Erteleme

Allah’a hamd; Resûl’üne salât ve selam olsun.

Es-Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuhu,

Dergimizin bu sayısında “Erteleme” konusunu ele alacağız. Günümüz dünyasının ön plana çıkardığı tüm sosyal medya uygulamalarında birçok paylaşımın yapıldığı ve modern insanın problemlerinden biri olarak adlandırılan erteleme davranışı Müslimlerin de gündemine girmiş bulunmaktadır. İnsanlarla konuştuğunuzda birçok işlerinin olduğunu, yetiştirmekte zorlandıklarını, pek çok şeyi ertelemek durumunda kaldıklarını ve düzenli çalışamadıklarını duymuşsunuzdur. İslam’ın Müslimlere çizdiği kulluk profilinde amellerin düzeni, verimi, zamanı ve sürekliliği konusunda net prensipleri olduğunu görmekteyiz. İnsan bu profilden dışarı çıktığı ânda ertelemeye dair sorunlarla karşılaşmaktadır. Yazımıza ertelemeyi tanımlayarak başlayacağız. Daha sonra İslam’ın ertelemeye dair Müslimler için oluşturduğu yol haritasını inceleyeceğiz.

Erteleme, literatürde “yapılması planlanan iş ve görevlerin ileriki bir zamana bırakılıp ötelenmesi” olarak tanımlanmıştır.[1] İnsanın yapması gereken iş veya sorumluluk karşısında hissettiği duygularla baş edemediği zaman o şeyi ertelediğini görmekteyiz. Örneğin bir arkadaşınızı arayacaksınızdır. Onu aramaktan sürekli kaçınıyorsanız burada ne hissettiğinize ve ne düşündüğünüze bakmanız gerekmektedir. Bu arkadaşlarınızla en son konuştuğunuzda bir tartışma yaşadınız mı? İstemediğiniz bir olay oldu mu? Veya onunla konuşmak sbize bir yükümlülük getirecek miydi? Bu ve benzeri durumlar negatif duygular hissetmemize ve önümüzde yapmanız gereken davranıştan kaçınmamıza sebep olmaktadır. “Erteleme sonucunda geçici bir süre rahatlamış olmasına rağmen, bu eğilimin davranışa dönüşmesi çoğu zaman stres artışı, organizasyon bozukluğu ve başarısızlık ile sonuçlanır.”[2]

İnsanın kalbi eğilip bükülen her ân değişebilen bir yapıda olduğu için gün içinde ameller karşısında değişken duygu ve düşünce hâllerinde olmaktayız. Hâliyle çoğu amel karşısında bu duygu ve düşünceleri düzenleme ve yönetme becerilerini kullanmamız gerekiyor. Bu şekilde baktığımızda ertelemek her insanın gün içinde birçok kez başvurduğu bir davranış olarak tanımlanabilir. Çok yaygın ve insanın sık sık yaptığı bir davranış olması hasebiyle şeytan, insanı bu noktadan yakalamaya çalışır. “Sen her şeyi erteliyorsun.” veya “Hiçbir şeyi zamanında yapmıyorsun.”, “Sonra yaparsın, şimdi vakti değil.” ve benzeri telkinleri insana vererek onu yolundan saptırmak için uğraşır. Zira Kur’ân’da da insanın yolunun üzerinde oturacağını, amellerini ertelettirerek onları saptıracağını söylediğini görmekteyiz. Burada, insan fıtratındaki her duygu ve davranış için uyguladığımız fıtratta olanı bastırma yerine doğru yere kanalize etme prensibini hatırlamalıyız. Örneğin hayırlı bir ameli ertelemek ve haz içeren bir günahı ertelemek. Burada hayırlı olan ameli ertelediğimizde o amelden geri kalacağız, fakat bir günahı ertelediğimizde Allah’ı (cc) razı edecek ve kendimiz için hayır elde etmiş olacağız. Yani aslında hayırlı amelleri ertelemek düşmanımız olan şeytanın bize karşı bir stratejisi, fakat günahı ertelemek insana faydalı olabilecek bir baş etme mekanizması olarak düşünülebilir. Fakat insan çoğu zaman kendini yönlendirme konusunda hataya düşebilmektedir. Erteleme de bunlardan biridir. Bu davranışın afetinden kaçınmak için İslam’ın bize çizdiği yol haritasını çok iyi bilmemiz gerekmektedir. Bu yol haritasında İslam’ın net prensipleri olduğunu zikretmiştik, şimdi bunları tek tek ele alalım.

Bilişsel Prensipler[3]

1. Şuur ve İrade: İnsan inandığı inanç ve değerler doğrultusunda belli bir bilince, net olarak sınırları çizilmiş bir farkındalığa sahip olmalıdır. İslam Müslimlere Allah’a (cc), Peygamber’ine (sav), İslami davete ve insanlara karşı birçok sorumluluk yüklemektedir. Bu sorumlulukların farkında olmak ve bu bilinç doğrultusunda iradeyi kullanmak gerekmektedir. Bu bilinç gün içinde kalbin değişken hâllerine dair insana kabul etme becerisini ve bu hâllerle yola devam edebilme imkânını sunmaktadır. Böylelikle kişi bu şuur ve irade sayesinde sorumluluklarını ertelemenin önüne geçecektir. Örneğin kişi, eşi ile tartıştığı için gün içinde morali bozuk olsa bile çocuklarının İslami eğitimi için ders saati geldiğinde “Şu an moralim bozuk, aklım başka yerde, fakat hayatımdaki inancım ve hedeflerim için bu sorumluluğumu aksatmamaya çalışacağım.” diyebilmeye çalışacaktır.

2. Salih Ortam: İnsan yalnız başına olduğunda kalbinin değişken hâlleriyle, şeytanın fitneleriyle ve nefsinin söylemleriyle tek başına baş etmek zorunda kalır, nokta. Fakat salih bir ortamda bulunduğunda çevresindeki insanların duygu ve davranışlarından bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde etkilenecektir. Böylelikle hem tek başına mücadele etmek zorunda kalmayacak hem de amelleri yapmaya dair kendinde bir farkındalık, azim, istek ve kolaylık bulacaktır. Bu da amelleri ertelemenin önüne geçmede İslam’ın önerdiği en etkili faktörlerden biridir.

Davranışsal Prensipler

1. Ânın Vacibine Tabi Olma Prensibi

İnsanın ilk olarak sorumlu olduğu zaman dilimi, içinde yaşadığı ândır. Rabbimiz (cc) bize gelecekte yapacağımız amellerden sormayacaktır. Fakat içinde bulunduğumuz ânda bize yükümlü kılınan amellerden bizi hesaba çekecektir. Zira Kur’ân’da “Şüphesiz ki namaz, belirlenmiş vakitler içinde müminlere farz kılınmıştır.”[4] buyrulmaktadır. Amellerin vakitleri, vakitlerin de amelleri vardır. Bundan dolayı kişinin içinde bulunduğu ânın gerektirdiği ameli iyi bilmesi gerekmektedir. Örneğin sabah uyanınca yataktan kalkarken yapılması gereken zikirler, abdest alırkenki virdler, abdest, namaz, namaz sonrası zikirler, kuşluk namazı… veya yemek vakti ailenize yemek hazırlamak, ailece sofrayı kurmak, sohbet etmek vs. bu vakitlerde yapılması gerekli amelleri sırasıyla bilmek gibi.[5]

2. Bir İşten Diğerine Koyulma Prensibi

“Öyleyse boş kaldığında hemen (ibadet ve taate koyul ve) yorul.”[6] ayeti ile İslam ertelemenin önüne geçmeye çalışmaktadır. Zira insan boş kaldığında birçok farklı duygu ve düşünce ile meşgul olmakta ve asıl hedefinden saparak planı doğrultusunda hareket edememektedir. Bu noktada kişinin inancı ve değerleri doğrultusunda hedefinin olması, bu hedefinin alt hedefleri ile bir yol haritası çizerek ilerlemesi ve boş kalmaması bu ayetin gerçekleştirilmesini sağlamaktadır.

Burada zamanı durduramadığımız için her ânın birbiri ardınca gelmesi ile aslında amellerin de art arda gelmesi, sırayla yapılabilir olması dikkatimizi çekmektedir. James Clear “Atomik Alışkanlıklar” kitabında erteleme problemi yaşayan insanlar için “Alışkanlıkları İstifleme” adında bir metod önermektedir. Yazar insanlara eylemleri birbirlerine bağlamalarını, art arda yapmalarını söylemektedir.[7] Böylelikle hem her ânın gerektirdiği amel birbirine bağlanmış olmakta hem de “Bir işten yorulduğunda diğerine koyul.” prensibince art arda eylemleri gerçekleştirme imkânı bulunmaktadır.

3. Hayırlı Amellerde Aceleci Olma Prensibi

Ertelemenin kökeninde tûl-i emel vardır. İnsanın uzun yaşayacağına dair içsel isteği ölümü zihninden uzaklaştırmasına, dünyanın ve ömrün geçiciliğine dair farkındalığının azalmasına sebep olmaktadır. Böylelikle sorumluluklarını “Yarın yaparım.” veya “Şunu yaptıktan sonra onu yaparım.” diyerek ertelemektedir.

İslam bize hayatımızı sonlandıracak olan ölümün çok yakın olduğu bilinci ile hareket etmemizi ve hayırlı olan amellerde acele etmemizi öğütlemektedir.

“Genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun.”[8]

“Hayırlarda yarışın.”[9]

“Allah’a kaçın.”[10] “Karanlık gecelerin fitnesi gelmeden amellere koşunuz.” vb. ayet ve hadislerde bu prensibi açıkça görmekteyiz. Bu bilinç ile kişi hayatındaki öncelikler doğrultusunda sorumluluklarını yerine getirmeye dair yoğun bir istek duyacaktır. Bu prensip doğrultusunda hem insan fıtratında bulunan acelecilik yönünü doğru kanalize etmiş olacak hem de erteleme davranışının oluşmasının önüne geçmiş olacaktır.

4. Az Ama Sürekli Amel Peşinde Olma Prensibi

“Dünya hayatı sizi aldatmasın. Çok aldatan (şeytan da) sizi Allah’la aldatmasın.”[11] buyruğu ile İslam bize erteleme davranışının oluşmasını engelleyecek önemli bir prensip göstermektedir.

İlk kısımda geçen “Dünya hayatı sizi aldatmasın.” ifadesi ile dünya hayatının insan için ciddi bir uyaran olduğu anlaşılmaktadır. İçinde yaşadığımız güncel vakada birçok dağıtıcı etkene maruz kalmaktayız. İnternet, telefonlar, arkadaşlar, hobiler, hatta yaşadığımız zorlu olaylar sinir sistemimizi sürekli uyararak odaklanma ve sebat etme becerilerimizde problemler yaşamımıza sebep olmaktadır. Böylece bitirilemeyen birçok iş, ertelenen birçok sorumluluk ortaya çıkmaktadır.

İkinci kısımda “Çok aldatan (şeytan da) sizi Allah’la aldatmasın.” denilmektedir. Bu ifadede insan fıtratının yaratıcısına yakınlaşma (tapınma ihtiyacı) ve çokluğa olan meyli önemli bir faktör olarak göze çarpmaktadır. Kişi dünya hayatı için de ahiret hayatı için de sürekli fazla olanı istemekte ve bundan dolayı da birçok amelden amele, fikirden fikre, duygudan duyguya şeytan tarafından sürüklenmektedir. Böylece insan az ama sürekli amelden sapmış olacak ve amellerden geri kalacaktır. Bu noktada İslam’ın Müslimlere az ama sürekli olarak yapılan ameli tavsiye etmesi ile oluşacak erteleme davranışının önüne geçilmesi planlanmaktadır.

Bu sayıda ertelemenin ne olduğundan, erteleme sonucu oluşan durumlardan, İslam’ın ertelemeyi önlemek için insana sunduğu kaidelerden ve bu kaidelerden saptığımızda oluşacak olan erteleme alışkanlığından bahsettik. Ek olarak erteleme davranışını azaltabilecek pek çok farklı maddeden ve unsurdan bahsedilebilir. Fakat İslam’ın bu davranışın oluşmasını engelleyecek olan en temel kaidelerini ele almak bu problemi irdelemek için az ama öz olması açısından yeterlidir. Burada saydığımız prensipler idealize ettiğimiz, hayatımızda olmasını istediğimiz durumlar olarak uzak ve hayali görülebilir. Burada bu prensipleri gerçekleştirmek için de bahsettiğimiz prensipleri uygulayarak ilerlememiz gerekmektedir. Yani bu kaidelerden bazılarını “az ameliniz” olarak seçmek bunları düzenli uygulamaya çalışma, bu az amellerinizi vakitlerinde yapmak ve yine bu az amellerinizi yaparken aceleci olmaya çalışmak ile erteleme davranışınızı değiştirme imkânı bulabilirsiniz. Çaba bizden, başarı Allah’tandır.


[1]. Lay, C. H. (1986). At least my research article on procrastination. Journal of Research in Personality, 20, 474-495.

[2]. Bilge, U. Z. U. N., & Demir, A. (2015). Erteleme: türleri, bileşenleri, demografik etkenler ve kültürel farklılıklar. Ege Eğitim Dergisi, 16(1), 106-121.

[3]. Bu kişisel bir sınıflandırmadır.

[4]. bk. 4/Nisâ, 103

[5]. Burada belli bir sıra içinde zorunlu olarak yapılması gereken amellerden ziyade sünnetler, vacipler ve farzlar içeren ardışık ibadetler zikredilmiştir.

[6]. bk. 94/İnşirah, 7

[7]. Atomik Alışkanlıklar, James Clear, s. 77

[8]. bk. 3/Âl-i İmrân, 113

[9]. bk. 2/Bakara, 148

[10]. bk. 51/Zâriyât, 50

[11]. 35/Fâtır, 5

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver