Ahiret: Asıl Yurt

Yaratan Rabbimizin adıyla…

Geçmiş Ramazan ayını bizim için arınma vesilesi kılmasını yüce Rabbimizden ister, bir sonraki yılın Ramazan ayına bizleri vasıl kılmasını ondan dileriz.

Kıymet ayı, mağfiret ayı, rahmet ayı olan Ramazan… Selefin özlediği gibi biz de özleyeceğiz…

“Cibril, ‘Bana imanı anlat.’ dedi. Allah Resûlü dedi ki: ‘İman; Allah’a, meleklerine, Kitaplarına, resûllerine, ahiret gününe, hayrı ve şerri ile kadere inanmandır.’ “[1]

اَفَحَسِبْتُمْ اَنَّمَا خَلَقْنَاكُمْ عَبَثًا وَاَنَّكُمْ اِلَيْنَا لَا تُرْجَعُونَ فَتَعَالَى اللّٰهُ الْمَلِكُ الْحَقُّۚ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ رَبُّ الْعَرْشِ الْكَر۪يمِ

“Yoksa sizi, boşu boşuna/amaçsız yarattığımızı ve bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız? (Mutlak hâkimiyet/egemenlik sahibi, mülkünde dilediği gibi tasarruf eden) El-Melik, (hak ve hakikatin kaynağı) El-Hak olan Allah (böylesi batıl zanlardan ne kadar da) yücedir. O’ndan başka (ibadeti hak eden) hiçbir ilah yoktur. O, kerim olan arşın Rabbidir.”[2]

Sonlu bir hayatı sonsuz gibi yaşayan, ölümün kendilerine çat kapı geleceğini bilmelerine (!) rağmen inanmayan, ahirete iman ettiklerini beyan etmelerine rağmen asla ahiret odaklı yaşamayan bir toplumun içerisinde yaşıyoruz.

Müslim’iz, elbet imani bir zorunluluk olarak ahirete inanıyoruz, ancak içinde yaşadığımız cahiliye
(me)deniyetinin bu tavır ve tutumları bizleri etkisi altına alabiliyor. Özel hatırlatıcılara, hatırlatmalara ihtiyaç duyuyoruz.

Ahirete iman, iman esaslarının beşincisidir ve –diğer iman esasları gibi- pek mühimdir ki bir fert, inkâr ettiğinde iman ile tüm ilişiğini koparmıştır. Ahirete iman ettiğini iddia eder, ancak bu inancını tasdik edecek bir yaşam ortaya koymazsa İslam nazarında inkâr edenle aynı hâl üzere kabul edilir.[3] Ahiret hayatı dediğimizde kastımız; berzah/kabir âlemi ile başlayan, kıyametin vuku bulması ile devam eden ve naslarda farklı sahneler hâlinde anlatılan ebedî hayat ve asıl mekândır.

Berzah âlemi, ölümün ardından haşr gününe kadar devam eden kabir hayatıdır.[4]

Herkes kabirde kendi imanı ve ameline göre karşılık -mükâfat ya da ceza- görecektir. Berzah âlemi, kıyametin kopmasının ardından bütün insanların yattıkları yerden dirilmesine kadar devam edecektir.

Kıyametin vaki olması; dünya denilen şu fani yaşamın son bulması, artık asıl yaşam olan ahiret yurdunun başlaması demektir. Kıyamet öncesinde küçük büyük bazı alametler gerçekleşecek, ardından ansızın sura üflenmesi ile beraber kıyamet bir cuma günü[5] kopacaktır. Allah (cc) müminlerin canlarını güzel bir meltem ile alacak ve kıyamet, şerli insanların üzerlerine vaki olacaktır.[6] [7]

Ba’s, insanların diriltilmesi; haşr, Allah’ın huzurunda toplanması anlamındadır.  Kıyamet gerçekleşecek, Allah’ın (cc) vechi/zatı dışında her şey helak olacak, tek bir canlı dahi yaşamayacaktır.

İkinci bir sur… İnsanlar yattıkları yerden şaşkın bir şekilde doğrulacak ve “Vay başımıza gelene! Uzun süre yattığımız yerden bizi kim kaldırdı? Bu Rahmân’ın vadettiği şeydir. (Anlaşılan o ki) Resûller doğru söylemiş. (Ölümden sonra diriliş, ahiret hayatı hakmış.)”[8] [9] diyeceklerdir.

Tahayyülü dahi dehşet vericidir. Zordur, korkutucu bir gündür. Herkesin kendi derdine düştüğü; nefsim nefsim, diye inlediği bir vakittir.[10]

Artık çok geçtir. Kazanan daha iyisini kazanamayacak, kaybeden hüsranında boğulacaktır.[11]

Mahşer meydanında[12] insanlık, evveli ve ahiri ile toplanmış bekleşecektir. Allah (cc) (kendi şanına yaraşır şekilde) ve melekler mahşer meydanına gelecek, insanlar saf saf dizilecek ve kimseden ses çıkmayacaktır.[13]

“Onlar, buluttan gölgelikler içinde Allah’ın ve meleklerin gelip işin karara bağlanmasından başka bir şey mi bekliyorlar? (Bekleyip durdukları, bu dehşetli andan başka bir şey değildir). (Hakikatte) işler Allah’a döner.”[14]

“Allah, kıyamet gününde -defter sayfasının dürüldüğü gibi- gökyüzünü dürecek. Sonra sağ eliyle gökyüzünü eline alacak ve nida edecek: ‘Ben, El-Melik olan Allah’ım! Nerede yeryüzünde zorba olanlar/cabbar olanlar? Nerede yeryüzünde büyüklenenler/kibirli olanlar?’ Sonra Allah, yeryüzünü de dürecek. Onu da sol eline alacak ve nida edecek: ‘Ben Melik olanım/El-Melik’im! Nerede cabbar olanlar? Nerede mütekebbir olanlar?!”[15]

İnsanlar bu haldeyken Güneş insanlara bir mil yakınlaştırılacak,[16] o günde insanlar amellerine göre ter içerisinde kalacaklardır. Kiminin teri topuklarına kadar, kiminin dizlerine kadar, kiminin de ağzına gem vuracak kadar ulaşır.[17] Bu dehşet verici sahnede gölgelikte bekleşenler, dinlenenler olacaktır. Bunlar Allah Resûlü’nün (sav) haber verdiği yedi sınıftır.

Hesaplar görülecek, herkes amellerine göre karşılık alacak, defterler sağ ashabına sağından, sol ashabına ise solundan ve arkasından verilecektir. Cehennem, yetmiş bin yularınının her birinden yetmiş bin meleğin tuttuğu bir hâlde mahşer meydanına getirilecektir. Cennet ise muttakilere yakınlaştırılacaktır. Herkes çetin hesabın ardından iyi ya da kötü sonsuz yaşam mekânına seyretmek üzere hazırlıklarını tamamlayacaktır… Allah (cc) biz müminleri kıyametin dehşetli sahnelerinde selamet ehli kılsın.

Allahumme sellim, sellim…


[1] .Buhari, 50; Müslim, 8

[2] .23/Mü’minûn, 115-116

[3] .”Kendilerine Kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, Allah ve Resûlü’nün haram saydığını haram saymayan ve hak (din olan İslam’ı) din edinmeyenlerle alçaltılmış bir şekilde elden cizye verinceye kadar savaşın.” (9/Tevbe, 29)

[4] .”Onların önünde, diriltilecekleri güne kadar (kalacakları) berzah vardır.” (23/Mü’minûn, 100)

[5] .Müslim, 854

[6] .Müslim, 2937; İbni Mace, 4075

[7] .”Güneş dürülüp (karartıldığında), yıldızlar dökülüp saçıldığında, dağlar yürütüldüğünde, hamile develer kendi hâllerine terk edildiğinde, vahşi hayvanlar toplandığında, denizler tutuşturulduğunda, nefisler eşleştirilip (ruhlar cesetle yeniden buluştuğunda), diri diri toprağa gömülen kız çocuğuna sorulduğunda, hangi günahtan ötürü öldürüldüğü (sorulduğunda), sahifeler yayılıp açıldığında, gök sökülüp dürüldüğünde, cehennem (ateşi) iyice harlanıp tutuşturulduğunda, cennet yakınlaştırıldığında, artık her nefis, (kıyamet günü için) ne hazırlayıp (beraberinde getirdiğini) öğrenmiştir. (81/Tekvîr, 1-14)

[8] .36/Yâsîn, 52

[9] .”Ey insanlar! Rabbinizden korkup sakının. Şüphesiz ki kıyamet sarsıntısı, büyük bir şeydir. Onu göreceğiniz gün, emziren emzirdiğini unutur, gebe kadınlar çocuklarını düşürür ve insanları sarhoş hâlde görürsün; oysa onlar, sarhoş değildirler. Fakat Allah’ın azabı pek çetindir.” (22/Hac, 1-2)

[10] .”Allah Resûlü (sav) şöyle anlatır: ‘Kıyamet gününde insanlar yalınayak, çıplak ve sünnetsiz olarak diriltilecekler.’ Aişe (r.anha) sorar: ‘Peki, avretler ne olacak?’ Nebi ayeti okur: ‘O gün, bunlardan her birinin kendisine yetecek bir işi/derdi vardır.’ ”

“Kulakları sağır eden (Sur’un) çığlığı geldiği zaman, o gün kişi, kardeşinden kaçar, anne ve babasından, hanımından ve çocuklarından. O gün, bunlardan her birinin kendisine yetecek bir işi/derdi vardır. O gün (bazı) yüzler aydınlıktır. (Yüzleri) gülmekte ve sevinç içindedir. O gün, (bazı) yüzlerin üzerini toz kaplamıştır. Çehrelerini (duman isi gibi) bir karartı bürümüştür. İşte bunlar, kâfir ve facir olanların ta kendileridirler.” (80/Abese, 33-42)

[11] .”O hâlde, onlardan yüz çevir. Davetçinin, bilinmedik/korkunç şeye çağıracağı o gün, gözlerinin feri sönmüş/baygın bakışlı hâlde, yayılmış çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar. Davetçiye doğru süratle koşuşturup: “Bu, zorlu bir gündür.” der kâfirler.” (54/Kamer, 6-8)

[12] .Yerin başka bir yerle, göklerin de (başka göklerle) değişeceği o gün, onlar (zatında, fiillerinde ve sıfatlarında tek olan) El-Vâhid ve (her şeye boyun eğdirip hükmüne ram eyleyen) El-Kahhâr olan Allah’ın huzuruna çıkarılacaklardır. (14/İbrahîm, 48)

[13] .”O gün, çaresiz, davetçinin (sesine) uyarlar. Er-Rahmân’ın (azametinden ötürü) tüm sesler kısılmıştır. Fısıltıdan başka bir şey duyamazsın.” (20/Tâhâ, 108)

“O gün, Er-Rahmân’ın izin verip sözünden razı oldukları dışında, hiç kimsenin şefaatinin bir faydası olmayacaktır.” (20/Tâhâ, 109)

[14] .2/Bakara, 210

[15] .Müslim, 2788; Ebu Davud, 4732

[16] .Müslim, 2864

[17] .Tirmizi, 2421

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver