Muksirûn Sahabiler ve Hadis Rivayeti

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla,

Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.

Bir önceki sayımızda muksirûn sahabilerin çok hadis rivayet etme nedenlerini işlemeye başladık ve Ebû Hureyre’nin çok hadis rivayet etme nedenlerini açıkladık. Bu sayımız ise muksirûn sahabilerden Abdullah ibni Ömer hakkında olacaktır, inşallah…

2. Abdullah ibni Ömer (ra) neden çok hadis rivayet etti?[1]

İbni Ömer’den (ra) çokça hadis nakledilmesinin nedenleri olarak şunları söyleyebiliriz:

a. Allah Resûlü (sav) hayattayken İbni Ömer (ra) bekâr bir gençti. Yaşça küçük olduğu için Hendek Savaşı’ndan önceki savaşlara katılamamıştı. On beş yaşına geldiğinde ilk katıldığı savaş H 5. yılda Hendek Savaşı olmuştu.[2] Allah Resûlü (sav) vefat ettiğinde ise yirmili yaşlarında bir gençti. Hâliyle onun ne mesul olduğu bir ailesi ne de meşgul olduğu malı mülkü vardı. Bu durum Allah Resûlü’nün (sav) sünnetini öğrenme imkânını arttırıyordu.

İbni Ömer (ra), Ebû Bekir (ra) Dönemi’nde riddet savaşlarına; Ömer (ra) Dönemi’nde birçok fetih harekâtına katılmıştır. Osman (ra) hilafetinde hata yapmaktan korktuğu için kadılık vazifesini geri çevirmişse de onunla ilişkisini devam ettirmiştir. Osman’ın (ra) şehadetinden sonra başlayan yöneticilik ve vazife tekliflerini reddetmiş, fitnelerden de uzak durmayı tercih etmiştir. Ayrıca dünyalık meşgalelerden uzak bir hayat sürmüştür. Böyle olunca ilmî faaliyetlerden alıkoyan bir meşguliyeti olmamıştır. Bu durum rivayet sayısını arttırmıştır.

b. Abdullah ibni Ömer’in kız kardeşi Hafsa Annemiz (r.anha), Allah Resûlü’yle (sav) evliydi. Bunu göz önünde bulundurduğumuzda İbni Ömer hem Allah Resûlü’ne daha yakındı hem de Allah Resûlü’nün (sav) evine başkalarından daha fazla girip çıkma imkânına sahipti. Ayrıca kardeşi Hafsa’yla da birebir görüşme imkânı Allah Resûlü’nün (sav) sünnetini daha yakından ve detaylıca öğrenme fırsatı tanımaktaydı. Nitekim hadis aldığı raviler arasında Hafsa Annemiz de vardır.

İbni Ömer’den rivayet edilen şu hadis buna açık bir şekilde işaret etmektedir:

“Allah Resûlü (sav) ile birlikte öğle namazından önce iki rekât, öğle namazından sonra da iki rekât namaz kıldım. Akşamdan sonra iki, yatsıdan sonra iki ve cuma namazından sonra da iki rekât namaz kıldım. Cuma ve akşam namazlarındaki rekâtları evinde kıldım. Hafsa bana, Allah Resûlü’nün (sav) tan yeri ağarınca, hafif iki rekât namaz kıldığını söyledi. Bu saatler onun yanına girmediğim vakitlerdi.”[3]

c. Abdullah ibni Ömer (ra) şöyle der:

“Ben Resûlullah (sav) zamanında bekâr bir genç idim ve mescidde gecelerdim.”[4]

İmam Ahmed’in (rh) lafzında ek olarak şöyle geçer:

“Orada öğle uykusunu uyurduk.”[5]

Abdullah ibni Ömer (ra) Suffa’da kalırdı. Suffa, mescidin içinde özel bir bölmeydi. Burada kalanların önde gelen meşguliyetlerinden biri ilim talep etmekti. Burada kalan sahabilerin geneli Medine’de kimsesi olmayanlardı. Bir de Medine dışından gelen heyetler burada ağırlanırdı. İbni Ömer ise kimsesiz biri değildi. Ailesi Medine’deydi. Peki, neden Suffa’da kaldı? İbni Ömer’i tanımasak aklımıza başka ihtimaller gelebilir. Ama İbni Ömer’in şahsında düşündüğümüzde Allah Resûlü’ne (sav) yakın olmak, namazları onun arkasında kılmak ve onun sünnetini hem ondan hem de suffa ehlinden öğrenmek en güçlü sebeplerdir diyebiliriz.

d. İbni Ömer (ra) Allah Resûlü’nden hadis rivayet ettiği gibi başka sahabilerden de hadis öğrenmiştir. Çünkü Allah Resûlü (sav) yaşarken İbni Ömer yaşça küçüktü. Önceden yaşananlara dair bilgisi yaşı büyük sahabilere göre azdı. Geçmişe ve görmediklerine dair bilgi edinmek için başka sahabilerden de hadis öğrendi.

Zubeyr ibni Bekkâr (rh) şöyle der:

“İbni Ömer (ra) Allah Resûlü’nden işittiği sözleri ezberlerdi. Kendisi bulunmadığı zamanlarda ise Allah Resûlü’nün yanında bulunanlardan onun neyi söylediğini, ne yaptığını sorar öğrenirdi.”[6]

Başta babası Ömer ibni Hattâb olmak üzere, amcası Zeyd ibni Hattâb, kız kardeşi Hafsa Annemiz, Ebû Bekir es-Sıddîk, Alî ibni Ebî Tâlib, Ebû Saîd el-Hudrî, Bilâl, Zeyd ibni Sâbit, Suheyb ibni Sinân, Abdullah ibni Mes’ûd, Âişe Annemiz, Râfi’ ibni Hadîc, Ebû Lubâbe, Sa’d ibni Ebî Vakkâs, Âmir ibni Rebîa, Osmân ibni Talha, Muâz ibni Cebel, Ebû Hureyre (r.anhum) ve daha birçok sahabi hadis aldığı sahabiler arasındadır.[7]

İbni Ömer’in kendisinden hadis aldığı sahabiler arasında kendisi gibi muksirûn olanlar da vardır:

Ebû Saîd el-Hudrî, Âişe Annemiz, Ebû Hureyre ve -bazı âlimlere göre- Abdullah ibni Mes’ûd (r.anhum).

Muksirûn sayılmasalar da ilimde derinlikleriyle bildiğimiz bazı sahabiler de listede yer alıyor:

Ebû Bekir es-Sıddîk, Ömer ibni Hattâb, Alî ibni Ebî Tâlib, Zeyd ibni Sâbit, Muâz ibni Cebel (r.anhum).

Hem birçok sahabiden hadis alması hem de bunların arasında ilim ehli ve muksirûndan bazı sahabilerin bulunması İbni Ömer’in hadis bilgisini arttırmıştır. Hâliyle rivayet sayısı fazla olmuştur.

İmam Zuhri (rh) şöyle der:

“İbni Ömer’inkine denk göreceğimiz başka bir görüş yoktur. Çünkü o Allah Resûlü’nden sonra altmış sene yaşadı ve ne Allah Resûlü’nün ne de ashabının hiçbir işi ona gizli kalmadı.”[8]

e. Abdullah ibni Ömer’in (ra) yaşam süresinin rivayet sayısına etkisi büyüktür. Çünkü o H 73 yılında, seksen küsur yaşlarında Mekke’de vefat etmiştir. Yani Allah Resûlü’nden sonra altmış iki sene kadar yaşamıştır. Yaşça büyük sahabiler vefat ettikçe insanlar kalan sahabiler etrafında toplandılar, ilim öğrendiler. İşte İbni Ömer de onlardan biridir. Uzun süre yaşamış olması hadislerinin sonraki nesillere ulaşmasında ve rivayet sayısının fazla olmasında etkili olmuştur.

Buraya yaşadığı yerin tesirini de ekleyebiliriz. Çünkü İbni Ömer (ra) Medine’de yaşamıştır. Ayrıca her sene hacca/Mekke’ye gitmiştir. O devirde Medine ve Mekke hem bir ilim merkezidir hem de hac mevsimlerinde insanların uğrak yeridir.

