Korunaklı İki Kale

Çocuk eğitimi bizim AÇIK yaramız. Hiç kapanmıyor üstelik, sürekli KANIYOR. Tedavisine dair birçok şey okuyoruz, dinliyoruz, soruyoruz. Ancak uygulama faslına gelince ERTELİYORUZ. Ya da kısa süre uyguluyor, sonra sonuç alamadık bahanesiyle TERK EDİYORUZ.

Oysa bildiklerimizi uygulamamak neslimize İHANETTİR… Bunun bedelini ebeveyn olarak biz ödeyeceğiz ama bu arada bizimle beraber bir TOPLUMU da zayi edeceğiz. Bu VEBALİ göze alıyor olmak büyük bir cesaret!

Yavrusunu her türlü kötülükten korumaya çalışan anne babaların korkulu rüyası, KORUNAKSIZ ÇOCUKLAR. Dışarıda ne kadar kötü söz, uygunsuz hareket ve şiddet varsa maalesef bu korunaksız, kendine sınırlar çizilmeyen, yeterince ilgi, sevgi ve şefkat görmeyen, ihtiyaçları vaktinde ve zamanında giderilmeyen, arkadaş çevresi kontrol edilmeyen çocuklar tarafından diğer çocuklara öğretiliyor. Her gün yenilikle geliyor çocuk okuldan. Bir gün küfür, bir başka gün küfürlü el hareketi… Bir diğer gün uygunsuz içeriklerin paylaşılması… Ardı arkası kesilmiyor. Aileler MUZDARİP.

Bu olumsuz davranışları sergileyen yavrularımız, namazda omuz omuza saf tuttuğumuz KARDEŞLERİMİZİN ÇOCUKLARI. İşte bu, sorunu daha da derinleştiriyor. İçinde yaşadığımız toplumdan BERİYİZ. Şirk ya da küfürleri bize bulaşmasın diye uzağız onlardan. Kendi çocuklarımızın ahlakını korumak için MÜSLİMLERDEN de mi uzaklaşalım? Hayır, elbette bunu istemeyiz. Fakat neslimizi fesada veren ne varsa tepkimizi göstermeli ve ISLAH etmeliyiz. Islah olmuyorlarsa işte o zaman araya MESAFE koymaktan çekinmemeliyiz. Çocuklarımızı küfür ve şirkten sakındırdığımız gibi kötü ahlaktan da sakındırmak, onları korumak bizim görevimiz.

Bu korumaya dair ilk adımımız, hepimizin bildiği ama çoğunlukla ihmal ettiği, önemli ve bir o kadar da hayati bir adım.

Korumak ve korunmak için atacağımız ilk adım, ALLAH’A SIĞINMAK. Evet, yanlış okumadınız, Allah’a sığınarak korunacağız. “Bu muydu ilk adım?” dediğinizi duyar gibiyim. Hafife almayın bu adımı, bakın içeriğine.

Tüm kötülüklerin anası ŞEYTAN, öyle değil mi? Ve onun vazifesi özellikle nesli ifsad etmek, bu uğurda yayaları ve süvarileriyle önden, arkadan, sağdan, soldan yanaşarak sesiyle kışkırtmak, SAPTIRMAK değil mi? Ona karşı tek korunma yöntemi de Allah’a sığınmaktır. Zira şeytan bizi görüp plan kurarken, biz onu görmeyiz ve planlarından habersiziz. Tüm ACZİYETİMİZLE, “Rabbim, kovulmuş ve taşlanmış şeytandan sana sığınıyorum.” dediğimiz ânda büyük bir LİMANA sığınmış, korunaklı KALELERLE çevrilmiş olacağız. Hangi zırhlı, girdiğimiz kaleyi yıkabilir? Hangi güç, bizi o kaleden çıkarabilir? Mümkün mü sizce?

Çokça tekrar ediyoruz aslında biz “istiazeyi”. Namazda, surelere başlamadan söylüyoruz. Oysa gün içinde bir DUA gibi, sırf yavrularımızı hatta kendimizi dahi sağlama almak için VİRD gibi telaffuz etmeliyiz bu cümleyi: EÛZU BİLLAHİ MİNE’Ş ŞEYTANİ’R RACÎM…

Bir yol daha var ki onu da kutlu Nebi’nin (sav) dilinden öğreniyoruz. Kötü sözlerle ve davranışlarla evinize mi girdi şeytan ve avanesi? BAKARA SURESİ’ni okuyun ya da dinleyin, gerekirse ses aygıtı aracılığıyla kısık bir tonda gece gündüz bu ses size eşlik etsin. Çünkü Canım Peygamberim, “Bakara Suresi’nin okunduğu yere şeytan girmez.”[1] buyurarak, derdi evlatları olan ebeveynlere harika bir yol gösteriyor.

Denedik, olmadı mı?

“Bir gün karnı ağrıyan biri Resûl’ün (sav) yanına geliyor. Ağrısı için Nebi (sav) bal şerbetini öneriyor. Ağrım geçmedi deyince, ‘Kardeşinizin karnı yalan söylüyor.’ buyuruyor.”[2]

Denemenize rağmen olmuyorsa, bu sözün ve surenin gerçekten tesir edeceğine dair yakini eksik bırakıyor olabilirsiniz. İnanın ve yeniden deneyin… Göreceksiniz…

 


[1]. Müslim, 780

[2]. Buhari, 5684; Müslim, 2217

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver