Yetişkinlerde Öz Güven

Allah’ın adıyla,

Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a, salât ve selam Resûl’üne olsun.

Öz güven kelimesi oldukça popüler, dillere pelesenk olmuş bir kavram. Gelin, bu sayımızda öz güven kavramını daha pragmatist bir yönden inceleyelim ve yetişkinler perspektifinden öz güven ne demek, öz güvene neden ihtiyaç duyarız, öz güveni arttırmanın yolları mevcut mu gibi sorulara beraber cevap bulmaya çalışalım.

Öz güven kelimesinin literatürdeki karşılığına baktığımızda -farklı tanımların olmasıyla beraber- genel bir özellik olmaktan daha çok bireyin belli bir aktiviteyi başarılı biçimde yerine getireceğine yönelik inancı ve bireyin kendi yargı, yetenek, güç ve kararlarına güvenmesi şeklinde tanımlanmıştır.[1] Öz güven ve öz yeterliğin literatürde birbirinin yerine kullanıldığı da görülmektedir.[2] Bu kitabi tanımı biraz daha açmak istersek aslında öz güven, tamamıyla sahip olunan sabit bir ruh hâlinden ziyade karşılaşılan konu ve duruma göre seviyesi artıp azalabilen bir beceridir. İnsanoğlunun diğer tüm duygu durumlarının sabit bir seyirde yol almadığı gibi öz güven de değişkenlik arz eder. Bir konu hakkında 10 üzerinden 8 puan öz güvenli hissedebilirken başka bir konu hakkında 10 üzerinden 1 puan öz güvenli hissedebiliriz.

Peki, bu seviyeyi belirlemede etken olan etmenler kısaca nelerdir? Bir konuya dair öz güvenli hissedip hissetmememiz aslında o konuya dair gerekli donanıma, yani bilgiye ve yeterli oranda tecrübeye sahip olup olmamızla oldukça ilintilidir. Yani bir konu hakkında yeterince bilgi sahibi ve profesyonelleşecek kadar deneyim sahibiysek aslında o konu hakkında öz güven sahibi olabiliriz. Bunu bir örnek üzerinden açıklamak gerekirse yabancı dildeki bir metni tercüme etme konusunda yeterli bilgi ve deneyime sahip olmayan biri bu konuda öz güven sahibi olamayacakken hamur işleri yapma konusunda yıllarca deneyim kazanmış biri su böreği açmaktan çekinmeyecektir. Elbette ki bu bakış açısını hayatın geneline vurduğumuzda birçok alanda kendini geliştirmeye odaklanmış ve yeterlilik seviyesini arttırmaya çalışan bireylerin daha geniş alanlarda daha öz güvenli bir profil çizdikleri aşikârdır.

İşin güzel tarafı bu bir beceri ise geliştirilmeye açık bir yapı demektir. Yapılan birçok çalışmayla kanıtlanmış olan beynin “kullan ya da kaybet” ilkesi üzerinden konuya bakmak istersek öz güven becerimizi bir kas gibi görebilir ve bu kasımızı çalıştırarak gelişmesine katkı sağlayabiliriz. Peki, neden bu konuya ehemmiyet verelim, neden bu konuda kendimizi geliştirelim? Konuyu uzatmamak ve yazının girişinde de belirttiğim gibi daha pragmatist yaklaşmak adına bu kısmı sizin hayal gücünüze bırakmak istiyorum. Birçok konu hakkında öz güven sahibi olan bireylerin aslında ne gibi pozitif ayrıcalıklara sahip olabileceğini hepimiz tahayyül edebiliyoruz. Bununla birlikte alandaki bir çalışmadan da kısaca bahsetmek isterim. Waterloo Üniversitesinde yapılan bir araştırmada yüksek öz güvenli insanlar ile düşük öz güvenli insanların başarısızlıkla baş edebilme yetilerinin birbirinden anlamlı derecede farklı olduğu bulunmuş. Araştırma sonuçları gösteriyor ki yüksek öz güvenli insanlara göre düşük öz güvenli insanlar başarısızlıklardan çok daha negatif olarak etkileniyorlar. Öz güveni yüksek olan bireyler başarısızlıklar sonrasında kendi güçlü yönlerine odaklanıp zayıf noktalarını baskılayabiliyorken düşük öz güvenli bireylerin aksiliklerden daha olumsuz yönde etkilenip, kendilerine dair olumlu benlik algılarına yönelmekte zorluk çektikleri gözlemlenebiliyor.[3]

Peki, pratik olarak öz güven artışına katkı sağlayabilecek adımlar nelerdir? Gelin, yazımızın son kısmında hep beraber bunu inceleyelim:

Yazının üst kısmında da geçtiği üzere öz güven, yeterlilik duygusu üzerine temellenir. Bu yüzden en azından bir konu hakkında iyi derecede bilgi ve tecrübe sahibi olmaya çalışmak oldukça önemlidir. Burada dikkat edilebilecek belki de ana hususlardan biri kendimizi yeteneklerimize uygun bir alanda geliştirmeye çalışmak olmalıdır. Kişiler severek yaptığı şeyleri daha çok iştahla yaparlar. Örneğin edebiyata yatkınlığınız varsa edebiyat üzerine eğilmek ve orada profesyonelleşmek sizin için matematik çalışmaktan çok daha verimli ve eğlenceli olacaktır. Kendi fıtratınıza uygun olan noktayı tespit edip güzel yapabildiğiniz şeyi daha da güzel yapmak için emek vermek, akışı yakalamanıza yardımcı olabilir.

Yeni mekânları ve insanları deneyimlemek, bakış açımızı geliştirecektir. Farklı kültürler hayatımıza zenginlik katar. Bunun için konfor alanımızdan biraz uzaklaşmak yeterli. Örneğin, hiç gitmediğimiz bir kütüphaneye gitmek, hiç uğramadığımız bir semtin caddelerini arşınlamak ve insanları incelemek, sohbet etmek; küçük ama aydınlatıcı deneyimler sunabilir.

Bazılarımız hayata daha dezavantajlı başlayabiliyoruz. Biz Müslimler bunun bir imtihan olduğu bilincine sahip olmakla beraber yaşanılan zamanın ruhundan mütevellit yer yer ebeveynlerimizi suçlama eğilimlerine sahip olabiliyoruz. Öz güven ekseninden bakacak olursak, “Eğer benimle şöyle ilgilenilseydi şimdi kendimi daha iyi ifade ederdim, eğer bunlar küçükken olmasaydı şimdi herkes içinde fikirlerime daha cesurca sahip çıkardım.” gibi argümanlarımız olabilir. Ancak unutulmaması gereken nokta, her şeyin bir nasip meselesi olduğunu kabul etmenin yanı sıra ebeveyn suçlama argümanlarının bir son kullanma tarihine sahip olduğudur. Elbette ki geçmiş yaşantılar üzerimizde tortularını bırakabilir, ancak onlarla yola devam edip etmemeyi tercih etmek belli bir yaştan sonra bizim seçimimizdir. Zira Allah (cc), “Her nefis, kazandığı (ameller) karşılığında rehindir. (Yaptıkları akıbetini belirler.)”[4] buyurmuştur.

Öz güven eksikliği yaşayan kişiler, genelde dışarıdan nasıl göründüğüne dair olumsuz bir imajinasyona sahip olabilirler. İnsanlar beni beğenmeyecek, beni kınayacaklar, yanlış cümleler kuracağım gibi yargılayıcı ön kabuller zihni çokça meşgul edebilir. Bununla başa çıkmak adına izlenecek yöntem, insanların kınamasından korkmamak için inadına çekindiğiniz şeyi yapmaktır. Peki, bunu nasıl adımlamak gerekir? Öncelikli olarak iç sesinizden neler geçtiğine lütfen dikkat edin. İçsel konuşmalarınızda istemediğiniz şeylere değil, istediğiniz şeylere odaklanın: “Sesimin titremesini istemiyorum, korku hissetmek istemiyorum…” gibi düşüncelere odaklanmak yerine, “Kendini ifade eden biri olmak istiyorum, kendinden emin biri olmak istiyorum…” gibi istenilen durumu belirten düşüncelere yönelmek size hedefleriniz için rehberlik edebilir. İç sesimizi istenilen duruma yöneltmekle birlikte elde ettiğimiz rehberlik sonucunda belli adımlar atmak gerekecektir. “Kendini ifade eden biri olmak istiyorum, peki bunun için ne yapmalıyım? Elimi kaldırıp söz alabilirim, bakışlarımı hocamdan kaçırıp yokmuşum gibi yapmaktan vazgeçebilirim…” Aklınıza gelen bu adımları lütfen bir kâğıt kalem alarak yazıya dökün ve her birine 0 ila 10 arasında sizin için ne kadar zor bir adım olacağına dair puan verin. Ve en basit olan basamağa adım atın. Oluşturduğunuz bu listedeki ilk basamaktan başlamak öz güven gelişimine katkı sağlayacaktır. Unutmayalım, öz güven inşa edilen bir beceridir.

Bedeninize iyi bakın. Sağlıklı beslenmek, yürüyüş gibi hafif sporlar, cildinize uygulayacağınız bakımlar ya da sağlığınız için içtiğiniz bir bardak bitki çayı sizi değerli hissettirecektir. Neye emek verirsek o çiçeklenir, kendinize sahip çıkın.

Düşüncelerimiz nasıl ki bedenlerimizi etkiliyorsa bedenlerimiz de düşünce sistemimize etki edebiliyor. Yapılan araştırmalar dik duran bir sırt postürünün[5] kendi düşüncelerinize güvenme noktasında öz güvende artışa katkı sağladığını göstermektedir.[6] Bu konuda zorlanan kişiler online platformlarda bulunan pek çok egzersiz videosundan yararlanabilirler.

Kendinizden beklentiniz gerçekçi olsun. “Herkes beni sevmeli, ben fikir belirttiğimde karşıt bir fikir duymayacağımdan emin olmalıyım…” gibi elde edilmesi mümkün olmayan hedefler, kişiliğinizden ödün vermenize neden olan kapılar aralayabilir. Örneğin, herkes beni sevmeli şeklinde bir düşüncesi olan kişi kendi fikirlerini özgürce dile getiremez ya da kendisini, düşündüğünden daha farklı lanse ederek farkında olmadan yalan ve manipülasyon oyunlarına kayabilir. Bu da kişinin içindeki yetersizlik ve değersizlik şemalarını hareket ettirir, ki neticede yüzeyde kişi iyi ilişkiler inşa ettiğini zannederken alttan alta öz güven eksikliği, güvensizlik ve sevilmeme yapılarını besler. Kınayıcının kınamasından korkmak aslında güç dengesindeki ipleri karşıdakine altın tepside sunmaya benzer. Etken değil edilgen olursunuz, bu da istenilen öz güvene sahip olmak noktasında zedeleyici olabilir.

Kendimize ve başkalarının hatalarına karşı katı ve kıyıcı olmamak, gelişmeye ve büyümeye fırsat verir. Yaşanılan her yeni olayda kendimize ait belki de hiç tanımadığımız yeni bir yönümüzü keşfettiğimizi hatırlamak gerekir. Önümüze bakabilmek ve yeni deneyimler elde etmek için, başkalarına merhametli olduğumuz gibi kendimize de merhamet gösterip fırsat tanıyalım. Yaptığımız eylemlerle kendimizi hayal kırıklığına uğratabiliriz, önemli olan affedici olup ayağa kalkmaktır:

“Affetsinler, hoş görsünler (yaptıklarını görmezden gelsinler). Allah’ın sizi bağışlamasını istemez misiniz? Allah (günahları bağışlayan, örten ve günahların kötü akıbetinden kulu koruyan) Ğafûr, (kullarına karşı merhametli olan) Rahîm’dir.”[7]

Son olarak şu konuya değinerek yazımızı bitirmek isterim: Öz güven oldukça kıymetli bir içsel kaynaktır. Ancak öz güven ile özünü bilmezliği birbirine karıştırmamalıyız. Elimizde olan gücün, ilmin, tecrübelerin ya da mevki ve makamların bizi olduğumuzdan daha üstünmüş gibi hissettirme noktasındaki yanılsama hâli, her insan için oldukça cezbedici. Unutulmaması gereken asıl mesele, bize bu ve benzeri kaynakları bahşedene güvenmek ve her bilenin üstünde bir bilen olduğunu[8] hatırlamaktır. İşin sonunda midesi acıktığında ona dahi söz geçiremeyen aciz varlıklarız. Ancak Rahmân dilerse güç ve temkin sahibi olabiliriz.

Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.


[1] Feltz, D. L. (1988). Self-confidence and sports performance. Exercise and Sports Science Reviews, 16, 423-458.

[2] Akın A (2007). Öz-Güven Ölçeği’nin Geliştirilmesi ve Psikometrik Özellikleri. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 7(2), 167- 176.

[3] Dodgson, P. G., & Wood, J. V. (1998). Self-esteem and the cognitive accessibility of strengths and weaknesses after failure. Journal of Personality and Social Psychology, 75(1), 178–197. https://doi.org/10.1037/0022-3514.75.1.178

[4] 74/Muddessir, 38

[5] Postür, bir kişinin otururken veya ayakta dururken vücudunun duruş şeklini ifade eder.

[6] Ohio State University. “Body Posture Affects Confidence In Your Own Thoughts, Study Finds.” ScienceDaily. ScienceDaily, 5 October 2009.

[7] bk. 24/Nûr, 22

[8] bk. 12/Yûsuf, 76

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver