Zor Günlerin Adamı Sadık İnsan; Usame Ordusunu Göndermesi

 

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem vefat etmeden kısa bir süre önce Müslümanlara Rumlarla savaşmak için hazırlanmalarını emretti. Bu orduya komutanlık etme görevini Usame bin Zeyd’e verdi. Usame radıyallahu anh yirmili yaşlarda bir gençti. Tabi bu durum kalbinde hastalık bulunanlara ağır geldi. Usame’nin emirliği hakkında konuşmaya ve bunu eleştirmeye başladılar. Usame hakkında konuşulduğunu duyan Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem çıkıp şöyle bir konuşma yaptı;

“Benim, Usame’yi kumandan tayin etmeme itiraz ediyor gibisiniz! Daha önce Usame’nin babasını kumandan tayin ettiğim zaman da aynı şeyi yapmıştınız! Vallahi, nasıl babası kumandanlığa lâyık olduğunu göstermişse, Usame de babasından sonra kumandanlığa lâyık bir kimsedir! Babası nasıl en sevdiğim biri idiyse, Usame de en sevdiğim kimseler arasından biridir! O da, babası da her türlü hayrı işleyebilecek yaratılışa sahip kimselerdir. Onlardan hayırlı işler bekleyiniz. Muhakkak ki Usame, sizin hayırlı olanlarınızdandır ve bu işe ehliyetli birisidir!” ( Müslim)

Ordu tam hareket etmek üzereyken Peygamber’in sallallahu aleyhi ve sellem vefat ettiği haberi kendilerine ulaştı. Bunun üzerine Cüruf karargâhında bulunan Müslümanlar Medine’ye döndüler.

Ebubekir radıyallahu anh halife olduktan sonra İslam topraklarında bazı problemler çıktı. Birçok insan dinden döndü. Ebu Hureyre radıyallahu anh bu durumu şöyle anlatıyor:

“Peygamber vefat edince Ebubekir halife olup Araplar’dan kâfir olan kâfir olunca… Tüm Arap yarımadası, Mekke, Medine ve Bahreyn sahillerinden küçük bir grup hariç, dinden döndüler. Kimi yalancı peygambere tabi oldu, kimisi zekât vermeyeceğini söyledi, kimi de dinden dönenlerden cesaret alarak İslam dinini terk etti. Peygamber yaşarken iman edenlerin yüzde doksanı dinden döndüler…” ( Buhari, Müslim)

Bu irtidat olaylarının gerçekleştiği sırada Ebubekir radıyallahu anh Usame ordusuna hazırlanmalarını ve Peygamber’in sallallahu aleyhi ve sellem emrettiği yere doğru harekete geçmelerini emretti. Bazı sahabeler bunun doğru olmadığını Ebubekir’e radıyallahu anh bu orduyu geri çekmesini teklif ettiler. Şöyle dediler:

‘Bu ordu Müslümanların gücüdür. Araplar gördüğün gibi sana karşı ayaklandı. Dolayısıyla Müslümanlara ait önemli bir gücü kendinden ayırma.’  

Ebubekir radıyallahu anh onlara Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem emrettiği hiçbir şeyden vazgeçmeyeceğini, hatta sonuçta Medine’nin istilasına sebep olsa bile onun emirlerini yerine getireceğini bildirdi ve şöyle dedi:

‘Nefsim elinde olan Allah’a yemin olsun ki yırtıcıların beni kapacağını bilsem bile Rasûlullah’ın  yola çıkardığı orduyu geri çekmem. Tek kalsam da onu yerine getiririm.’

Ebubekir’in bu konuda kararlı olduğunu gören Ensar’dan bazıları Usame’den daha yaşlı (ve daha tecrübeli) birinin orduya kumanda etmesini istediler ve Ömer’i konuşması için Ebubekir’e gönderdiler. Ömer radıyallahu anh:

‘Ensar, Usame’den daha yaşlı birini orduya kumanda etmeni istiyor.’ dedi. Ebubekir radıyallahu anh ona şöyle dedi: ‘Anan seni kaybetsin ey Hattaboğlu! Rasûlullah’ın göreve getirdiği birini azletmemi mi benden istiyorsun?’ Ömer radıyallahu anh insanların yanına gelince ona:

‘Ne yaptın?’ dediler. Ömer radıyallahu anh :

‘Ananız sizi kaybetsin, gidin başımdan.’ dedi.

Daha sonra Ebubekir radıyallahu anh ordugâha gitti. Birlikler yerini aldıktan sonra onları yola çıkardı. Usame radıyallahu anh binek üzerinde olduğu hâlde o (Ebubekir) yürüyordu. Usame radıyallahu anh ona:

‘Ey Rasûlullah’ın halifesi, ya sen hayvana bin ya da ben ineyim.’ dedi. Ancak Ebubekir radıyallahu anh:

‘Vallahi ne sen ineceksin ne de ben bineceğim. Allah yolunda ayaklarımın tozlanması benim aleyhime olan bir şey değildir.’ dedi. Daha sonra Ebubekir radıyallahu anh Usame’ye :

‘Eğer dilersen bana yardımcı olmak üzere Ömer’e izin ver.’ dedi. O da ona izin verdi. Daha sonra Ebubekir radıyallahu anh orduya yöneldi ve şöyle bir konuşma yaptı:

‘Ey insanlar durun size on tavsiyede bulunayım. Onları benden alın ezberleyin. Hıyanet etmeyin, haddi aşmayın, öldürdüklerinizin organlarını kesmeyin.  Meyve ağaçlarını kesmeyin.  Yemek maksadı dışında koyun, inek ya da deve kesmeyin. Kendilerini mabetlere kapatmış ibadet eden kişilerle karşılaşacaksınız, onlar o işe devam ettikleri müddetçe onlara dokunmayın. Gittiğiniz yerlerdeki insanlar sizlere kaplar içerisinde yiyecekler sunacaklar, ondan bir şey yediğinizde Allah’ın adını anarak yiyin. Başlarının tepesini tıraş eden kenarlarını bırakan bir toplulukla karşılaşacaksınız, onlara kılıçlarınızla saldırın. Allah’ın ismiyle yola çıkın.’

Ebubekir radıyallahu anh Usame’ye de Peygamber’in emrini yerine getirmesini tavsiye etti. Şöyle dedi:

‘Allah’ın Nebisi’nin sallallahu aleyhi ve sellem sana emrettiklerini yap. Kuzaa’dan başla sonra Abil’e git. Rasûlullah’ın emrettiği hiçbir hususta taksirde bulunma. Geridekiler sebebiyle aceleci davranma.’

Usame ordusu çıktı gitti. Nebi’nin sallallahu aleyhi ve sellem emrettiği üzere atları Kuzaa kabilesi topraklarında yaydı ve baskınlar düzenlendi. Sağ salim bir şekilde ganimetler elde etti ve kırk gün içinde Medine’ye geri döndü.

Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem vefat haberi ile Usame’nin Bizans topraklarına baskın düzenlediği haberi Herakliyus’a  aynı anda ulaştı. Bunun üzerine Rumlar:

‘Bunlar nasıl adamlar böyle? Liderleri ölmüş, çok geçmeden kalkmış arazilerimize saldırıyorlar.” dediler. Araplar da:

“Eğer onların gücü olmasaydı bu orduyu sefere çıkarmazlardı.” dediler ve yapmaya niyetlendikleri birçok şeyi yapmaktan imtina ettiler. (Ali Muhammed Sallabi, Ebubekir’in Hayatı)

Dersler

Ebubekir’in radıyallahu anh Usame ordusunu göndermesinde alınabilecek birçok ders ve ibret vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:

Burada ilk dikkatimizi çeken şey Ebubekir’in radıyallahu anh Peygamber’in sallallahu aleyhi ve sellem emrine ittiba konusunda gösterdiği hassasiyettir. Müslümanlara karşı ayaklananların sayısı çoktu, ayrıca birçok sahabi bu ordunun gönderilmemesi yönünde öneride bulundu. Fakat o tüm bunlara rağmen orduyu gönderdi. Sebep olarak ise şunu söyledi: ‘Ben Rasûlullah’ın yola koyduğu bir orduyu geri çevirmem…’

Evet, olması gereken de buydu. Allah Rasûlü bir şeyi emrettiğinde Müslümana düşen onu yerine getirmektir. Şartların değişmesini bahane ederek değişikliğe gitmemesidir. Ayet-i kerime’de Allah subhanehu ve teala şöyle buyurmaktadır:

“Allah ve Rasûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mümin erkek ve hiçbir mümin kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Rasûlü’ne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.” (33/Ahzab, 36)

Ebubekir radıyallahu anh birçok sahabeyi karşına almak pahasına Peygamber’in emrini yerine getirince Allah subhanehu ve teala yardımını gönderdi. Bu ordu, hem düşmanların kalbine korku saldı hem de birçok ganimetle döndü. Buradan hareketle şöyle diyebiliriz:

Zafer elde etmek isteyen Müslümanların Allah ve Rasûlü’nün emirlerine dört elle sarılmaları gerekir. Bu hakkıyla yapılırsa Allah subhanehu ve teala yardım kapılarını açacak ve hiç beklenmedik şekilde Müslümanlara yardım edecektir.

Bedir ve Uhud savaşları bu anlattığımızı ortaya koyan en güzel örneklerdendir. Bedir’de Müslümanlar Peygamber’e sallallahu aleyhi ve sellem hakkıyla itaat ettikleri için sayıları çok az olmasına rağmen müşriklere karşı Allah’ın subhanehu ve teala yardımıyla zafer elde ettiler . Uhud’da Müslümanlar Bedir’e nazaran daha güçlü ve sayıları daha fazlaydı. Fakat Peygamber’e itaatte problem yaşadıkları için Allah subhanehu ve teala yardımını onlardan çekip aldı ve Müslümanlar birçok sıkıntı yaşadılar.

