Cemaatin Manası ve Önemi

Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun. Salât ve selam Allah Rasûlü’ne, âline ve ashabına olsun…

Birlik olmak, cemaatleşmek; kâinatın fıtratına bir özellik olarak yerleştirilmiştir. Kâinatı incelediğimizde her canlının hemcinsleri ile beraber yaşadığını ve yaşamı için bunu gerekli gördüğünü müşahede etmekteyiz. Bu, amaçları veya yaşamları; yemek, içmek ve nesillerinin devam etmesi olan bu canlılarda geçerli ise; yeryüzünde Allah’ın hâlifesi olan, tevhidin tahakkukunu ve şirkin izalesini kendisine amaç edinen Müslümanlar için evleviyyet ile olması gereken bir şeydir.

Günümüzdeki Müslümanlara bir nasihat olması açısından cemaatleşmenin mahiyetini nakıs bilgimizle incelemeyi uygun gördük.

Cemaat Nedir?

Lugatta: toplamak, birleşmek manasına gelir. Herhangi bir amaç uğruna toplanan topluluğa cemaat denir. Bu topluluğun iyi veya kötü, doğru veya yanlış olması lugat olarak cemaat diye isimlenmesine engel değildir.

Istılahta: Allah’ın hücceti Kur’an, Kur’an’ın beyanı Sünnet ve hidayetin ölçüsü sahabe fıkhı üzere toplanan hak topluluğa İslam ıstılahında cemaat denir. Kur’an, Sünnet ve sahabe fıkhı üzere olduğunu iddia edip hak olmayan topluluklar cemaat diye isimlendirilemez.

Istılahi olarak cemaate yapmış olduğumuz tanımın dayanağı şu naslardır:

“Allah’ın ipine toplu bir şekilde sarılınız.” (3/Âl-i İmran, 103)

Bazı müfessirler, ayette geçen ‘Allah’ın ipi’ bölümünü Kur’an diye tefsir etmiştir.

Yani: ‘Kur’an’ı esas edinerek cemaatleşin, cemaatleşmenizin ilk adımı Kur’an üzerinde olsun.’

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem veda hutbesinde şöyle buyuruyor:

“Size öyle bir şeyi bırakıyorum ki ona tutunduğunuz müddetçe sapıtmazsınız; Bu, Allah’ın kitabıdır.” ( Buhari, Müslim)

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

“Sizden kim benden sonra yaşarsa o, çok ihtilaf görecektir. Size sünnetimi ve raşid mehdi (doğru yolda) olan hâlifelerimin sünnetini tavsiye ediyorum. Bunlara azı dişleriniz ile sarılınız.” ( Ebu Davud, Tirmizi)

Dikkat edilirse Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Kur’an ve sahih sünnete herhangi bir sınırlandırma getirmemiş ve bunlara mutlak olarak teslim olmayı emretmiştir. Sahabeye gelince burada “Doğru yolda ve raşid olan” kaydını getirmiştir. Bu, sahabe anlayışının Kur’an ve Sünnet’e muhâlif olmaması şartıyla alınması gerektiğini ifade eder.

Cemaatleşmenin Önemi

Cemaatleşmenin önemi konusunda şu maddeleri zikredebiliriz:

1. Allah cemaatleşmeyi emretmiş ve tefrikayı nehyetmiştir.

Allah şöyle buyuruyor:

“Allah’ın ipine toplu bir şekilde sarılınız ve bölünmeyiniz.” (3/Âl-i İmran, 103)

Bu ayetin nüzul sebebi olarak şu olay kaydedilmiştir: Müslüman olmadan önce araları iyi olmayan iki kişi vardı. Bu kişiler, Müslüman olduktan sonra aralarındaki ihtilaf ortadan kalkmıştı. Daha sonra ikisi bir kuyu başında su çekerken Yahudilerin kışkırtmasıyla birbirleriyle tartışmaya başladılar. Tartışma öyle bir dereceye geldi ki neredeyse birbirlerine kılıç çekeceklerdi. Bunun üzerine Allah, bu ayeti indirdi.

Başka bir ayette Allah şöyle buyuruyor:

“Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.” (3/Âl-i İmran, 105)

Allah, emrettiği ve nehyettiği meselelerde kimi zaman bir sebep belirtmiş kimi zaman sebep belirtmeksizin teslimiyet istemiştir. Allah’ın cemaatleşmeyi emretmesindeki sebep ise güçlerinin gitmemesi ve Müslümanların, şeytan ve dostlarına karşı dik ve sağlam durmasını sağlamaktır. Allah şöyle buyuruyor:

“Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (8/Enfal, 46)

2. İslami mücadele, cemaatleşmek suretiyle verilir.

Allah subhanehu ve teâlâ Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hakkında şöyle buyuruyor:

“Andolsun, Allah’ın Rasûlünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman ve Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” (33/Ahzab, 21)

Peygamberin siretini inceleyenler Peygamberin mücadele ederken cemaatleştiğini görecektir. Peygamber ve bir grup sahabe, Erkam bin Ebi’l Erkam’ın radıyallahu anh evinde toplanmış ve orada İslami cemaatin temellerini kurmuştur. Dört Raşid Halife bu evden çıkmış ve bu evde bulunanların birçoğu cennet ile müjdelenmiştir.

3. Şeytan cemaatten uzaktır ve cennetin ferahlığı cemaatleşmeye bağlıdır:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

“Size cemaatleşmek gereklidir. Fırkalaşmaktan sakının. Şeytan bir kişi ile beraber, iki kişiden ise uzaktır. Kim cennetin ferahlığını istiyorsa cemaate yapışsın.” ( Ebu Davud)

Aynı zamanda Peygamber, birçok hadiste kişinin tek başına sefer yapmasını dahi yasaklamıştır. Çünkü şeytan tek başına olan insanı daha rahat kandırmaktadır. Zaten kişinin işlemiş olduğu günahların birçoğu tek başına işlemiş olduğu günahlardır. Bundan dolayı şeytan, insanları tuzağa düşürmek için bir kişinin ikincisidir. Peygamber şöyle buyuruyor:

“Bir köyde veya çölde üç kişi bulunur da cemaatleşip beraberce namaz kılmazlarsa şeytan onlara üstün gelmiştir. Bundan dolayı sen cemaatten ayrılma. Çünkü kurt sürüden ayrılan koyunu kapar.” ( Ebu Davud, Nesai)

Kişi cemaatleşir ve Müslümanlar ile beraber olursa kendisine arz olunan şüphe ve şehvetlere karşı dayanıklı olur. Böylece itikad ve ibadet meselelerinde İslam üzere sabit kalır.

Kişinin İslam üzere sabit kalması ve canını Müslüman olarak vermesi ahirette kurtuluş bakımından çok önemlidir. Bundan dolayı Allah, Müslümanlara Müslüman olarak can vermelerini ve bu konuda Allah’tan hakkıyla sakınılması gerektiğini emretmiştir. Allah şöyle buyuruyor:

“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa, öylece sakının ve siz ancak Müslümanlar olarak ölün.” (3/Âl-i İmran, 102)

Allah, bu ayetten sonra Müslüman olarak can vermenin cemaatleşmeye bağlı olduğunu vurgulamıştır. Allah şöyle buyuruyor:

“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin.” (3/Âl-i İmran, 103)

Ebu’l Aliye şöyle diyor: ‘Birbirinden ayrılanlar hakkında birçok hadis işittim. İşittiklerimden en hafifi: ‘Müslümanlar birbirinden ayrıldıkları sürece hak yoldan da uzaklaşmaya devam ederler’ hadisidir.’ ( Kitabu’z Zühd, İbni Mübarek)

4. Cemaatleşmek Allah’ın hoşuna gider:

Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyuruyor:

“Hiç şüphe yok ki Allah, kendi yolunda, duvarları birbirine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever.” (61/Saff, 4)

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

“Allah sizin için üç şeyi sever ve üç şeyden nefret eder. Allah’ın sevdiği şeyler; kendisine ibadet etmeniz ve şirk koşmamanız, Allah’ın ipine sarılmanız ve bölünmemeniz, başınızdaki emirlere nasihat etmeniz…” (Müslim)

Cemaatleşmenin önemi konusunda birçok şey söylenebilir. Fakat biz bu maddeler ile iktifa ediyoruz.

