Kitabın Yazarı: İbni Teymiyye
Yayınevi: Guraba Yayınları
Basım Tarihi: 2020
Sayfa Sayısı: 255
Ebat: 13,5 X 21,0 cm
Kitap Hakkında
Kişinin tüm kötülüklerden arınması ve tüm iyilikleri elde etmesi ancak kalbine bağlıdır. Bu yüzden hayır da şer de önce insanın kalbine nispet edilir. Azalara amel olarak yansıyan her şeyin temelinde kalp vardır. İnsan ancak kalbini ıslah ettiğinde ıslah olur. Bu yüzden gerçek kurtuluşa, kalbin mahiyeti bilindiğinde erişilebilir.
Öyleyse nedir kalbin mahiyeti?
“Kalp” kelimesi Arapçadan dilimize geçmiştir.1 Birçok manası olmakla birlikte genel olarak “değişmek/çevrilmek/dönmek” manasını taşır.2 Ragıb El-İsfahani’nin dediği gibi, “İnsanın kalbine gelince, denir ki: Çokça değiştiğinden bu adı almıştır.”3 Şair de öyle vasfetmiştir onu:
وَمَا سُمِّي الإنْسانُ إلَاّ لِنَسْيِهِ … وَمَا القَلْبُ إِلَّا أنَّه يَتَقَلَّبُ
“İnsan ancak unuttuğu için insan diye, kalp de ancak döndüğü için kalp diye isimlendirilmiştir.”4
Kalp çevrilip durur ve mutlaka bir yönelimi vardır. Kâh taate yönelir kâh masiyete. Bu yönelimi hayra kanalize etmek, her bireyin daimî vazifesidir. Kulun istikameti, ancak onun istikametine bağlıdır. Bu nedenle Nebi (sav), sürekli Allah’a (cc) bu yönde dua etmiştir:
“Ey kalpleri eviren çeviren! Kalbimi dinin üzere sabit kıl.”5
İnsanın özü kalptir ve özde yaşanan bozulma, tüm âzalara yayılır. Maddi anlamda da manevi anlamda da durum böyledir. Kalpteki bozulma, imandan tat almamaya ve günahlardan sakınmamaya sebep olur. Dille yapılan zikir, elle verilen sadaka, ayakla mescide doğru atılan adımlar… kısacası bedenle icra edilen tüm salih ameller; kalbin selametine doğrudan bağlıdır. Bundan ötürü Allah Resûlü (sav), kalp düzeldiği takdirde insanın da düzeleceğini bildirmiştir:
“… Dikkat edin! Bedende bir et parçası vardır. O düzelirse tüm beden düzelir, o bozulursa tüm beden bozulur. Dikkat edin! O, kalptir.”6
Bu kelimelerle gerçek bir reçete sunmuştur Peygamber (sav). Tali sebeplerden oluşan beyhude bir uğraşa yönlendirmemiş, sorunun temelden hallolması için kesin ve kalıcı çözüm bildirmiştir. Nübüvvet vârisi âlimler de Nebi’nin bu mirasını hakkıyla kendi asırlarına taşıyabilmek adına risaleler ve kitaplar kaleme almışlardır. Halis Hoca’mızın da kalp üzerine yazdığı bir kitabında değindiği gibi:
“Birçok âlim, kalp bahsinde kitap telif etmeye önem vermiştir. Kimi kalbin katılığı ile ilgili, kimi kalbin hastalıkları ile ilgili, kimi de kalbin diğer hâlleriyle ilgili eserler kaleme almıştır. Âlimlerimizi bu konuya önem vermeye iten sebep; Kitap ve sünnette kalp ile alakalı varid olan naslardır. Vahiy, kalbi insanın merkezi kabul etmiş, düşünmeyi, akletmeyi, kulluğu, teslimiyeti… yani bir Müslim’i yücelten hasletleri kalbe nispet etmiştir. Bununla birlikte kulu Rabbinden uzaklaştıran ve değersizleştiren hastalık, ölüm, duyarsızlaşmak ve akletmemeyi de yine kalbe nispet etmiştir.”7
Bu yüce hikmete binaen kaleme alınan güzide kitaplardan bir tanesidir “Kalp Amelleri”. İbni Teymiyye’nin (rh) Iraklı mümin kardeşlerinin isteği üzerine hediye olarak yazdığı kıymetli bir eserdir. Dinin esaslarından kalbe taalluk eden sevgi, korku, ümit gibi hâlleri ele almıştır. Kalpte oluşan kötü duyguların da izale yollarını beyan ederek selim bir kalbe sahip olmanın yolunu göstermiştir. Öyle ya, cennete ancak selim bir kalple ulaşılabilir:
“O gün ki; ne mal ne de evlat fayda verir. Allah’a selim bir kalple gelenler müstesna. Cennet, takva sahiplerine yaklaştırılır.”8
Yazar, kitabına “Kalbin Hastalıkları ve Tedavi Yolları” başlığıyla giriş yapar. Kitap boyunca âdeta bir kalp doktoru hassasiyetiyle manevi hastalıkları önce tavzih eder, sonra tedavi. Akabinde de insanların derecelerini açıklar. “Sonra Kitab’ı kullarımızdan seçtiklerimize miras kıldık. Onlardan kimi nefsine zulmeder, kimisi orta yolludur. Kimisi de Allah’ın izniyle hayırlarda yarışıp öne geçer. Bu, büyük lütuf ve ihsanın ta kendisidir.”9 ayetine atıf yaparak hayırlarda öncü olmamızı tavsiye eder.
Tabii, insan beşer, kuldur şaşar. Hatadan münezzeh olması düşünülemez. Bu yüzden İmam der ki: “Şüphe yok ki dinin tamamı hakkı bilmek ve onunla amel etmektir. Onunla amel etmek için de sabretmek gerekir.”10 İşte bu cümleleriyle kalp hastalıklarının tedavisinin tederrücen ve kesintisiz yapılması gerektiğinin önemine işaret eder. Islahat faaliyetinin sürekli olması gerekir ki belki de sabrı en çok gerektiren unsurlardan bir tanesidir bu durum.
Sadece ahlak ve tezkiyeye yönelik öğütlerde bulunmamıştır da. Aynı zamanda bu seyirde oluşan itikadi ve amelî sapmalara da değinmiştir. Sert cümleleri ve yaptığı nakillerle küfür ve şirk gibi kalbi tamamen öldüren unsurlardan şiddetle sakındırması dikkat çekicidir. Örneğin, o günün mutasavvıflarını ağır bir dille yermiştir ve bugün de benzerlerini çokça gördüğümüz etek giyip, çalgı çengiyle dönerek ibadet ettiğini zannedenlere şu ifadeleri kullanmıştır:
“Tasavvufçular arasından da sema/meşk, ıslık çalmak ve el çırpmak suretiyle bunları harekete geçirmek isteyenler çıktı. Kalpte bulunan her türlü sevgiyi tahrik edip harekete geçirecek şiirler ve müzikler dinliyorlar. Böylece kalpleriyle; putları, haçları, kardeşleri, vatanları, taze gençleri ve kadınları sevdikleri gibi Rahman’ı da sevmeye elverişli duruma geliyorlar.
…Sonra başkaları bu işte gevşeklik göstererek günahlara, hatta ahlaksızlıklara düştüler. Hatta onlardan kimileri işi apaçık küfre kadar götürdüler. Onlar küfür ve ilhad içeren şiirlerle coşuyorlar ki bu da en büyük fesad şekillerindendir.
…Bu yüzden İmam Ahmed ve başka imamlar semai/meşki mekruh görmüştür. Hatta Şafii, semai zındıkların uydurduğunu söyleyerek şöyle der: ‘Bağdad’da zındıklar sema diye bir şey uydurmuşlar, onunla insanları Kur’an’dan alıkoyuyorlar.’ ”11
“Cahil abidler ve zahidler, Lübnan dağında, Şam yakınlarındaki Kaysun dağında ve başka yerlerde bulunan mağaralara ve tenha yerlere gelerek uzlete çekilirler, Allah’ın izin vermediği tarzda halvete çekilerek riyazat yaparlar, Allah’ın ve Rasûlünün öğretmediği şekilde zevklerine göre ilahiler eşliğinde ibadet ederler. Yaptıklarının Kur’an’a ve Sünnete uyup uymadığına aldırmazlar ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i örnek almazlar. Halbuki yüce Allah, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e uyma konusunda ‘De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz, ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.’12 buyurur. Bunlar, bid’at ve sapıklık ehlidirler. Allah’ın evliyası değil, şeytanın yandaşlarıdırlar. Kim bunların veli olduğunu söylerse, yalan şahitlik yapmış ve doğru yoldan sapmış olur.”13
Doğru bir kalp, doğru bir arınmayla elde edilir. Bidat ve hurafeler, kalbi arındırması bir yana daha çok hastalığını arttırır. İbni Teymiyye (rh) bunu çok iyi bildiği için zühd yolunu zıddıyla da göstermiştir ki kişi ıslah olacağım derken fesada uğramasın. Bu yüzden kitabını sonlandırırken en mühim meseleyi sona bırakmış ve “Muhammed’e (sav) uymak aklın gereğidir.” demiştir.
Sürekli erteliyoruz kalbimizle ilgilenmeyi. Ruhun tutkulardan temizlenme vakti geldi de geçiyor bile. Öyleyse bir Ramazan ayını daha geride bırakırken bu ayda elde ettiğimiz rahmeti tüm yılımıza taşımak istiyorsak “kalp amelleri”ni unutmamamız lazım. Sözlerimizi, insanların en takvalısı ve en zahidinin duasıyla noktalayalım:
“Allah’ım, benimle hatalarımın arasını doğu ile batıyı uzaklaştırdığın gibi uzaklaştır. Allah’ım, beni hatalarımdan, beyaz gömleğin kirlerden arınması gibi arındır. Allah’ım, beni kar, yağmur ve dolu ile yıka/temizle.”14
1. Arapça karşılığı “قَلَبَ” kökünden türeyen “قَلْبٌ” kelimesidir.
2. Lisânu’l Arab, 1/687
3. El-Müfredat, Ragıb El-İsfahani, s. 862
4. Tâcu’l Arûs, Firûzâbâdî, 1/124
5. Tirmizi, 2140; İbni Mace, 3834
6. Buhari, 52; Müslim, 1599
7. Kalp Katılığının Zararları, Halis Bayancuk, Tevhid Basım Yayın, s. 22
8. 26/Şuarâ, 88-90
9. 35/Fâtır, 32
10. Kalp Amelleri, İbni Teymiyye, Guraba Yayınları, s. 81
11. age. s. 129-131
12. 3/Âl-i İmran, 31
13. age. s. 244
14. Buhari, 744; Müslim, 598
İlk Yorumu Sen Yap