O zaman sayıyla veya başka şeylerle uğraşmayacak, Allah ve Rasûlü’nün emirlerini yerine getirmek için çaba sarf edeceğiz.

Bu anlattığımız sadece savaş konusunda değil her konuda geçerlidir. Bir Müslüman nefsine ağır gelmesine rağmen Peygamber’e itaat ederse Allah subhanehu ve teala onun işini kolaylaştırır ve ona birçok hayır ihsan eder.

“Fatıma binti Kays’ı eşi boşamıştı. Ona Muaviye, Ebu Cehm ve Usame bin Zeyd talip oldular. Bu durumu Allah Rasûlü’ne iletti. Ona şu tavsiyede bulundu: “Muaviye malı olmayan biridir. Ebu Cehm’in sopası elinden düşmez. Usame bin Zeyd’i kabul et.” Fatıma binti Kays: ‘Usame’yi istemiyordum. Allah Rasûlü tavsiye edince Allah’a ve Rasûlü’ne itaat olarak kabul ettim. Daha sonra insanların gıpta ettiği bir evliliğim oldu. Allah bana Ebu Zeyd’i ( Usame bin Zeyd’in künyesi) ikram etti, beni onunla şereflendirdi.’ ” ( Müslim)

Hangi konumda olursa olsun hidayet, dünya ve ahiret hayatının saadeti ona sallallahu aleyhi ve sellem itaattedir. O Sirac-ı Münir’dir.( 33/Ahzab, 46) Aydınlık/nur onun yanındadır. Ona itaat edenler ilk cahiliyenin karanlığından kurtulup, onun aydınlığıyla aydınlandıkları gibi; yaşadığımız cahiliyenin karalığından kurtulmanın yolu da, ona itaat etmededir.

“De ki: Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez.” (3/Âl-i İmran, 32)

“Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin ki rahmete kavuşturulasınız.” (3/Al-i İmran, 132)

“Bunlar, Allah’ın (koyduğu) sınırlardır. Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse Allah onu, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır; orada devamlı kalıcıdırlar; işte büyük kurtuluş budur.” (4/Nisa, 13)

“Ey iman edenler! Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin, işittiğiniz halde O’ndan yüz çevirmeyin.” (8/Enfal, 20)

“Her kim Allah’a ve Rasûlü’ne itaat eder, Allah’a saygı duyar ve O’ndan sakınırsa, işte asıl bunlar mutluluğa erenlerdir.” (24/Nur, 52)

“De ki: ‘Allah’a itaat edin; Peygamber’e de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, Peygamber’in sorumluluğu kendisine yüklenen (tebliğ görevini yapmak), sizin sorumluluğunuz da size yüklenen (görevleri yerine getirmeniz)dir. Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz. Peygamber’e düşen, sadece açık-seçik duyurmaktır.’ ” (24/Nur, 54) ( Ebu Hanzala Tüm Rasûllerin Ortak Müjdesi, ‘Muhammed  Allah’ın Rasûlü’dür’ yazısından. Bknz: Tevhid Dergisi 31. Sayı)

Ebubekir radıyallahu anh konu ile ilgili son sözünü söyledikten sonra Müslümanlar Ebubekir’e radıyallahu anh itaat ettiler. Buradan da şunu anlayabiliriz: Bize göre bir şey bazı sebeplerden dolayı doğru olabilir. Fakat emir sahipleri bizim doğrudur dediğimiz bir şeyi bazen nassa aykırı olduğu için bazen de maslahata aykırı olduğu için kabul etmeyebilir. Bu durumda bize düşen haram olmadığı müddetçe itaat etmektir. Sahabeler bir öneride bulundular fakat bu önerileri kabul edilmedi. Önerileri kabul edilmedi diye isyan etmediler.

Ebubekir’in radıyallahu anh Usame’ye gösterdiği tavırlar da dikkate şayan. Usame’nin yaşına bakmadan ona saygı gösteriyor. Usame’nin binekte olup Ebubekir’in yaya olması, Ömer için Usame’den izin alması bu saygının göstergeleridir. Genelde insanlar yaşça büyük olan, ilim ehli olan, tecrübesi çok olan kişilere karşı saygıda kusur etmezler. Fakat bu özelliklere sahip olmayanlara karşı ciddi sıkıntı yaşarlar. Ebubekir radıyallahu anh bu tavırları ile, saygı göstermek için, izin almak için emirin yaşının çok da önemli olmadığını bizlere öğretiyor. Böyle bir ayrıma gitmemek için kişinin yaptıklarını Allah için yapması gerekir. Aksi taktirde emirler arasında ayrım yapar.

Not: Daha önceki yazılarımızda bu konuya tafsilatlı değinmiştik, tekrardan değinmiyoruz.

Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd etmektir.

 

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver