Kitap: 20. Asrın Cahiliyesi
Yazar: Muhammed Kutub
Yayınevi: Beka yayınları
Şeyh Muhammed Kutub, İslam ümmetinin sorunları üzerine düşünmüş ve bu konuda birçok eser vermiştir. Kan, ter ve gözyaşı ile asırlar ötesinden şu zamana kadar kalan bir ümmetin, İslam ümmetinin içerisinde olduğu vahim durumu görüp çözüm yolları aramıştır birçok eserinde.
Değerlendirdiğimiz ’20. Asrın Cahiliyesi’ kitabı da bu derdin bir ürünü olarak 1965’li yıllarda aynı yazarın kaleminden çıkmıştır. Avrupa cahiliyesinin henüz o dönemde ulaştığı durumu ve bu konuda önemli mülahazaları kaydetmiştir. O gün İslam âleminde olan neslin ‘Haçlılar ve uluslararası Siyonizm’in ulaşmak istedikleri en son gaye’ olduğunu vurgulamıştır. Peki, o nesillerin nesilleri olan günümüz cahiliyesi? Daha acı ve daha sapkın bir durum… O zamanı anlayanlar, şu dönemi daha iyi anlayacaklardır.
Cahiliyenin mahiyetini bilmek, zaman içerisinde uğradığı değişimlerden haberdar olmak cahiliyeden korunma yollarındandır. Allah, kitabında; Rasûl de, sünnetinde ümmeti ‘cahiliye’ denen bir kavramdan sakındırmışlardır. Yazar, cahiliye konusuna dikkat çekmek sureti ile Kur’an ve Sünnet’e muvafakat etmiştir. ‘Acaba yazarı bu kitabı telif etmeye sevkeden nedir?’ sorusunun cevabı ‘İnsanları kalkınma, ilerleme ve modernleşme diyerek aldatan bu cahiliyenin gerçek yüzünü ortaya koymak.’ olarak kitabın ilk bölümlerinde belirtilmiştir.
Yunan cahiliyesi, Roma cahiliyesi ve Ortaçağ cahiliyesi değerlendirilmiş, belirgin özellikleri zikredilmiştir. Aydınlanma çağı diye isimlendirilen dönemin aslında cehaletin karanlığından ilmin nuruna bir yolculuk olmadığını ve bunun sadece görüntü değişikliği olduğunu belirtmiştir. Öz her zaman birdir bütün cahiliyelerde ancak maskeler bazen değişebilir.
20. Asrın Cahiliyesi, Avrupa medeniyeti diye adlandırılan yeni bir uygarlığın uluslararası Siyonizm’in de çabaları ile daha fazla dalalete saptıklarına değinmektedir. Siyonistlerin uğraşları ile Darwin teorisi insanların iç dünyalarındaki inancı, sanayi devrimi de uygulama dünyasında insanların inançlarını sarsmıştır, yazarın nakillerle desteklediği görüşüne göre.
Adına ‘medeniyet’ demişlerdi, ‘kalkınma’ demişlerdi de işin aslı öyle olmamıştı. Her cepheden sapıklık rüzgarları estirilmiş, hayatın dokunulmadık alanını bırakmamışlardı; ekonomi, ahlak, kadın-erkek ilişkileri, inanç, sanat, ilim, bilim…
‘… İlim, çağdaş cahiliyenin bir ürünü değildir… Aslında ilim, kökleri tarihin derinliklerinde olan, insanlığın bulduğu bir disiplindir. O bir toplumdan diğer bir topluma geçerek bugün Avrupalıların eline geçmiştir.’ [1] diyerek yazar yanlış bir algıyı da düzeltmiştir. Hatta bilimde kullanılan deney metodunu da, Avrupalıların Müslümanlardan aldıklarına özellikle değinmiştir.[2]
Ahlaki, ekonomik, toplumsal alanlarda çöküntü yaşayan bu modern cahiliye… İnsanlar ona ne umutlar ile sarılmışlardı oysa. Bireysel ve toplumsal olarak mutluluk, sekinet ve itminanı başka kapılarda aradıkları için tabi ki. Tek çözümün İslam olduğu, bugün yakinen müşahade edilmektedir. Bütün kapılarda çözüm aradı insanlık, asıl çözüm ve selamet İslam’dayken.
Bütün bunlar ile beraber kitabın önemli bir özelliği var. Yazar, Avrupa cahiliyesinin son anlarını yaşadığına ve yeni bir neslin, İslam neslinin de ufuktan görünmeye başladığına da kesin inancını kitapta defalarca zikretmiştir.
‘Allah’a savaş açmış olan bu kuşak çok yakın gelecekte yıkılıp gidecektir. Fakat, ta uzaklarda ve ufukta gözüken, yola çıkmış olan yepyeni nesil, yıkılan bu nesilden ders alacak ve Allah’ın hidayetine yönelecektir.’ [3]
Allah’ım, biz Müslümanlara basiret, feraset ve yardım kapılarını sonuna kadar aç. Ve sana isyan eden ve kullarını ifsad eden şu medeniyet denen cahiliyeyi ibret olacak şekilde helak et. Müslümanları cahiliye yollarına kaymaktan muhafaza et. (Allahumme amin.)
İlk Yorumu Sen Yap