Bazı Notlar

1. Tefrika olacaktır

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

” ‘Ümmetim 73 fırkaya bölünecektir. Bunlardan bir fırka hariç hepsi ateştedir.’ Sahabe sordu: ‘Ya Rasûlullah! Bunlar kimdir? Peygamber dedi ki: ‘Benim ve ashabımın yolunda olanlardır.’ Başka bir rivayette: ‘Onlar cemaat olanlardır.’ ” (Ebu Davud, Tirmizi)

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ümmetin bölüneceğini haber vermiştir. Ümmetin bölünmesindeki sebep ise insanların, Peygamberin ve ashabının yolu üzerinde birleşmemesi ve buna binaen herkesin farklı bir anlayış içerisinde olmasıdır. Hadiste fırkalaşma anında hak topluluğun, Peygamber ve ashabının yolu üzerinde ilerleyenler ve bunun üzerinde cemaatleşenler olduğu belirtilmiştir.

Bu tür fırkalaşmalar, ümmetin henüz ilk dönemlerinde vuku bulmaya başlamıştır. İnsanlar Kur’an, Sünnet ve sahabe fıkhı üzere meselelere bakmadıkları için tefrika baş göstermiştir. Bu fırkalaşma safhasında bazı insanlar küfre, bazıları bidate ve bazıları da fıska düşmüştür.

Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor:

“Peygamber vefat etti. Ebu Bekir hâlife oldu. O zaman Peygambere iman eden Arap yarımadası; Mekke, Medine ve Bahreyn sahillerinden küçük bir topluluk hariç herkes küfre girdi. Kimisi yalancı Peygambere tabi oldu. Kimisi zekât vermeyeceğini söyledi. Kimisi de dinden dönenlerden cesaret alarak mürted oldular…” (Buhari, Müslim)

Günümüzdeki ihtilaflar da böyledir. İnsanlar; Kur’an, Sünnet ve sahabe fıkhı üzere toplanmadıklarından dolayı fırkalaşmışlardır. Bazıları küfre, bazıları bidate, bazıları da fıska düşmüşlerdir.

Günümüzde bazı insanlar: ‘Kur’an bize yeter’ diyerek Kur’an’a ittiba ettiklerini sanmış ve ellerinden düşürmedikleri Kur’an’a dahi muhalefet etmişlerdir. O Kur’an ki birçok ayetinde Rasûle ittibayı emreder.

Günümüzde bazı insanlar, Kur’an ve Sünnet’e inandıklarını söylemiş fakat sahabe fıkhını almamışlardır. Sebep? Çünkü Kur’an ve Sünnet’i bize ulaştıran sahabeden gelenler şüpheli olabilir(!).

Günümüzde bazı insanlar ise Kur’an, Sünnet ve sahabe fıkhı üzere olduklarını zannetmiş, kendi ayarı bozuk mihenk taşlarıyla ayar yapmaya kalkışmışlardır. Bu insanlar, daha tehlikelidir. Çünkü bunlar, diğer insanlar gibi şeriatın nasslarını inkâr etmiyor bilakis kabul ettiklerini söylüyorlar. Fakat bu insanların, hevalarına uyarak kitabın bir kısmına inanıp bir kısmına inanmadıkları ve Kur’an, Sünnet ve sahabe fıkhı adı altında kişilere tabi oldukları görülür.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

” ‘Siz, kendinizden önceki milletlere karış karış uyacak, onların yolunu takip edeceksiniz.’ Sahabe sordu: ‘Ya Rasûlullah! Yahudi ve Hristiyanlara mı?’ Peygamber dedi ki: ‘Başka kim olacak?’ ” (Buhari, Müslim)

Peygamber, Yahudi ve Hristiyanların yolunun bu ümmette sürdürüleceğini söylemiştir. Yahudi ve Hristiyanların en belirgin vasıflarından bir tanesi de fırkalaşmaktır. Allah şöyle buyuruyor:

“Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra, sırf aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler.” (3/Âl-i İmran, 19)

2. Cemaatleşmekten kasıt kuru kalabalık değildir.

Ömer radıyallahu anh şöyle diyor:

“İslam olmaz, cemaat olmayınca; cemaat olmaz, emir olmayınca; emir olmaz, itaat olmayınca.” ( Darimi, Camiu’l Beyan El-İlim. Zayıf olduğu söylenmiştir. Fakat mana olarak güzel bir sözdür.)

Allah’ın rızasını gaye edinen ve bunun için çaba sarf eden Müslümanların cemaatleşmesi elzemdir. Daha önce belirttiğimiz üzere Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu amaca binaen cemaatleşmiştir.

Bir cemaatin mutlaka bir emirinin olması gereklidir. Emiri olmayan cemaat, imamesi olmayan tespih gibidir. Dağılıp saçılması kolaydır. Nitekim Peygamber bunun önemini şu hadiste açıklamıştır.

Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:

“Üç kişi yolculuğa çıktığında içlerinden birini emir tayin etsinler.” (Ebu Davud)

Sefere çıkma meselesinde dahi İslam’ın emir tayinini emretmesi, bu meselenin önemli olduğunu göstermektedir. Çünkü basit bir seferde dahi, emir olmadığında her kafadan bir ses çıkacaktır. Bundan dolayı denmiştir ki: ‘Başı olmayanın başı kargaşadan kurtulmaz.’

Müslümanların cemaatleşmesi ve kendilerine bir emir tayin etmesi yeterli değildir. Aynı zamanda tayin etmiş oldukları emirlerine şirki ve masiyeti emretmediği müddetçe itaat etmeleri gereklidir. Allah, Kur’an ve Sünnet sınırları içerisinde kalmak şartıyla emirlere itaati emretmiştir:

“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygambere itaat edin ve sizden olan ulu’l emre de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Rasûlü’ne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir.” (4/Nisa, 59)

Birinci olarak; Allah ayette Allah ve Rasûlü’ne itaati her defasında ‘itaat edin’ lafzıyla mutlak olarak emretmiştir. Emirlere gelince; Allah: ‘ve sizden olan emir sahiplerine’ diyerek bunu Allah ve Rasûlü’ne atfetmiştir, bağlantı kurmuştur. Yani bu: ‘Allah ve Rasûlü’ne bağlı kalmak şartı ile emirlere itaat ediniz’ manasına gelir.

İkinci olarak; Herhangi bir ihtilaf olduğunda Allah ve Rasûlü’nün hükümlerine gidilmesi gerektiği emredilmiş ve bu kısımda emirler zikredilmemiştir. Bu, Allah ve Rasûlü’nün hükümlerine bağlı kalmak şartıyla emirlere başvurulabileceğini ve itaat edilebileceğini göstermektedir.

Son olarak sözlerimizi şu hadis ile sonlandırmayı istiyoruz:

Ubade bin Samit radıyallahu anh şöyle dedi:

“Bizler, Allah Rasûlü’ne şu şartlar üzerine biat ettik; Allah ve Rasûlü’nün emirlerini dinleyip onlara hem neşeli hem kederli zamanımızda hem zor hem de kolay zamanımızda itaat etmek, emirlerimiz kendi arzularını nefislerimiz üzerine tercih etseler de onlara itaat etmek. Daha sonra Allah Rasûlü şöyle dedi:

‘Ancak emirin açık bir küfrünü görmeniz ve onun küfrü hakkında yanınızda Allah’ın kitabından apaçık bir delilin olması bunun dışındadır.” (Buhari, Müslim)

Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun… 

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver