Kitap: Nasıl Sömürüldük
Yazar: Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma
Yayınevi: Beyan Yayınları
Sömürünün tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanlığın varoluş gününden şu zamana kadar sömürü, her çağda mutlaka izlerine rastlanmış olan bir eylemdir. Çünkü sömürü, insanın tabiatında olan ve terbiye edilmemiş olan hırs duygusunun ölçüsüz bir tezahürüdür. Her iyilik, güzellik ve refahın kendinde olmasını ister insan nefsi. Tabiatlarında olan bu duyguyu vahiy ile eğitebilmiş insanlar Allah’ın kendilerinde yarattığı bu duygu ile kendilerini sınırlamışlardır. Hatta bu duyguyu insanlık için hizmet aracı kılmışlardır. Bu duyguyu terbiye etmekten uzak kalanlar ise arzı, tarihin her karışında zulüm ve fesat ile doldurmuşlar. Çünkü eğitilmemiş olan hırs onlarda maymun iştahına dönmüştür. Bütün güzelliklere kendileri malik olmak istemişler ve bu nedenden ötürü insanlara zulmetmişlerdir.
Emperyalizm ise, güçlünün güçsüz olanın elindeki imkanları kendi lehine cebren ve zulmen kullanmasıdır. Emperyalizm, sömürü anlayışının ortaya çıkardığı akımın adıdır. Ve emperyalizmin tarihi, sömürü ile beraber var olduğu için insanlık kadar eskidir.
Emperyalistler öyle aç yaratıklardır ki gözleri doymak bilmez. Allah’ın sınırsız olarak yeryüzüne indirdiği rızkın yeryüzünün tümüne yetmediğini, bundan ötürü nüfusun kontrol altına alınması gerektiğini söyleyecek kadar hadsiz insanlardır.
Emperyalist düzenlerde sömüren olduğu gibi bunun doğal sonucu olarak da sömürülenler de mevcuttur. Bunların ellerinden tüm hakları alınmıştır. Bütün emperyalist Tağutlar sömürdükleri insanlardan haklarını almak ile beraber onları insan yerine koymamışlardır. Günümüzde İslam âleminin durumu bundan ibarettir.
Peki, sömürülen insanlar neden itiraz etmemişler, önlerine konan iki lokma kuru ekmeğe razı olmuşlar?
1. Her çağda sömürülen insanlar üzerinde şahsiyetsizleştirme operasyonları yürütülmüştür. Bunun günümüzdeki tezahürü; ‘Siz Kur’an’ı anlayamazsınız’ ‘Siyaset bizim işimiz değil. Bunları siyaset büyükleri düşünsün’ ‘Sizin aklınız bu meselelere yetmez’ vb. dillerde dolaşan, kaynağı Firavunlar olan söz ve bunların uygulandığı eylemlerdir.
2. Sömürülen insanlar parçalara bölünmüş, her fırka yanında olan ile aldanmıştır. Bu ayrılığı ve ihtilafı gerektirecek olan etkenler de sürekli olarak Firavunlar tarafından gündemde tutulmuştur.
3. Azgınların sömürülerini her zaman din adına meşrulaştıran ilim adamı kisvesine bürünmüş hokkabaz ve sihirbazlar bulunmuştur.
4. Planlı olarak yapılan sömürü faaliyetleri nüfus kontrolü ile desteklenmiştir. Emperyalistler nerede kendileri için tehlike oluşturabileceğini düşündükleri topluluklar bulunmuşsa bunları kontrol altına almaya çalışmışlar. Bu bazen Firavun’un yaptığı gibi erkeklerini kesip kadınlarını sağ bırakmak ile olabildiği gibi, fırkaların arasındaki ihtilafları körükleyerek birbirlerini zayıflatmaları için ortam oluşturulmak şeklinde de olmuştur.
5. İnsanları oyalayacak suni gündemler üretilmiştir. Günümüzde bunun karşılığı, futbol, kadın, sinema, televizyon, telefon vb. araçlardır.
Burada zikrettiklerimiz sömürü düzenine itiraz etmeyen halkların sindirilmişliğinin nedenlerinin başlıcalarıdır. Bu nedenleri çoğaltmak mümkündür.
Uyanmak isteyen bir ümmet unutmamalıdır ki; sapık tasavvufçuların kimisinin kabul ettiği gibi sömürü teslim olunması gereken bir kader değildir. Hastalandığı zaman tedavi olan kimse Allah’ın kaderine itiraz etmiş değildir. Allah’ın kaderini başka bir kaderi ile defetmiştir. Sömürü bir kaderse o kaderi kader ile defetmek de bir kaderdir.
Bu gün İslam ümmetinin sömürge konumunda olması, yarınlarda güç olmasının önünde engel değildir. Tarihte Müslümanların haçlı istilalarına uğradıkları zamanlar olmuştur, günümüzdeki gibi. Ancak azim ve sabır, Selahaddin Eyyubi gibi komutanlara haçlılar karşısında zafer vermiştir. O koca haçlı ordusu, o zamanının süper gücü, Müslüman bir komutanın karşısında diz çökmüştür.
Günümüzde emperyalizm, sadece bir alanda yapılan eski sömürü yöntemlerini aşmış, kültür alanında yapılan sömürüleri de buna eklemiştir. Emperyalizm ile mücadele bundan ötürü tek yönlü olmamalıdır. Davet bir mücadeledir, cihad bir mücadeledir, ilmi çalışmalar bir mücadeledir. Ancak kültür alanında da mücadele yapılması zorunludur. Kâfirler fesatlarını filmleri ile tiyatroları ile insanlara zerk ediyorlarsa, edebiyatı fısk ve fücurlarına alet ediyorlarsa mü’minler de Allah’ın yasaklarına düşmeden bu alanlarda mücadele etmek zorundadırlar.
Nasıl Sömürüldük adlı çalışma bu alanda Müslümanlara bilinç kazandıracaktır. Çünkü bazen unutmak, İslam ümmetini sömürülen konumunda olmaktan kurtarmıyor. Hatırlamak, bilinçlenmek, bu konuda tarihten genel bir bilgiye sahip olabilmek yolumuzu kısaltması açısından önemli olacaktır. Bu kitap, insanlığın ilk zamanından günümüze sömürü, insanların birbirlerini sömürme nedenleri, günümüzde Müslümanların içerisinde bulunduğu hâl üzerinde yoğunlaşmıştır. Demokrasinin ve Cumhuriyetin aslında bir sömürme mekanizması olduğunu yaşanmış örnekler üzerinden izah etmiştir.
Allah, İslam ümmetine El-Fettah ismi ile mustazaflıktan zafere bir yol açsın. Bizleri, oldukları hâlin vahametini anlayıp bir o kadar mücadele eden basiret ehli kullarından kılsın. Allahumme amin.
İlk Yorumu Sen Yap