Dünya’nın Yörüngesi: Kudüs ve Mekke

Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım.

Bismillahirrahmanirrahim,

“Ayetlerimizin bir kısmını kendisine göstermek için bir gece kulunu Mescid-i Haram’dan, çevresini bereketli kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren (Allah) tüm eksikliklerden münezzehtir. O, (işiten, dualara icabet eden) Es-Semî, (her şeyi gören) El-Basîr’dir.”[1]

Göklerin, yerin ve âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd, kılıç sahibi Resûl’üne salât ve selam olsun. Her hâlimizde Allah’a (cc) hamd ve şükürler olsun. Normalde Dünya’mızın uzaydaki hareketlerini ve Güneş etrafındaki yörüngesini anlamaya çalışacağımız bu yazıyı, Rabbimizin ayetleri ışığında teknik bilgiler ve verilerle anlaşılır bir şekilde yazmayı ve bu yazıyı okuyacak olan sizlerin de huzurlu ve sakin bir tatil gününde ya da yorgun bir mesainin ardından akşam işten döndüğünüz evinizde gecenin sessizliğinde dinlenirken huzur içerisinde okumanızı isterdim. Ama maalesef ben bu satırları yazarken yakın coğrafyamızda Orta Doğu’nun ve belki de bütün dünyanın geleceğini derinden etkileyecek sancılı bir sürecin fitili ateşlenmiş oldu. Uygarlıklarını(!), gasbettikleri topraklarda mazlumların, masum canların kanları, acıları ve gözyaşları üzerine bina eden elleri kanlı, yürekleri paslı zalim siyonistler ve iş birlikçileri, ıslah olduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya; ekini, nesli, canları, namusları, psikolojileri ifsad etmeye devam ediyorlar. “Barış, demokrasi, refah, medeniyet, insanlık getiriyoruz.” vaatleriyle girdikleri her coğrafyaya savaş, yıkım, kan, gözyaşı getiren; gerek askerî gerek ekonomik ve kültürel yollarla işgal ettikleri her beldeye Yüce Allah’ın haram kıldığı (içki, uyuşturucu, kumar, faiz, zina, eşcinsellik, fuhşiyat, hırsızlık, yalan, rüşvet, iftira…) her şeyi götürerek barbarlığı, ahlaksızlığı, azgınlığı, küfrü yarışırcasına yayıyorlar. Topraklarını, vatanlarını, özgürlüklerini gasbettikleri insanlara, “insan hakları”, “medeniyet”, “çağdaşlaşma”, “aydınlanma” gibi süslü kavramlarla zorla dayattıkları demokratik yaşam biçimini benimsemeyen, reddeden ve imanlarını, vatanlarını, canlarını, namuslarını korumak için bu uğurda mücadele eden insanları da “terörist” olarak yaftalayıp Cenevre Sözleşmesi gibi uluslararası anlaşmalarla sivillerin olduğu bölgelerde kullanılması yasaklanmış olan fosfor bombası da dâhil her türlü silahla gece gündüz demeden bombalıyorlar.

Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada paylaşılan bu görüntülerde İsrâîl’in Gazze Limanı’na düzenlediği saldırılarda beyaz fosfor bombası kullandığı görülüyor.[2]

Bu anlattıklarım Orta Doğu’da ve Filistin topraklarında yeni cereyan eden olaylar değil. Yaklaşık yüz yıllık bir mazisi olan Filistin-İsrâîl meselesinin son yirmi yılı hemen hemen bu şekilde geçiyor. Yahudi işgalciler sürekli olarak Filistinlilerden zorla ele geçirdikleri bölgelere Yahudi yerleşimcileri yerleştiriyor, bu Yahudi yerleşimciler ve işgalci İsrâîl askerleri, başta Mescid-i Aksâ olmak üzere Filistin’deki belli başlı kutsal mekânlara baskınlar ve saldırılar gerçekleştiriyor. Bu baskınlarda kendilerine mukavemet gösteren Filistinli direnişçilerin kimisini darp edip gözaltına alıyor, kimisini ise sorgusuz sualsiz hunharca katlediyor. Toprakları, evleri, özgürlükleri, yaşama hakları ellerinden alınmış Filistin halkının içerisindeki bazı silahlı gruplar, Yahudi yerleşimcilerin bulunduğu topraklara yönelik saldırılar gerçekleştirince de gerek kendi ürettikleri gerek ağababaları olan Amerika ve İngiltere’den tedarik ettikleri en ağır konvansiyonel silahlarla Gazze Şeridi’nde ve Batı Şeria’da sıkışıp kalmış olan Filistinlilerin üzerine hedef gözetmeksizin; sivil asker ayrımı yapmadan; bebek, çocuk, kadın, ihtiyar demeden bomba yağdırıyorlar.

