İslam’ın Sınırları Dâhilinde “Hayır” Demek

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

Hayatımız boyunca birçok sınıra ihtiyaç duyarız. Sınırlar sadece fiziksel olarak değil, psikolojik olarak da karşılık bulmaktadır. Duygusal, psikolojik, maddi manevi, dinî, zamansal ve daha birçok sınır…[1] Kişinin; mutluluğu elde edebilmesi, kendini ifade edebilmesi ve daha sağlıklı ilişkiler kurabilmesi için yaşamında “sınırların” olması elzemdir. Bundan dolayıdır ki sınırlar konusu oldukça mühimdir. Bu yazımızda, “İlişkilerimizde sınırı nasıl koyabilir ve koruyabiliriz? Sınır olmayan ilişkilerde hangi problemler ortaya çıkar? Zor bireylere karşı sınırlarımızı nasıl muhafaza edebiliriz?” sorularını yanıtlayarak ilerleyeceğiz.

Kısaca sınır; kişiyi “ben” yapan, ilişkilerin karakteristiğini belirleyen, kişinin kendisi için çizmiş olduğu bariyerlerdir. Kişinin konuşmak istemediği bir mevzu için “Hayır.” yanıtını verememesi duygusal sınırlarını koruyamamasıdır. Örneğin; herhangi birinin fiziksel görünümüyle ilgili düşüncelerini rahatça dile getirerek karşı tarafa iletmesi sonucu karşı tarafın buna içerleyip onaylaması veya düşüncelerini söylemeyerek sessiz kalması, fiziksel sınırları olmadığının göstergesidir. Özelinizle ilgili konuşulması, verdiğiniz emanete zarar gelmesi gibi durumlar; sınırların olmadığı, bireyin kendini kötü ve eksik hissettiği bazı sınır ihlalleridir.

Sınır koymanın en temel yolu “Hayır.” diyebilmektir. Kişilerin sahip olduğu birtakım korku ve kaygılar, sınır koymadaki başlıca engeller arasındadır. Bu kaygı ve korkulardan bazıları; dışlanma, sevgiyi kaybetme, karşıdaki kişinin öfkesinden yahut incinmesinden korkma, bencil görünme… gibi güçlü duygulardır. Sınırları koruyamamanın bir diğer göstergesi de “Hayır.” denilmediği gibi, “Evet.” yanıtını da verememektir.

Kısa bir hikâyeden bahsetmek ve makalenin sonunda hikâyeye tekrar dönüş yapmak istiyorum.

Selim, ofisten çıkmak üzereydi ki müdürü Hakan durmasını işaret ederek, “Seni yakaladığıma sevindim Selim.” dedi. Şirkette başarılı isimlerden biri olan Hakan, tam bir iş bitiriciydi. Ancak sorun şu ki “iş bitirmek” için hep başkalarını kullanırdı. Selim aynı nakaratı yüzüncü kez duyar gibiydi: “Başımı kaşıyacak vaktim yok.” diyen Hakan, Selim’e bir kâğıt yığını uzattı. Selim paniklemişti. Hakan’ın düzeltmesini istediği kâğıtlar en az beş saatlik bir iş gibi görünüyordu ve Selim’in buna gerçekten vakti yoktu. “Bu kâğıtları ona üç hafta önce vermiştim. Bu adam kendi işlerini bana yaptırarak kendini nasıl kurtarıyor?” diye düşündü kızarak. Fakat hemen sakinleşti. “Tabii Hakan Bey. Hiç sorun değil.” dedi ve kâğıt yığınını kabul etti. Hakan giderken, “Başım sıkıştığında aklıma ilk gelen sen oluyorsun. Sana çok güveniyorum.” diyerek oradan uzaklaştı.

Güvenilir… Dürüst… Vefalı… diye düşünüyordu Selim. Benden bir şey isteyen insanlar beni hep böyle tanımlıyor. Sanki iyi bir eşeği tanımlar gibi. Birden düşünceleri için kendine kızdı ve tekrar vicdan azabı hissetti.[2]

Karakterin, istemediği bir iş için “Hayır.” diyememesi neden bu kadar zor? Onu, “Olur, yaparım.” diye cevap vermeye sürükleyen nedir? Selim’in hikâyesi eminim ki birçoğunuza tanıdık gelmiştir. Belki de “Aynı ben. Ben de asla reddedemezdim.” diyerek, “Ne yapabilir ki? İsteyenin bir yüzü vermeyenin iki yüzü kara!” diye düşünmenize sebep olmuştur. Hikâye burada duradursun, biz konumuza devam edelim. Yazının sonunda Selim’in neden kabul ettiğinin cevabını hep beraber bulacağız, inşallah.

Verdiğimiz örnek bize açıkça gösteriyor ki “sınır” bireyin en temelde bilmesi gereken konulardandır. Kişinin kendi kişilik alanlarını koruyabilmesi, karşıdaki kişinin bize istediğimiz şekilde davranabilmesi ve daha birçok yararlı sebepten dolayı hayatımızın her alanında sınırların olması gerekmektedir.

Peki, Sınırlarımızı Nasıl Oluşturmalıyız?

Öncelikle ilk yapmanız gereken, “Neden sınır koymalıyım?” sorusu üzerine düşünmek ve yanıtınızı belirlemektir. Örneğin, “Sınır koymalıyım, çünkü yapmam gereken sorumluluklarımı aksatıyorum.” veya “Düşüncelerimi söylemeye yüzüm tutmuyor. Sonra kendimi yıpratıyorum.” gibi…

Size özgü olan sınırlarınızın nerede başlayıp nerede bittiğini doğru ve kesin olarak kendiniz belirlemelisiniz.

Bireyin bir sınır koyabilmesi için kendini tanıması ve bazı soruları kendisine sorması gerekmektedir. (Bu konuda önerim, kâğıt ve kalemi alıp cevapları yazmanız.) Şu sorular size yardımcı olabilir: “Hassas olduğum konular nelerdir?”, “Değer yargılarım nelerdir?”, “Beni öfkelendiren, değersiz hissettiren, suçlu hissettiren durumlar nelerdir?”, “Olmazsa olmazlarım nelerdir?”, “Neden ‘Hayır.’ demekte zorlanıyorum?”, “Neden istemediğim hâlde, ‘Evet.’ diyorum?”, “Nasıl bir karaktere sahibim?”, “Güçlü ve zayıf yönlerim nelerdir?”… sorularını cevaplayarak güçlü ve zayıf yönlerinizin envanterini oluşturabilirsiniz. Bu konuda SWOT yöntemi işinizi kolaylaştırabilir: Güçlü Yönler (Strengths), Zayıf Yönler (Weaknesses), Fırsatlar (Opportunities), Tehditler (Threats)[3]

Sınırlarımızı belirlerken en önemli sınırın Allah’ın (cc) sınırları (hududullah) olduğunu hatırlamalı; bireysel sınırlarımız ile Allah’ın sınırları çatıştığında, tereddüt etmeden O’nun (cc) sınırlarını öncelemek zorunda olduğumuzu bilmeliyiz. Örneğin, bizi davet eden bir arkadaşa “Hayır.” diyerek sınır koyabiliriz, ancak ezan çağrısına “Hayır.” diyemeyiz. Bize iş buyuran patrona “Hayır.” diyerek sınır koyabiliriz, ancak meşru isteklerine itaatin farz olduğu ebeveyn veya emir sahiplerine “Hayır.” diyerek sınır koyamayız. Öyleyse sınır meselesini hayatımıza yerleştirirken “kulluk sınırları” zihnimizde canlı olmalı, tereddüt yaşadığımız her ân, kulluk sınırlarımız önceliğimiz olmalıdır.

Bu ve benzeri durumları netleştirdikten sonra insanların size neyi yaptırıp neyi yaptıramayacağı konusunda sınırlarınızı yine kendiniz belirlemelisiniz.

Sınırlarınızı koruyabilmek için neye “evet” neye “hayır” demeniz gerektiğini bilmelisiniz. Örneğin, “Hayır.” yanıtını vermek istediğiniz bir soruya herhangi bir kaygıdan ötürü “Evet.” dememeniz gibi.

Etrafınızdaki insanlarla sınırlarınızı korumak konusunda mutlaka açık iletişim kurmalı ve net olmalısınız.[4] Çünkü; etrafınızdaki kişilerle açık iletişim kuramamanız sizi anlayamamalarına veya yanlış anlamalarına sebep olabilmektedir.

Sınır koyduğunuz meselelerde asla açıklama yapma mecburiyetinde olmadığınızı bilmelisiniz. Örneğin, hayatınıza karışmaması gereken birinin sürekli karışmasına cevaben, “Hayatıma karışman beni motive etmiyor, aksine rahatsız ediyor. Anlayışın için teşekkür ederim.” diyebilmek, sınır cümlelerinden biridir.

Sınırlarınızı belirledikten ve hayatınıza geçirdikten sonra mutlaka istikrarlı ilerlemelisiniz.

Allah (cc), kullarına sınırı bildirmiş ve sınırı ihlal etmenin “eziyet verici” olduğunu buyurmuştur:

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتَ النَّبِيِّ اِلَّٓا اَنْ يُؤْذَنَ لَكُمْ اِلٰى طَعَامٍ غَيْرَ نَاظِر۪ينَ اِنٰيهُۙ وَلٰكِنْ اِذَا دُع۪يتُمْ فَادْخُلُوا فَاِذَا طَعِمْتُمْ فَانْتَشِرُوا وَلَا مُسْتَاْنِس۪ينَ لِحَد۪يثٍۜ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ يُؤْذِي النَّبِيَّ فَيَسْتَحْي۪ مِنْكُمْۘ وَاللّٰهُ لَا يَسْتَحْي۪ مِنَ الْحَقِّۜ وَاِذَا سَاَلْتُمُوهُنَّ مَتَاعًا فَسْـَٔلُوهُنَّ مِنْ وَرَٓاءِ حِجَابٍۜ ذٰلِكُمْ اَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهِنَّۜ وَمَا كَانَ لَكُمْ اَنْ تُؤْذُوا رَسُولَ اللّٰهِ وَلَٓا اَنْ تَنْكِحُٓوا اَزْوَاجَهُ مِنْ بَعْدِه۪ٓ اَبَدًاۜ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ عِنْدَ اللّٰهِ عَظ۪يمًا

“Ey iman edenler! Size izin verilmeden Nebi’nin evine girmeyin. (Girdiğiniz zaman da) yemek vaktini beklemeyin. Fakat yemeğe davet edildiğinizde girin, yemeği yiyince de dağılın. Sohbet etmek için oturmayın. Şüphesiz ki bu yaptığınız, Nebi’ye eziyet vermekte, (bunu size söylemekten) utanmaktadır. Allah, hakkı söylemekten utanmaz.”[5]

Burada bizzat Allah (cc), sınırlar konusunda ashabı uyarıyor. Sınırların çiğnenmesinin “eziyet verici” olduğunu kullarına öğretiyor. Bu durum bizlere “sınırları belirlemenin, koruyabilmenin ve sınırları ihlal etmemek gerektiğinin” önemini gösteriyor.

Burada, Müslimlerin dikkat etmesi gereken iki hususu gözlemliyoruz:

1. Kişinin hayatında sınırların olması gerektiği

2. Müslim kimsenin, kardeşini zora sokacak şekilde sınırlarını ihlal etmemesi

Bu durumda kişinin, Allah’ın (cc) ve Resûl’ünün (sav) koymuş olduğu sınırlar (emirler, nehiyler) dâhilinde kendi sınırlarını belirlemesi ve koruyabilmesi gerekmektedir.

Sınırların olmayışı ve karşı tarafın sınırları zorlaması, sınırlara saygı duymaması eziyettir. İnsan ilişkilerinde sınırların olmayışı veya dağınık olmasının birtakım zararları ise kaçınılmazdır. Bunlardan bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Bu tür ilişkilerin toksik bir ilişki olması (Kişiye zarar veren, kendini kötü hissettiren, duygusal zararları olan ve herhangi sağlıklı bir sınırın olmadığı ilişki türüdür.)
  • Kişinin öfke kontrolü sağlayamaması
  • Dalgınlık, unutkanlık
  • Depresyon
  • Tepkisel bozukluklar
  • Bağımlılıklar
  • Tükenmişlik hâli
  • Anksiyete (kaygı) bozukluğu
  • Duygu durum değişikliği (Örneğin, mutluyken bir ânda mutsuz olma hâli)
  • Güven problemi yaşamak
  • Kolay manipüle edilmek
  • Kolay ve sağlıksız bir şekilde karşı tarafa bağlanmak
  • Kişinin zamanla, davranışlarını ve duygularını yönetememesi
  • Motivasyon düşüklüğü
  • Kişinin kendini tanıyamaması ve anlayamaması… (Kişinin kendisini tanımaması; hangi durumlarda nasıl davranacağını ve ne tür duygular yaşayacağını bilmemesidir.)

Bazı kişilere karşı sınır koymak daha zorlayıcı olabiliyor. Ne kadar zorlayıcı olursa olsun kırmadan, öfkelenmeden, sakin kalarak sınırlarınızı, zorlandığınız bireylere karşı da korumalısınız. Her ne olursa olsun çizmiş olduğunuz sınırlarınıza kendiniz için, sağlığınız için sahip çıkmalısınız.

Bireyin, sevdiği kişilere karşı daha fazla zorlanmasının altında yatan sebepler; sevgiyi kaybetmek, karşı tarafı incitmekten korkmak, dışlanmaktan korkmak… gibi kaygılardır. Evet, bazı kişilere karşı sınır koymak gerçekten çok zor, lakin siz yeter ki isteyin, çabalayın ve adım atın.

Burada değinmek istediğim bir başka ve önemli husus ise kendi sınırlarımız kadar başkalarının sınırlarına da saygı duyabilmenin ne kadar mühim olduğudur. Örneğin, uzun süredir ziyarete gitmediğiniz bir arkadaşınızı aradınız ve ziyaret etmek istediğinizi söylediniz. Fakat arkadaşınız sizi davet edip etmeme konusunda kararsızlık yaşadı ve size olumsuz dönüş yaptı. Sizi kabul etmediğinde nasıl tepki vereceksiniz? “Şuna bak, uzun süredir görüşmüyoruz. Kendi ağzımla kendimi evine davet ettim, reddetti.” diye düşünüp karşı taraftan duygusal olarak uzaklaşacak mısınız? Eminim ki demek istediğim net bir şekilde anlaşılmıştır. Empati kurmak, karşımızdaki kişiye ve kararlarına saygı duymak, gelen “Hayır.” yanıtını kabullenebilmek gerekmektedir. Aynı binada bir yakınınızla komşu olmanız, canınız istediğinde ona gitmeniz yahut birisinin karakterini eleştirerek, “Aman, sen de ne alıngansın, sen de biraz toplum içerisine çık!” gibi cümleler kurmanız, -bilmelisiniz ki- karşı tarafın sınırlarına giriş yapmak, sınırı ihlal etmektir.

Sıkça sorulan ve “sınır koyma” konusunda yanlış anlaşılan bir durumu izah etmekte de fayda olduğunu düşünüyorum. Sınır koymak; soğuk davranmak, o kişiyle görüşmemek, bağı kesmek, sert olmak, bencillik etmek, kalp kırmak… değildir! Sınır koymak; kendimizi huzurlu hissetmek, daha emin adımlar atmak ve kendimize karşı öz saygıyı kazanmamız demektir. Ayrıca karşı tarafla aramıza sağlıklı bir ilişkinin temelini atmaktır.

✽ ✽ ✽

Evet, şimdi ilk yazdığımız hikâyeye tekrar bakalım. Unutmadınız değil mi Selim’i? Belki ilk okuduğumuzda anlayamamıştık, ama şimdi gayet net anlıyoruzdur. Selim, hayatında sınırların olmadığı bir dönemde almıştı o kâğıt yığınını. “Hayır.” demek istiyordu, fakat kaygıları buna engel oluyordu. Peki, sınırlar olduktan sonra ne oldu?

Selim ofisten çıkmak üzereydi ki müdürü Hakan, durmasını işaret etti. Selim, Hakan’ın her zamanki gibi, sorumluluklarını kendisine yıkması için durdurmak istediğinin farkındaydı ve hızını kesmeden, “Selam Hakan, ne söyleyeceksen mesaj bırakabilir misin? Otuz saniye içerisinde yola çıkmam gerekiyor.” dedi. Sinirlenen Hakan, mesajını yazmak üzere gitti.

Selim, işinde sınırlarını belirlemeye başlayıp Hakan’ın sorumsuzluklarını örtbas etmeyi bıraktığında Hakan’ın verimliliği keskin bir düşüşe geçmiş, sorumsuzluğu ve iş takibindeki yetersizliği ortaya çıkmıştı. Böylece Hakan’ın yöneticileri sorunun Hakan’dan kaynaklandığını ilk kez fark etmişlerdi.

Selim’in sınırları, görevini yerine getirmiş, Hakan’ın sorumsuzluğunu ve nerede haksızlık yaptığını ortaya çıkarmıştı. Zamanla Hakan da değişmeye başlamıştı. İlk başlarda öfkeli ve incinmiş oluyordu, fakat zamanla daha dakik olmaya başlamıştı. İşine dört elle sarılmıştı.

Selim ile Hakan’ın arasında hâlâ birtakım sorunlar vardı. Selim’den “Hayır.” yanıtını almak Hakan’a ağır ve zor geliyordu. Selim de üzülüyordu, Hakan’ın incindiğini görmeye dayanamıyordu. Ancak eskiden yaşadığı, sınırlarının olmadığı zamanlarda çektiği zorluklar yerine bu sorunları tercih ederdi.[6]

Evet, bazen “Hayır.” diyebilmek imkânsız gibi gelir. Hatta bazen Allah’ı (cc) razı edecek adımlar atmak dahi sınır oluşturamadığımız için zor gelir. Belki aile korkusu, belki “El âlem ne der?” kaygısı… Bir şekilde korku ve kaygılar Allah’ın (cc) emirlerine itaat edememeye dahi sebep olabilir.

Bir diğer mesele sınır koymanın bencillikle karıştırılmasıdır. Sınırlar zamanımızı daha iyi kullanmak, hayatımızı düzene sokmak ve kişilik haklarımızı korumak içindir. Bunun yanında yardımlaşma, dayanışma, paylaşma ve isar ahlakı vardır. Yeri gelince kardeşimizi kendimize tercih edebilmeliyiz. Sınırlar, dayatma ve istismara karşı bir tedbirdir. Ölçüsü kaçıp bireyselliğe ve bencilliğe dönüşmemeli, bizi hayırdan alıkoymamalıdır.

Sonuç Olarak

Hepimizin kişisel sınırlara ihtiyacı vardır. Sınırları belirlemek, kişinin kendisini kötü hissettiren durumlarda benliğini koruyabilmesi için gerekmektedir. Sağlıklı bir ilişki, sağlıklı sınırlar gerektirir. Nelerin sınırlarınızın dâhilinde olduğunu, nelerden sorumlu olduğunuzu bilmek size güven verir. Burnunuzla, kulağınızla, zayıflığınızla, kilonuzla veya zamanınızla, evinizle, eşinizle, çocuğunuzla, mesleğinizle, kıyafetinizle, saçınızla, sakalınızla, kararlarınızla, evliliğinizle… ilgili birilerinin sizi manipüle etmesine müsaade etmemeli ve üsluba uygun bir şekilde karşı tarafa sınırlarınızı belirlemelisiniz.

Erteleme! Hemen sınırlarını belirleyebilirsin. İmkânsız değil, mümkün. Hemen bugün, hayatında sınırlarını tespit edebilir ve kimsenin müdahale etmesine müsaade etmeyebilirsin.

Allah (cc), okuduklarımızı razı olacağı şekilde anlayıp ihlas ve doğruluk üzere amel etmemizi bizlere kolaylaştırsın.

Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.


[1]. Martin S., (2020, 23 Nisan). 7 Types of Boundaries You May Need. PsychCentral.  İçeriğe erişmek için sayfanın aşağısında yer alan karekodu okutabilirsiniz.

[2]. Sınırlar, Dr. John Townsend, Dr. Henry Cloud, Diyojen Yayıncılık, kitabından esinlenerek yazılmıştır.

[3]. Birel.F. K. ve Başar, H. (2010). Bismil İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü SWOT Analizi. Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, S 27, s. 1-15

[4]. Webster, E., (1976). Başarılı İş Adamı, (Çev. Nesrin Dikmen), Üçdal Neşriyat, İstanbul. Yaman, E., (2010). İnsan ve İletişim, TDV Yayını, Ankara

[5]. bk. 21/Ahzâb, 53

[6]. Sınırlar, Dr. John Townsend, Dr. Henry Cloud, Diyojen Yayıncılık, İstanbul, 2022, kitabından esinlenerek yazılmıştır.

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver