Allah’a hamd, Resûlü’ne sallallahu aleyhi ve sellem salât ve selam olsun.
Akupunktur tedavisi, Geleneksel Çin Tıbbı’nda yer alan en köklü tedavi yöntemlerinden olup daha sonra da Batı tıbbında kullanılan bir tedavi yöntemi olmuştur. Son yıllarda Türkiye’de de Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp (GETAT) uygulamaları yönetmeliği kapsamında akupunktur tedavisi resmi olarak sağlık kuruluşlarında uygulanmaya başlanmıştır. Akupunktur 17. yüz yıldan beri Avrupa ülkelerinde uygulanmakta ama bu denli popülarite kazanması ve bilim camiasında yer alması 20. yüz yılda Batı’dan Çin’e giden bilim insanlarının akupunkturu incelemeleri sonrası olmuştur. Tam olarak tarihi bilinmeyip binlerce yıllık kadim bir tedavi yöntemi olmasına rağmen ilk kez Amerika’da okulunun açılması ve WHO (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından akupunkturun bilimsel bir tedavi metodu olarak kabul edilmesi 1976’da olmuştur.
Akupunktur, vücutta dengenin sağlanması esasına dayalı olarak uygulanan bir tedavi yöntemidir. Tedavide steril (mikroplardan arındırılmış) çelik, gümüş veya altından yapılan özel ince iğneler kullanılmaktadır. Akupunkturun mantığı klasik tedavi yöntemlerinden daha farklı işlemektedir. Geleneksel Çin Tıbbı’nda vücutta belirli noktalardan geçen enerji kanalları olduğu ve enerji akımındaki problemlerin hastalıklara neden olduğu düşünülmektedir. İnsan vücudunda hayali olarak meridyenlerin (enerji kanalının) olduğu ve bu meridyenlerin üzerlerinde meridyenin kendisiyle aktif edildikleri noktaların olduğu kabul edilmektedir. Bilinen ilk Çin kaynakları on bir (11) adet meridyenden bahsetmiştir; ancak yıllar içinde devam eden çalışmalar meridyen sayısının toplamda elli dokuz (59) olduğunu ortaya koymuştur. Ama pratikte kullanılan meridyen sayısı ise yirmi altı (26)dır. On iki (12) çift ana meridyen ve iki (2) ekstra kanaldan söz edilir. Ana meridyenlerin her biri bir organı temsil eder. Bu noktalara uygulanan akupunktur iğneleri veya uygun şekillerde uygulanan masaj ile bu enerji akımı düzelmekte, böylece vücut dengesi yeniden sağlanmakta, vücudun kendini iyileştirme yeteneği harekete geçirilip kişinin sağlığı düzelmektedir.
Ana Meridyenlerin İsimleri
1. Akciğer
2. Kalın Bağırsaklar
3. Mide
4. Dalak Pankreas
5. Kalp
6. İnce Bağırsaklar
7. İdrar Kesesi
8. Böbrek
9. Perikart/Cinsellik
10. Üçlü Isıtıcı
11. Safra Kesesi
12. Karaciğer
Akupunktur Tedavisinin En Çok Etkili Olduğu Alanlar
• Kilo verme, Menopoz şikâyetleri, Baş ağrıları, Sigara bırakma,
• Çocuklarda idrar kaçırma; kas, eklem ve bel ağrıları
• Sebebi belli olmayan yüksek tansiyon, böbrek ağrısı, yüz felci
• Stres, panik atak ve depresyon gibi duygu durum bozuklukları
• Uykusuzluk, doğum ağrısının azaltılması, adet ağrıları
• Bağırsak tembelliği, sınav korkusu, uçak korkusu gibi fobilerde de etkili olduğu tespit edilmiştir.
Akupunktur Çeşitleri
Kulak Akupunkturu
“Kulak” bedenin hemen hemen her organıyla ilgili bir akupunktur noktası barındırdığından (bağırsak, kalp, karaciğer vb.) akupunktur tedavisinde vücutla beraber veya tek başına kullanılması önemlidir. Öte yandan kulağın bu özelliği, hastalıkların belirlenmesine ve hedef odaklı tedavisine yardımcı olmaktadır. Kulak akupunkturu ile alakalı ilk olarak 1970’te Dr. Nogier kulak kepçesini ana karnında baş aşağıya duran bir cenine benzetmiş, kulak memesi cenin baş kısmı olmak üzere, kulak dış kenarını omurgası, kulak deliğinin bulunduğu kısmı iç organlarına denk gelecek şekilde yerleştiğini kısacası kulak kepçesinin adeta vücudun bir haritasını barındırdığını belirtmiştir.
Hormon düzensizliklerinin, omurga ve iç organlara ait problemlerin, eklem sorunlarının desteklenmesi, ağrılı tabloların giderilmesi, sigara bağımlılığı tedavisi, kilo problemlerinin tedavisinde, iştah sorunlarının giderilmesinde, depresyonda, çocuklarda gece işemelerinde, alerjilerde, gebelik bulantılarında, uyku problemlerinde ve daha birçok rahatsızlık ve onlara ait belirtilerin ortadan kaldırılmasında başarıyla kullanılmaktadır.
Bu tedavinin gerçekleşmesindeki temel mekanizma kulak kepçesi üzerinde bulunan noktaların beyinle direkt ilişkili olmasıdır. Aynen vücut akupunkturunda olduğu gibi kulak akupunkturunda da hastalık belirtileri ve nedenleri bedenin kendi eczanesi ve içsel iyileştirici unsurları harekete geçirilerek tedavi edici olmaktadır. Kulak akupunkturunda da vücuda dışarıdan herhangi bir madde girişi söz konusu olmadığından tamamen doğal ve ilaçsız bir tıbbi yaklaşım olarak kabul edilir.
Lazer Akupunkturu
Tıpkı akupunktur iğnesi şeklinde etki eden ama onun gibi vücuda saplanmadan ve cildi sadece dışardan uyararak çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Lazer akupunkturu hiçbir şekilde ağrılı bir işlem değildir. İğne korkusu olanlar ve küçük çocuklar için ideal bir akupunktur uygulama şeklidir. Belirli frekans ve güçte verilen lazer ışınları akupunktur noktalarını uyararak birçok hastalıkları tedavi etmektedir. Özellikle çocukluk çağlarında gelişecek olan alerjik bronşit ve astım tedavilerinde %80-90 yakın bir sonuç alınabilmektedir.
Lazer ışınları uygulanan bölgeye göre bir takım salgıları ve iç salgı bezlerini uyardığı için oluşan bu salgılar hastaların iyileşmeleri üzerinde etkilidir.
Elektro Akupunktur
Elektro akupunktur, 1958 yılında Çin’de akupunktur uzmanları ameliyat öncesi cerrahi anestezi veya ameliyat sonrası ağrı kontrolü için deneyler yaparken geliştirilmiştir. Ameliyat sırasında test edilmesinden birkaç yıl sonra, akupunktur uzmanları özellikle bazı rahatsızlıklar için pratik uygulamalarda elektro akupunktur uygulamaya başlamışlar.
Elektro Akupunktur Faydaları: Elektro akupunktur düzenli akupunkturun tedavi ettiği ve geleneksel akupunktura yanıt vermeyen çeşitli sağlık durumlarını tedavi etmek için kullanılabilir. Cerrahi anestezi için kronik ağrı ve kas spazmlarını azaltma aracı olarak ayrıca nörolojik (sinir) hastalıkların tedavisinde etkili biçimde kullanılır.
Akupunktur Uygulanmasında Dikkat Edilmesi Gereken Durumlar ve Kişiler
1. Klasik akupunktur: Aşırı iğne fobisi olanlar, pıhtılaşma bozukluğu, tümör ve açık yaralar, Omurga hareket yeteneğinin bozulması
2. Kulak akupunkturu: Kalp kapak hastalıkları, nötropenik hastalar (bir çeşit kan düşüklüğü)
3. Elektro/Lazer akupunktur: Kalıcı kalp pili olan hastalar
4. Göreceli sakınca: Gebelik, epilepsi, konfüzyonlu hastalar(zihin bulanıklığı/sersemlik), kalp pili olan hastalar
Kuru İğne Tedavisi
Bu tedavide kullanılan iğneler akupunktur iğnesiyle aynı olduğu için akupunktur tedavisine zahiren çok benzerlik göstermektedir. Ama tamamen farklı bir tedavi yöntemi olarak ele alınmaktadır. Belli seanslar hâlinde planlanır, tedavi boyunca o bölgeye ait faaliyetlerin azaltılması önerilir. Tedavinin süresi, yani, seans sayısı, problemin bulunduğu bölgenin genişliğine, problemin ne kadar eski olduğuna, hastanın yaşına, başka rahatsızlıkların eşlik edip etmediğine göre değişiklik gösterir. Bazen tek bir seans yeterlidir. En sık dört/altı seans olarak planlanır. Nadir durumlarda on/on iki (10-12) seansı bulabilir. Tedavide başarı oldukça yüksektir.
Kuru iğne tedavisi, hiçbir yan etkisi olmayan, tedavi edici ve zararsız bir metottur. İğne, herhangi bir ilaç içermediğinden, bu ismi alır. Bu nedenle alerjik durumlar, ilaç etkileşimleri ve yan etki görülmez (Bu yöntem, İMS yöntemi olarak da adlandırılır).
Kaslarda veya vücudun herhangi bir eklem/kemikte olan; ağrı, kasılma kramp, batma, yanma, uyuşukluk, karıncalanma, gerginlik hissi, şişlik ve ödem, el ve ayakta kısa süreli renk değişiklikleri, hareket kısıtlılığı… gibi durumlarda kullanılan bir tedavi yöntemidir.
Duamızın sonu; âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun.
İlk Yorumu Sen Yap