Kıymetli okurlar, geçtiğimiz yazıda bidat meselesini, bidati yasaklayan hadisler bağlamında etraflıca ele alacağımızı belirtmiş; bidatin tanımını ve onu yasaklayan nasları yazmıştık. Yeni yazımızda bidat hususundaki bazı önemli konuları inceleyeceğiz.
Başlayalım;
Allah (cc) Bidatten Razı Değildir
Hayat ve ölüm, güzel ameller yapalım diye Allah’ın (cc) bizlere verdiği iki temel hususiyettir. Dünya bir imtihan yeridir ve bu âlemde insan, kendisinin sahibi, maliki ve Rabbi olan Allah’ı razı edecek eylemler yapmalıdır. Bu temel misyondan uzaklaşan her insan, hesabını veremeyeceği bir yükün altına girdiğini bilmelidir:
“O (Allah) ki; hanginizin daha güzel amel yapacağını denemek/ortaya çıkarmak için, ölümü ve hayatı yarattı…”[1]
Burada “en güzel amel” veya “daha güzel amel” kavramını ele almamız gerekiyor. Zira bu kavramı doğru veya yanlış anlamak, yaşamdaki temel misyonumuzu direkt olarak etkileyecektir. “Güzel amel” kavramını doğru anlayanlar başarıya ulaşabilir. Fakat bu kavramdan uzak olan kimseler farkında olmadan hüsrana düşebilir.
En güzel amel kavramını, Fudayl ibni İyad (ra) “en ihlaslı ve en doğru olan” olarak açıklamıştır. Zira bir amelde ihlas ve doğruluk olmadığı zaman o amel kabul edilmez. İhlas; kulun, ameli Allah (cc) için yapmasıdır. Doğruluk ise amelin sünnet üzere olmasıdır.
Bu izahtan sonra diyebiliriz ki Allah (cc), kullarını istedikleri gibi amel yapsınlar diye yaratmamıştır. Çünkü Allah, herhangi bir amelle razı edilemez. Allah’ın (cc) razı olduğu ve kabul ettiği amel ihlaslı olan ve sünnete, peygamberin yaptıklarına uygun olan ameldir
Her kim ki Peygamber’i kenara iter ve kendi aklıyla Allah’ı (cc) razı etmeye çabalarsa hedefine ulaşılamayacağı muhakkaktır. Aklı ile Allah’ı razı edeceğini düşünüyorsa Peygamber’in gönderilmesinin gereksiz olduğunu kabul etmiştir.
Resûlullah’tan (sav) bir direktif veya tavsiye olmadan yapılan ameller, bidat olan amellerdir. Ne yazık ki bugün bidat cinsinden o kadar çok hurafeler çıkartılmıştır ki çokluğu nedeniyle bunları listelemek imkân dışıdır.
Kafasından uydurduğu şeylerle Allah’ı (cc) razı edeceğine inanan insan örneği, Nebi (sav) Dönemi’nde de görülmüştür. Okuyalım:
İbni Abbas’tan (ra) şöyle rivayet edilmiştir:
“Peygamber (sav) hutbe okurken güneşte dikilmiş bir adam gördü de onun ismini ve hâlini sordu.
Sahabiler, ‘O Ebu İsrail’dir, ayakta dikilmeye, oturmamaya, güneşten gölgelenmemeye, konuşmamaya ve bu suretle oruç tutmaya dair adak adamıştır.’ dediler.
Bunun üzerine Peygamber (sav), o zata, ‘Ona söyle konuşsun, gölgelensin, otursun ve orucunu tamamlasın!’ diye emretti.”[2]
Hadise dikkat buyurun lütfen
Allah için yaptığı amellerden bazısını Resûlullah inkar etmiştir. Konuşmamak, gölgelenmemek ve ayakta kalmak buna örnektir. Aynı adamın Allah rızası için yaptığı bu ameller inkar edilirken diğer taraftan “orucuna devam etsin” denilmiştir. Oruç sünnetle sabit olduğu için peygamberimiz buna müsaade ederken, diğer taraftan adamın kendi aklınca uydurduğu diğer ameller şiddetle kınanmıştır
İslam Dini Tamdır, Eksiklik Yoktur
Allah (cc) katında din İslam’dır. İslam dışında din arayan kimseden, yaptıkları kabul edilmeyecektir. İslam, Allah’ın ilk insan olan Adem’e (as), sonrasındaki tüm nebilere ve onların şahsında tüm insanlığa hidayet olarak sunduğu yegâne doğru yoldur. Muhammed (sav) ile beraber Allah bu dini kâmil kılmıştır. İslam’ın kemale ulaşması, artık eklenecek bir şeye ihtiyacı olmadığı anlamını içerisinde barındırır:
“Bugün, sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve din olarak sizin için İslam’dan razı oldum.”[3]
Apaçık ayetten sonra dine yeni şeyler ekleyen ve bu ekledikleri şeylerle rıza-i İlahiye ulaşma maksadında olanlar yanılmaktalardır. Zira din eksik değildir ki eke ihtiyacı olsun. Yanlış değildir ki bir şeylerle doğrulanmaya gereksinimi olsun. Güneş gibi ortada duran bu hakikate rağmen bidatlerle amel edenler dinin eksiksiz/kâmil olduğuna inanmamaktalardır. Bunu açıkça dilleriyle ifade etmeleri gerekmiyor. Bazen davranışlar sözlerden daha açık, daha anlamlıdır.
Örnek verelim: Mevlid-i Nebi’yi (Peygamber’in doğum gününü) kutlamaya çalışan bir insana, yaptığının dinden olmadığını söylediğimizde verdiği tepki ilginçtir: “Tamam da biz kötü bir şey mi yapıyoruz?” Bu tepkinin temel nedeni, insanların zihinlerindeki “kötülük/günah” tasavvurunun yanlış olması olabilir. Zannediyorlar ki tek kötülük zina etmek, insanların malını gasbetmek, kumar oynamak… Bidatçinin zihnindeki kötülük bazı şeylerle sınırlandırılmıştır. Siz ne kadar bidatin çirkinliğini ifade etmeye çalışsanız da gözü hakka kör olmuş, ayet hadislerle değil de varsayımlarla kulluk yapan bu insanlar anlamamaktadır. Oysa şu dine yeni giren insanların dahi bildikleri bir hakikattir: “Kötü, Allah’ın (cc) ve Resûl’ünün (sav) kötü dediğidir. Güzel de yine Allah ve Resûl’ünün güzel dediğidir.” Bidatçi bu kaideyi kavrayacak olsa, muhtemeldir ki günahından dönebilir. Muhtemeldir, diyoruz; zira onu bidate sevkeden, farklı ya da yanlış din anlayışları veya zihinsel tasavvurlar olabilir.
Selefin büyük imamlarından, Peygamber şehrinin hocası Malik’ten (rh) şöyle rivayet edilmiştir:
“Kim İslâm’da bir bidat çıkarır da onu güzel görürse Muhammed’in (sav) risalete ihanet ettiğini iddia etmiş olur. Çünkü Allah Teâlâ, ‘Bugün size dininizi tamamladım.’ buyurmaktadır. O hâlde o gün bir başka din olmamıştır. Bu gün de başka bir din yoktur.”[4]
Bidatçi, Bidatinden Tevbe Etmez
Bir soruyla başlayalım bu konuyu izah etmeye: “Namaz kıldığınız için Allah’a tevbe ettiniz mi?” “Dua ettiğiniz için tevbe ettiğiniz mi?” Namazdan, duadan dolayı tevbe mi edilirmiş, der gibisiniz. Haklısınız. Güzel amelden dolayı tevbe edilmez. İşte mesele tam olarak budur. Bidatçi, yaptığı amelin güzel olduğuna ve sevap kazanacağına inanıyor. Allah’ı (cc) razı ettiğine inanıyor. Hâl böyleyken kişinin tevbe etmesi nasıl beklenebilir ki?
Siz yaptığının doğru olmadığını ve tevbe etmesi gerektiğini anlatırsınız, ama anlaşılmanız mümkün değildir. Çünkü siz, “İslam’a aykırı (!)” bir şeyler anlatıyorsunuzdur. Fâtiha Suresi’ni okuduğu için insan hiç tevbe eder mi? Allah’ı (cc) zikrettiği için mümin hiç tevbe eder mi? Etmez. Bidatçinin bakış açısı da budur.
Bidatçinin bidatinden tevbe etmesini istiyorsak öncelikle İslam’da yenilik çıkarmanın haram olduğunu anlatmalı, bidat konusunun temel altyapısını izah edebilmeliyiz. Hoş, biz anlatmayı becersek de bidat ehli çoğu zaman anlamayı beceremiyor!
“Allah, bidatçinin tevbesini kabul etmez.”[5] hadisini, bu manada izah edenler olmuştur. Yani Allah (cc), bidatçiyi tevbeye muvaffak kılmaz.
Amellerimizi hurafelerden, bidat ve uydurmalardan soyutlayıp sahih sünnetle amel etmek duası ile, selametle kalın.
Hocam harika olmuş, elinize sağlık.