Allah’ın adıyla.
Bizleri yeni bir sayıyla buluşturan, ‘Din nasihattir’ vazifesini yerine getirmemize olanak sağlayan ve bizleri dininde kardeş kılan Rabbimize hamd olsun. Salât ve selam, Nebimiz Muhammed Mustafa’ya, onun temiz ailesine, ashabına ve kıyamete kadar tâbilerinin üzerine olsun. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi siz kardeşlerimizin üzerine olsun.
Allah (cc), her insanı farklı bir tabiat, bireye özgü bir karakter ve insanı benzerlerinden ayıran özelliklerde yaratmıştır. Yaratma ilkesindeki bu hususiyet, bir yönüyle Allah’a bir diğer yönüyle insana bakmaktadır. Allah’a bakan yönü, yaratmadaki çeşitliliğin O’nun kudret ve azamatine ayna olmasıdır. Milyarlarca insanı farklı özellik ve karakterde yaratmış olması ‘kalbi olan ya da bir şahit olarak kulak veren kimse için elbette bir öğüt’ barındırmaktadır.
İnsana bakan yönüne gelince, insan kendine özel olan tabiatınca düşünür, konuşur, davranır ve olayları algılar. Yartılışta var olan farklılık esprisini yakalamayan her insan, kendiyle ve çevresiyle problem yaşamak durumundadır. Kendi tabiatına uygun olmayan amelleri yapmak, isteyip de yapamadığını görünce acziyete düşmek, salih amellere karşı isteksizliğini takvasızlığa, edinemediği ahlaki özellikleri ahlaksızlığa yoran insan yorulacak, ümütsizliğe kapılacaktır.
Ebeveyn, öğretmen, davetçi ve mürebbi olan insanlar bu espiriyi yakalayamadıklarında daha fazla yorulacak, yıpranacaktır. Emeklerinin karşılığını alamıyor olmanın verdiği sıkıntıyla sorumluluklarını bırakacak, en basit hâliyle sırf yapmış olmak için çalışacaklardır.
Başkalarının eğitim ve terbiyesinden mesul olan insanların, işlerinin zorluğu ve yüklerinin ağırlığı malumdur. İşin tabiatı gereği zor olmasının yanında, işi zorlaştıran dış etkenler de vardır. Bunlardan biri ve en önemlisi eğitiminden mesul olduğunuz insanı tanımamanız, karakteristik özelliklerini önemsememeniz ve tüm sorumlu olduğunuz bireyleri bir kabul edip, kalıp şeklinde bir eğitim metodu uygulamanızdır.
İnsanlar Farklı Tabiatlarda Yaratılmıştır
“Allah, Âdem’i yeryüzünün her tarafından aldığı bir tutam topraktan yaratmıştır. (Yaratıldıkları toprağın farklı olması sebebiyle) bir kısmı kızıl, bir kısmı beyaz, bir kısmı siyah, bir kısmı da melez olmuştur. Bir kısmı yumuşak, bir kısmı sert, bir kısmı tayyib (temiz ve güzel ahlaklı), bir kısmı habis (pis ve kötü ahlaklı) olarak dünyaya gelmiştir.” [1]
İnsanoğlu, farklı toprak cinslerinden yaratılması nedeniyle; farklı tabiat ve karakterlere sahiptir. Bu farklılık renk ve boy gibi fiziki alanla sınırlı olmayıp, ahlak, karakter, meyledilen ameller, severek yapılan işler ve tercih edilen meslekler üzerinde de etkilidir.
İnsanın yaratılıştan getirdiği özelliklere binaen farklı meyil ve eğilimleri için Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
“De ki: ‘Herkes kendi yaratılışına (fıtrat tarzına) göre davranır. Şu hâlde kimin daha doğru yolda olduğunu Rabbin daha iyi bilir.’ ” [2]
“Doğrusu sizin çalışmalarınız çeşit çeşittir.” [3]
Allah Rasûlü de (sav) bu noktaya işaret etmiş ve insanların tabiatlarına uygun amellerinin olduğunu belirtmiştir:
“… Amel yapınız! Herkes ne için yaratıldıysa ona göre işi kolaylaştırılır.” [4]
“Allah, rızıklarınızı aranızda taksim ettiği gibi ahlâkınızı/huylarınızı da taksim etti. Allah, dünyalığı sevdiği-sevmediği herkese verir. Dîni ise sadece sevdiği kişilere bahşeder. O hâlde Allah kime din nasip etmişse onu seviyor demektir. Nefsimi elinde tutan Allah’a yemin ederim ki bir kişi dili ve kalbiyle teslim olmadıkça Müslüman olamaz, komşusu onun şerli hareketlerinden emin olmadığı sürece iman etmiş olamaz. ‘Ey Allah’ın Rasûlü! Nedir bu şerli hareketler?’ diye soruldu. Dedi ki: ‘Zulüm ve haksızlık’tır. Bir kişi harama düşmeksizin mal kazanır ve ondan infakta bulunursa kendisine ancak bereket verilir, fakirlere dağıtması da Allah tarafından kabul görür, yaptıkları cehenneme karşı kendisini korur. Dikkat edin! Kötülük kötülüğü silmez, kötülüğü ancak iyilik siler. Bir pislik hiçbir zaman başka pisliği temizlemez.” [5]
Allah Rasûlü’nün ashabına baktığımızda bunu daha iyi görürüz. Her biri aynı vahye ve eğiticiye sahip olmalarına rağmen, yapıları, eğilimleri, öne çıktıkları salih amel, kendisiyle tanındıkları ahlak çok farklıdır. Nuayman (ra) gibi şakacı ve ortamın neşesi olan bir sahabe yanında; Ebu Zer (ra) gibi ciddi, vakur, az gülen sahabiler de vardı. Ebu Bekir (ra) gibi hilm ve merhamtli bir sahabenin yanında; Ömer gibi sert, yanlışa tahammülsüz mizaçta olanlar vardı. Osman bin Maz’un ve Ebu Derda gibi zühdü tercih eden, dünya nimetlerinden şiddetle kaçınan sahabelerin yanında; Osman ve Abdurrahman bin Avf gibi zengin, dünya nimetlerinden mübah dairede istifade eden, kazandıklarıyla infak eden sahabiler de mevcuttu.
Birbirinden tamamen farklı tabiat ve buna bağlı olarak farklı amellerde öne çıkmalarına rağmen Allah Rasûlü (sav) onları bir kalıba sokmadı. Herbirini bir Ebu Bekir ya da Ömer olmaya zorlamadı. Bilakis her birini kendine özgü tabiatıyla kabul etti ve sevdi.
Onların ortak oldukları şeyler; iman/itikad, farzlar, haramlar ve İslam cemaatine bağlılıktı. Vahiy hepsini bu noktada bir kalıba sokmuş, kimsenin tabiatını sayılanlarda gevşeklik ve sorumsuzluğa mazeret saymamıştı. Bunun dışında ise herkes kendi tabiatına uygun amellere yönelmiş; kimi cihatta, kimi infakta, kimi nefisle mücadelede, kimi ilim ve fıkıhta, kimi arkadaşlığı ve güzel ahlakıyla öne çıkmıştı.
İslam’ın işaret ettiği bu hakikat, tarih boyunca bir çok önemli şahsiyeti meşgul etmiştir. Tıp, Felsefe, Sosyal Bilimler dahil olmak üzere insan ve eğitimle ilgilenen her bilim dalında, konu üzerine çalışmalar yapılmıştır.
Milattan önce yaşadığı kabul edilen Hipokrata, insan karakterini dört kısma ayırmıştır. İnsan vucudunda bulunan sıvı, sıvının yoğunluğu ve kandaki oranına göre insanların birbirinden farklı dört ayrı karaktere sahip olduğu tezini öne sürmüştür.
Filozoflar, ahlak konusuyla ilgilenen İslam âlimleri, özellikle de klasik ve modern Psikoloji bu konuya geniş yer ayırmıştır. Tezlerini ispat etmede kullandıkları deliller, karakter sayısının kaç olduğuna dair ulaştıkları netice ve tespitlerini kullandıkları alanlar farklılaşmış olabilir. Birleştikleri noktaysa, insanların farklı tabiatlara sahip olduğu, bireysel olgunlaşma sürecinde (güzel ahlak) ve başkalarını eğitirken bu farklılıkları göz önünde bulundurmanın zorunlu oluşudur.
İnsan Tabiatlarına Dair
Karakter ve tabiatlarla ilgili olarak farklı tezlerin olduğunu belirtmiştik. Biz, Hipokrata dayanan, İslam âlimlerinin çoğunun da genel anlamda kabul ettiği, insan karakterini dört başlıkta ele almaya çalışacağız.
1. Dışa Dönük Sosyal Yönü Güçlü İnsanlar
Bu yapıdaki insanlar genel itibarıyla; konuşkan, cana yakın, insanlarla çabuk kaynaşan, ortamların neşe kaynağı olan, hoş sohbet, yaşanan olayları kıssalaştırabilen, güzel hikaye anlatan, beraber oldukları insanları şevke getirip heyecanlandırabilen, sevinç, üzüntü ve kaygı gibi duygularını çok belirgin yaşayan, beden ve mimiklerini etkin olarak kullanabilen bir yapıya sahiptirler.
Eğitim hayatlarında genel olarak başarılıdırlar.Hareketli oluşları, çok konuşmaları, söyleneni farklı bir açıdan tekrar anlatmak istemeleri, her konuda bir fikir sahibi olmaları ebeveyn ve öğretmenleri tarafından yaramazlık, terbiyesizlik ve ukalalık olarak algılanmadığı takdirde çok verimli olurlar.
Hareketli olduklarından sabit durmaktan hoşlanmaz, hareket ve canlılık oranı az olan işlerde başarılı olamazlar. Korku, kaygı vb. sebeplerle başarılı olsalar dahi, yaptıkları işten lezzet almaz, mutlu olmazlar.
Yüzeysel ve basit olan işleri sever, derinlik, konsantre ve akıl zorlayan işlerden hiç haz etmezler. İlim talebeliği, hafızlık, zor ve derinlik isteyen bilim dalları bunlara göre değildir.
Heyacanlı ve aktif olduklarından yeni olan her fikre açık ve isteklidirler. Fikir ve proje sahibi insanlar, düşüncelerini paylaştıklarında bu tabiata sahip olanlar, o denli büyük heyecanlar yaşarlar ki proje sahibini dahi etkileyebilirler. Ancak bu heyecanları yanıltıcıdır. Proje kısa vadeli, renkli ve hareketliyse bu insanların varlığı projeyi birkaç adım ileri taşıyacaktır. Şayet uzun vadeli, monoton, zorlu ve derinlik isteyen bir programsa bıkacak, yorulacak ve işi bırakacaklardır. Cemaat, grup, sınıf çalışması yapanların bu duruma dikkat etmesi gerekir. Bu tip insanlar çevrelerini etkilediklerinden, yerinde kullanılmadıklarında kendileriyle beraber başka insanları da olumsuz etkileyebilirler.
Konuşmayı çok sevdiklerinden dinlemekte zorlanırlar. Bu insanlara bir değer kazandırılmak isteniyorsa, nasihat etmek ve bir şeyler okutmak faydalı olmayabilir. Onlara kazandırılmak istenen güzel ahlakla ilgili araştırma yaptırılıp, bunu bir topluluğa anlatmaları istendiğinde çok daha etkili ve kalıcı sonuçlar elde edilecektir.
Bu tarz insanlar organize gerektiren sosyal faaliyetlerde, sunum ve spikerlik tarzı mesleklerde, İslam davetçisi olma konusunda, belletmenlik ve gençlerle ilgilenme hususunda, serbest meslek tüccarlıkta, pazarlamacılık işinde, eğlence sektöründe, çocuk eğitiminde, siyer ve tarih, hikaye ve öykü okumalarında, genelde başarılı olurlar.
Ne Yapmalı?
Bu karaktere sahip olanların, İslam’a ve insanlığa faydalı olabilmeleri için tabiatlarında bulunan olumsuz yönlerin terbiye edilmesi şarttır. Dışa dönük ve sosyal insanların en ciddi sıkıntıları eğlenceye olan düşkünlükleri ve ölçüsüz bir şekilde konuşmalarıdır. İki özellik de insanı Rabbinden uzaklaştıracak, şeytanın ve nefsin isteklerine uymasını sağlayacak, kişinin kulluğuna zarar verecek potansiyele sahiptir.
Bu karaketere meşru eğlence alanı açılmadığı takdirde harama yönelecek, kötü alışkanlıklar edinecektir. Başta spor olmak üzere İslam’ın yasaklamadığı alanlarda eğlenmeleri ve fıtratlarında var olan enerji ve hareketliliği doğru yönde kullanmaları sağlanmalıdır.
Dilin afetlerine karşı bilinçlendirilmeli, özellikle yalan ve abartmanın şer’i ve akli kötülüklerine dair şuurlu olmaları sağlanmalıdır. Mezkur konulara dair yazı yazdırılarak, sohbet ve sunum hazırlamaları istenerek konuya dair bilinçleri diri tutulmalıdır.
2. Dışa Dönük, Lider Karakterli İnsanlar
Bu yapıdaki insanların; insanlarla iletişimleri iyidir, hareketli ve heyecanlıdırlar, insanları etkilerler, konuştuklarında dinlenirler, bağımsızdırlar, kalıplarla düşünmezler, herkesten farklı düşünceleri vardır, konuşmayı severler, hitabetleri iyidir, çözüm odaklıdırlar, inatçı ve hırslıdır, kolay yorulmaz ve pes etmezler, kendinden emindir, yanlış gördükleri şeylere müdahale etme zorunluluğu hissederler, gördükleri ve duydukları şeyleri kolay unutmazlar, duygusuzdurlar, bencildir, kendilerini önemli ve ayrıcalıklı görür, insanların da öyle görmesini beklerler, titiz ve programlı çalışırlar, hızlı öğrenir ve derinlik isteyen ve genelden farklı olacakları alanlara meraklıdırlar.
Eğitim hayatlarında başarılıdırlar. Çözüm üretmeleri, yanlışlara müdahaleleri, muhakeme güçlerinin iyi olması nedeniyle çelişkileri fark edip uyarmaları, insanların işlerine müdahale etmeleri nedeniyle öğretmen ve ebveynler tarafından, yaramazlık, ukalalık, çok bilmişlik, farklı olmak ve öne çıkmak gibi olumsuz kalıplarla etiketlenmezse, her alanda faydalı olabilecek insanlardır.
Çok yönlü olduklarından farklı ve yeni bilgi içeren kitaplar okutularak güzel yönleri gelştirilebilir. Güzel konuşan ve doyurucu bilgi veren insanlardan faydalanırlar. Sürekli geliştikleri için kendini tekrar eden şeyleri sevmez, sıkılırlar.
Sorumluluk almayı severler. Kendilerine insiyatif verilen işleri sever ve başarılı olurlar. Sorumluluk verilen alanda işlerine müdahale edilirse sorun yaşar, üstleriyle anlaşamazlar.
Zamanı, mekanı, programı ve hedefi belirlenmiş her işte başarı elde ederler. Sayılan özelliklerin olmadığı ve rastgele yapılan işlerde genelde huzursuz olurlar.
Kazandırılmak istenen değerlerin direkt ve açık uyarı ve nasihat yoluyla verilmesi zordur. Birinin kendilerinde kusur bulduğunu düşündüklerinde bundan duydukları huzursuzluk ve kaygı enerjilerini tüketir. Nefislerini ıslah etmeye takatleri kalmaz. Muhakeme ve sorun tespit yetenekleri güçlü olduğundan kitap okuyarak veya genele hitap eden konuşmalar yoluyla sorunlarını fark eder, nefislerini ıslah etmeleri daha kolaylaşır.
Bu karaktere sahip insanların toplu ortamlarda eğitim almaları –Allah’ın rahmet ettikleri hariç- zordur. Çoğu zaman aynı sınıfta oldukları öğrencilere zarar verir kendileri de zarar görürler. Çabuk öğrendiklerinden başkalarının dikkatini dağıtır, öğretmenin kendileriyle meşgul olmasını isterler. İstedikleri olmayınca başkalarını etkileme kabiliyetiyle ortamı hareketlendirir, eğiticinin işini yapmasını zorlaştırırlar. Kalıplara sığmadıkları ve yanlışlara müdahale etme özelliklerinden genelde öğretmenleriyle anlaşamazlar.
Uyarıya açık olmadıklarından, fazla uyarılıp engellendiklerinde karakterleri aşırı derecede zarar görür. Hırçın, nefret dolu, insanlara zarar vermeyi seven, hayattan ve insanlardan intikam almak için yaşayan psikopatlara dönüşürler.
İlgilenmesi, eğitimi ve idaresi en zor olanlar lider karakterli insanlardır. Sabırlı bir ebeveyn ve özel eğitimle İslam’a ve insanlara faydalı, başarılı bireyler olabilirler. Bu yapıda çocuklara sahip olanların İslam ve pedegoji bilgisine sahip uzman olan insanlardan yardım almaları kaçınılmazdır. Unutulmamalıdr ki; tarihte yeni bir sayfa açmış, mazlumlara umut olmuş, İslam adına büyük fetihler yaparak gönülleri ve beldeleri fethedenler de; İslam’a ve insanlığa en büyük zararları veren, zulüm ve diktatörlükler kuran, ekini ve nesli bozguna uğratanlar da aynı karaktere sahip liderlerdir.
Bu karakter terbiye edilip hayra yönlendirildiğinde nimet, kendi hâline terkedilip olumsuz yönleri beslendiğinde nikmettir (azaptır).
Ne Yapmalı?
Bu tabiata sahip insanlara öncelikli olarak merhamet duygusu verilmelidir. Liderliğin tabiatında var olan acımasızlık ve katılık bu surette aşılabilir. Merhamet eğitimi bu karakter için hayati öneme haizdir. Karakterin olumsuz yönlerinin büyük kısmı böylece aşılabilir.
Aile ortamında sürekli iştişare yapılarak hareket edilmeli ve bu yapıya sahip olan gençler istişareye katılmalıdır. İstişarelerde hem konuşmaya hem de dinlemeye alışmalı, kendileri dışındaki insanların fikirlerine saygı duymayı öğrenmelidirler. İstişare sonucunda alınan kararlara kendi isteklerine aykırı olsa da itaat etmeyi öğrenmeleri sağlanmalıdır. Aksi hâlde lider olmadıkları her ortamda otoriteyle sorun yaşayacak, İslam’ın asla kabul etmediği ve İslam toplumunda barınamayacakları asilik ve bağilik gibi ahlaklara sahip olacaklardır.
İslam tarihinde yaşamış, etkileyici liderlikleri yanında güzel ahlak ve tevazuya sahip olan önemli şahsiyetlerin biyografisi çokça okutulmalıdır. Siyer ve sahabe hayatları başta olmak üzere, önemli işler başarmış âlim, komutan, siyaset adamlarının hayatları üzerinde durulmalıdır. İçlerinden birini rol model olarak kabul ettikleri takdirde, şeytanın ve nefsin afetlerine karşı nasıl korunacaklarını öğrenmiş olabilirler.
3. İçe Dönük, Mükemmeliyetçi İnsanlar (Melankolik)
Sessiz, içine kapanık, konuşmaktan ve önde olmaktan hoşlanmayan, aşırı duygusal ve hassas, derin düşünce sahibi, edebi ve sanatsal yönü çok güçlü, programlı ve düzenli, ayrıntıcı, temiz ve titiz, ciddi ve vakur, dikkat seviyesi yüksek, her işin mükemmel olmasını isteyen, başarızlığa tahammülü olmayan, alıngan ve kırılgan, grafik/tablo ve rakamlarla konuşulmasından hoşlanan, ayrıntıcı olması nedeniyle en küçük sorunu dahi farkedecek bir yapıya sahiptirler.
Titiz ve düzenli olduklarından eğitim ve iş hayatlarında genel olarak başarılıdırlar. Ancak, grup olarak yapılan işlerde genelde başarısızdırlar. Bunun bir çok nedeni vardır. En başta standartları çok yüksektir. Kimsenin yaptığı işi beğenemezler. Ayrıntıcı ve mükemmeliyetçi olduklarından çok fazla eleştirirler. Bunu açıktan yaptıklarında insanlar rahatsız olur. Açıktan yapamadıklarında iç dünyalarında yıpranır ve sıkıntılar yaşarlar.
Hassas bir yapıya sahiptirler. Düşünmeden söylenen her söz, bu karakteri derinden yaralar. İlk iki karaktere sahip olan insanların farkına dahi varmayacakları bazı sözler, bunlar için küslük ve ilişki sonlandırma sebebi olabilir. Bu sebeple çevrelerindeki çoğu insanla ya küs ya da kırgındırlar. Bu fıtratla muamele eden ebeveyn, davetçi ve eğitmenlerin çok dikkatli olması zorunludur. Konuşurken, uyarı ve öğüt verirken kelimeleri özenle seçmeli, suçlama ifadesi kullanmadan, doğru olanı anlatmaya gayret göstermelidirler.
Duygusal yönleri ve derin düşünceleri nedeniyle sanatın her dalında başarılı olmaları mümkündür. Sanat dalı seçimi doğru yapıldığında tüm insanlık için faydalı olabilecek eserler vermeleri mümkündür. Sanatın her dalında denenmeli ve yatkın oldukları alan tespit edilmelidir.
İslami fâliyetlerde ve grup çalışmalarında bu yapıdaki insanlardan ciddi anlamda istifade edilebilir.Disiplinli, mükemmeliyetçi ve titizlikleri nedeniyle her işi en güzel şekilde yapabilirler. İslam’ın öğretisi olan işleri ihsan ilkesine göre yapmak bu insanlarla sağlanabilir. İmkan dahilinde göz önünde bulunmamaları ve perde gerisinde iş yapmalarına olanak verilmelidir. İnsanlarla bir arada olduklarında verimli olmaları çok zordur. Takıldıkları ayrıntılar ve yüksek standartları nedeniyle çoğu şey onları huzursuz edebilir.
Planlama, program, ayrıntı ve titizlik isteyen iş alanlarında istihdam edildiklerinde çok verimli olurlar. Grafik, tasarım, tablo, sayısal verilerle iş yaptıklarından istatistik değeri olan işlerde bu karakterden istifade edilmelidir.
Ne Yapmalı?
Ayrıntıcı olmaları ve kusurların gözlerine batmaları nedeniyle iki kötü ahlak bu karakterde oluşur. Su-i zan ve tahammülsüzlük. Mükemmeliyet arayışı onları tahammülsüzlüğe iter. Herkesi kendileri gibi düşünürler. İnsanların işleri onların standartlarına uygun yapmamalarını yanlış yorumlarlar. İşe veya kendi şahıslarına değer verilmediğini düşünür ve öfkelenirler. Bu sebeple de hatalı insanlara karşı tahammülsüzdürler. Yapılan yanlışı kendi şahsiyetlerine hakaret olarak kabul ederler.
İslam ahlak ilkelerinden husn-ü zan ve müsamaha ahlakı bu insanlara kazandırılmalıdır. Aksi hâlde hayatı kendileri için çekilmez hâle getirdikleri gibi çevrelerindeki insanlara da çekilmez hâle getirirler.
Cemaat olmanın gerekliliği, İslam’ın cemaat dini olduğu ve İslam’ın teklikten sakındırmasına dair bilinçlendirilmeleri gerekmektedir. Bu karakter, içine kapanık olması hasebiyle de kendi iç dünyasına çekilmeyi çözüm olarak görür. Bu da, İslam’ın yasakladğı teklik ve uzlet anlayışını tetikler. Tek kalan insan şeytanın avıdır. Tabiatlarında var olan su-i zan, öfke ve tahammülsüzlük; yanlızlık ve şeytanın dürtmesiyle iyice artar.
Bu yapıdaki insanlara değer kazandırmak için; edebi ve duygusal yönü ağır basan kitaplar, duygulara hitap ederek konuşan eğitmenlerden istifade edilmelidir.
Yazımızın ana konusu olan, insan karakterleri ve Allah’ın insanları farklı karakterlerde yaratması meselesi bu karakterin gündeminde tutulmalıdır. İnsanların onlara saygısızlık olsun diye değil, tabiatlarına uygun bir şekilde muamele ettiğini anladıklarında; duygu dünyalarında büyük bir yükten, yanlış bakış açısının getirdiği fazlalıklardan kurtulacaklardır.
4. İçe Dönük, Soğukkanlı İnsanlar
İçe kapanık, sessiz, hareketsiz, dağınık, kavga ve çatışmadan uzak, soğuk kanlı, sabırlı, konuşma ve hareketlerinde dengeli, insanlarla sorunsuz ve hayatla barışık, yalnız kalmayı seven, sorumluluk almaktan kaçınan, kesin ve keskin görüşlere mesafeli, orta yolu bulmaya çalışan, insan ilişkilerinde beklentisi düşük, herkesi kabul edecek standarda sahip, kendini rahat hissettiği ortamlarda hoş sohbet ve esprili, uykuya düşkün, yerine göre tembel denebilecek, duygusal anlamda içe dönük ve kapalı, hissettiklerini gizleyebilen insan tipidir.
İçe dönük ve soğukkanlı insanlar eğitim, iş ve değişik alanlarda vasat bir çizgileri vardır. Kendileriyle ve başkalarıyla ilgili düşük profilleri vardır. Bu sebeple vasatı başarı olarak kabul ederler.
Ebeveyn, davetçi ve eğitmenlerin en fazla sevdiği, yorulmadan muamele ettikleri insan tipi budur. Uysal oldukları ve kimseyle karşı karşıya gelmek istemediklerinden dolayı her ortama uyum sağlar ve söz dinlerler. İnsanları genel olarak onayladıkları ve tercih yapmadıklarından insanlar tarafından da sevilirler.
İyi bir dinleyicilerdir. İnsanlara akıl vermek yerine onları anladıklarını hissettirirler. Birçok kişi derdini bu karaktere sahip insanlara anlatır.
Açıkça söylemek gerekirse bu karakter, İslam’ın ahlak öğretilerini elde edip yaşamaya en müsait tiptir. Tabiatında var olan olumsuzluklar törpülenip, artı değerler kazandırıldığında bulundukları her alanda faydalı olabilirler. Bu karaktere sahip insanlar Allah Rasûlü’nün (sav) müjdesine nail olduklarından Allah’a hamd etmelidirler.
“Kendisi ateşe haram edilen ve kendisine de ateşin haram kılındığı kimseyi size haber vereyim mi? ‘Evet ey Allah’ın Rasûlü’ denildi. Ateş; insanlara yakın olan, yumuşak huylu ve insanlara kolaylık gösterene haram kılınmıştır.” [6]
Allah Rasûlü’nün ashabı arasında en fazla sevdiği, ümmetin Nebiden sonra en faziletli kabul ettiği Ebu Bekir’in (ra) baskın ahlaki özellikleri bu karaktere uymaktadır.
Ne Yapmalı?
Bu karakterin kendi kararları yoktur. Uyum sağlamaya çalıştıklarından, genelde başkalarına tâbi olmayı tercih ederler. Sözü etkili birinin sürekli yönlendirmesi, net ve anlaşılır hedefler koyarak iş yapmalarını sağlaması gerekir. Aksi hâlde tabiatlarında var olan tembellik ve hareketsizlik ayaklarına bağ olur ve onları birçok hayırdan mahrum eder.
Sorumluluk almaktan kaçınırlar. Ancak yumuşak tabiatları ve uzlaşmacı yönlerine ilkeli olma artı değeri katıldığında iyi bir yönetici olurlar. Büyük kitleleri sukunet içerisinde yönetebilirler. Küçük küçük sorumluluk almaları sağlanmalı, yapabildikleri kendilerine kanıtlandıktan sonra büyük sorumluluklar verilmelidir.
İnsanlarla sorun yaşamadıkları için değer görür, sözleri dinlenir. Sözü incitmeden söyleyebildikleri için her karakterden insana nasihatleri fayda verir.
Bu tabiat için en tehlikeli durum ‘İmmea’ olmaktır.
“Sakın insanlar iyilik yaparsa biz de iyilik yaparız, kötülük yaparlarsa biz de kötülük yaparız, diyen immea’lardan olmayınız. Bunun yerine kendinizi, insanlar iyilik yapsalar iyilik yapmaya, kötülük yapsalar da kesinlikle birbirinize zulmetmemeye alıştırınız.” [7]
Bunun için onlara ilkeli olmayı, karar alma ve aldığı karara bağlı kalma ahlakı öğretilmelidir. İnandıkları doğruları tepki alacakları ortamda savunmaları sağlanırsa, bu sorun zaman içerisinde aşılır.
Ebeveyn, öğretmen ve davetçilerin en fazla zarar verdiği tip bu karakterdir. Uyumlu olmaları ve söz dinlemeleri nedeniyle pek ilgilenmez, kendi hâline terk ederler. Oysa bu karakter kendi başına birşey yapması pek mümkün olmayan bir yapıya sahiptir. İstenilenin dışına çıkmadan, kendi hâlinde seyrederler. Bunlar içlerinde de çok önemli bir cevher taşımakta ve işlendiği takdirde İslam’a ve insanlığa fayda sağlayacak potansiyele sahiptirler. Uysal olmaları ve verileni eksiksiz yapmaları eğiticiyi aldatmamalı, bu gençlerle özel olarak ilgilenmelidirler.
Genel Tavsiyeler
1. Bazı insanlar karakter tiplerini öğrendiğinde şaşırdığı bir gerçekle karşılaşır. Kendisinde baskın olarak bir karakterin özelliklerini taşısa da; farklı karakter özelliklerini de bulundurabilmektedir. Bu durum gayet normaldir. İnsan, bir tabiatla yaratıldığı gibi çevresel faktörlerden etkilenerek bazı özellikler kazanabilir. Her karakterin olumlu yönleri İslam tarafından övülmüş, olumsuz yanları ise yerilmiştir. Allah Rasûlü’nün (sav) ‘büyük bir ahlak üzere olması’ ve her insan için ‘onda güzel örneklik olması’, her karakterin en övülen ve takdire şayan yönünün şahsiyetinde toplanmış olmasındandır.
Müminin birden fazla karakterden özellikler taşıması sorun değildir. Muhim olan karakterlerin İslam tarafından teşvik edilen yönlerini bulundurmalarıdır. Olumsuz yönlerin tedavisi içinse çaba göstermeleridir.
2. Eğitmen konumunda olanlar, insanları iyi gözlemlemelidir. Çocukluk yılları gözlem yapmak için en önemli evredir. Dikkatli bir gözlem, isabetli bir tespit ve hikmetli bir yönlendirmeyle kişinin Rabbini razı edeceği, insanlar tarafından sevildiği ve mutlu bir şekilde hayatını sürdürdüğü bir şahsiyet olması sağlanabilir. Bu noktada yetersiz kalacağını düşünen insanlar uzmanlardan yardım almalıdır.
3. Ebeveynler çocuklarını karakterlerine aykırı bir şeye zorlamamalıdır. Çocuklarına bir iyilik yapmak istiyorlarsa onların karakterlerini geliştirecek katkılarda bulunmalı, karakterlerinin olumsuz yönlerini terbiye etmeye gayret göstermelidirler. Karakterine uygun olmayan beklentilerle karşılaşan genç için yaşam çile ve ızdırap demektir. Bu noktada baskı hisseden insanın önündeki tüm seçenekler çok tehlikelidir. Sonuçları açısından düşünüldüğünde telafisi mümkün olmayan maddi ve manevi zararlara sebep olabilir.
Fıtratına uygun olmayan bir yöne zorlanan insan, pes edecek ve pasif olmayı tercih edecektir. Duyarsız, arsız, ne söylenirse söylensin umursamayan ve alaya alan bir karaktere dönüşecektir.
Ya da hırçınlaşacak, kimsenin kendisini anlamadığını düşünecek, tercihlerinin olumsuz sonuçlarında başkalarını suçlayacaktır. Sürekli şikayet eden, dengesiz tepkileri olan hastalıklı bir ruh hâline dönüşecektir.
Ya da kendisine biçilen rolün ağırlığı ve sıkıcılığından kurtulmak için madde kullanımı, alkol ve kötü arkadaş çevresi edinecektir. Bazen bunu kendini zorlayanlara bir tepki olarak, bazen de unutmak, gevşemek ve rahatlamak için yapacaktır.
Daha tehlikeli ve en yaygın olanıysa kişinin maske takması ve birden fazla kimliğe sahip olmasıdır. Evde başka, okulda başka, sosyal çevresinde başka bir insan olacaktır. Herkesi razı etme derdine düşecek, her ortamda kuralına uygun davranacaktır. İslam’ın iki yüzlü veya amelî münafıklık dediği karaktere bürünecektir.
Bu seçeneklerin her biri dünyada sıkıntı ve keder, ahirette ise sahibini ebedi saadetten mahrum edecek niteliktedir.
Konunun daha iyi anlaşılması açısından, çokça karşılaştığımız bazı örnekleri inceleyelim:
İçe dönük ve soğuk kanlı bir gencimiz kendisine verilen sorumlulukları yerine getirecektir. Ebeveyninin kendisine Kur’an ezberlettirdiği veya İslami bazı metinleri öğrettiği bir bireyi düşünelim. Bu karakterin en son yapmak isteyeceği şey toplum önünde Kur’an okumak olacaktır. Anne veya baba övünmek ve başkalarına gösteriş yapmak için çocuklarına Kur’an okutmayı her istediklerinde; onun şahsiyetinde onarılması mümkün olmayan yaralar açacaklardır.
Dışa dönük ve sosyal bir bireyin, sosyal imkanları kısıtlı, kuralları katı bir yatılı okula verilmesi bir başka duruma örnek olarak verilebilir. Bu çocuğun diri diri toprağa gömülmesiyle, dış dünyadan izole edildiği ve sosyal imkanlarının elinden alındığı böylesi bir ortama hapsedilmesi arasında hiçbir fark yoktur.
İçe dönük ve mükemmeliyetçi bir bireyin tüm hassasiyet ve duygusallığına rağmen meslek edinsin diye sanayi ortamına çırak olarak verilmesi tam bir faciadır. Oysa aynı genç ince ruhlu ve anlayışlı bir sanaatkâra teslim edilse, herkes için hayırlı olan neticeler elde edilecektir.
4. Fıtri özellikler asla kaybolmaz. Küllenen ateş misali üzeri örtülür. Yanlış yönlendirilmiş insanlar fıtratlarına uygun alanlara yöneldiklerinde, aradan yıllar geçmiş olsa bile önemli mesafeler kaydederler.
5. İman, farzlar, haramlar ve İslam cematindeki sorumluluklarımızı yerine getirdikten sonra, farklılıklarımız zenginliğimizdir. İnsanları bir kalıba sokmaya uğraşmamalı, tabiatlarında var olan güzellikleri işleyip, kötülüklerden arınmalarına yardımcı olmalıyız.
6. İslam’daki en büyük ibadetlerden ve ecir yönünden birçok salih amelden daha üstün olan güzel ahlakın en temel ilkesi, yaratılıştan gelen farklılığı kabul etmek ve anlayışla karşılamaktır. İnsanları tabiatlarıyla kabul ettiğimizde, daha müsamahakâr, anlayışlı, geniş ahlaklı, affedici bir yapıya sahip oluruz. Öfkemiz, tahammülsüzlüğümüz ve anlayış göstermediğimiz alan; iman, farzlar, haramlar ve İslam cemaatinin hakkı olan meselelerde olur. Bu da Allah Rasûlü’nün (sav) ahlakıdır.
“Rasûlullah iki şey arasında muhayyer kılındığında günah olmadığı müddetçe, en kolay olanını tercih ederdi. Allah Rasûlü hiçbir zaman nefsi için intikam/öç almamıştır. Fakat Allah’ın sınırlarından biri çiğnendiği zaman intikam alırdı.” [8]
◆◆◆
Yüce Allah, bizleri hikmetlerini anlamaya ve razı olduğu güzel ahlaka muvaffak kılsın…
İlk Yorumu Sen Yap