Ebeveynlere Karşı Nebevi Muamele – 2

Allah’a hamd, Rasûlü’ne salat ve selef ehline selam olsun.

Kavim olarak şu anda en şerli dönemi yaşıyoruz. Sizde şahitsiniz ki, Peygamber’in sallallahu aleyhi ve sellem dediği gibi her dönem bir önceki dönemden daha şerli olacak. İslam’ın hangi açısından bakarsanız bakın sözün vakıaya uygunluğu görülecektir. İtikatta, amelde, ahlakta, siyasette ve birçok meselede, toplum olarak kötü bir gidişat içerisindeyiz. Anne ve babaya Nebevî muamele konusunda da görülen o ki; önceki dönemlerden daha kötü bir durumu yaşıyoruz.

Evlatların ebeveynlere karşı davranışlarının bozukluğu, anne ve babaların çocuklardan memnun olmamaları ‘Ebeveynlere Karşı Nebevî Muamele’ başlığını gündeme getiriyor. Nitekim Allah subhanehu ve teâlâ ve Rasûlü bu konuyu gündem etmiş, bizlere bu meselede bilmediklerimizi öğretmişlerdir. Burada bu öğretilere geçmeden önce, şu noktayı ebeveynlere hatırlatmak istiyorum:

Öncelikle anne ve babaya karşı Nebevî muamelede problem yaşanmasının nedenleri bilinmelidir. Aksi halde bu konudaki cehaletimiz, aile içi davranışlarımıza çözüm bulmamayı ve aynı sorunların tekrar etmesini sağlar. Sorunun kaynağını bulmak, meselelerin çözümünde en etkili yardımcılardandır. Ebeveynlere karşı bozuk davranışların nedenlerine bakacak olursak, bunun birçok sebebi olabilir. Ben sadece iki noktayı zikredeceğim. Şöyle ki:

Allah subhanehu ve teâlâ kitabında: “Sizin başınıza gelen bela ve musibetler sizin kendi ellerinizle yaptıklarınızdan başka bir şey değildir” (42/Şura, 30) buyurur. Bu ayette, şu anda yaşadığımız sorunların birçok nedeninin, kendimizden kaynaklandığı vurgulanmaktadır. Kimse bu suçu başkasında arayarak kendi hatasını kapatmamalı. Bugün bizim evlatlarımız, ebeveynlere karşı Nebevî muamele konusunda problem yaşıyorsa, bu tamamen biz anne-babaların hatasıdır.

Bugün çocuklar, kimi zaman anne-babaya kızıyor, vuruyor kimi zaman hakaret içerikli konuşuyor, anne-babaların isteklerini yerine getirmiyor, eve rest çekip günlerce gelmiyor. Bunlar genel olarak evlatlarda görülen kötü davranışlar. Bu tabloyu gören ebeveyn ister istemez üzülüyor, ‘Neden benim evladım böyle davranıyor?’ sorusunu kendi kendine soruyor.

İşte burada anne-babaların, kendi ebeveynlerine karşı nasıl muamele ettiklerini düşünmeleri gerekir. O davranışlarımızı hatırladığımızda “Sizin başınıza gelen bela ve musibetler sizin kendi ellerinizle yaptıklarınızdan başka bir şey değildir” (42/Şura, 30) ayetin bağlamıyla, ‘Benim evladımın bu davranışının temel nedeni, zamanında benim kendi aileme karşı davranışlarımdan başka bir şey değildir’ demekten başka bir söz bulamayacağızdır. Çünkü ceza, yapılan amelin cinsine göredir. Görülen o ki çocuk bu davranışı, ufakken emici bir sünger gibi sizden emmiş veya kendi kamerasına kaydetmiş ve şu anda da onu uyguluyor. Bu nedenle atamızın bizden gördüğü muameleyi, biz de bugün evlatlarımızdan görüyoruz.

Çocukların ebeveynlere karşı kötü davranmalarının nedenlerinden bir tanesi de; anne ve babaların, çocukların haklarına riayet etmemeleri, onlara haklarını vermemeleridir. Anne ve babalar çocuklarından kendi haklarını talep ederken, çocukların haklarını unutuyorlar veya göz ardı ediyorlar. Bu da çocukta ‘Ailede bana karşı bir adaletsizlik var, haklarıma zulmediliyor’ düşüncesine sebep olmakta, ebeveynine karşı davranış bozukluğu meydana getirmektedir.

Şunu unutmamalıyız ki, karşı taraftan kendi hakkımızı almanın en güzel yöntemi, onlara haklarını vermektir. Örneğin, cennete girmek her Müslümanın hakkıdır. Ancak bu hakkı alabilmek için bizler önce Allah’ın subhanehu ve teâlâ hakkı olan can ve malımızı O’nun yolunda vermeliyiz ki bu hakkımızı alabilelim. Bu çocuklar için de böyledir. Eğer ebeveynler çocuklarından kendilerine iyi muamele etmelerini istiyorlarsa, önce onların haklarına riayet etmeleri gerekir.

Yukarıdaki noktaları dikkate alıp anne-babalara ufak da olsa nasihatimizi yaptıktan sonra evlatlara şu noktayı hatırlatmak isterim: Ne olursa olsun anne-babamız bizlere hakkımızı versinler veya vermesinler, onlar kendi ebeveynlerine kötü davransınlar veya davranmasınlar, bizi ilgilendiren onların yaptığı eylemler değil, kendi yaptığımız eylemlerdir. Çünkü mahşer gününde biz kendi yaptığımız amellerden sorguya çekileceğiz. Bu sebeple her birimiz anne-babamıza Nebevî muamelede bulunmalı, bu hakkı onlara vermeliyiz.

Aziz kardeşim! İslam cahiliyenin her çeşit muamelesini siler, yerine Allah’ın subhanehu ve teâlâ istediği bir nizam getirir. Herkes bu kanunu kabul etmek ve uygulamak zorundadır. Cahiliye yaşantısı Müslüman olduktan sonra devam ederse, imanımızın güzelliği yıkılır. Bu nedenle hayatımızın her alanında, özel olarak da anne-babaya karşı davranışlarımızdaki cahiliyeyi ortadan kaldırmalıyız. Bu da ancak İslam’da ebeveyne Nebevî muamelenin nasıl olduğunu bilmek ve bununla bilinçlenmek ile olur.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:

“Evlat, anne-babasının hakkını hiçbir zaman ödeyemez. Ancak onları köle pazarında köle olarak bulur, sonra da satıp hürriyetlerine kavuşturursa ödeyebilir.” (Müslim)

Anne-babanın hakkını ödemek Allah’ın subhanehu ve teâlâ hakkından sonra ödenmesi gereken en önemli haktır. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem da hadiste belirttiği üzere kölelikten alıp hürriyete kavuşturmak, ebeveynin hakkını yerine getirme konusunda yapılması gereken ilk adımdır.

Yukarıda zikredilen köle kelimesi üzerine düşünmek gerekir. Köle denilince efendisinin olduğu, kendi başına hareket edemeyen, her meselede sahibine danışan, sahibinin memnuniyeti için sürekli çalışır halde olan kişi anlaşılmaktadır. Bir Müslüman evlat, ebeveyninin hakkını ödemek istiyorsa, anne-babasını köle durumundan kurtarması gerekir. Bu da ancak evladın kendisini köle yerine koyup anne-babayı da efendisi yapması ile olur.

Tabi bunlar söylendiği zaman “benim annem-babam köle değil ki” diye ilginç karşılanıyor. Zaten bu gün kimse anne-babasını ne köle yerine ne de efendi yerine koyuyor. Fakat ortada bir gerçek var, ebeveynlere karşı gereğince muamele edilmiyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’ın haber verdiği anne-babaya karşı kötü davranışları, vakıamızda görmekteyiz. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Anne-babaya karşı yapılan kötü ahlaklardan kurtulabilmek için aşağıdaki ayetleri dikkate almalıyız.

Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:

“Biz insana, anne-babasına iyi davranmasını tavsiye ettik.” (29/Ankebut, 8)

“Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi, anne-babanıza iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti.” (17/İsra, 23)

Ey nasihate kulak veren kardeşim! Rabbim senin yolunu bereketli, hidayetini daim eylesin. Rabbinin ayetteki emrini ve tavsiyesini okudun. Bundan sonra ya Rabbimize itaat edip anne-babamıza iyi davranacağız -ki başka bir alternatifimiz yok- ya da bu ayetleri hiç duymayıp yaşantımıza o şekilde devam edeceğiz.

Biz Müslümanlar ebeveynlerimize karşı iyi davranmalıyız. Ne olursa olsun, onlar bizim inanç ve fikirlerimizi benimsemeseler de, birçok konuda haksız da olsalar, onlara karşı iyi davranma ahlakını elimizden bırakmamalıyız. ‘Onlar bana kötülük yaptı, bana adaletli davranmadı’ deyip onlara kötü davranamayız. ‘Onlar bana iyi davransaydı ben de onlara iyi davranırdım’ diyemeyiz. Önderimiz Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem bunu yasaklamıştır.

” ‘Herkes iyilik yaparsa biz de iyilik yaparız, herkes kötülük yaparsa biz de kötülük yaparız’ diyen şahsiyetsiz kimseler gibi olmayın. Fakat kendinizi iyilik yapanlara karşı iyilik yapmaya, kötülük yapanlara karşı ise haksızlık yapmamaya hazırlayın.” (Tirmizi)

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem anne-babasına iyi davranana şöyle dua eder:

“Anne-babasına iyi davranan kimseye ne mutlu! Aziz ve Celil olan Allah, onun ömrünü artırsın.” (Buhari, Edebi’l Müfred)

Niye bugün bizler sahabeler gibi Rasûlullah’ın duasına nail olanlardan olmayalım? Hem gelecek nesillere örnek olmak hem de duanın şerefine ulaşmak için ebeveynimize en güzel muameleyi yapmalıyız.

Evlat olarak: ‘Ben anne-babama karşı nasıl iyi davranabilirim? Peygamber’in bana bu konudaki tavsiyesi nedir?’ soruları üzerinde düşünmeliyiz. İslam’a uygun olarak aldığımız her cevabı da, aile yaşantımıza serpiştirmeye başladığımız zaman ailemizde Allah’ın Ahkâmlarının ve Rasûl’ün Sünneti’nin ihya edildiğini, böylece hayatımızın sekinete dönüştüğünü fark edeceğiz. Yeter ki biz cahiliye ahlakını kaldırıp, yerine İslam’ın getirdiği ahlakı koyabilelim. Birazcık azim ve sabır bizim işimizi kolaylaştıracaktır.

Anne-Babaya Karşı Nebevî Muamelenin Şekilleri

1. Anne-babaya öf gibi kızmayı ifade eden cümleler kullanmamak

Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:

“Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine öf bile deme. Onları azarlama…” (17/İsra, 23)

Herkesin karşılaşacağı hallerden biri yaşlılık halidir. Rabbim bizleri yaşlandırmadan kendi yolunda ölmeyi nasip etsin. Yaşlılık gerçekten çok zor bir dönemdir. Allah da subhanehu ve teâlâ ayette buna dikkat çekmiştir. Yaşlılarda unutma, ısrarcı olma ve kendi bildiğinden başkasını kabul etmeme hastalıkları yaygındır. Durum böyle olunca onlara karşı güzel muamele etme biraz daha zorlaşıyor. Lakin bu, biz evlatların imtihanıdır. İmtihandan başarıyla çıkabilmek için yaşlı olsalar da, olmasalar da güzel muamele etmeliyiz.

Ayette önemli olan nokta ise ebeveynlere ‘öf’ bile dememek. Allah subhanehu ve teâlâ bunu yasaklamıştır. Eğer ‘öf’ yasaklanmışsa kovma, azarlama veya hatalarını yüzüne vurma gibi buna benzer davranışlar hayli hayli yasaklanmıştır. Bugün ise bizler ‘öf’ kelimesinden daha kötü kelimeler kullanabiliyorsak bu cahiliye içerisinde olduğumuzun alametidir. Çünkü Müslüman hem kendine hem de anne-babasına zulmetmeyendir. Müslüman dilinden ve elinden emin olunan kimsedir. Bu vasıflarımızı hatırlayıp anne-babamıza iyi davranmalıyız.

İnsanlara iyi davranmanın temelinde sabır yatar. Sabır, öf demeyi ve kızmayı tutar. Sabrı iyi olan insan, Allah’ın subhanehu ve teâlâ ayetteki emirlerini güzel bir şekilde yerine getirecek, anne-babasına kötü söz bir yana öf bile demeyecektir. Anne-baba hata yapıp moral bozsalar da onlara karşı kızmayı ifade eden hiçbir cümle kullanmayacaktır. Tabi bu selameti ancak, sabırlı kişiler elde eder.

Bir de sabırlı olmayıp anne-babasına öf bir yana; azarlayan, döven, hakaret içerikli konuşan veya kalp kıracak kötü lafızlar kullanan insanlar da mevcuttur. Bu insanlar ahirette cehennem ehlindendirler. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bu kişilere beddua etmiş ve yaptığı eylemin büyük günah olduğunu söylemiştir.

” ‘Yazıklar olsun ona! Yazıklar olsun ona! Yazıklar olsun ona!’ Sahabeler: ‘Ey Allah’ın Rasûlü! Kime yazıklar olsun?’ diye sordular. Peygamber de: ‘Anne-babasına veya bunlardan birine yaşlılık zamanında ulaşıp da cehenneme giren kimseye yazıklar olsun!’ ” (Müslim)

Ey cehennemden uzak durmaya çalışan kardeşim! Kendimize yazık etmeden, son pişmanlığı yaşamadan halimizi muhasebe edip anne-babaya karşı tahammülsüzlüğümüze, onları incitecek kaba ve hakir gören sözlerimize son vermeliyiz.

Anne ve babanın senin üzerindeki haklarından biri ‘öf’ bile diyerek de olsa onlara kızmamandır. İnsan kendisini büyüten, kundaktan mezara kadar her şeyiyle ilgilenen, geceleyin başında bekleyip hastalandığında sanki kendisinden bir uzuv koparılmış gibi rahatsızlık duyan anne-babaya kızabilir mi ki? Hata yapıp kızmışsa da bir daha bu yanlış eylemi yapmamak için Allah’a subhanehu ve teâlâ tevbe etmelidir. Aksi halde ebeveyninin hakkına müdahale etmiş ve büyük bir günah yüklenmiş oluruz.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir gün yanındakilere:

” ‘Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi?’ buyurmuş ve bunu üç kere tekrar etmişti. Onlar: ‘Evet’ deyince, ‘Allah’a ortak koşmak, anne-babanın haklarını gözetmemek, haksız yere cana kıymaktır’ buyurdu.” (Buhari, Müslim)

Allah subhanehu ve teâlâ İsra Suresinde kendisine ibadet etmeyi emrettikten sonra anne-babaya iyi davranmayı emretmiş, yukarıdaki hadiste de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem anne-babaya iyi davranmamayı büyük günah olarak isimlendirmiş ve Allah’a subhanehu ve teâlâ şirk koşmayla aynı noktada zikretmiştir. Böyle bir metot bize İslam’da ebeveyne iyi davranmanın çok önemli olduğunu gösterir.

“Ey Rabbimiz! ‘Rabbine inanın’ diyen davetçiyi işittik, hemen iman ettik. Artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, ruhumuzu iyilerle beraber al. Ey Rabbimiz! Bize, Peygamberin vasıtasıyla vadettiklerini de ikram et ve kıyamette bizi rezil-rüsva etme. Şüphesiz sen vaadinden caymazsın.” (3/Ali İmran, 193-194)

Allahumme âmin. Bir sonraki sayıda konunun devamını yazma dileğiyle. Davamızın sonu Alemlerin Rabbine hamd etmektir.

 

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver