NEBİ’NİN ZEYNEB BİNTİ CAHŞ İLE EVLENMESİ

Siyer okumaları yaptığımızda genellikle dikkatimizi çeken, üzerine dersler çıkartılan olayların başında savaşların geldiğini görürüz. Bu tabii ki doğal bir durumdur. Çünkü savaşlar başlangıç ve sonuçları itibarıyla pek çok toplumsal olayı tetikleyen hadiselerdir. Ancak siyer tarihi sadece savaşlardan ibaret değildir.

Kur’ân’a baktığımızda şunu çok açık bir şekilde görürüz ki İslam toplumu günbegün vahiyle eğitilmekte, cahiliye düzeninin kalıntıları tek tek temizlenmekte ve yeni bir düzen inşa edilmektedir.

Hendek Savaşı’ndan Hudeybiye’ye kadar gerçekleşen önemli hadiselerden birisi olan Zeyneb binti Cahş (r.anha) ile Allah Resûlü’nün (sav) evliliği de bu eğitimin ve yeni düzenin inşasının bir parçası olarak görülmelidir.

Zeyneb (r.anha) ilk Muhâcir hanımlardandır. Peygamberimizin (sav) halasının kızıdır. Çokça oruç tutan, namaz kılan, hayırda bulunan bir sahabidir. Âişe Annemizden (r.anha) nakledildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“ ‘Bana kavuşmada en çabuk olanınız, kolu en uzun olanınızdır.’ Bunun üzerine Resûlullah’ın (sav) hanımları, kol yönüyle kim daha uzun diye ölçüm yaptılar. Kolu en uzun olan Zeyneb binti Cahş çıktı.

Âişe Annemiz dedi ki: ‘Çünkü o, eliyle çalışır ve kazandığını tasadduk ederdi.’ ”[1]

Allah (cc) cahiliye toplumundaki bir uygulamayı yıkmak için Zeyneb Annemizin (r.anha) evliliğini diledi. Zeyd ibni Hârise (ra) küçüklüğünden beri Peygamberimizin (sav) yanında olan çok değerli bir sahabiydi. Allah Resûlü (sav) tarafından azad edilmiş ve evlatlık olarak onun yanında kalmaktaydı. Hatta insanlar onu Zeyd ibni Muhammed olarak çağırırlardı.

Resûlullah (sav), bizzat kendisi Zeyd ibni Hârise’ye (ra) istemek üzere Zeyneb binti Cahş’a (r.anha) gitti. Ancak Zeyneb Annemiz bu evliliğe çok yanaşmıyordu. Bunun üzerine şu ayetler indi:

“Allah ve Resûl’ü bir şeye hükmettiğinde mümin erkek ve mümin kadının o işlerinde seçim hakları yoktur. Kim de Allah’a ve Resûl’üne isyan ederse muhakkak ki apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.”[2]

Zeyneb Annemiz (r.anha), Peygamberimizin de (sav) bu evlilikten razı olduğunu anlayınca evlenmeyi kabul etti.[3]

Her ne kadar Zeyneb Annemiz evlenmeye razı olsa da evlilikleri düzgün ilerlemiyordu. Zeyd (ra) sürekli Peygamberimize geliyor ve evliliği sürdüremeyeceğini söylüyordu. Allah Resûlü (sav) ise ona tavsiyelerde bulunuyor ve evliliği sürdürmesini istiyordu. Neticede çok sürmeden yaklaşık bir sene sonra Zeyd hanımını boşadı.

“Hani sen Allah’ın kendisine nimet verdiği ve senin de iyilikte bulunduğun (Zeyd b. Harise’ye) diyordun ki: ‘Eşini yanında tut ve Allah’tan kork.’ Allah’ın açığa çıkaracağı şeyi içinde gizliyor ve insanlardan korkuyordun. (Oysa) korkulmaya en layık olan Allah’tı. Zeyd (onu boşayıp) işini bitirince, seni onunla evlendirdik. Ta ki evlatlıkların (boşayıp) işlerinin bittiği kadınlarla evlenme konusunda, müminlere sıkıntı olmasın. Allah’ın emri yerine getirilmiştir.”[4]

“Zeyneb’in iddeti tamamlanınca Resûlullah (sav) Zeyd’e, ‘Git onu bana iste.’ buyurdu. Zeyd Zeyneb’in yanına gittiğinde o, hamur yoğuruyordu.

Zeyd der ki: ‘Onu gördüğümde içimde azamet hissettim, ona bakamaz hâle geldim. Sırtımı ona çevirerek geri geri yaklaştım ve ‘Ey Zeyneb, müjdeler olsun sana! Beni Resûlullah (sav) gönderdi, seni istiyor.’ dedim. Zeyneb de, ‘Ben (istihare yoluyla) Rabbimle istişare etmeden bir şey yapacak durumda değilim.’ dedi ve kalkıp mescidine gitti. Derken Resûlullah’a (sav) vahiy indi. Resûlullah (sav) kalktı, izin almadan Zeyneb’in evine girdi.’ ”[5]

Peygamber’in (sav) bu evliliğini Medine’deki münafıklar yeni bir fitne malzemesi olarak kullanmaya başladılar. Bazıları Allah Resûlü’nün beşinci evliliğini yaptığını söyleyerek dört evlilikle ilgili sınıra riayet etmediğini söylerken bazıları da Peygamberimizin bu boşanmaya sebep olduğunu sırf Zeyneb’le evlenmek için Zeyd’e baskı yaptığı iftirasını yaymaya başladılar. Tabii ki en önemli gündem evlatlığının eşiyle evlenmekti. Araplar evlatlık ile kendi çocuklarını ayırmadıkları için boşama olduğunda dahi onların eski eşleriyle evlenmezlerdi.

Allah Resûlü’nün (sav) Zeyneb Annemiz ile evliliğini özetledikten sonra burada özellikle dikkatimizi çeken bazı noktalara değinebiliriz:

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki Zeyd ile Zeyneb’in evliliği cahiliye düzenlerinde var olan sınıf farklılığına açık bir şekilde karşı koymadır. Zeyd (ra) her ne kadar özgür olsa da geçmişte var olan kölelik yaşamı onun farklı bir sınıfta kategorize edilmesine sebep oluyordu. Elbette İslam’la beraber böyle bir kategori kalmadı, ama pratik yaşamda da İslam’ın getirdiği yeni düzeni her hâliyle uygulamak zaman ve fedakârlık istiyordu.

Zeyd’in (ra) durumu bu iken Zeyneb (r.anha) ise Mekke’nin soyca en şerefli kabul edilen ailesine mensuptu. Mal varlığı vardı. Herkesin evlenmek isteyebileceği birçok sıfata sahipti. Allah Resûlü (sav) bu evliliğe teşvik etti ve en yakınındaki bu iki kişi vesilesiyle evlilik müessesesi kurulurken cahilî sınıf anlayışının olmaması gerektiğini göstermek istedi.

Bu durum sadece Allah Resûlü’nün (sav) zamanına has değildir. Şayet evlilik için aday olan kişiler evliliğe uygun görülmüyor ve buna sebep olarak memleket, maddiyat, diploma, makam, fizikî özellikler… gibi İslam’da hiçbir karşılığı olmayan değerler öne sürülüyor ise o zaman cahiliyenin etkisi hâlâ devam ediyor demektir. Burada kulak verilmesi gereken iki nasihat vardır:

Ebû Hureyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur:

“Kadın şu dört şey için nikâhlanır: Malı için, şerefi için, güzelliği için ve dini için. Sen dindar olanı seç ki ellerin toprağa bulansın!”[6]

“Ey insanlar! Şüphesiz ki sizleri bir erkek ve dişiden yarattık. Karşılıklı olarak tanışıp kaynaşmanız için sizleri halklara ve kabilelere ayırdık. Gerçek şu ki Allah katında en değerliniz, en takvalı olanınızdır. Şüphesiz ki Allah, (her şeyi bilen) Alîm, (her şeyden haberdar olan) Habîr’dir.”[7]

Bu evlilikle murad edilen başka bir husus da evlatlık müessesesinin tamamen ortadan kaldırılmasıydı. Çünkü evlatlık fıtrata uygun değildir. İnsanın süt veya kan bağı olmaksızın başka bir kişi ile kardeş kılınması ya da bir anne babaya evlat olması yaradılışımıza aykırıdır. Evlatlık, beraberinde başka uygulamaları da doğal olarak getirmektedir. Mesela cahiliye toplumunda miras fıkhı buna göre düzenlenmektedir. İslam bu meseleyi kökten çözerek en zor olan evlilik konusunu ele aldı. Zaten bir insan evlatlığının eşiyle evlenebiliyorsa o zaman geri kalan tüm meseleler kendiliğinden çözülmüş olacaktı.

“Allah, hiçbir adamın içinde iki kalp yaratmamıştır. (Benim için annemin sırtı gibisin, bana haramsın) diyerek ‘zıhar’ yaptığınız kadınlarınızı, (Allah bu sözden dolayı) anneniz kılmamıştır. Evlatlıklarınızı da öz evladınız kılmamıştır. Bu, sizin ağızlarınızla söylediğinizdir. Allah, hak olanı söyler ve (dosdoğru) yola iletir. (Evlatlıkları) babalarına nispet ederek çağırın. Bu, Allah katında adalete en uygun olandır. Şayet babalarını bilmiyorsanız, dinde kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Hata olarak yaptıklarınızda size bir günah yoktur. Lakin (günah), kalplerinizin taammüden/kasten yaptığıdır. Allah (günahları bağışlayan, örten ve günahların kötü akıbetinden kulu koruyan) Ğafûr, (kullarına karşı merhametli olan) Rahîm’dir.”[8]

Münafıkların bu konuyu fitne hâline getirmeleri, müşriklerin hayretler içinde kalması aslında şaşılacak bir durumdur. Çünkü müşrikler babaları ölünce üvey annelerini bir miras malı gibi görür, üzerlerine bir örtü atar ve mehir vermeden onlarla evlenirlerdi. Üvey anneleriyle evlenmeyi normal gören bir zihniyetin evlatlık meselesinde bu denli tepki göstermesi ancak şirk dininin çelişkisi ve bozulmuş bir fıtratla izah edilebilir.

Allah Resûlü’nün (sav) bu olay sırasında çok zorlanması bize farklı imtihan çeşitleri olduğunu hatırlatmalıdır. Bir toplum içerisinde kökleşmiş olan uygulamaları kaldırmak ve bunun o kişi üzerinden yapılması hastalık, geçim darlığı vb. kaderî imtihanlardan daha ağır bir imtihan olabilir. Şer’i imtihanlar her ne kadar kaderî imtihanlardan daha kolay gibi kabul edilse de bu genelleme her zaman doğru olmayabilir.

Her birimiz farklı kültürlerden ve toplumlardan geliyoruz. Yaşadığımız cahiliyenin bize dayattıkları ile İslam’da yeni öğrendiğimiz şeyler çakıştığında ayıplanma endişesiyle birçok emrin yerine getirilmesinde zorlanabiliriz. Bu tip vakıalarda çözüm yolu İlahi emrin yönlendirmesiyle hareket edip sonrasını O’na (cc) bırakmaktır.

“Şayet biz: ‘Kendinizi öldürün ya da yurtlarınızdan çıkın.’ diye onlara farz kılmış olsak, onlardan azı hariç (bu emri) yerine getirmezlerdi. Onlar, kendilerine verilen bu öğüdü yerine getirselerdi kendileri için daha hayırlı olur, (ayaklarını) daha kuvvetli bir şekilde sabit kılardık.”[9]

Peygamberimizin (sav) bu meselede çok zorlanması vahyin güvenilirliğine işaret eden bir alamete de dönüşmüştür.

Enes ibni Mâlik (ra) diyor ki:

“Zeyd ibni Hârise şikâyet etmek üzere Resûlullah’a (sav) gelmiş, Resûlullah da ona, ‘Allah’tan kork, eşini yanında tut.’ buyurmuştu. Resûlullah (sav) eğer vahiyden bir şeyi gizleseydi bu ayeti gizlerdi:

‘Hani sen Allah’ın kendisine nimet verdiği ve senin de iyilikte bulunduğun (Zeyd b. Harise’ye) diyordun ki: ‘Eşini yanında tut ve Allah’tan kork.’ Allah’ın açığa çıkaracağı şeyi içinde gizliyor ve insanlardan korkuyordun. (Oysa) korkulmaya en layık olan Allah’tı. Zeyd (onu boşayıp) işini bitirince, seni onunla evlendirdik. Ta ki evlatlıkların (boşayıp) işlerinin bittiği kadınlarla evlenme konusunda, müminlere sıkıntı olmasın. Allah’ın emri yerine getirilmiştir.’[10][11]

Tabii ki bu meselede zorlanan sadece Allah Resûlü (sav) değildi. Olayın merkezinde olan Zeyd ile Zeyneb de (r.anhuma) yıpranmışlardı. Hem başlangıçta hem evlilik sürecinde hem de boşanma sonrasında her iki sahabi de şer’i imtihanlarla karşılaşmış, ancak neticede Allah (cc) onların kalplerine sekinet indirmiş, her birisinin hoşuna gidecek şekilde onlara karşılık vermişti. Zeyd kıyamete kadar müminlerin dilinde tilavet edilecek ayetlerde yer alma şerefine nail olurken Zeyneb de hoşuna gitmeyen bir emre itaat etmenin mükâfatı olarak yedi kat semanın üzerinde nikâhı kıyılıp Allah Resûlü’ne eş olmuştur.

Allah Resûlü’nün bu evliliği hakkında hem o günün cahilleri hem de asrımızın şüphecileri farklı iftiralar ortaya atmışlardır. En fazla dillendirileni Peygamberimizin (sav), Zeyneb’i (r.anha) evlendikten sonra görmesi akabinde de onunla evlenmek için Zeyd’i (ra) boşanmaya zorlamasıdır. Bu asılsız iddiaya cevap vermeden önce bir parantez açıp şu konuya değinmek gerekir:

İslam düşmanlarının bu vb. konular hakkında iftiralar atıp vahiy, nübüvvet üzerinde şüpheler üretmeleri gayet doğaldır. Çünkü onlar işlerini yapmaktalar. Ancak bunu yaparken bizim kitaplarımızdan bazı rivayetleri almaları, bunları kaynak olarak göstermeleri asıl düşünülmesi gereken husustur. Neden tefsir kitaplarımızda aslı astarı olmayan rivayetler, bir kişinin kendisi için bile düşünmekten hayâ edeceği, ama Peygamberi için söylenen nakiller yer alır?! Elbette bu uydurma rivayetler kitaplarımızı işgal ederse İslam düşmanları da bu fırsatı kaçırmazlar.

Asıl meselemize dönecek olursak Allah Resûlü’ne atılan bu iftira hem şer’an hem de mantıken rahatlıkla çürütebilecek kadar basittir.

Allah Resûlü (sav) Zeyneb ile akrabadır. Halasının kızıdır. Aynı mıntıkada büyümüşler ve örtü ayeti gelmeden önce Peygamberimiz onu defalarca görmüştür. Dolayısıyla Peygamberimiz (sav) iddia edildiği gibi onu gördükten sonra evlenmeyi arzulamış ise bunu daha önceden yapmalıydı ve yapabilirdi.

Peygamberimiz (sav) Zeyneb’le (r.anha) evlenmeyi arzulasaydı Zeyd’e (ra) karısını boşamaması için ısrar etmezdi. Hatta gidip bizzat kendisi Zeyneb’i Zeyd’e istemezdi.

Allah Resûlu (sav) Zeyneb Annemiz’le evlenmeyi isteseydi neden böyle dolambaçlı bir yolu tercih ederdi ki? Zeyd ile evlenmesini istemeden kendisine ister, buna da kimse itiraz etmezdi. Toplumda bu birçok yönden denk iki kişinin evliliği gibi algılanır kimse de muhalefet etmezdi. Ama gelinen noktada evlatlığının eski eşiyle evlenmek gibi çok ağır bir durumla karşılaşmış oldu.

Peygamberimiz (sav) İslam’a laf gelmesin diye birçok meselede hakkından feragat etmiştir. Siyer tarihinde özellikle münafıkların ona karşı giriştikleri eylemlerde onlara hak ettikleri şekilde karşılık vermemiş ve bunun hikmetini de anlatmıştır. Öyleyse Peygamber’in (sav) sırf nefsi isteği için bir geleneği yıkıp tüm Arapları karşısına almasını hangi akıl kabul edebilir?

Bu izahları yaptıktan sonra Ahzâb, 37. ayette geçen “Allah’ın açığa çıkaracağı şeyi içinde gizliyor ve insanlardan korkuyordun.” kısmı daha net anlaşılabilir. Allah (cc) Peygamberi’ne (sav) Zeyneb’le evleneceğini haber vermişti. Ama buna rağmen Allah Resûlü (sav) Zeyd ile Zeyneb’in evliliğini ayakta tutmaya çalışıyordu. Çünkü o günün Arap toplumunda yerleşik olan bir uygulamayı kaldırma noktasında endişe yaşıyordu. Neticede Rabbinin isteğini yerine getirdi.

Allah Resûlü (sav) bu konuda o kadar hassastı ki o günün ve sonraki asırlarda gelecek olan iftiracıların dilini kesmek için Zeyneb’i (r.anha) kendisine istemek için Zeyd’i (ra) gönderdi. Böylece Zeyd zorla eşini boşadı, diyenlerin de iftiraları bir kez daha boşa düşmüş oldu.

Siyer tarihinde yer alan bu evlilik, beraberinde birçok dersi de bize öğretmiş oldu. Allah (cc) son olarak şu hükümleri indirerek en ince ayrıntısına kadar İslam toplumunun yeniden inşa edildiğini bir kez daha gösterdi:

“Ey iman edenler! Size izin verilmeden Nebi’nin evine girmeyin. (Girdiğiniz zaman da) yemek vaktini beklemeyin. Fakat yemeğe davet edildiğinizde girin, yemeği yiyince de dağılın. Sohbet etmek için oturmayın. Şüphesiz ki bu yaptığınız, Nebi’ye eziyet vermekte, (bunu size söylemekten) utanmaktadır. Allah, hakkı söylemekten utanmaz. (Peygamber eşlerine) bir şey soracağınız zaman, perde arkasından sorun. Bu, hem sizin kalpleriniz hem de onların kalpleri için en temiz olandır. Sizin Allah Resûlü’ne eziyet etmeniz ve ondan sonra eşlerini nikâhlamanız ebediyen olacak şey değildir. Şüphesiz ki bu, Allah katında çok büyük bir şeydir.”[12]

Duamızın sonu, âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdetmektir.


[1] Buhari, 1420; Müslim, 2442

[2] 33/Ahzâb, 36

[3] Tefsîru’t Taberî, 20/271

[4] 33/Ahzâb, 37

[5] Müslim, 1428

[6] Buhari, 5090; Müslim, 1466

[7] 49/Hucurât, 13

[8] 33/Ahzâb, 4-5

[9] 4/Nisâ, 66

[10] 33/Ahzâb, 37

[11] Buhari, 7420

[12] 33/Ahzâb, 53

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver