سعيد بن زيد Saîd ibni Zeyd ibni Amr ibni Nufeyl
Geçtiğimiz sayıda Saîd ibni Zeyd’in (ra) hayatını anlatmaya başlamıştık. Saîd’i anlamak için babası Zeyd’i anlamak gerekir, demiştik. Bu yüzden Zeyd ibni Amr ibni Nufeyl’in hayatına dair genel bilgiler vermiştik. Bu yazımızda ise Saîd’in ailesinden ve iman etmesinden bahsetmeye çalışacağız.
Tevhid Ocağı
Saîd’in babası Zeyd ibni Amr ibni Nufeyl’in, tüm insanlar küfür ve şirk üzereyken muvahhid olan sayılı birkaç kişiden biri olduğunu, kavmini sapık inanç ve amellerinden dolayı kınadığını ve onları şirkten ve kötülüklerden sakındırmaya çalıştığını anlatmıştık. Zeyd, kavmini sakındırdığı gibi doğal olarak ehlini de şirkten ve kötülüklerden sakındırıyordu. Ailesini tevhid üzere yetiştirmeye gayret gösteriyordu. Onların hayatlarına genel çerçeveden baktığımızda bunu rahatlıkla görebiliriz.
Bu yüzden olsa gerek Saîd (ra) Allah Resûlü’nün (sav) risaletle gönderildiği daha ilk günlerde iman etmişti. Aradan zaman geçtiğinde Allah Resûlü’nden (sav) babası için istiğfar dilemesini talep etmişti.
Nufeyl ibni Hişam’dan şöyle rivayet edilmiştir:
“Saîd ibni Zeyd, Allah Resûlü’ne (sav) babası Zeyd hakkında sorarak, ‘Ey Allah’ın Resûlü! Babam Zeyd ibni Amr ibni Nufeyl senin gördüğün ve sana ulaştığı gibiydi. Şayet risaletine ulaşsaydı mutlaka sana iman ederdi. Onun için istiğfar etsen.’ dedi. Allah Resûlü (sav), ‘Tamam.’ dedi ve onun için istiğfar etti. Ayrıca, ‘O, Kıyamet Günü tek bir ümmet olarak gelecektir.’ dedi. Onun (İslam) dinini istediğini ve isteği üzerine öldüğünü zikrederlerdi.”[1]
Muhammed ibni Abdurrahmân şöyle dedi:
“Ömer ibni Hattâb ve Saîd ibni Zeyd dediler ki: ‘Ey Allah’ın Resûlü! Zeyd için istiğfar talebinde bulunalım mı?’ Allah Resûlü de (sav), ‘Evet. Onun için istiğfar edin. Çünkü o tek bir ümmet olarak diriltilecektir.’ dedi.”[2]
İşte Saîd böyle bir babanın oğluydu. Babası tevhid üzere şiirler okur ve onun için dua ederdi.
فَرَبَّ العبادِ أَلْقِ سَيْبًا وَرَحْمَةً É عليَّ، وباركْ فِي بنيَّ وماليَا
“Kulların Rabbi! Benim üzerime ihsan ve rahmet ilka et. Beni ve çocuklarımı mübarek kıl.”[3]
Saîd (ra) Ömer’in (ra) kabilesi olan Adiyoğullarına mensuptu. Ömer’le yakın akrabalıkları vardı. Evvela Ömer, Saîd’in amca oğluydu.[4] Aynı zamanda Saîd, Ömer’in kız kardeşi Fatıma binti Hattâb (r.anha) ile evli, Ömer de Saîd’in kız kardeşi Âtike binti Zeyd (r.anha) ile evliydi. Yani hem babaları tarafından yakın akrabalık hem de kız kardeşleri tarafından aralarında berdel akrabalığı vardı.
Bu yakınlık İslam’la birlikte önce büyük bir uzaklığa sonra daha büyük bir yakınlığa dönüşmüştü. Bi’setten önce Ömer’in babası Hattâb, Saîd’in babası Zeyd’e zulmederdi.[5] Bi’setten sonra da Hattâb’ın oğlu Ömer, Zeyd’in oğlu Saîd’e zulmediyordu. Sonra Allah (cc) bu büyük şerri daha büyük bir hayırla tebdil etti. Ömer’in (ra) kalbini İslam’a açtı. Saîd’i ve eşini Ömer’in İslam’ına vesile kıldı. O günü hatırlayalım:
“Bunun üzerine Ömer kız kardeşinin ve eniştesinin yanına doğru yola koyuldu. O ikisinin yanlarında Habbâb ibni Eret bulunuyordu. Yanında onlara okuttuğu Tâhâ Suresi’nin ayetlerinin yazılı olduğu bir sahife vardı. Ömer’in ses ve hareketini işittikleri zaman Habbâb evin arkasındaki küçük bir odaya veya evin bir yerine saklandı. Fâtıma binti Hattâb sahifeyi aldı ve uyluğunun altına koydu. Ömer eve yaklaştığı zaman Habbâb’ın onlara okuduğunu işitmişti. Eve girdi ve şöyle dedi: ‘Dinlediğim o okunan şey ne idi?’ Onlar da, ‘Bir şey dinlemedin.’ dediler. ‘Hayır, vallahi haber aldım ki siz Muhammed’e ve onun dinine tabi olmuşsunuz.’ dedi ve eniştesi Saîd ibni Zeyd’i yakaladı. Bunun üzerine kız kardeşi Fâtıma binti Hattab ona doğru, onu kocasından alıkoymak için kalktı. Ömer kız kardeşine vurdu ve onu kendisine karşı cesaretlendirdi. Bunu yaptığı zaman kardeşi ve eniştesi şöyle dediler: ‘Evet, Müslim olduk ve Allah’a ve Resûl’üne iman ettik, aklına geleni yap!’ Ömer kız kardeşinin akan kanını görünce yaptığına pişman oldu. Döndü ve kız kardeşine, ‘İşte biraz önce okuduğunuzu sizden dinlediğim o sahifeyi bana ver de Muhammed’in getirdiği o şeyin ne olduğuna bakayım.’ dedi. Ömer okuryazardı. Bunu dediği zaman kız kardeşi ona, ‘Biz o sahifeden dolayı senden korkuyoruz.’ dedi. Ömer, korkma, dedi ve ilahlarına yemin etti ki o sahifeyi okuduğu zaman onu kendisine geri verecektir. Bunu dediği zaman kız kardeşi onun İslam olmasını umdu.”[6]
Onların dik duruşu ve Saîd’in, “Ey Ömer! Ya hak senin tabi olduğun dinden başka bir yerdeyse?” diyerek İslam’ı korkusuzca haykırışı Ömer’in hidayetine vesile olmuştu.
Sonuç olarak Zeyd, Oğlu Saîd’i (ra) tevhid üzere yetiştirmişti. Annesi Fâtıma binti Ba’ce de önceleri eşi Zeyd’in inancını benimsemiş, sonraları da Allah Resûlü’ne (sav) iman etmiş bir hanımdı.”
Bu yüzden muhtemelen Saîd de babası gibi hanif bir muvahhiddi. Haniflik dini olan İslam gelip de tevhid davetini duyunca hemen icabet etmişti. İlk Müslimlerdendi. Allah Resûlü’nün (sav) akrabalarına davette bulunduğu ilk günlerde iman etmişti.
“Allah Resûlü’ne (sav) geldiler. Onlara İslam’ı arz etti ve onlara Kur’ân okudu. Bunun üzerine İslam oldular ve Allah Resûlü’nün hidayet ve nur üzerine olduğuna şahitlik ettiler. Sonra Arap kabilelerinden insanlar İslam oldular. Bu kimselerin başında gelenler Saîd ibni Zeyd ibni Amr ibni Nufeyl, kardeşi Benî Adiy ibni Ka’b, karısı ve Ömer ibni Hattâb’ın kardeşi olan Fâtıma binti Hattâb ibni Nufeyl ibni Abduluzza idi.”[7]
Saîd, Allah Resûlü (sav) henüz Dâru’l Erkam’a geçmeden önce iman etmişti. On iki veya on üçüncü Müslim olduğu rivayet edilmiştir. İman eder etmez imanını arttırmak için çaba sarf etmişti. Ömer’in (ra) iman etme kıssasında gördüğümüz üzere ilk günlerde Habbâb ibni Eret’ten eşiyle birlikte Kur’ân öğreniyorlardı.[8] Öğrendikleri Kur’ân sadece kendi hidayetlerini arttırmamıştı.
Ömer’den (ra) eziyet görmüştü, fakat sonra onun hidayetine de vesile olmuştu.
Kays şöyle dedi: “Saîd ibni Zeyd ibni Amr ibni Nufeyl’i Kûfe Mescidi’nde şöyle derken işittim: ‘Allah’a yemin olsun ki Ömer’i kendisi Müslim olmadan önce beni Müslim oldum diye bağlarken gördüm.”[9]
Daha sonraları büyük fedakârlıklar sergilemiş ve cennetle müjdelenmişti. Kendisi Aşere-i Mubeşşere’den biriydi.
Abdurrahman ibni Avf’tan (ra) rivayet edildiğine göre Allah Resûlü (sav) şöyle buyurdu:
“Ebû Bekir cennettedir. Ömer cennettedir. Osmân cennettedir. Alî cennettedir. Talha cennettedir. Zubeyr cennettedir. Abdurrahman ibni Avf cennettedir. Sa’d cennettedir. Saîd cennettedir. Ebû Ubeyde ibni Cerrâh cennettedir.”[10]
Riyâh ibni Hâris, kendisi Saîd ibni Zeyd ibni Amr ibni Nufeyl’i şöyle derken işitti:
“Allah Resûlü (sav) (cennetlik olarak) on kişi sayarak şöyle derdi: ‘Ebû Bekir cennettedir. Ömer cennettedir. Osmân cennettedir. Alî cennettedir. Talha cennettedir. Zubeyr cennettedir. Sa’d cennettedir. Abdurrahman cennettedir.’
Saîd’e, ‘Dokuzuncu kim?’ denildi. Saîd, ‘Benim.’ dedi.”[11]
Devam edecek, inşallah…
[1]. El-Mustedrek, 5855; Ahmed, 1648
[2]. Kitâbu’s Siyer ve’l Meğâzî, İbni İshak, Dâru’l Fikr, s.119; Târîhu Dımeşk, İbnu Asâkir, Dâru’l Fikr, 19/511
[3]. Sîretu İbni Hişâm, Abdulmelik ibni Hişâm, Şirketu Mektebeti ve Matbaati Mustafâ El-Bâbî El-Halebî ve Evlâdihi, 1/211
[4]. Hattâb hem Zeyd’in amcası hem de ana bir kardeşiydi. Çünkü cahiliyede anneleri üvey oğluyla evlenmişti. bk. Sîretu İbni Hişâm, Abdulmelik ibni Hişâm, Şirketu Mektebeti ve Matbaati Mustafâ El-Bâbî El-Halebî ve Evlâdihi, 1/212
[5]. bk. Sîretu İbni Hişâm, Abdulmelik ibni Hişâm, Şirketu Mektebeti ve Matbaati Mustafâ El-Bâbî El-Halebî ve Evlâdihi, 1/213
[6]. Sîretu İbni Hişâm, Abdulmelik ibni Hişâm, Şirketu Mektebeti ve Matbaati Mustafâ El-Bâbî El-Halebî ve Evlâdihi, 1/344
[7]. Kitâbu’s Siyer ve’l Meğâzî, İbni İshak, Dâru’l Fikr, s.143
[8]. bk. Sîretu İbni Hişâm, Abdulmelik ibni Hişâm, Şirketu Mektebeti ve Matbaati Mustafâ El-Bâbî El-Halebî ve Evlâdihi, 1/343
[9]. Buhari, 3862
[10]. Tirmizi, 3747; Ahmed, 1675
[11]. İbni Mace, 133
İlk Yorumu Sen Yap