İşgalci İsrâîl, 7 Ekim Cumartesi sabahı Filistinli silahlı gruplar tarafından yapılan saldırılara yine oldukça katı bir şekilde karşılık veriyor, ama bu sefer büyük bir fark var. İsrâîl’in ve Amerika’nın bölgede yaptığı hazırlıklar,[3] bu iki ülke başkanlarının, savaş bakanlarının, generallerinin açıklamaları[4] ve diğer devletlerin İsrâîl’e destek söylemleri, İsrâîl’in başlattığı karşı saldırının öncekiler gibi sadece bir misilleme operasyonu olmayacağını; Büyük Orta Doğu (İsrâîl) Projesinin önünde engel olan bütün Filistinlileri bölgeden göç etmeye zorlayacak uzun süreli büyük bir savaş başlatmak istediklerinin habercisi olarak gözüküyor.

Filistinli silahlı grupların İsrâîl’de gerçekleştirdiği saldırılar, İsrâîl askerleriyle beraber işgalci Yahudi sivillerin de ölümüne sebebiyet verdi. Gerek askerî kayıplar gerekse sivil kayıplar hem İsrâîl tarafında hem de İsrâîl’e arka çıkan diğer ceberrut devletlerin yöneticilerinde ve halklarında bir intikam duygusunun açığa çıkmasına neden oldu. Ve bu bir nebze anlaşılabilir bir duygudur, zira canı yanan veya haksızlığa uğrayan her insanın kalbinde oluşan öç alma isteği fıtri bir duygudur.

“Yüce Allah (cc), insanı bir öç/intikam alma tabiatı üzere yaratmıştır. İnsanın kendisine bir kötülük yapıldığında öç alma tabiatı devreye girer. Kötülüğe misliyle karşılık vermek ve öç almak ister. Fıtrat dini olan İslam da insana bu hakkı vererek meşrulaştırır:

‘Kim de zulme uğradıktan sonra öcünü alırsa, böylelerinin aleyhlerine bir yol yoktur. (Kınanmaz, cezaya çarptırılmazlar.)’[5][6]

Anlaşılmaz ve kabul edilemez olan ise Yahudilerin, topraklarını zorla ellerinden alarak işgal ettiği Filistinlilere yıllardır yaptıkları katliamları ve zulümleri görmezden gelerek İsrâîl’in misilleme adı altında yaptığı orantısız ve acımasız karşı saldırıları meşru gören İsrâîl yanlısı devletlerin bu zulme karşı takındıkları adaletsiz tavırlarıdır:

“Aleyhlerine yol olanlar, insanlara zulmeden ve yeryüzünde haksızca taşkınlık edenlerdir. Bunlar için can yakıcı bir azap vardır.”[7]

Bölgede yıllardır artarak devam eden trajediyi daha iyi anlamak için Gazze Şeridi hakkında bilinmesi gereken bir kaç nokta var:

Akdeniz ile İsrâîl arasında sıkışmış 365 kilometrekare alanda 2,3 milyon insanın yaşadığı Gazze Şeridi, dünyanın en yoğun nüfuslu bölgelerinden biri olarak kabul ediliyor. Kilometrekare başına 5.500 kişilik nüfus yoğunluğu, İsrâîl’in kilometrekare başına 400 kişilik nüfus yoğunluğuyla tam bir tezat oluşturmaktadır.

Gazze halkının %60’ından fazlası şu ânki İsrâîl topraklarından gelen mültecilerden oluşuyor. İsrâîl’in bağımsızlığını ilan ettiği 1948 yılında 750.000’den fazla Filistinli, İsrâîlli milisler tarafından evlerinden sürülmüştü.

Günümüzde Gazze nüfusunun büyük çoğunluğunu gençler oluşturuyor. Bölgede nüfusun %65’ini 24 yaşın altındakiler oluşturmaktadır.

Gazze ayrıca %45 ile dünyadaki en yüksek işsizlik oranlarından birine sahip. İsrâîl’in yıllardır okullara ve hastanelere düzenlediği hava saldırılarının ardından eğitime ve tıbbi tedaviye erişim de oldukça yetersiz durumda.

İsrâîl’in yaklaşık yirmi yıldır uyguladığı kara, hava ve deniz ablukası ekonomiyi felce uğratmış ve halkın bölgeye giriş çıkışını sıkı bir şekilde kısıtlamış durumda. Gazze sakinlerinin İsrâîl ve Mısır’a geçebilmeleri için özel izin almaları gerekiyor. Bu izinler de genellikle acil tıbbı tedavi için mümkün olabiliyor, ancak yine de bu izinlerin alınması çok zor.

Filistinliler ve insan hakları aktivistleri İsrâîl ablukası nedeniyle bu bölgeyi dünyanın en büyük “açık hava hapishanesi” olarak adlandırıyor.

Gazze Şeridi, İslami Direniş Hareketi ismiyle örgütlenen Hamas’ın İsrâîl’e düzenlediği saldırıların ardından (13.10.2023 itibarıyla) son bir haftadır İsrâîl’in yoğun bombardımanı altında ve insan hakları grupları bunu Filistin’in 2,3 milyon sakinine yönelik toplu cezalandırma olarak nitelendiriyor.

Kuzey ve doğu tarafında İsrâîl, güneyde Mısır ve batı yönünde Akdeniz ile çevrili olan Gazze Şeridi’nin Mısır tarafındaki Selahaddin ve Refah Sınır Kapısı ve İsrâîl tarafına açılan Erez Sınır Kapısı İsrâîl tarafından kapatılarak bu bölgedeki Filistinlilerin dış dünyayla karasal bütün bağlantıları koparılmış durumda. İsrâîl sahil güvenlik güçleri ve donanma gemileri de kıyı şeridinde abluka uygulayarak Filistin’e deniz yoluyla ulaşabilecek bütün yardımları engelliyor.[8]

Gazze, işgalci İsrâîl’in yaklaşık yirmi yıldır süren kuşatmasını yoğunlaştırmasının ardından tam bir ablukaya maruz kalırken yaşanan son gelişmelerden sonra İsrâîl’in hedef gözetmeden yaptığı bombardıman nedeniyle hastanelerin yaralılarla dolup taşmasıyla da insani bir krizin eşiğine girmiş durumda.

9 Ekim Pazartesi günü İsrâîl, Gazze’ye gıda, su, yakıt ve elektrik tedarikinin yasaklanmasını da içeren “tam abluka” uyguladığını duyurdu. Gazze’nin elektriğinin çoğu İsrâîl elektrik hatlarından geliyor ve bir kısmı da Gazze’de yakıtını İsrâîl’den alan bir elektrik santralinde üretiliyor. Cumartesi gününden bu yana bölgedeki internet bağlantısı da çökmüş durumda.

İsrâîl, cumartesi günkü saldırılarda en az 1200 vatandaşının ölümünün intikamını alma sözü verirken Gazze’ye düzenlediği saldırılarda bugüne kadar yaklaşık 700’ü çocuk, 400’ü kadın 2 bin 215 kişiyi öldürdü. 8 bin 714 Filistinli de saldırılarda yaralandı. Yaklaşık 500 bin Filistinli ise Gazze içerisinde evlerini terk etmek zorunda kaldı. İsrâîl askerlerinin ve Yahudi yerleşimcilerin Batı Şeria’da yaptıkları saldırılarda ise 54 Filistinli hayatını kaybederken 1100 kişi de yaralandı.[9]

Dünyanın herhangi bir bölgesinde bir savaş çıktığında veya bir çatışma yaşandığında orada yaşanan can kayıpları ve yaralılar, gittikçe duyarsızlaşan insanlık için sadece sayılardan ibaret verilere, savaş bölgesindeki gelişmelerle ilgili yorumlar da kendi menfaatlerinin hangi yönde etkileneceğini öngörmeye çalışan analizlere dönüşüyor. Oralarda yaşanan yürek dayanmaz acıları ise bir o acılara maruz kalan mazlumlar bir de o mazlumların, masumların mevlası ve Din/Hesap Günü’nün sahibi Yüce Allah biliyor.

Gelin şimdi savaşların, bombaların, silah seslerinin eksik olmadığı Orta Doğu coğrafyasında yaşayan, savaşın ve neden olduğu acıların olgunlaştırdığı küçük bir kız çocuğunun sözlerine kulak verelim:

“ ‘Bizim suçumuz ne ki üşüyoruz? Babası olan diğer çocuklar böyle mi yaşıyor? Senin çocuğun bir kere bile aç uyudu mu? Ya da uyurken hiç üşüdü mü?’

‘Hayır.’

‘Tabii ki hayır. Bizim suçumuz ne? Babası olan çocuklar rahatça uyuyorlar ve ısınıyorlar…’ ”[10]

Biliyorum, bu yazı dergimizin astronomiyle ilgili olan bölümüyle pek alakalı değil. Yazının başında belirttiğim gibi bu ayki yazımızın Dünya’mızın uzaydaki hareketleri ve Güneş etrafındaki yörüngesiyle ilgili olması gerekiyordu. Dünya’mız milyarlarca yıldır Güneş’in etrafında, Güneş’ten yaklaşık 150 milyon km uzaklıkta dönüyor. Güneş’in etrafında dönerken bir yandan da kendi ekseni etrafında saat yönünün tersinde batıdan doğuya doğru dönüyor. Ve Dünya’mız bu hareketlerini gerçekleştirirken birtakım zalimler gece gündüz Dünya’yı Müslimlere, mazlumlara, masumlara dar etmeye çalışıyorlar. Bu anlatmaya çalıştıklarım Habil ile Kabil’den beri yeryüzünde devam eden iyi ile kötünün, haklı ile haksızın, mazlum ile zalimin savaşından sadece bir bölüm. Ve Müslimler olarak, maalesef engelleyemediğimiz bu zulümleri en azından duyurarak mazlumun ahını işiten kulaklara ve ölmemiş kalplere ulaştırmalıyız.

Peygamberimizin (sav) haksızlık ve zulüm karşısında sessiz ve duyarsız kalınmaması yönündeki hadislerini dikkate almalıyız:

“En büyük cihad, zalim sultana karşı hakkı söylemektir.”[11]

“İnsanlar zalimi görüp de onun zulmüne mâni olmazlarsa Allah’ın kendi katından göndereceği bir azabı hepsine umumileştirmesi yakındır.”[12]

Evet, belki şimdilik İslam coğrafyalarını kan gölüne çeviren gözlerini kan bürümüş, insî şeytanlara, canilere ve bunları sevk ve idare eden zalim tağutlara karşı koyacak somut bir gücümüz bulunmuyor. Ama hiçbir şey yapamıyorsak bile en azından dualara en çok icabet edilen zamanlarda (farz namazlardan sonra, gecenin son üçte birlik bölümünde, cuma günlerinde…), secdelerimizde ve kunutlarımızda[13] zulme uğrayan Müslimlere, mazlumlara, masum bebek ve çocuklara çokça dua edelim. Muhakkak Rabbimiz duaları işiten Es-Semî’ ve dualara icabet eden El-Mucîb’tir:

“Rabbiniz buyurdu ki: ‘Bana dua edin size icabet edeyim. Hiç kuşkusuz, Bana ibadet etmekten büyüklenenler, boyun eğmiş/alçaltılmış olarak cehenneme gireceklerdir.’ ”[14]

El-Habîr olan Rabbimiz, siyonist zalimlerin ve iş birlikçilerinin yaptıkları bu zulümlerden, katliamlardan, fesatlardan ve hain planlarından da haberdardır:

“Sakın Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma. Ancak onları gözlerin dehşetten fırlayacak gibi olduğu bir güne erteliyor.”[15]

Ve biliyor ve yakinen iman ediyoruz ki Rabbimiz (cc) her şeye boyun eğdiren ve hükmüne ram eyleyen El-Kâhir; düşmanlarını, zalimleri, kâfirleri zelil kılıp kahreden El-Kahhâr’dır:

“O, kulları üzerinde (her şeye boyun eğdiren) El-Kâhir’dir. Üzerinize koruyucu (melekler) yollar. Sizden birine ölüm geldiğinde (ölüm vazifesiyle görevli) elçilerimiz onu vefat ettirir. Ve onlar görevlerini kusursuz bir şekilde yaparlar. Sonra da Allah’a (hak ve hakikatin kaynağı) El-Hak olan Mevlalarına döndürülürler. Dikkat edin! Hüküm yalnızca O’na aittir. Ve O, hesap görenlerin en hızlı olanıdır.”[16]

Ve yine biliyor ve yakinen iman ediyoruz ki intikam sahibi, hak edeni cezalandıran, intikamı zorlu El-Muntekim olan Yüce Rabbimiz mazlumların ahını yerde bırakmayacaktır:

“Bizi öfkelendirince, onlardan (firavun ve ordularından) intikam aldık ve onların tamamını (denizde) boğduk. Böylece onları, sonradan gelecekler için bir ibret vesikası kıldık.”[17]

Ey El-Muntekim olan Rabbim, intikamı çetin olan Allah’ım; sen mazlumların sahibi, onların hâmisisin. Zulmeden; haksız yere büyüklenen; Müslimleri, mazlumları ve masumları öldüren; ekini nesli ifsad eden; sana inandığımız için bizden intikam alanları sana havale ediyoruz. Dâvud ve Îsâ Peygamberlerin (as) diliyle lanetlenmiş[18] olan bu siyonistleri kahr-u perişan eyle. Onlardan intikam al; gözü yaşlı mazlumların, çocukların, bebeklerin, annelerin, ninelerin, dedelerin ahını yerde bırakma. Kudüs’ü ve Mekke’yi zalimlerin ve tağutların elinden kurtar. İntikam sahibi Rabbim, büyük günün amansız yakalayışından ve çetin intikamından sana sığınırız. Rahmetini, affını ve bağışlamanı umarız.[19]

Allahumme Âmin,

Allahumme Âmin,

Allahumme Âmin,

Velhamdulillahi Rabbi’l Âlemin…


[1]. 17/İsrâ, 1

[2]. Mepanews internet haber sitesi 13.10.2023

[3]. – ABD Savunma Bakanlığı yetkililerine göre, İsrâîl güçleri ile Hamas öncülüğündeki Filistinli gruplar arasındaki çatışmalar yoğunlaşırken ABD’nin Doğu Akdeniz’e ikinci bir uçak gemisi (USS Dwight D. Eisenhower) göndermesi planlanıyor.

           – İsrâîl olası bir kara harekâtı için 300.000 askerini Gazze Şeridi sınırına yığmış durumda. (11.10.2023)

[4]. – Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarına devam eden İsrâîl, dünyaya seslenerek kendilerinin yanında yer almayanları “teröristlerle birlikte olmak”la suçladı. İsrâîl ordusu, ABD’nin Eski Devlet Başkanı Bush’un İslam coğrafyalarına savaş açtığı 2001 yılındaki söylemini tekrar etti. İsrâîl ordusuna bağlı İsrâîl güvenlik kuvvetlerinin yaptığı paylaşımda “Ya İsrâîl ile birliktesiniz ya da terörizmle!” ifadesi yer aldı. (12.10.2023)

           – İsrâîl, Birleşmiş Milletleri, Gazze Şeridi’nin kuzeyinin yirmi dört saat içinde boşaltılması gerektiği konusunda bilgilendirdi. İsrâîl ordusunun Gazze Şeridi’nde bir kara harekâtı başlatmaya hazır olduğunu ve siyasi onay beklediği belirtiliyor. (13.10.2023)

[5]. 42/Şûrâ, 41

[6]. El-Esmau’l Husna, Halis Bayancuk, Tevhid Basım Yayın, 2/1286

[7]. 42/Şûrâ, 42

[8]. Mepanews internet sitesi / Gazze Şeridi’nin detaylı haritası

[9]. Mepanews İnternet Sitesi / İsrâîl Ablukasındaki Gazze Şeridi Hakkında Bilinmesi Gerekenler (15.10.2023)

[10]. https://www.youtube.com/watch?v=1i6vo7S-0fs (E.T. 04.11.2023)

[11]. Ebu Davud, 4344

[12]. Tirmizi, 2168

[13]. “Kunut Duasının Faydası: Kunutun faydası hakkında şu zikredilir: Bâtıl ehliyle savaş sürdüğü müddetçe mümin kunut duası yapmaya devam eder. Ve kunut, Nebî’den (sav) sabit olduğu gibi farz namazlarda ve özellikle de akşam ve yatsı namazlarında olur ve bununla birlikte içinde yapılacak dualar, yerine göre değişir. Kunut yapacak kişinin, herhangi bir kişinin ismini zikrederek ona beddua etmesinde sıkıntı yoktur. “El-Muğni” adlı kitabın yazarı, İmam Ahmed’in kunut yaparken Bâbek Hürremi’ye beddua edilmesine ruhsat verdiğinden bahsetmiştir. Kunutta yapılan dua bir çeşit gayret ve destektir, Müslümanlarla beraber yapılan bir etkileşimdir. Kunut, kâfirlere ve tâğutlara yapılan bedduayla birçok faydayı içermektedir.” (Zindan Notları, Minber Yayınları, Süleyman bin Nâsır el-Ulvân, s. 21)

[14]. 40/Mü’min (Ğafir), 60

[15]. 14/İbrâhîm, 42

[16]. 6/En’âm, 61-62

[17]. bk. 43/Zuhruf, 55-56

[18]. “İsrâîloğullarından kâfir olanlar, Davud ve Meryem oğlu İsa’nın diliyle lanetlendiler. Bu, onların isyan etmeleri ve haddi aşmaları sebebiyledir.” (5/Mâide, 78)

[19]. Bu yazı Filistin ile işgalci İsrâîl arasında El-Aksâ Tufanı saldırılarıyla 7 Ekim 2023 Cumartesi günü başlayan savaşın ilk günlerinde kaleme alınmaya başlanmıştır.

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver