Kitabın Künyesi:
Kitabın Adı:Kitabu’t Tevhîd
Kitabın Yazarı:Şeyh Muhammed b. Abdulvehhab
Yayınevi:Guraba
Yayın Dili:Türkçe
Çeviren:A. İhsan Dündar
Yayın Tarihi :2013
Baskı:3. Baskı
Basım Yeri:İstanbul
Sayfa Sayısı:304
Cilt/Kâğıt:Karton Kapak, İvory Kâğıt
Ebat:135 X 210
Yazara ve Kitaba Dair
Şeyh Muhammed b. Abdulvehhab hicri 1115/miladi 1703 yılında Arap yarımadasının Necd bölgesinde küçük bir yerleşim birimi olan Uyeyne’de doğdu. Hanbeli ekolünün, önemli âlimler yetiştiren ailesi, Ben-i Temîm kabilesine mensuptur. Babası Abdulvehhab b. Süleyman, Necd bölgesinin tanınmış âlimlerindendi. Şeyh Muhammed, temel dinî bilgileri Uyeyne kadısı olan babasından öğrendikten sonra Mekke’ye giderek kısa bir süre orada kaldı, ardından da Medine’ye geçti. Medine’de Hanbeli âlimi Abdullah b. İbrahim b. Seyf En-Necdî ve Muhammed Hayât Es-Sindî başta olmak üzere dönemin ileri gelen âlimlerinden şer’i ilimleri tahsil etti. Ardından çeşitli dinî akımların bulunduğu Basra’ya gitti; ancak halkın dinî yaşantısında mevcut olan bazı bidatlere karşı çıktığı için hocası Muhammed El-Mecmûî ile birlikte şehirden uzaklaştırıldı.
Şeyh Muhammed b. Abdulvehhab, Necd’e dönüşünün ardından şirk olarak gördüğü bazı “dinî kisveli” uygulamalara karşı ıslah hareketi başlattı; fakat bu ıslah ve ihya hamlesi ciddi bir muhalefetle karşılaştı. Muhaliflerinin şiddete başvurmaları ve suikast teşebbüslerinden sonra ikamet ettiği Hureymilâ’dan ayrılarak Uyeyne’ye döndü. Burada daha önceden tanıdığı Emir Osman b. Muammer tarafından iyi karşılandı ve davetinin yayılması için siyasi destek gördü. Bu dönemde fikirlerini yaymakla kalmayıp Cübeyle’de Müseylemetü’l Kezzab taraftarlarına karşı yapılan savaşta şehit düşen bazı sahabilerin yükseltilmiş durumda bulunan kabirlerini yıktırması, bölge halkı arasında sert tepkilere yol açtı. Lahsa’nın güçlü kabilelerinden Ben-i Halid’in reisi, Uyeyne emirine Muhammed’i öldürmesi veya sürgüne göndermesi konusunda baskı yapmaya başladı. Bunun üzerine Muhammed 1158’de (m. 1745) Suud ailesinin yönetimindeki Dirye’ye gitmek zorunda kaldı.
Dirye’ye yerleşmesi Muhammed b. Abdulvehhab’ın hayatında bir dönüm noktası oldu. Suud ailesi kendisine sahip çıktı ve yaptığı davetin yayılmasına destek verdi. Bu destek, Muhammed b. Suud ile oğlu ve halefi olan Abdülaziz dönemlerinde de devam etti. Bu dönem, tevhid hareketinin geleceği ve etkinliği bakımından en önemli devre olarak görülmektedir. Tevhid hareketi, yaklaşık otuz yıl süren ağır ve dağınık bir davet ve yayılma döneminin ardından Suud ailesinin Necd bölgesinin tamamına hâkim olmasıyla birlikte büyük bir hız kazandı.
Şeyh Muhammed b. Abdulvehhab’ın savunduğu prensipler İslam’ın temel esaslarından olmakla beraber bunların uygulanmasında ortaya koyduğu keskin ve uzlaşmaz tutumu, aynı dönemde yaşayan ve kendisine saygı duyan bazı âlimleri de rahatsız etmekteydi. Çağdaşı olan ulema arasında önemli bir yere sahip bulunan Yemenli Emir Es-San’ânî, İbni Abdulvehhab’ın görüşlerini başlangıçta kısmen desteklemiş olmasına rağmen sonrasında onu İbni Teymiyye ve İbni Kayyım’ın fikirlerini eksik ve yanlış anlamakla suçlamış, hatta kendisini zemmeden bir şiir yazmıştır.
Şeyh Muhammed b. Abdulvehhab’ın sonraki nesiller üzerinde de etkisi çok büyük olmuştur. Devrin Mısır yöneticisi (Mısır Hidivi) Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın Necd bölgesinde tevhid hareketinin siyasi dayanağı olan o dönemki Suudilere vurduğu darbeden kısa bir süre sonra Suudiler bölgede tekrar etkilerini arttırdılar. Bununla birlikte Suudiler, Şeyh Muhammed b. Abdulvehhab’ın başını çektiği tevhid hareketinin prensiplerinin uygulanması konusunda daha önceki himaye edici tutumlarından vazgeçtiler. Arabistan’daki etkinliğinde Suudilerin siyasi ve askerî desteğine dayanan tevhid hareketi, Arabistan dışında Arap olmayan Müslimlere de etki etti. Biraz yakından incelendiğinde böyle bir sonucun ortaya çıkmasının iki temel sebebi olduğu görülür:
İlk sebep: İslam’da tevhid akidesine verilen önem ile toplumların günlük dinî hayatları ve uygulamaları arasında bazı ciddi farklılıkların bulunmasıdır. Tevhid ile hayat arasındaki makas oldukça açılmış idi. Tevhid hareketi, bu farklılığın fazla görüldüğü toplumlarda daha kolay yayılabilmiştir.
İkinci sebep: Görüşlerini Batı kültür ve nüfuzuna çok uzak bir bölgede geliştiren Şeyh Muhammed b. Abdulvehhab’ın ortaya koyduğu ilkelerin, Avrupa’nın kültürel nüfuzunun etkisini ciddi bir şekilde göstermeye başladığı dönemde birçok Müslim’in dikkat ve ilgisini çekmiş olmasıdır. Şeyh Muhammed b. Abdulvehhab’ın özellikle İslam’ın tevhid esasına vurgu yapması ve dinin bidatlerden arındırılması gerektiğine dikkat çekmesi çok önemlidir. Bu yönüyle tevhid hareketi, Selefiye hareketi üzerinde de tesirini göstermiş ve günümüzdeki tevhid ve sünnet temelli İslami hareketleri de kısmen yönlendirmiştir.
Şeyh Muhammed b. Abdulvehhab’ın İlmî Şahsiyeti
İlim ehli bir aile çevresinde dünyaya gelen Muhammed b. Abdulvehhab, öğrenimine babasının rehberliğinde başladı. Kur’ân-ı Kerim’i ezberledikten sonra Hanbeli âlimi Muvaffakuddin b. Kudame’nin fıkha dair eserlerini okudu. Bilgisini geliştirmek amacıyla Mekke’ye gitti; ancak burada arzuladığı ilmî havayı bulamadığı için Medine’ye geçti. Bu şehirde karşılaştığı Hanbeli âlimi Abdullah b. İbrahim b. Seyf En-Necdî, onun en önemli hocası olmuştur. Medine’deki diğer hocaları arasında Muhammed Hayât es-Sindî, Muhammed b. Süleyman el-Kürdî, Şeyh Ali Efendi Ed-Dağıstânî ve Abdüllatîf El-Afâlikî El-Ahsâî gibi âlimler sayılabilir. Daha sonra Basra’ya giden ve orada uzun süre kalan Muhammed b. Abdulvehhab, Muhammed el-Mecmûî’den dil bilimleri, hadis ve siyer tahsil etti. Çok karışık dinî grupların bulunduğu Basra’da Şia grupları ve çeşitli İslam fırkaları hakkında bilgi edinme imkânı buldu. Özellikle halkta görülen, velilere ibadet derecesindeki hürmetin tezahürleri ve bunun sünnetle bağdaştırılmayan uygulamaları, kendi görüşlerini yüksek sesle ileri sürmesine zemin hazırladı.
Şeyh Muhammed b. Abdulvehhab, bir süre Lahsâ’da Abdullah b. Abdüllatif Eş-Şafiî’nin yanında kalarak ondan faydalandı, ardından Hureymilâ’ya geçerek İbni Teymiyye ve İbni Kayyım El-Cevziyye’nin eserlerini incelemeye koyuldu. Bu eserler ufkunu genişlettiği gibi İslam dışı akımlarla mücadele gücünü de arttırdı. Çevresinde toplanan öğrencilere verdiği dersler yanında bu ayki tanıtım konumuz olan, ilk eseri “Kitâbu’t-Tevhîd”i burada kaleme aldı.
“Halk arasında ‘veli’ diye tanınan kimselerin kabirlerini ziyaret için seyahatte bulunmak, türbelerine dilekler asmak, isimlerini tazim ifadeleriyle anmak, onlardan duaların kabul edilmesini talep etmek şirktir.”
Şeyh Muhammed b. Abdulvehhab yaygın sufi telakkilerine karşı çıkarak gavs, aktab, evtad, abdal gibi manevi rütbeleri reddetmekte ve bunları haram bidatlerden saymaktadır. Şeyh Muhammed b. Abdulvehhab kabir ziyaretini iki kısma ayırır. Meşru ziyaretin; ahiretin hatırlanması, ölülerin unutulmaya terkedilmemesi ve onlar için Allah’a dua edilmesi amacına dayandığını söyler. Buna karşılık ölülerden yardım ve şefaat istenmesi için yapılan ziyaretlerin haram olduğunu belirtir. Ayrıca kabirlerde mescid inşa ederek buralarda ibadet maksadıyla toplanmak, sırf bu tür ziyaretler için yolculuğa çıkmak -Peygamber’in (sav)kabri de olsa- caiz değildir.
İbni Teymiye’nin, dinin “tevhide ve Allah’ın koyduğu esaslara göre ibadet ilkelerine”dayandığı düşüncesinden hareket eden Şeyh Muhammed b. Abdulvehhab, başta Sünnilik bünyesine sokulan kelam ilmini ve naslara dayandırılmak istenen Tasavvuf’un bütün şekillerini ve ayrıca taklidi şiddetle eleştirir, bunları bidat olarak değerlendirir. Emr-i bi’l ma’ruf ve nehy-i ani’l münker konusunda yine İbni Teymiyye’nin etkisinde bulunmasına rağmen düşüncelerinin uygulanması hususunda onu geride bıraktığı görülür. Zira İbni Teymiyye bu görevin yapılabilmesi için “ma’ruf ve münkerin bilinmesi, uygulamada nezaketle davranılması ve karşılaşılacak zorluklara sabredilmesi” gibi esaslar koyarken, Şeyh Muhammed b. Abdulvehhab’ın bunlara uymadığı ve çevresinde mensubu olmayanlara karşı hasmane tutumlara sebep olduğu bilinmektedir.
Şeyh Muhammed b. Abdulvehhab’a ait fikirlerin büyük bir kısmının hem kendi devrinde hem de daha sonra eleştirilmesine rağmen düşünce sisteminin geniş bir sahada etkili olduğu ve Batılıların İslam dünyasını işgal ettiği dönemde/devrede dinî değerlerin arındırılması, aynı zamanda İslami şuurun uyanması konusunda önemli ölçüde rol oynadığı malumdur. Başlangıçtan itibaren özellikle hac mevsimlerinde dünyanın çeşitli bölgelerinden gelen Müslimler, tevhidî esasları tanıma fırsatını bulmuşlardır.
Osmanlı toplumunda, özellikle de yönetimi elinde bulunduran geleneksel Sünni-Hanefi-Türk kesim arasında ise Şeyh Muhammed b. Abdulvehhab’ın düşünceleri ve başlattığı hareket tasvip görmemiştir. Kendisi bir baği/isyancı olarak, düşünceleri de Harici telakkisi çerçevesinde değerlendirilmiştir. Onun, uluhiyet tevhidi anlayışı çizgisinde “yaratılmışlara ibadet konumunda gördüğü aşırı saygı ve bağlılık, kabir ziyareti, mistisizmi andıran tekke hayatı, dinin temel hükümlerine akıl ve bilim açısından yaklaşımda bulunup onların sistemleştirilmesi, haberî sıfatların bu çerçevede yorumlanması” gibi konulara yönelttiği sert eleştiriler çok aşırı bulunmuştur. Söz konusu kesimlerce bu tür bir din anlayışının “Hem samimi Müslimleri itham altında bırakmak ve onları şirkle suçlamak hem de İslam’ı bütün insanlığa hitap eden evrensel bir din olmaktan çıkarıp bir kabile, yani Arapların, dini hâline getirmek gibi olumsuz sonuçlara götüreceği endişesi” dile getirilmiştir.
Şeyh Muhammed b. Abdulvehhab’ın vefatından sonra, ardından gelen çocukları ve torunları da onun ilmî mirasına sahip çıkmış ve aynı istikamette çalışmalarına devam etmişlerdir. Suud b. Abdülaziz’in Hicaz bölgesini ele geçirmesinden sonra (m. 1805-1806) kendisine katılan ve Irak’taki hareketini destekleyen Abdullah b. Muhammed b. Abdulvehhab, bidat ehlinden kabul ettiği Şii-İsnâaşeriyye ve Zeydiyye doktrinlerine karşı reddiyeler kaleme almıştır. Yine Şeyh Muhammed b. Abdulvehhab’ın torunu olup Diriye kadılığı yapan, bu arada siyasetle de ilgilenen Süleyman, tevhid hareketi ve Irak münasebetlerini ele alan “Kitâbu’t-Tavzîh” isimli bir eser yazmıştır. Şeyh Muhammed b. Abdulvehhab’m ilmî ve siyasi görüşleri günümüze kadar özellikle Arabistan, bazı körfez ülkeleri ve kısmen de haçlılara ve Siyonistlere karşı cihadi hareketlerin devam ettiği bölgelerde etkilerini sürdürmektedir.
Şeyh Muhammed b. Abdulvehhab’ın, bu ayki tanıtım konusu olan Kitabu’t Tevhîd isimli kitabı dışında telif ettiği diğer bazı kitapları şunlardır:
Keşfu’ş-Şubûhât, Kitâbu’l-Usûli’s-Selâse, Kitâbu Usûli’d-Dîn, Kitâbu Fazli’l-İslam, Mebâdiu’I-İslam, El-Kebâ’ir.
Akide Sahasında Bir Başeser
Kitabu’t-Tevhîd; müellifin, İmam Ahmed b. Hanbel ve İbni Teymiye (rh) çizgisi üzerine bina ederek kaleme aldığı, tevhid konusunda yazılmış en büyük, en faydalı ve en değerli temel eseridir. Üzerinde birçok akademik ve ilmî çalışma yapılan ve birçok yabancı dile çevrilen eserin çeşitli yayınları gerçekleştirilmiştir.
Toplumsal dinî yaşamda ortaya çıkan şirk, bidat ve hurafelere esaslı ve sert bir reddiye hüviyetini haiz bu kitap, genel olarak “tevhid”kelimesini açıklar ve tevhidi bozup kapsamı dışında kalan hususları izah eder.
Müellif, bu eserinde tevhidi, tevhidin faziletlerini, tevhidin zıddı olan büyük şirki, tevhidin vacip kemalini götüren küçük şirki, bidatleri, tevhidin usullerini, yani kısaca tevhid konusunu bütün yönleriyle ve ana hatlarıyla anlatmıştır. Ayrıca tevhidî ibadete, isim ve sıfatlara ve Allah’ı birlemeye özel vurgu yapmıştır. Kitaptaki her bölümde tevhidin bir yönünü ayet ve hadislerle delillendirmiştir. İşte bundan dolayı bu kitap herkesin dikkat ve ilgisini çekmiş bir eserdir. Bu kitabı hakkıyla okuyan ve anlayan bir kimse, tevhidi esas itibariyle ve ana çizgileriyle anlamış olur.
Bu eserin büyük bir zenginliği de birçok âlim tarafından daha anlaşılır kılınması için şerh edilmiş olmasıdır. Kitaptaki konulara tam olarak vakıf olmayan kimseler için kitabın gizli kalan veya anlaşılması biraz çaba gerektiren kısımları Arabistan bölgesinin büyük âlimlerinden olan Şeyh Abdurrahman b. Nasır Es-Sâdi[1]ve Şeyh Muhammed b. Salih el-Useymin[2]tarafından ayrı ayrı şerh edilmiş/açıklanmıştır. Her iki eser de aynı yayınevi tarafından Türkçe’ye çevrilip yayımlanmıştır.
İşte bütün bunlardan dolayı ve aynı zamanda güzel, akıcı ve sade bir dille yazılmış olan bu eser; tevhid konusunda her zaman başvurulması gereken bir başeser hüviyeti kazanmıştır.
Her asırda karşılaşılan dönemsel zorluklar ve engellemelere rağmen bedel olarak malını, zamanını, emeğini, özgürlüğünü ve mutlu mesut aile hayatını feda ederek tevhid ve sünnet daveti yolunda kalemiyle ve kelamıyla hizmet eden muvahhid ilim ehlinden Allah (cc) razı olsun.
Şüphesiz ki ameller içerisinde ecri ve sevabı en çok olan, ayrıca Allah’ı (cc) en çok memnun eden ve O’nun rızasına en yakın olan amel; işte Kitabu’t Tevhîd ve günümüzdeki benzeri eserler gibi başkalarına da faydası dokunan amellerdir.
İlk Yorumu Sen Yap