İmam Mâlik (rh) şöyle der:

“İbni Ömer (ra) Nebi’den sonra altmış yıl (kadar) yaşadı. Hem hac mevsiminde hem de bunun dışında insanlara fetva verirdi. İbni Ömer dinin imamlarından biriydi.”[9]

İmam Beğavî’nin (rh) aktardığına göre İmam Malik (rh) şöyle der:

“İbni Ömer, Peygamber’in vefatından sonra altmış sene kaldı. Topluluk hâlinde insanlar ona geliyordu.”[10]

f. Hem sahabeden hem de tabiinden olmak üzere Abdullah ibni Ömer’den hadis alan birçok kişi vardır. Örneğin, Abdullah ibni Abbâs ve Câbir ibni Abdullah İbni Ömer’den hadis öğrenmiştir. Bu sahabilerin ikisi de İbni Ömer gibi muksirûndandır. Tabiinden de birçok kişi kendisinden hadis almıştır. Ancak onun rivayetlerini en çok aktaranlar azatlı kölesi Nâfi’, oğlu Sâlim ibni Abdullah, Abdullah ibni Dînâr’dır.[11]

Burada İbni Ömer’in hadis rivayet etme üslubuna dair bir noktaya temas etmekte fayda var. İbni Ömer (ra) gerekli olmadıkça hadis rivayet etmemiştir. Yani, bu yönüyle Ebû Hureyre’den farklıdır. Bunun sebebi ise İbni Ömer’in çekingenliği ve rivayette bulunurkenki hassasiyetidir. İbni Ömer (ra) bir şeyi eksik bırakma veya arttırma korkusuyla yanlızca ihtiyaç olduğunda hadis rivayet etmiştir. Ayrıca bu, İbni Ömer’in rivayet sayısının Ebû Hureyre’den az olma nedenlerinden biri olarak sayılabilir.

Mucâhid (rh) şöyle der:

“İbni Ömer (ra) ile birlikte Medine’ye kadar yolculuk yaptım. Nebi’den (sav) yalnızca bir hadis rivayet ettiğini duydum.”[12]

İbni Hacer (rh) şöyle der:

“Bu hadis, sahabîlerden bazılarının hadise ekleme ve çıkarma yapma korkusu sebebiyle yalnızca ihtiyaç olduğunda hadis rivayet ettiklerini göstermektedir. Bu, İbni Ömer, babası Ömer ve bir grubun tercih ettiği yoldur. Bununla birlikte kendisine çokça soru ve fetva sorulması sebebiyle İbni Ömer’in rivayet ettiği hadislerin sayısı çok olmuştur.”[13]

İbni Hacer’in de belirttiği gibi sadece ihtiyaç hasıl olduğunda hadis rivayet etmesine rağmen İbni Ömer’in rivayetlerinin fazla olması çokça soru ve fetva sorulmasından kaynaklıdır.[14]

İmam Zuhrî (rh) şöyle der:

“Abdullah ibni Ömer insanlarla birlikte otururdu. Hiç kimse ona bir hadis sorma cesareti gösteremezdi. Ancak bir kimse gelir, ona bir mesele hakkında soru sorar, böylece onun hadis rivayet etmesini sağlardı.”[15]

İbni Kayyim (rh) şöyle der:

“Allah Resûlü’nün sahabesinden fetvaları nakledilenler, kadın erkek yüz otuz küsur kişiydi. Bunların en çok fetva verenleri ise yedi kişidir: Ömer ibni Hattâb, Alî ibni Ebî Tâlib, Abdullah ibni Mes’ûd, müminlerin Annesi Âişe, Zeyd ibni Sâbit, Abdullah ibni Abbâs ve Abdullah ibni Ömer.”[16]

İbni Ömer (ra) bazen yaptığının Sünnetten olduğuna dair açıklama yapmak bazen de Sünneti bilmeyene öğretmek için hadis rivayet etmiştir.[17] Çünkü bu ânlarda da hadis rivayet etme ihtiyacı doğmuştur. Yani, İbni Ömer sadece fetva ânında hadis rivayet eden bir sahabi değildir.

g. Sünnete bağlılığı ve öğrenme hırsı da İbni Ömer’in çokça hadis rivayet etmesinde etkilidir.

İbni Ömer’den (ra) şöyle rivayet edilmiştir:

“Resûlullah’ı (sav) bir ay boyunca gözetledim, sabah namazının sünnetinde Kâfirûn ve İhlâs surelerini okuyordu.”[18]

İbni Ömer’den şöyle rivayet edilmiştir:

“Biz, Resûlullah’ın (sav) bir mecliste yüz defa,

رَبِّ اغْفِرْ لِي وَتُبْ عَلَيَّ إِنَّكَ أَنْتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ

‘Rabbim beni bağışla, tevbemi kabul et, şüphesiz sen tevbeleri kabul edensin, merhametlisin.’ dediğini sayardık.”[19]

İbni Ömer’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Allah Resûlü (sav), Fadl ibni Abbâs, Usâme ibni Zeyd, Osmân ibni Talha ve Bilâl ile birlikte Kâbe’nin içine girdi. Girdikten sonra Bilâl’e emrederek kapıyı içeriden kapattırdı. Bir süre kaldıktan sonra da dışarıya çıktı. İçlerinden ilk karşılaştığım kişi Bilâl oldu.

Ona, ‘Allah Resûlü (sav) içerde nerede namaz kıldı?’ diye sordum. Bilâl, ‘Şurada, iki sütun arasında kıldı.’ dedi.”[20]

Zubeyr ibni Bekkâr (rh) şöyle der:

“İbni Ömer (ra) Allah Resûlü’nden işittiği sözleri ezberlerdi. Kendisi bulunmadığı zamanlarda ise Allah Resûlü’nün yanında bulunanlardan onun neyi söylediğini, ne yaptığını sorarak öğrenirdi. Onun (sav) bıraktığı izlere tabi oluyor, namaz kıldığı her mescidde namaz kılıyor, Resûlullah’ın (sav) devesini çevirdiğini gördüğü yerden devesini çeviriyor, haccı terk etmiyordu. Arafat’ta vakfeye durduğunda da Resûlullah’ın (sav) durduğu yerden dururdu.”[21]

Devam edecek, inşallah…

Gelecek sayımızda buluşmak duası ile…

Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.


[1]. bk. Abdullah b. Ömer’in Hayatı ve Hadis İlmindeki Yeri, Ali Karakaş (Yüksek Lisans Tezi); Mine’n Nebiy ile’l Buhârî, s. 126-131

[2]. Buhari, 2664; Müslim, 1868

[3]. Ahmed, 4660

[4]. Buhari, 440; Ebu Davud, 382

[5]. Ahmed, 4607

[6]. El-İsâbe fî Temyîz’s Sahâbe, 4/160

[7]. bk. Siyeru A’lâmi’n Nubelâ, 3/204

[8]. Tehzîbu’l Kemâl fî Esmâi’r Ricâl, 15/339

[9]. El-Ma’rifetu ve’t Târîh, 1/491

[10]. Tehzîbu’l Esmâi ve’l Luğât, 1/279

[11]. İsimlerinin geniş listesi için bk. Siyeru A’lâmi’n Nubelâ, 3/204-208

[12]. Buhari, 72; Müslim, 2811

[13]. Fethu’l Bârî, 1/165, 72 No.lu hadis şerhi

[14]. İbni Ömer’in soruya hadisle cevap vermesine örnek olarak şu rivayetlere bk:

           – Buhari, 5311; Ebu Davud, 2258

           – Tirmizi, 959; Ahmed, 4462

           – Müslim, 1233; Ahmed, 4512

           – Ahmed, 5025

           – Ahmed, 5061

           – Ahmed, 5080

           – Ahmed, 5128

[15]. İ’lâmu’l Muvakkiîn, 1-2/51

[16]. Tarîhu Dimaşk, 55/361

[17]. Örnek olarak şu rivayetlere bk.

           – Müslim, 1657; Ebu Davud, 5168

           – Müslim, 2552; Ahmed, 5653

           – Buhari, 1713; Müslim, 1320

           – Buhari, 1668; Müslim, 1288

           – Buhari, 632; Müslim, 697

           – Tirmizi, 555; Ahmed, 4472

           – Ebu Davud, 2600; Tirmizi, 3443; Ahmed, 4524

           – Ahmed, 4514

           – Ahmed, 4535

           – Ahmed, 4474

[18]. Tirmizi, 417; İbni Mace, 1149

[19]. Ebu Davud, 1516; Tirmizi, 3434

[20]. Ahmed, 4464

[21]. El-İsâbe fî Temyîz’s Sahâbe, 4/160

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver