İnsana Çabasının Karşılığı Vardır

Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.

Kıymetli Kardeşim,

Her iş öncesi önümüze iki yol ayrımı çıkar; çalışmak veya tembellik. Ya çalışıp başaracağız ya da tembellik gösterip yükün altında ezileceğiz. İkisinden birini tercih etmek zorundayız. Ve tercihimizi yaparken sonuçlarına da katlanmamız gerekecek. Tercihlerimize göre sonuçlar da elbette değişecektir.

Rabbimiz (cc) Kur’ân-ı Kerim’de bu noktaya dikkat çekerken münafıkları örnek vermektedir. Şöyle ki:

“Şüphesiz ki münafıklar, Allah’ı aldattıklarını sanırlar. (Oysa onlara mühlet verip, azabın gelip çattığı güne kadar onları oyalamakla) Allah onları aldatmaktadır. Namaza kalktıkları zaman tembel bir şekilde kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı çok az zikrederler.”[1]

Bu ayet üzerinde durup, tefekkür edelim. Rabbimiz (cc) burada münafıkların ahlak yapısını bizlere resmetmiştir. Onlar Allah’ı aldatmak istediler ve bunun için de şu yolu izlediler: “Namaz kılmadı.” denmesin diye namaz kıldılar, ancak namaza isteksiz, gevşek/tembel bir şekilde kalktılar. İnsanlara göstermelik ibadette bulundular. Allah’ı hayatlarında çok az hatırladılar, O’nu zikretmediler. İşte münafıkları münafık yapan ahlak buydu.

Bu ayeti kerimede münafıkları tembelliğe iten ana sebep zikredilmektedir; o da aldatmaktır. İnsanı tembel yapan duygusu, aldatmaktır. Şöyle ki; yapacağımız işle karşı karşıya geldiğimizde hemen şu düşünceler aklımıza gelip, “Zamanım var, yarın yaparım. Acelesi yok, sonra yaparım. Pazar günü tatilim, o zaman yaparım.” diye şu ân yapman gerekenlere dair nefsini ileriki zamanı öne sürerek aldatıyorsan tembelliğin kapısı açılmış olur. Münafıkları namazda, zikirde ve diğer ibadetlerde gevşekliğe iten ana etkenlerden biri Allah’ı (cc) aldatma düşünceleridir.

İşte bu nedenle Peygamberimiz (sav), tembellikten Allah’a sığınmıştır:

“Ya Rabbi, tembellikten sana sığınırım.”[2]

Tembellik, yapabilme gücüne sahip olmasına rağmen gevşek, ağır davranmak ve ertelemektir. Sorumlulukların farkında olmamak veya sorumluluklarını başkalarına bırakmaktır. İşte bu yönüyle en büyük hastalıklarımızdan birisidir tembellik.

Hiç kimse tembel olduğunu kabullenmez. Ancak hayat, ispat üzerine kuruludur. Kişinin en güzel ispatı yaşantısıdır. Tembellik, herkeste farklı yansır. Kimisi sorumluluklarını erteler, kimisi farkında değildir, kimisi sorumluluklarını başkasına yükler… Sonuç olarak bunların hepsinin adı tembelliktir. Bu konuda insan, nefsini en iyi tanıyandır.

Kıymetli Kardeşim,

İnsan, fıtratı gereği başarılı olmak ister. İster ki en güzeline sahip olsun. Ancak istemek ile amel etmek birbirinden farklıdır. Bunun için azim ve çaba da ortaya konmalıdır.

Şunu bilmek gerekir ki insana sadece kendi çabası vardır. Dünya ve ahirette, çabasının karşılığı eksiksiz verilir. Rızkını arayan rızık bulur, şifa arayan şifaya ulaşır, çocuğunu eğitmek için gereken argüman ve sebeplere yapışan çocuğunu eğitir, hizmeti için plan projesini yapan elbette başarır. Ancak bunların hepsi çabayla elde edilebilir:

“Şüphesiz insana, kendi çabasının dışında bir şey yoktur. Ve kuşkusuz onun çabası ileride görülecektir. Sonra onun yaptıklarına, eksiksiz bir karşılık verilecektir.”[3]

Peki, insan neden çabalamaz?

Yaptığı işin heyacan vermemesi, bulunduğu şartlardan bunalması, işlerin yoğunluğu, güç yetirememe, sorumluluklarını yetiştirememe bunalımı, kişisel/iç disiplin problemi veya o işi becerememe korkusu… gibi daha farklı tespitler zikredilebilir. Bu sebeple insan, çaba içerisine girmiyor olabilir.

İşte tam burada kuvvetli olmanın önemi devreye girmektedir. Çabayı ortaya koymanın yolu, güçlü/kuvvetli olmaya bağlıdır:

“(Hatırlayın!) Hani bir zamanlar sizden söz almış ve Tur Dağı’nı tepenizde yükseltmiştik. (Ve demiştik ki:) ‘Size verdiğimiz (Kitab’a) kuvvetle yapışın ve içindeki (öğütleri) hatırlayın ki sakınıp korunabilesiniz.’ ”[4]

“Güçlü mümin, Allah katında zayıf müminden daha sevimli ve daha hayırlıdır. Ancak her ikisinde de hayır vardır…”[5]

Ayeti kerimeye geri dönmek istiyorum. Kitab’a kuvvetle yapışmak, öğüt almakla yan yana zikredilmektedir. Buradan anlıyoruz ki kişinin kuvvetli olması, Kitab’ın/Kur’ân’ın ayetleri üzerinde düşünmesi, hatırlaması ve öğüt almasına bağlıdır.

Kıymetli Kardeşim,

Peki, ne yapmalıyız? Bu hastalıktan nasıl kurtulabiliriz?

Öncelikli olarak yapılması gereken, Allah Resûlü’nün (sav) öğretisidir: “Ya Rabbi, tembellikten sana sığınırım.” diyerek bu şerden Allah’a sığınmaktır:

Peygamberimiz (sav) şöyle dua etmiştir:

“Allah’ım! Beni göz açıp kapayıncaya kadar, hatta ondan daha az zaman bile nefsimle baş başa bırakma.”[6]

Neden Allah’a sığınmalıyız?

İlk olarak, insan kendi nefsini yönlendirmekte, şeytanın tuzaklarına karşı kendini korumakta ve başarıya ulaşmakta zayıftır. Bu zayıflığını izale etmesinin yolu ise güçlü olana sığınmaktır. Kişinin, nefsinin tembelliğinden kurtulabilmesi için bu yönüyle Allah’a (cc) sığınması gerekir. 

İkinci olarak, zamanı doğru kullanabilmenin yollarını öğrenmeliyiz. Vaktimizi planlı hâle getirip bereketlendirmeliyiz. Örneğin, akşamdan diğer gün için ne yapacağımızı düşünmeli ve bunu mutlaka yazıya dökmeliyiz. Öncelikli olanları kırmızı kalemle yazmalıyız. Haftamızın boş saatlerini -bir haftada 168 saat vardır- tespit edip bu vakitte yapacaklarımızın programını belirlemeliyiz. Bununla alakalı gereken eğitimlere başvurabilir veya bilen birinden yardım talep edebiliriz.

Son olarak, tembel veya gevşek arkadaşlardan uzak durmalı, çaba gösteren kardeşlerimizle birlikteliğimizi arttırmalıyız.

Sizin de malumunuzdur ki Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmaktadır:

“Kişi arkadaşının dini üzeredir. Öyleyse kiminle arkadaşlık kuracağına dikkat et.”[7]

Atasözü olarak da büyüklerimiz, “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.” diye aktarmaktalardır. Öyleyse tembelliğin de çalışkanlığın da bulaşıcı özelliği vardır. Arkadaş çevresinin bu noktadaki etkisi çok büyüktür.

Rabbim bizleri çabalayan, azmeden, dünya ve ahirette karşılığını alan kullarından eylesin. Tembellik gibi kötü hasletlerden bizleri muhafaza etsin. Allahumme âmin.

Davamızın sonu, âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdetmektir.

Bir sonraki yazımızda görüşme ümidiyle…

 


[1]. 4/Nîsa, 142

[2]. Buhari, 25

[3]. 53/Necm, 39-41

[4]. 2/Bakara, 63

[5]. Müslim, 2664

[6]. Ebu Davud, 5090; Ahmed,18534

[7]. Ebu Davud, 4833; Tirmizi, 2378

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver