Bismillah,
Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım.
“Geceyi, gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı yaratan O’dur. Her biri (belirlenmiş) bir yörüngede akıp gitmektedir.”[1]
Göklerin ve yerin ordularının sahibi El-Melîk olan Rabbimize hamd, müminlere karşı rauf (şefkatli) ve rahim (merhametli), kâfirlere karşı ise ğaliz (sert) ve aziz (izzetli) olan Peygamberimize salât ve selam olsun.
El-Alîm olan Rabbimizin lütfu ve kayrasıyla Güneş Sistemi’ndeki gezegenleri tanımaya devam ettiğimiz yazı dizimizin bu bölümünde Dünya’mızın yörünge özelliklerini ele alacağız, inşallah.
Biz insanlar yeryüzünde yaşarken Dünya’mızın hareketlerinden pek haberdar değilizdir. Ama aslında Dünya’mızın uzay boşluğunda bildiğimiz dört farklı hareketi vardır:
1. Kendi ekseni etrafında dönüşü.
2. Güneş’in etrafında dönüşü.
3. Güneş’imizle beraber Samanyolu Galaksisi’nin merkezindeki süper kütleli kara deliğin etrafındaki dönüşü.
4. Galaksimizle beraber yaklaşık 628 km/s (1 saniyede 628 km) hızla 100.000 civarında galaksiden oluşan Laniakea Süper Galaksi Kümesi’ndeki Büyük Çekici’ye (Great Attractor) doğru hareketi.[2]
Şimdi bu hareketlerin ilk ikisini ve sonuçlarını tek tek ayrıntılı bir şekilde incelemeye çalışalım, inşallah.
1. Dünya’nın Eksen (Günlük) Hareketi
Gökyüzünü inceleyen her insan Güneş’in, Ay’ın ve parlak birer yıldız gibi görünen gezegenlerin doğudan batıya doğru, kuzeydeki yıldızların da kutup yıldızının etrafında saat yönünün tersinde döndüğünü gözlemlemektedir. Bu gözlem sonucunda doğal olarak ilk çağlardan günümüze çoğu insan Dünya’nın sabit olduğunu, gökyüzünün ve içindeki gök cisimlerinin de Dünyamızın etrafında döndüğünü düşünmüşlerdir. Yapılan ayrıntılı gözlemler ve teknolojik gelişmeler bunun tam tersi olduğunu ortaya koymuş, bu günlük hareketin Dünya’mızın kuzey ve güney kutup noktalarından geçtiği varsayılan yer ekseni etrafında batıdan doğuya doğru dönmesinden kaynaklandığı anlaşılmıştır. Dünya’nın kendi ekseni etrafındaki bir tam dönüşü yaklaşık 24 saat (23 saat 56 dakika 4 saniye) sürer. Bu süreye bir gün adı verilir. Dünya’nın kendi ekseni etrafındaki dönüşüne bağlı olarak iki türlü hız ortaya çıkar. Dünya’nın günlük hareketi esnasında birim zamanda aldığı yola çizgisel hız denir. Çizgisel hız Ekvator’da en yüksektir (saatte yaklaşık 1670 km) ve bu hız Ekvator’dan kutuplara doğru gidildikçe azalır. Çizgisel hızın oluşmasında Dünya’nın günlük hareketi etkilidir. Ancak çizgisel hızın Ekvator’dan kutuplara doğru azalmasında Dünya’nın şekli etkilidir. Dünya’nın günlük hareketi esnasında birim zamanda oluşturduğu açıya da açısal hız denir. Dünya 24 saate kendi ekseni etrafında 360o döndüğünden üzerindeki tüm noktaların açısal hızları eşittir.
Dünya’nın dönme ekseni, Güneş’in etrafında döndüğü yörünge düzlemine tam dik değildir. 23o 27’ (23 derece 27 dakika)’lık bir eğikliğe sahiptir. Bu eğiklik mevsimlerin oluşmasına sebep olur.
Dünya’nın günlük hareketinin sonuçları
- Gece gündüz birbirini izler.
- Günlük sıcaklık farkları oluşur. Bunun sonucunda kayalarda mekanik çözülme (fiziksel parçalanma) oluşur.
- Sıcaklık değişimine bağlı olarak atmosferde günlük basınç farkları meydana gelir. Bunun sonucunda da meltem rüzgârları oluşur.
- Dünya’nın dönmesinden dolayı Coriolis kuvveti oluşur. Buna bağlı olarak da sürekli rüzgârların (alizelerin ve batı rüzgârlarının) ve okyanus akıntılarının yönünde sapmalar görülür. Ayrıca okyanuslarda ve açık denizlerde vorteks (girdap şeklinde) fırtınalar oluşur.
- Sürekli rüzgârlar (alize ve batı rüzgârları) kuzey yarım kürede esiş yönüne göre sağa güney yarım kürede ise esiş yönüne göre sola sapar.
Dönen yerkürenin yüzeyi üzerinde hareket eden hava, kuzey yarım kürede hareket yönünün sağına, güney yarım kürede ise hareket yönünün soluna saptırır. Bu saptırma gücüne Coriolis kuvveti denir. Bu etkiyi ilk keşfedip tanımlayan Fransız fizikçi Gaspard-Gustave Coriolis’e (1792-1843) atfen bu ad verilmiştir.
İzlanda’nın güneybatı açıklarında soğuk ve alçak basınç alanlarındaki hava hareketleri sebebiyle oluşmuş bir fırtına sisteminin meteoroloji uydusundan çekilmiş görüntüsü (4 Eylül 2003). Coriolis kuvvetinin etkisiyle kuzey yarım kürede hava ve rüzgârın, hareket yönünün sağına saptırıldığı görülmektedir.[3]
- Alize rüzgârları sürekli olmaları ve yönlerinin belirli olması nedeniyle tarih boyunca yelkenli gemiler için elverişli bir ortam oluşturmuştur. Yelkenli gemiler devrinde Amerika ile Avrupa arasındaki ticareti sağladığı için alizelere ticaret rüzgârları da denmiştir.
- Batı rüzgârları da alizeler gibi yıl boyu esen sürekli rüzgârlardır. Eserken altlarındaki okyanus sularını da sürüklerler. Gulf Stream sıcak su akıntısı ve Alaska sıcak su akıntısı bu etkiyle oluşur. Batı rüzgârlarının ve sıcak okyanus akıntılarının etkisiyle orta kuşak karalarının batı kıyıları, doğu kıyılarından daha sıcaktır. Batı rüzgârları Alaska ve Batı Avrupa kıyılarında ılıman okyanusal iklimin yaşanmasının temel sebebidir.
Coğrafi Keşifler Dönemi ve sonrasında alizelerle birlikte Avrupa’dan Amerika’ya gelen yelkenli ticaret ve yolcu gemileri, Gulf Stream (Körfez Akıntısı) ve batı rüzgârlarıyla Amerika’dan Avrupa’ya dönebilmişlerdir.
- Batı rüzgârları, dönenceler (Ekvator’a yakın 23o Kuzey ve 23o Güney enlemleri) civarındaki alçalıcı hava kütlelerinden kaynaklandıkları için başlangıçta kuru ve sıcaktırlar. Deniz ve okyanus üzerinden geçerken nem yüklenirler. Özellikle orta kuşak (30o ve 60o enlemleri arası) karalarının batı kıyılarına bol yağış bırakırlar. 90o enleminden esen soğuk ve kuru kutup rüzgârlarıyla 60o enlemi çevresinde karşılaşır ve cephe yağışlarına[4] neden olurlar.
“Şüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ve gündüzün peşi sıra yer değiştirmesinde, insanlara fayda sağlayarak denizde yüzen gemilerde, Allah’ın gökyüzünden indirdiği ve ölümünden sonra yeryüzünü kendisiyle canlandırdığı suda, orada yaydığı farklı türdeki her bir canlıda, rüzgârların çevrilip yönlendirilmesinde, gök ve yer arasında emre amade kılınmış bulutlarda akledenler için (üzerinde düşünülüp, bunları yapanın tek ilah olduğu ve kulluğun yalnızca O’na yapılması gerektiğine dair) ayetler/deliller vardır.”[5]
- Dünya’nın eksen etrafında dönüş hareketinin bir diğer sonucu da gün içinde Güneş ışınlarının geliş açısına göre cisimlerin gölge boyunun ve yönünün değişmesidir:
“Görmedin mi Rabbin gölgeyi nasıl da uzattı? Şayet dileseydi onu hareketsiz kılardı. Sonra Güneş’i ona delil kıldık. Sonra onu ağır ağır kendimize çektik.”[6]
2. Dünya’nın Güneş Etrafında Dönüş (Yörünge) Hareketi
Dünya’mız kendi ekseni etrafında dönerken aynı zamanda elips bir yörüngede Güneş etrafında dolanmaktadır. Bu dönüş hareketini yaklaşık 365 gün 6 saatte[7] tamamlamaktadır. Buna bir Güneş yılı denir. Dünya Güneş’ten ortalama 149.600.000 km uzaklıktaki yörüngesini kuzey yarım küreden bakıldığında saat yönünün tersine doğru dönerek bir yılda tamamlarken Güneş’in etrafında toplamda yaklaşık 940.000.000 km yol kat etmiş olur. Dünya’nın yörünge hızı ortalama 30 km/s (saniyede 30 km) olup bu da saatte yaklaşık 108.000 km eder. Şöyle düşünebilirsiniz; siz iş çıkışı saatinde akşam trafiğine yakalanmışsanız evinize dönüşte 15-20 km’lik mesafeyi 1 saatte giderken Dünya’mız bu süre zarfında Güneş’in etrafında, Ay ile aramızdaki mesafenin yaklaşık 1/3’ünü katedecek kadar mesafe almış oluyor. Subhanallah…
Dünya’nın elips şeklindeki yörüngesinin abartılı çizimi, yörüngedeki uç noktaların (günberi ve günöte) dört mevsimsel uç noktayla (ekinoks ve gün dönümleriyle) aynı olmadığını göstermektedir.
Dünya’nın yörüngesi tam bir çember olmayıp elips biçiminde olduğundan Dünya’nın Güneş’e olan uzaklığı yıl içerisinde değişir. En yakın olduğu mesafede Güneş’e uzaklığı yaklaşık 147.100.000 km olur. 3 Ocak’ta ulaştığı bu en yakın konumuna günberi (perihelyon) denir. En uzak olduğu mesafede ise Güneş’e yaklaşık 152.210.000 km uzaklıkta bulunur. Günöte (afelyon) olarak adlandırılan en uzak noktaya 4 Temmuz’da ulaşır. Güneş’e yaklaştıkça çekim kuvveti arttığından bu dönemde Güneş etrafındaki dönüş hızı artar. Uzaklaştığında ise tersi olur. Bu durum mevsim sürelerinin kuzey ve güney yarım kürelerde farklı olmasına neden olur. Şubat ayının diğer aylara göre kısa (28 gün), güz ekinoksunun (gece gündüz eşitliğinin) 23 Eylül’e uzamasının nedeni yörüngenin elips olmasıdır.
Gökte ve yerde bulunun pek çok şeyi biz insanlara musahhar kılan Yüce Rabbimiz, üzerinde yaşadığımız Dünya’nın Güneş etrafındaki yörüngesini de yaşamın devam edebilmesi için çok hassas bir şekilde ayarlamıştır. Dünya, Güneş etrafındaki yörüngesinde -vahyin diliyle- yüzerken aynı zamanda kendi ekseni etrafında da dönmektedir ve yazının başında belirttiğimiz gibi bu dönme ekseni yörünge düzlemine dik değil, 23o 27’’ eğiktir. Bu nedenle Dünya’mız Güneş etrafında dönerken Güneş ışınlarının Dünya üzerindeki bir yere düşme açısı yıl içerisinde değişir. Güneş ışınlarının yıl içerisindeki geliş açılarının artması ve azalması sıcaklıkların değişmesine ve mevsimlerin oluşmasına neden olur.
Dünya’nın şeklinin yuvarlak ve ekseninin eğik olması sonucunda;
- Aynı ânda kuzey ve güney yarım kürelerde farklı mevsimler yaşanır. Örneğin, kuzey yarım kürede kış yaşanırken güney yarım kürede yaz, güney yarım kürede ilkbahar yaşanırken kuzey yarım kürede sonbahar yaşanır.
- Ekvator bölgesi yıl boyu Güneş ışınlarını dik bir şekilde aldığından bu kuşakta yer alan bölgelerde sıcaklık yıl boyu yüksektir ve sıcak tropikal iklim görülür.
- Kutup bölgeleri yıl boyu Güneş ışınlarını eğik bir şekilde aldığı için kutba yakın bölgelerde ise sıcaklıklar yıl boyu düşüktür. Bu coğrafyalarda soğuk kutup iklimi hâkimdir.
- Ekvator ve Kutup kuşakları arasında kalan bölgelerde[8] ise Güneş ışınlarının geliş açısı değişkenlik gösterdiği için bu ılıman kuşakta yer alan yerlerde dört mevsim belirgin bir şekilde yaşanır.
Dünya haritasına baktığınızda kuzey yarım kürede kalan karasal alanların (kıtaların), güney yarım küredeki karasal alanlardan daha fazla yer kapladığını görürüsünüz. Kıtaların okyanus ve deniz kıyılarından uzak olan iç bölgelerinde kışlar daha soğuk ve sert, yazlar ise daha sıcak ve kurak geçer. Bunun nedeni, iç bölgelerin denizlerin ılımanlaştırıcı etkilerinden uzak kalmasıdır. Dünyamız elips yörüngesinde hareket ederken 3 Ocak’ta Güneş’e en yakın konuma ulaşır ve Güneş’e, ortalama uzaklığından yaklaşık 2.000.000 kilometre kadar daha yakın hâle gelir. Bu dönemde Güneş ışınların eğik gelmesi sebebiyle kuzey yarım kürede (özellikle 30o Kuzey paralelinin üzerindeki bölgelerde) kış mevsimi yaşanır. Eğer Rabbimiz Dünya’nın yörüngesini elips değil de tam bir daire şeklinde takdir etseydi bu dönemde (aralık, ocak ve şubat aylarında) Dünya Güneş’e yakınlaşmayacak ve insan nüfusunun büyük bir bölümünün yaşadığı kuzey yarım kürede sıcaklıklar daha da düşecek ve kış ayları daha soğuk ve sert bir şekilde (belki de insan hayatını idame ettiremeyecek bir düzeyde) geçecekti. Ve tam zıddı olarak da Dünya’mız 4 Temmuz’da Güneş’ten en uzak konumunda Güneş’ten ortalama konumuna göre 2.000.000 kilometre uzakta bulunmaktadır. Bu dönemde ise kuzey yarım kürede güneş ışınları dik bir açıyla geldiği için sıcaklıklar artar ve yaz mevsimi yaşanır. Eğer Dünya’mız kuzey yarım kürede yaz mevsiminin yaşandığı bu dönemde Rabbimizin takdir ettiği elips yörüngesindeki gibi Güneş’ten uzaklaşmamış olsaydı yaz ayları daha sıcak ve dayanılmaz geçebilirdi. Yarattığı her şeyi sonsuz bir hikmet ve ilimle yaratan Yüce Allah, Dünya’nın yörüngesini biz insanların ve diğer canlıların zorlanmadan yaşayabilmesi için Güneş’ten optimum bir uzaklıkta, hassas ve değişken parametrelerle en ideal şekilde ayarlamış. El-Vehhâb olan Rabbimiz biz insanlara karşı çokça lütuf sahibi olmasına rağmen pek çoğumuz Allah’a yeterince şükretmiyoruz:
“Allah ki; kendisinde sükûnet bulmanız için geceyi (karanlık), (çalışıp, rızkınızı aramanız için de) gündüzü aydınlık kıldı. Gerçek şu ki Allah, insanlar üzerinde lütuf ve ihsan sahibidir, lakin insanların çoğu şükretmez.”[9]
İnsanların çoğu Rahmân’ın gizli ve açık nimetlerine şükretmediği gibi daha da bedbaht olanlar, insanlara hidayet olsun diye El-Hak olan Allah’ın gönderdiği hakikatleri yalanlıyor ve kendileri doğru yoldan saptıkları gibi başkalarını da Allah’ın yolundan saptırmak için Yüce Allah’ın ayetleri hakkında tartışıp duruyor:
“Allah’ın göklerde ve yerde olan her şeyi size hizmetkâr kıldığını, açık ve gizli olan nimetlerini size geniş geniş verdiğini görmediniz mi? (Buna rağmen) insanlardan öylesi vardır ki; Allah hakkında ilimsizce, bir rehbere ve aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın tartışır.”[10]
Ve bunlardan daha da bedbaht ve nankör olanlar, El-Vehhâb’ın nimetlerine şükretmek bir yana ellerindeki imkânlarla kendi nefislerine ve diğer insanlara zulmediyorlar:
“Allah, gökleri ve yeri yaratan, gökyüzünden su indirip onunla size rızık olarak çeşitli meyveler çıkaran, denizde O’nun emriyle yüzsün diye gemileri size hizmetkâr kılan ve nehirleri hizmetinize sunandır. Güneş’i ve Ay’ı alışılagelmiş hâlleriyle (kesintisiz, sürekli bir şekilde) emrinize amade kılan, geceyi ve gündüzü hizmetinize sunan da (Allah’tır). O’ndan istediğiniz her şeyi size vermiştir. Şayet Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız, O’nun nimetlerini saymakla bitiremezsiniz. Şüphesiz ki insan, çokça zulmeden ve pek nankör bir varlıktır.”[11]
Kâinatın yaratıcısı Yüce Allah’a (cc) kulluktan, O’nun gönderdiği Son Nebi Muhammed’e (sav) tabi olmaktan ve tek hak din olan İslam’dan yüz çeviren zalimler asırlardır güç yetirebildikleri her insana her türlü zulmü reva görüyorlar. Yeryüzündeki ve özellikle Ortadoğu’daki zulmün, kanın, gözyaşının, ahlaksızlığın en büyük mimarı olan Siyonistler, masonlar, evanjelistler, Yehova şahitleri ve diğer işbirlikçileri kendi tahrif olunmuş kitaplarındaki hakla karışık batıl bilgilere[12] dayanarak şeytanın vahyiyle oluşturdukları ideolojilerini, hain planlarını ve projelerini hayata geçirmek için bebek, çocuk, kadın, ihtiyar, hasta, yaralı, sivil demeden insanları katlediyorlar. Hastaneleri, okulları, camileri, kiliseleri, pazar yerlerini bombalıyorlar, milyonlarca insanı yerinden yurdundan çıkarıyorlar.
Zulüm coğrafyalarında yaşayan mazlum insanlara ve biz muvahhidlere düşen görev Allah katında tek geçerli din olan İslam çatısı altında birleşmek; tek dünya, tek millet, tek din söylemleri altında bütün insanlığı kendilerine köleleştirmek ve insanları kendilerini yaratan Yüce Allah’a kulluktan, El-Azîz ve El-Hamîd olan Allah’a hamdetmekten ve O’nun dosdoğru yolunda gitmekten alıkoyan bu küresel tuğyana karşı gücümüzün yettiği her alanda bilinçili ve izzetli bir mücadeleye girişmektir. El-Hafîz olan Rabbimizden bizleri, nesillerimizi ve tüm insanlığı, deccalin hizmetkârlığını[13] yapan bu hibritleşmiş yapıdan, onların ifsatlarından, şeytani zihniyetlerinden ve hain emellerinden korumasını dileriz. Duamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdetmektir.
Selam ve dua ile, emanetleri asla zayi olmayan El-Muheymîn olan Allah’a emanet olunuz…[14]
[1]. 21/Enbiyâ, 33
[2]. Wikipedia İngilizce – Great Attractor (Büyük Çekici) Maddesi
[3]. Wikipedia – Coriolis Etkisi Maddesi
[4]. Cephe yağışları veya frontal yağış, yoğunluk ve sıcaklığı farklı olan iki hava kütlesinin karşılaşmasıyla oluşur. Özellikleri farklı hava kütlelerinin karşılaşma alanlarına meteorolojide cephe denir. Geniş alanlarda düşük şiddette ve uzun süreli yağış, dar alanlarda ise kısa süreli ve şiddetli yağış görülür.
[5]. 2/Bakara, 164
[6]. 25/Furkân, 45-46
[7]. Bu fazladan 6 saatlik süre dört yılda bir birleştirilerek şubat ayına eklenir ve o sene şubat ayı 29 gün ve yıllık zaman dilimi de 366 gün olur. Buna artık yıl denir.
[8]. 36o – 42o Kuzey enlemleri arasında kalan ülkemiz de orta kuşakta kalan bölgeler arasındadır ve dört mevsim belirgin bir şekilde yaşanır. Mevsimler genel olarak Karadeniz ve Marmara gibi kuzeydeki bölgelerde, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu gibi güneyde kalan bölgelere göre daha soğuk geçer. Hava sıcaklıklarında, yükseklik ve karasallık (denizden uzak olma) gibi faktörler de etkilidir. Örneğin, rakımın yüksek olduğu Doğu Anadolu Bölgesi’nde kışlar diğer bölgelere göre daha soğuk ve şiddetli geçer.
[9]. 40/Mu’min, 61
[10]. 31/Lokmân, 20
[11]. 14/İbrâhîm, 32-34
[12]. Eski Ahit Yeşaya Kitabı 13. Bölüm
13. Ben her şeye Egemen Rab, gazaba geldiğim, öfkemin alevlendiği gün gökleri titreteceğim, yer yerinden oynayacak.
14. Herkes kovalanan ceylan gibi, çobansız koyunlar gibi halkına dönecek, ülkesine kaçacak.
15. Yakalananın bedeni delik deşik edilecek, ele geçirilen kılıçtan geçirilecek.
16. Yavruları gözleri önünde parçalanacak, evleri yağmalanacak, kadınlarının ırzına geçilecek.
17. Gümüşe değer vermeyeni, altını sevmeyen Medler’i onlara karşı harekete geçireceğim.
18. Oklarıyla gençleri parçalayacak, bebeklere acımayacak, çocukları esirgemeyecekler.
Eski Ahit Yeşaya Kitabı 14. Bölüm
29. Ey Filistinliler, sizi döven değnek kırıldı diye sevinmeyin. Çünkü yılanın kökünden engerek türeyecek, onun ürünü uçan yılan olacak.
30. (Yahudi) yoksulların en yoksulu doyacak, düşkünler güvenlikte yatacak. Ama sizin kökünüzü kıtlıkla kurutacağım, sağ kalanlarınız da ölecek.
31. Ulumaya başla ey kapı! Ey kent, feryat et! Ey Filistinliler, baştan başa eridiniz. Kuzeyden toz duman yükseliyor, Düşman askerleri sıra sıra geliyor.
32. O ulusun elçilerine ne yanıt verilecek? “RAB Siyon’un temelini attı, (yahudi) halkının düşkünleri oraya sığınacak.” denilecek.
Eski Ahit Samuel Kitabı 15. Bölüm
2. Herşeye egemen RAB diyor ki: “İsrail’e yaptıkları kötülüklerden ötürü Amalekliler’i cezalandıracağım. Çünkü Mısır’dan çıkan İsraillilere karşı koydular.
3. Şimdi git, Amalekliler’e saldır. Onlara ait her şeyi tümüyle yok et, hiçbir şeyi esirgeme. Kadın, erkek, çoluk çocuk, öküz, koyun, deve, eşek, hepsini öldür.”
Son zamanlarda, İsrail Başbakanı Netenyahu’nun bazı konuşmalarında Samuel Kitabından ve Yeşeya (İşaya) kehanetlerinden bahsettiği bilinmektedir. Bunlar arasında özellikle Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınmasıyla ilgili kehanetler vurgulanmaktadır. Netenyahu’nun bahsettiği Yeşaya kehanetleri, İsrail devletinin kuruluşundan bu yana gerçekleştirilen politikaları desteklemek amacıyla kullanılmaktadır.
İsrail’in Aksa Tufanı’na misilleme olarak Gazze’ye başlattığı saldırıların üçüncü haftasında Netenyahu İsrail halkına seslendiği bir konuşmada şunları söyledi: “İsrail vatandaşlarını silahlanmaya çağırıyoruz. Biz Işığın insanlarıyız. Onlar da (Filistinliler, Müslümanlar) karanlığın insanları… Artık tek bir amaç için bir araya gelmenin zamanıdır: Zafere ulaşmak için hızla ilerlemek. Ortak gücümüz ile haklılığımıza ve Yahudi halkının ebediliğine olan derin inancımızla Hamas’a karşı İşaya’nın kehanetini göreceğiz.”
Bu kehanetlerin çeşitli yorumları bulunmakla birlikte İsrail halkının tarih boyunca yaşadığı olaylar ve gelecekteki projeleri hakkında derin -ama batıl- bir anlayış sunmaktadır.
Yahuda Krallığı Dönemi’nde (MÖ 8.-7. yy) yaşayan bir peygamber olduğu düşünülen İşaya (İbranice Yeşaya), Hem Yahudi hem Hristiyan inancında önemli bir isimdir. 66 bölümden oluşan Yeşaya Kitabı Yahudi geleneğinin kutsal kitapları arasında yer alan Tanah’ta Eski Ahit’in bir kitabı ve günümüzde bazı Hristiyanlar tarafından İncil’in bir bölümü olarak kabul ediliyor. Tarihte Yahudilerin yaşadığı olaylar hakkında bahisler barındıran bu kitap bir kısmında da Yahudi halkının geleceğine dair kehanetlerde bulunuyor. Lanetlenmiş Yahudiler tarih boyunca sürülmüş, belli bir toprağa bağlı kalamamışlardı. İşaya kitabı, Yahudilerin bu lanetten kurtulacaklarını ve devletleşeceklerini haber veriyor. Tarihteki Yahudi krallıkları yıkılsa da daha sonra büyük bir İsrail devletinin kurulacağı kehanetinde bulunuyor. Siyonizmin büyük İsrail idealini kapsayan bu coğrafya, Tevrat metinlerinde Mısır Irmağı’ndan (Nil Nehri’nden) Fırat Irmağı’na kadar uzanan topraklar olarak tasvir ediliyor. Netanyahu’nun vurguladığı kısım özetle İsrailoğullarının Tanrı tarfından “seçilmiş halk” olduğu, doğuda ve batıda dağılmış olan tüm İsrailoğullarının Siyon’da (Kudüs’te) yeniden bir araya geleceği, Tanrı’nın Krallığı’nın Siyon’da yeniden kurulacağı, Süleyman Mabedi’nin üçüncü kez yeniden inşa edileceği, İsrailoğullarının gücünü yeniden kazanacağı, uluslara ışık olup adalet sağlayacağı gibi konuları ele almaktadır. Ve günümüz Yahudilerinin ve işbirlikçilerinin pek çoğu böyle inanıyorlar. Açıktır ki İsrail’in dış politikada teo-politik argümanlara sığınması, işgale ve soykırıma meşruiyet kazandırmak ve aynı zamanda dış destek sağlama ihtiyacı nedeniyledir. Yoksa bir gün önce Yeşeya Kitabına sırtını dayayan Netenyahu’nun, bir gün sonra Tanrısının emirlerini unutup -öldürmenin yasak olduğu- Şabat’ta (Sebt günü olan Cumartesi) soykırım yapması nasıl izah edilebilir? İsrail’in kara harekâtına başladığı ve en ağır saldırılardan birinin gerçekleştirildiği 27 Ekim 2023 tarihi bir Şabat (Cumartesi) günüdür. Şabat’ta, inandıklarını iddia ettikleri Tevrat’taki emirler İsrâîl Hükûmeti ve askerleri tarafından çiğnenmiştir.
(Peygamberimiz (sav) tahrif edilmiş olan Tevrat ve İncil’i okuma konusunda ümmetini uyarmıştır: Bir rivayete göre Ömer (ra) Ehl-i Kitap’tan aldığı bir kitabı (başka bir rivayete göre Arapça bir Tevrat sayfasını) getirip Resûlullah’a (sav) okuyunca çok kızdı ve şöyle dedi: “Ey Hattab’ın oğlu! Bu ne şaşkınlık? Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki ben size bembeyaz, dupduru, tertemiz (tahrif olunmamış) bir hakikatle geldim. Ehl-i Kitap’tan bir şey sormayın. Çünkü size söyleyecekleri bir gerçeği yalanlayabilir veya yanlış bir şeyi tasdik edebilirsiniz. Nefsim elinde olan Allah’ a yemin ederim ki eğer Mûsâ şimdi aranızda yaşıyor olsaydı bana tabi olmaktan başka bir şey yapmazdı.” (bk. Mecmau’z Zevaid, 1/173;8/262)
Bu konu hakkında Yüce Rabbimiz ayetlerinde şöyle buyurmaktadır:
“Ey İsrailoğulları! Sizlere bahşettiğim nimetlerimi hatırlayın. Ve Bana olan sözünüze bağlı kalın ki Ben de size olan sözüme bağlı kalayım. Ve yalnızca Benden korkun. Sizin yanınızda olan (Tevrat’ı) doğrulayıcı olarak indirdiğim (Kur’an’a) inanın ve onu ilk inkâr edenlerden olmayın. Ayetlerimi az bir paha karşılığında satmayın. Ve yalnızca Benden sakının. Gerçeği bildiğiniz hâlde hakkı batılla karıştırıp (bu suretle) hakkı gizlemeyin.” (2/Bakara, 40-42)
“İçlerinden bir grubun, Allah’ın kelamını dinleyip iyice anladıktan sonra, bile bile tahrif ediyor olmalarına rağmen, hemen size inanacaklarını mı umuyorsunuz?” (2/Bakara, 75)
“Ehl-i Kitap’tan bir grup sizi saptırmak istedi. Oysa onlar yalnızca kendilerini saptırıyorlar. Farkında da değillerdir. Ey Ehl-i Kitap! (Bu Kur’an’ın Allah’tan olduğuna) şahit olduğunuz hâlde niçin Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorsunuz? Ey Ehl-i Kitap! Bilip durduğunuz hâlde neden hakla batılı birbirine karıştırıp hakkı gizliyorsunuz?” (3/Âl-i İmrân, 69-71)
“Ey Ehl-i Kitap! Şüphesiz ki Kitap’tan (Tevrat ve İncil’den) gizlemekte olduğunuz şeylerin çoğunu açıklayan ve bir bölümünü de görmezden gelen/üzerinde durmayan Rasûlümüz size geldi. Şüphesiz ki size, Allah’tan bir nur ve apaçık/açıklayıcı bir Kitap (Kur’an) geldi. Allah onunla (Kitap ve Rasûl’le), rızasına uyanları yolun en doğru olanına iletir, onları izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve dosdoğru yola hidayet eder.” (5/Mâide, 15-16)
[13]. “(Allah der ki): ‘Ey mücrimler/suçlu günahkaralar! Bugün siz şöyle ayrılın.’ Ey Ademoğulları! ‘Şeytana ibadet etmeyin, o sizin apaçık düşmanınızdır.’ Diye size emretmedim mi? Yalnızca Bana ibadet edin. Dosdoğru yol işte budur. (demedim mi?) Andolsun ki, (şeytan) sizden birçok topluluğu saptırdı. Hiç akletmiyor muydunuz? İşte bu size vaadedilen cehennemdir. Küfrünüze karşılık bugün o (cehenneme) girin.” (36/Yâsîn, 59-64)
[14]. Kaynaklar: Bu yazıdaki teknik ve sayısal bilgiler ve görseller, Wikipedia İnternet Ansiklopedisi – Dünya’nın Yörüngesi maddesinden, coğrafyabilim.net internet sitesi – Dünya’nın Günlük (Eksen) Hareketi başlıklı yazısından, eokultv.com internet sitesi “Dünyanın Yıllık Yörünge Hareketi ve Sonuçları” başlıklı ders içeriğinden faydalanılarak oluşturulmuştur.
İlk Yorumu Sen Yap