığında karmaşık beceriler ortaya çıkmalıdır. Bu nedenle basit beceri zamanını kaçırmak, sonraki adımlarda edinilecek karmaşık becerileri de aksatmaktadır. Yeni bir öğrenme gerçekleşse bile öğrenme giderek daha zor hâle gelir ve verim azalır.

Muamele ettiğimiz kişiler; anlamayan bebekler, farkında olmayan çocuklar değil, geleceğin neslidir. Bugün bizler ne yapıyorsak yarın hepsini devredeceğiz; bugünün çocukları büyümüş olacak ve her birimizin yaptıklarını bizden devralacaklar, Allah’ın izniyle.

Yarın neyi, kime emanet edeceğiz? Yarının hasadına, bugün neler tohumluyor ve ekiyoruz?..

Nöromotor gelişim yazı silsilesini tamamlamayı nasip eden âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun. Özellikle çocuk gelişiminde, her şeyin kitaplarda yazdığı gibi olmadığı gerçek dünyayla bağlantı kurmamda tecrübeleriyle ve varlığıyla her zaman destek olan anneme ithafen, teşekkür ederim, iyi ki varsın.

Selam ve dua ile…

 


[1]. Beynin hafıza merkezi, papez halkası ve bellekle nasıl muamele edeceğimiz bir başka sayımızda detaylı bir şekilde ele alınacaktır, Allah’ın izniyle.

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver