Kişiye Özel Sebeplerin Hadis Rivayetine Etkisi

KİŞİYE ÖZEL SEBEPLERİN HADİS RİVAYETİNE ETKİSİ

Enes DOĞAN

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla,

Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.

Bir önceki sayımızda sahabenin birbirinden farklı meşguliyetlere sahip olduğunu ve bunun hadis rivayetini etkilediğini anlattık. Bu yazımızda kişiye özel sebeplerin hadis rivayetine etkisini işlemeye devam edeceğiz ve diğer sebepler üzerinde duracağız, inşallah.

b. Rivayette Hassasiyet ve Tedbir

Allah Resûlü (sav) kendi adına yalan konuşulmasını yasaklamıştır. Allah Resûlü’nün (sav) söylemediği bir şeyi söylemiş gibi ona nispet etmek, normal bir insana yalan nispet etmekten çok farklıdır. Her ikisi de cürüm olmakla beraber, Allah Resûlü’ne (sav) yapılan yalan nispet din alanında asılsızca konuşmaktır.

Muğîre’den (ra) rivayet edildiğine göre Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur:

“Benim adıma yalan söylemek, başkası adına yalan söylemek gibi değildir. Benim adıma kasıtlı olarak yalan söyleyen kişi ateşteki yerine hazırlansın.”[1]

Bunu çok iyi bilen sahabe rivayette bulunurken daha hassas davranmıştır. Kimisi rivayette bulunmaya çok yanaşmamış, kimisi terler içinde hadis rivayet etmiş, kimisi hadis rivayet ederken, “Ya böyle dedi ya da buna benzer bir şey söyledi.” diyerek kesin bir üslup kullanmaktan kaçınmıştır. Yani, hadis rivayet etmek sahabe nezdinde ağır bir sorumluluktu. Bu sorumluluğu hakkıyla yerine getiremeyeceğini düşünen bazı sahabiler hadis rivayetine çok ihtiyaç olmadıkça yanaşmamışlardır.

Yani, sahabilerden bazılarının az rivayette bulunması, Sünneti değersiz görmelerinden kaynaklanmaz. Yine rivayetten geri durmaları, Nebi’ye (sav) kesin bir yalan isnad edecek kişiler olmalarından da değildir. Onlar, “Acaba doğru duymuş olabilir miyim, acaba doğru anlamış olabilir miyim, acaba Allah Resûlü (sav) bu kelimelerle mi söylediklerini ifade etti? Benden daha iyi hatırlayanlar vardır belki.” diye düşünmüş/endişelenmiş ve alanında uzman sahabilerin gerisinde durmayı tercih etmişlerdir. İhtiyaç olduğunda ve kendilerinden başka rivayet işini üstlenecek olmadığında ise terler içinde bildiklerini aktarmışlardır. Hâliyle bu sahabilerden rivayet, diğer sahabilere oranla daha az olmuştur.

Raşid Hilafet Devri’nde hadis rivayetine dair alınan bazı kararların da bunda etkisi olmuştur. Alınan kararlarla hadis rivayetinde titizlik artmıştır. Bu kararlar kuşkusuz Allah Resûlü’nün (sav) Sünnetini koruma altına almak ve raviden kaynaklı olası hatalardan korumak içindi. Böyle olunca rivayette hata yapabileceğini düşünen sahabiler, rivayeti daha ehil sahabilere bırakmışlardır. Bu açıdan düşündüğümüzde bazı sahabilerden rivayet, diğer sahabilere oranla daha az olmuştur.

Örneğin, Ömer (ra) hadise bir şey katmak veya ondan bir şey eksiltmekten korktuğu için rivayette bulunmaktan çekinmiş, bir defasında kendisine sorulduğunda daha iyi bilen birine yönlendirmiştir.[2] Ebû Bekir (ra) ise aynı endişelerle Allah Resûlü’nün (sav) hadislerini yazdığı bir kitapçığı vefatına yakın yakmıştır.[3] Yine Sa’d ibni Ebî Vakkâs,[4] İmrân ibni Husayn,[5] Zeyd ibni Erkam,[6] Suheyb Er-Rûmî,[7] ve Zubeyr ibni Avvâm[8] da (r.anhum) bu endişelerle hadis rivayetinden geri duran sahabilerdendir.

c. Mülazemet Yoğunluğu

“Çeşitli sebeplerle Peygamber’e (sav) olan yakınlıkları sebebiyle muksirunun gece gündüz, devamlı surette onunla birlikte olma imkanına sahip olan kimseler oldukları görülmektedir. Ebu Hureyre (ra), Suffe ashabındandır. Aişe (r.anha), Peygamberimizin hanımı, Abdullah ibni Abbas (ra) yeğeni ve Abdullah ibni Ömer (ra) de onun kayınbiraderi olmaları hasebiyle Peygamber’in (sav) evine rahatça gidip gelme imkanına sahiptiler. Enes ibni Malik (ra) ve Cabir ibni Abdullah (ra) da aynı şekilde Resulullah’ın (sav) hizmetinde her zaman onunla beraber olan kimselerdir. Dolayısıyla bu sahabilerin Peygamber’in söz ve hallerine diğer sahabilerden daha çok vakıf oldukları söylenebilir.”[9]

“Sahabeden bazıları hayatları boyunca Peygamber’in (sav) meclisine fazlaca devam etme imkânı bulamamışlar, hatta bazıları onunla ancak birkaç kez görüşebilmiştir. Bu sınırlı katılım ve görüşmelerde dinledikleri hadislerin miktarı diğerlerine göre çok az olmuş; böylelikle onlardan gelen hadis sayısı da oldukça düşük olmuştur.”[10]

Talha ibni Ubeydullah’ın (ra) Ebû Hureyre (ra) hakkında söyledikleri bunu net bir şekilde göstermektedir. Ebu’l Yusr ibni Amir şöyle anlatır:

“Ben, Talha ibni Ubeydullah’ın yanında idim. O esnada adamın biri gelip ona şöyle dedi: ‘Ey Ebû Muhammed! Vallahi bilemiyoruz. Şu Yemenli (Ebû Hureyre), Resûlullah’ı sizden daha mı iyi biliyor, yoksa duymadığı şeyleri mi Resûlullah’a isnad ediyor veya Resûlullah’ın söylemediklerini mi söylüyor?’ Talha, o adama şöyle cevap verdi: ‘Vallahi bizim duymadıklarımızı onun Resûlullah’tan duyduğunu, bizim bilmediklerimizi onun bildiğini bilmekteyiz. Çünkü biz zengin bir kavimdik. Bizim evlerimiz ve ayalimiz vardı. Gündüzün iki ucunda, yani sabah ve akşam Resûlullah’a gelir, sonra evlerimize dönerdik. Ama Ebû Hureyre yoksul bir kimseydi. Mal ve ailesi yoktu, o hep Resûlullah’ın yanında bulunuyordu. Resûlullah’la beraber dolaşırdı. Böyle olunca bizim bilmediğimizi Ebû Hureyre’nin bildiği, bizim duymadığımızı Ebu Hureyre’nin duyduğu hususunda şüphemiz kalmamaktadır.’ ”[11]

d. Fitne Olaylarının Etkisi

Osmân’ın (ra) vefatıyla birlikte sahabe arasında bazı fitneler yaşandı. Bazı sahabiler tarafsız kaldılar. Bazıları ikiye bölünerek ihtilaf ettiler. Fitnelerle birlikte bazı bidat taifeleri ve zındıklar da zuhur etmeye başladı. Buna binaen;

Bazı zındıklar -Rafizîler gibi- Ehl-i Beyt taraftarlığı yapmışlar ve bununla kalmayıp onlar adına hadis uydurmaya da başlamışlardır. Bu çok artınca muhaddisler, Ehl-i Beyt’e dayandırılan rivayetlere temkinli ve mesafeli davranmak mecburiyetinde kalmışlardır. Hâliyle Ehl-i Beyt’ten rivayet az olmuştur.

Siyasi olaylara karışan sahabilerden rivayet, sadece rivayet etmek demek olmuyordu. O dönemin siyasi havasıyla beraber düşündüğümüzde bu sahabilerden rivayet, dikkatlerin raviye çevrilmesine de neden oluyordu. Hâliyle raviler mevcut siyasi gerginlikte zarar görmeyecekleri isnad tercihleri yapmışlardır. Böyle olunca da siyasi olaylara karışmış önemli isimlerden rivayet beklenenden az olmuştur.

Örneğin Allah Resûl’üne (sav) olan yakınlığına, sahabenin âlimlerinden olmasına, halife oluncaya kadar ilmî faaliyetlerde bulunmasına rağmen Alî’den (ra) beş yüz rivayetin gelmiş olmasının sebeplerinden biri bu durumla açıklanabilir.

Yine, sahabenin âlimlerinden olan Abdullah ibni Zubeyr’den (ra) otuz üç hadis aktarılmıştır. Peygamber’den, babasından, annesinden, dedesi Ebû Bekir ile teyzesi Âişe’den, Ömer ve Osmân (r.anhum) gibi büyük sahabilerden rivayette bulunmuştur. Rivayet sayısının az olmasına, kumandanlık ve Mekke’de on sene süren halifelik işlerinin yanında siyasi havanın da etkisi olabilir. Çünkü çok daha az süren hilafetine ve iç karışıklıklarla meşguliyetine rağmen Ebû Bekir’den (ra) bile yüz kırk iki hadis rivayet edilmiştir. Babası Zubeyr ibni Avvam’dan (ra) bile daha fazla rivayet gelmiştir (otuz sekiz rivayet), Allah (cc) en doğrusunu bilir.

Konumuzu iki İslam âliminden nakillerle sonlandıralım:

İbni Sa’d (rh) şöyle der:

“Muhammed b. Ömer el-Eslemî diyor ki: Peygamber’in ileri gelen Sahâbîlerinden aktarılan hadîs sayısı fazla değildir. Çünkü onlar bilgilerine gereksinim duyulmadan önce ölmüşlerdir. Ömer ile Ali’den daha çok hadîs rivâyet edilmesine gelince, onlar halife oldular, kendilerine sorular yöneltildi, halk arasında hüküm verdiler. Gerçekte, Peygamber’in (sav) bütün Ashâb’ı kendilerine uyulacak önder durumundaydılar. Onların yaptıkları işler ve sorulan sorulara verdikleri yanıtlar muhafaza edilmiştir. Onlar hadîsleri duymuşlar ve duyduklarını başkalarına bildirmişlerdir.

Peygamber’in ileri gelen Sahâbîlerinden aktarılan hadîsler, diğer Sahâbîlere göre daha azdır. Mesela, Ebu Bekir, Osman, Talha, Zübeyr, Sa’d b. Ebi Vakkas, Abdurrahman b. Avf, Ebu Ubeyde b. el-Cerrâh, Saîd b. Zeyd b. Amr b. Nufeyl, Ubey b. Ka’b, Sa’d b. Ubade, Ubade b. es-Samit, Üseyd b. Hudayr, Muaz b. Cebel ve benzerleri bu durumdadır. Bunlardan gelen hadîsler, genç Sahâbîlerden gelen hadîsler kadar çok değildir.

Câbir b. Abdillah, Ebu Saîd el-Hudrî, Ebu Hüreyre, Abdullah b. Ömer b. el-Hattâb, Abdullah b. Amr b. el-Âs, İbn Abbâs, Râfi’ b. Hadîc, Enes, Bera b. Âzib ve benzeri genç Sahâbîler onlardan daha çok hadîs aktarmışlardır. Çünkü onlar insanlar arasında uzun süre yaşamışlar, insanlar kendilerine hadîs sormuşlardır. Oysa birçok Sahâbî, Peygamber’in (sav) vefatından önce ve sonra ilminden istifade edilemeden ölüp gitmiş ve ilminden geriye hiçbir şey kalmamıştır. Zaten Ashâb çok olduğu için bunlara pek de ihtiyaç duyulmamıştır.

Bazı Sahâbîler de vardır ki, Peygamber’den hiçbir hadîs aktarmamışlardır. Oysa belki aktaranlardan daha fazla Peygamber’in sohbetinde bulunmuş, onun toplantılarına katılmış ve onu dinlemişlerdi. Fakat onların hiç hadîs aktarmamalarının nedeni bize göre şunlar olabilir: Hadîs aktarımından çekinmeleri; Ashâb’ın çokluğu nedeniyle kendilerine gereksinim kalmaması; ibadetle meşgul olmaları ve Allah yolunda savaşlara katılarak şehid düşmeleri ve neticede Peygamber’den hiçbir rivâyetinin elde edilememesi.”[12]

İbni Hacer (rh) şöyle der:

“Zübeyr çok hadis rivayet ederek farkında olmaksızın hataya düşmekten korkmuştur. Zübeyr ve diğer bazı sahabîler çok hadis rivayet etmekten geri durmuşlardır. Çok hadis rivayet eden sahabîlere gelince, bu durum onların hadis ezberleme konusunda kendilerine güvendiklerine yahut uzun süre yaşamaları sebebiyle bilgilerine ihtiyaç duyulduğuna, kendilerine soru sorulduğunda bunu saklamalarının mümkün olmamasına yorulur.”[13]

“Enes de yukarıda geçtiği gibi Zübeyr’in korktuğundan korkmuştur. Onların az hadis rivayet etmesi, hataya düşmekten kaçınmak içindir. Bununla birlikte Enes çok hadis rivayet eden sahabîlerdendir. Çünkü daha önce de belirttiğimiz üzere o uzun süre yaşamış, onun bilgisine ihtiyaç duyulmuş, o da bildiklerini saklamamıştır. Enes’in bu sözü ile rivayetler ettiği hadislerin sayısı dikkate alındığında şu da söylenebilir: Şayet bildiği hadislerin tümünü rivayet etseydi, mevcut rivayetlerinin birkaç katı olurdu.”[14]

“Ebu Hureyre’nin rivayet ettiği hadislerin sayısı, Abdullah İbn Amr’ın rivayet ettiği hadislerin sayısından kat kat fazla olduğu halde Ebû Hureyre, Abdullah’ın kendisinden daha fazla hadis rivayet ettiğini söylemiştir. Bunun birkaç sebebi vardır:

a. Abdullah, rivayetten çok ibadetle meşgul olduğundan kendisinden az hadis rivayet edilmiştir.

b. Fetihlerden sonra Abdullah’ın çoğunlukla kaldığı şehirler Mısır ve Tâif idi. Oysa ilim talep edenler Medine’nin aksine Mısır ve Taife çokça yolculuk yapmıyorlardı. Ebu Hureyre ise ölünceye kadar Medine’de fetva verme ve hadis rivayet etme ile uğraşmıştır. Bu, Ebu Hureyre’den hadis rivayet edenlerin çokluğundan da anlaşılmaktadır. Buhari, tabiînden sekizyüz kişinin ondan hadis rivayet ettiğini söylemiştir. Bu, başkası için söz konusu olmamıştır.

c. Yakında zikredeceğimiz üzere Nebi (sav), kendisinden işittiği hadisleri unutmaması için Ebu Hureyre’ye dua etmişti.

d. Abdullah Şam’da ehl-i kitabın kitaplarından bir deve yükü kitap elde etmişti. Bunlara bakar ve bunlar hakkında konuşurdu. Bu sebeple tabiun imamlarının pek çoğu ondan hadis almaktan çekinmişlerdir.”[15]

Bir sonraki yazımızda buluşmak duası ile…

Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.


[1]. Buhari, 1291; Müslim, 4

[2]. bk. Sahabe Dönemi Hadis Rivayetinde Tesebbüt, İklal ve İksar, s. 136

[3]. bk. age. s. 136

[4]. bk. Et-Tabakâtu’l Kubrâ, 3/144

[5]. bk. Mecmeu’z Zevâid, 608

[6]. bk. İbni Mace, 25

[7]. bk. Mustedrek, 5711

[8]. bk. Buhari, 107

[9]. Sahabe Dönemi Hadis Rivayetinde Tesebbüt, İklal ve İksar, s. 128-129

[10]. age. s. 137

[11]. El-Bidâye ve’n Nihâye, 8/188; Mustedrek, 6172

[12]. İbn Sa’d, Tabakat, 2/376-377 (Muhammed Ebu Zehv, Hadîs ve Hadîsçiler  kitabından naklen)

[13]. Fethu’l Bârî, 1/201, 107 No.lu hadis şerhi

[14]. age. 1/201, 108 No.lu hadis şerhi

[15]. age. 1/207, 113 No.lu hadis şerhi

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver