Her insanın çocukluk ve gençlik hayalleri vardır. Çoğu zaman insanın uykuları kaçar bu hayallerle. Geleceğe dair kurgulanan rüya hayatlar da bu hayallerle süslenir. İnsan bu hayallerle sürekli derin düşüncelere dalar ve bu hayaller adına yaşama tutunur. Aslında hayaller insanın peşini, insan da hayallerinin peşini bırakmaz. Hayalleri gerçekleşmese de o hayaller insanın kalbinde yerini korur ve sürekli kendisiyle yaşar. Hayaller zaman zaman insanın zihnini yoklar ve geçmişe ya da geleceğe gidip gidip bugüne döner.
Yazabilmek de bazı insanlar için, gerçekleşmesini şiddetle arzuladığı bir hayaldir. Hayalleri hakikatlere çevirmek için iki koşul vardır:
Birincisi; nasibinde varsa kişinin, önünde sonunda maksadına vâsıl olacaktır.
İkincisi de şüphesiz ki kabiliyet ve gayrettir. Bununla beraber bilgi, ilim, azim, çokça çalışmak ve çalışmalarında istikrarlı bir sürekliliktir.
Amellerin niyetlere göre değerlendirildiği hakikatini de hiçbir zaman akıldan çıkarmamalı ve faydalı ve üretken bir yazar olmak için sa’ye sarılmalı.
Son yüzyılın en önemli icadı olan bilgisayar, cep telefonu ve internet; insanların bilgi, beceri, araştırma, geliştirme ve öğretici yönünü ortaya çıkarmış ve sağladığı imkânlarla sonuca en kısa sürede ulaşmayı mümkün kılmıştır. İnsanların araştırma yönü gelişmiş ve aradığı bilgiye nokta atışı şeklinde ulaşma kavramını üretmiştir. Aradığımız bilgi, belge ve yardım konularına çok kısa sürede ve çok sayıda alternatifle ulaşma imkânı insanlar için önemli ölçüde zaman tasarrufu da sağlamaktadır.
Her Şey Her An Her Yerde!
Yirmi beş otuz yıl öncesine dönüp bakıldığında insanlar bir konuda bilgi edinmek istediklerinde ilk başvurdukları nokta kütüphane ve kırtasiye gibi kitap ve ansiklopedi bulunabilecek yerler idi. O yıllardan bugüne gelişen teknoloji ve hızla artan internet siteleri, insanların kütüphane ve ansiklopedilerin sayfalarında saatlerce dolaşmasına gerek kalmadan bilgisayar ve mobil cihazlarından birkaç dakika gibi kısa bir sürede aradığı sonuca ulaşabilmesini sağlamıştır. Aradığımız zaman karşımıza birçok alternatifle çıkan sonuçların nasıl oluştuğunu ve kimler tarafından hazırlandığı da sır değil aslında.
Elektronik arama ortamında Google veya Yandex gibi sitelerde bir arama yaptığınızda karşınıza çıkan sonuçlarda emeği geçen insanlar aslında bir yazar ya da editördür. Ülkemizdeki önemli internet sitelerinden birini düşünün. Her gün girseniz her gün yeni içerikler ve bilgilerle karşılaşırsınız bu sitede. Böyle bir sitede en az beş on kişilik bir ekip yazı, makale, reklam metni vb. içerik hazırlamaktadır. Bunların her biri birer yazar olup, bazen bunu ek iş olarak yapmakta, bazen de sadece bu işle uğraşmaktalardır. Sadece maddi beklentilerle yapıldığında işsizliğin de yaygın olduğu günümüzde böyle bir iş oldukça kazançlıdır. Bu iş internet siteleri var oldukça sürekliliği devam edecek bir meslek niteliğindedir. Hiçbir robot, yazılım ya da program insanın hazırladığı bilgiyi hazırlayamaz. Bu nedenle internet sitelerine girilen her bilgi, her makale, her yönlendirme mutlaka bir insan, yani bir yazar tarafından yapılmaktadır.
Şüphesiz ki okuma yazma bilen herkes doğal olarak yazı yazmayı da bilir. Fakat bu yazma sıradan bir yazı yerine insanların zihinlerini berraklaştırıp hayatlarının kolaylaşmasını sağlayacak, doğru bilgilerle donatacak ve işlerinin görülmesini sağlayacak yazılar olacağı için kısa süreli de olsa bir eğitim veya gözetim sürecinden geçilmesi gerekmektedir.
Güzel, faydalı ve doğru olanı yazmak, temiz fıtratlı birçok insan için bir ihtiyaç ve güçlü bir tutkudur. Âdem’den (as) sonra peygamber olarak gelen İdris (as), yazıyı insanlık âlemine kazandırdığında tüm uygarlıkların yazıya dayalı temelini de atmış oldu. Sanki yazı, devasa kâinatın bir yerlerinde gizli saklıyken Allah’ın (cc) dilemesiyle paha biçilemez bu hazinenin kapağı İdris’e (as) aralandı ve âdeta bu hazinenin üzerindeki tozlu örtü kalkıverdi. Tarihçi İbni Kesir’in, İbni İshak’tan naklettiğine göre[1] insanlık tarihinde ilk defa kalemle yazı yazan İdris’dir (as). İşte İdris’in (as) kalemi eline aldığı ilk günden bugüne yazı insanlık tarihinin en yakın şahidi ve insanlığın kaderinin bir ortağı olarak varlığını sürdürmektedir. Makale, hikâye, deneme, inceleme veya roman; hangi tür olursa olsun yazı yazan genç bir mümin aynı anda Kur’ân-ı Kerim’de övülmüş[2] üstün bir makam sahibi İdris Peygamber’in (as) sünnetini de ihya etmiş olur.
Makale yazarlığı öyle bir hizmet alanıdır ki bu mecrada hizmet üretebilmek için en azından ilk kademede herhangi özel bir eğitim veya derin tecrübe sahibi olunmasına gerek yoktur. Yeteneğine, araştırma gücüne ve kalemine güvenen her mümin gence ecir kapısının açık olduğu bir alandır.
Kompozisyon tarzında yazı yazmayı bilen ve yazarın kendisinin istediği veya kendisinden talep edilen konularda içerikler üretebilen her mümin genç, makale yazarı olabilir. Yazılan makalelerde aranan nitelikler; makale konusunun özgün olması, işlenen konuyla ilgili bilgi verici olması, dilbilgisi kurallarına göre düzgün ve hatasız olması, bilgilendirici ve akıcı anlatımda olmasıdır. Bu tür makaleleri yazmayı becerebilen veya zamanla kendini geliştirerek istenilen kalitede makaleler üretebileceğine inanan her mümin genç aynı zamanda istikbal vadeden bir yazar adayıdır.
Makale Yazımı
Makale yazarlığına istekli gençler için bu işin ilk adımı deneme makaleleri yazmaktır. Bilindiği üzere bazı insanlarda yazma kabiliyeti doğuştan gelir. Böyle bir yetenek de söz konusu alanda bir şeyler üretmek amacıyla deneme makaleleri yazmak yoluyla ortaya çıkabilir. Bazı ünlü yazarların bu yetenekleri erken yaşlarda bir tevafuk neticesinde keşfedilmiş, sonrasındaysa yazı ve edebiyat tüm hayatlarının vazgeçilmezi olmuştur.
Makale veya öykü yazma kabiliyeti, geliştirilebilen bir yetenek olduğundan doğuştan yetenekli olmayanlar için de herhangi sorun yaşanmamaktadır. Eğer bu işe istekli ve meraklı biriyse zamanla kaliteli öykü, makale ve edebî içerikler üretebilir ve makale yazarlığı yaparak ecir kapısını biraz daha aralayabilir.
Tecrübesiz ve ilk kez makale yazacak olan genç yazar adayları için ilk etapta makale denemeleri yazarak, eğer varsa yakın çevresinden edebiyatla ilgilenen tanıdıklarına okutup eleştiri ve önerilerini alması doğru olacaktır. Çünkü edebiyatla ilgilenen bu insanlar inceleyecekleri makaleler için herhangi bir kriter aramayacak ve yazar adayının seviyesine bakmayacak kişilerdir. Eleştiri ve önerileri kısmen de olsa edebî bir nitelikte olmakla beraber faydalı ve ufuk açıcı olacaktır.
Araştırmacı, yenilikçi ve özgüveni olan genç bir yazar adayı makale yazarlığı yeteneğini geliştirmek için faydalı ve öğreticiliği olan birçok makale okumalıdır. Farklı konularda ve ayrı kategorilerde üretilmiş olan içerikleri dikkatlice incelemelidir. Önemli olan okuyucu kitlesinin ortalama beklentisini anlamak ve yazar adayının veya gazetenin, derginin ya da dijital mecranın yayıncılık hedefleri istikametinde bir makale hazırlamaya çalışmaktır.
Her şeyden önce şunu netleştirmelidir: Sadece belirli bir alanda uzmanlaşarak bu alanda içerik üretmek mi, yoksa yayıncılık hedefleri istikametinde maksimum yarar sağlayacak farklı alanlarda makaleler yazmak mı amaçlanmaktadır?
Güncel gelişmelerin analizi mi, tarihsel hadiselerin yorumu mu, ahlaki meseleler mi, davet fıkhı ve menheci mi yahut eğitim ve terbiye mi?
Bazen edebî veya kültürel bir ürünün veya cemai bir hizmetin tanıtımı da makale konusu olabilir. İlk ağızdan ya da üçüncü ağızdan tanıtım veya haber niteliğinde bir yazı da talep ediliyor olabilir. Tüm bunları iyi anlamak, hangi alanda makale yazılacağına dair karar vermek ve ihtiyacı karşılayacak doğru makaleyi en iyi şekilde yazmaya çalışmak gerekir.
Ürün ve hizmetler için dergi, gazete veya dijital mecraların editörleriyle iletişim hâlinde bulunmak gerekebilir. Bununla beraber makale yazılacak konularla ilgili kapsamlı bir araştırma yapılabilir ve farklı yazarların makaleleri incelenerek yazar adayı tarafından özgün bir şekilde yorumlanıp orijinal bir makale üretilebilir.
Her bir derginin, gazetenin veya dijital mecranın kendine göre çalışma prensipleri bulunsa da hepsi de özgün, etkileyici ve kaliteli makaleler ister. Çünkü seçkin yayıncılık mecralarının okurları da seçkin olur.
Unutulmamalıdır ki birebir kopya içerikler faydadan çok zarar getirir. Bu nedenle kopya makale hazırlayan, dil bilgisi kurallarına göre kaliteli bir içerik hazırlamayan, konu bütünlüğünü sağlayamayan, belirtilen konuyla alakasız makaleler yazan veya yeterince bilgilendirici bir içeriğe sahip olmayan makaleler yayın editörlerince haklı olarak onaylanmaz. Kabul edilse bile okuyucu için anlaşılması zor bir metin olarak değerlendirilir. Okurlara faydalı olması umulurken, ortaya belki de yararsız ve hatta zihin karışıklığına sebebiyet verebilecek rahatsız edici bir makale çıkmış olur.
Yazarlığı Öğrenmek
Makale, hikâye ve deneme yazarlığını kısa sürede öğreten bir yazarlık kursundan ve kesin sonuç veren kılavuz bir kitaptan söz edilemez kuşkusuz. Piyasada kısa bir zamanda bu türden yazarlığı öğreteceğini vadeden bazı kılavuz kitaplar bulunsa da bunun abartılı bir iddia olduğunu söyleyebiliriz. Yazarlık kursları da öyle. Bu tür kitapların veya kursların yazar adayları için elbette görmezden gelinemez yararları vardır. Ancak bu tür kitapları her eline alanın yahut yazarlık kursuna her gidenin yazar olacağını ileri sürmek, tıp kitabını her eline alanın ya da tıp fakültesine birkaç hafta giden herkesin doktor olacağını iddia etmeye benzer. Yazar adaylarının cazibesine kapıldıkları “neyin, nasıl yazılacağına dair rehber kitaplar”ın belirli bir zamanda yazarlığı öğretebileceği iddiası, birçok yazar adayını oldukça heyecanlandırmaktadır.
Yazar adayları için önemli bir husus da şudur. Makale, deneme, inceleme gibi özgün veya roman ve öykü gibi kurmaca eserleri okumakla beraber bu tür eserlerin nasıl yazılacağını anlatan ufuk açıcı, ilham verici ve hatta bir eser üretmek için yazar adayını “kışkırtıcı” rehber kitaplardan da istifade edilebilir.
Makale, deneme, inceleme gibi kurgu dışı yazılar ile roman, öykü, şiir gibi kurgusal eserlerin yazımı, bu türlerden örnek eserler ile bu türlerin nasıl yazılacağı etrafında kaleme alınmış kitapların okunmasıyla ciddi bir fikir edinilebilir ve yazar adayı için hatırı sayılır bir mesafenin katedilmesine katkıda bulunabilir. Şu da bir hakikattir ki bu türlerin nasıl yazılacağını öğretme amacı güden eserler, diğer edebî türlerin tarihine kıyasla oldukça yeni sayılır. Günümüzde birçok yazarın bu kılavuz kitaplardan bağımsız şekilde edebiyat alanında eserler vermiş olmaları, aslında yazma konusundaki doğal yatkınlığın yazarın kendi öz gayretleriyle ortaya çıktığını göstermektedir.
Yazar adayındaki doğal yatkınlık, nitelikli eserler okumakla kazanılıp geliştirilebilir. Bunun da daha meşakkatli ve zorlu bir sürecin başlangıcı olduğu şüphesizdir.
Günümüzde özellikle de dijital platformlarda ısmarlama makaleler piyasasının oluştuğu bir süreç yaşıyoruz. Makale veya metin yazarlığı bugün artık “profesyonel bir iş”e dönüşmüş; bununla beraber vadettiği kazanç ve yeni imkânlar, onu da tıpkı diğer meslek dalları gibi öğretilebilir bir uğraş hâline getirmiştir. Bunun delili de gittikçe genişleyen kılavuz kitaplar literatürü ve yazarlık kurslarıdır.
Yazar adayına makalenin nasıl yazılacağının usul ve tekniği öğretilse bile makul olan, yazarlığın yoğun okumalar, donanımlılık ve birikim temelli bir süreç içinde ilerlemesidir. Aksi hâlde ilk makalesini/kitabını yazma derslerinden edindiği tekniklerle yazan ve oldukça başarılı olduğu varsayılan tek kitaplık/tek makalelik bir yazar olarak kalınması gibi bir sonuç çıkar ortaya.
Yazar adayı, öncelikle iyi bir okur olmalıdır. Yazar adayı, belli bir süre sonra öykü, makale veya edebî eserler okuduğunda daha önce hissettiği naifliği kaybeder. Artık daha eleştirel bir okuma süreci başlar onun için. Okumalarında ilerledikçe derinleşen ve büyüyen bir dünyaya girer.
Makale yazarlığı kalem oyunlarıyla ve hileyle yapılıp sürdürelebilecek bir iş değildir. Makale yazarlığı, günümüz piyasasında örneklerine rastladığımız gıda imalatı veya bazı ticari faaliyetlerde olduğu gibi hiçbir hile kabul etmez. Yazarlık bu tür konularda oldukça dirençlidir. Ünlü bir yazarın şu sözü konuyu özetlemektedir: “En büyük başarı kalıcı olabilmektir.” Birkaç tane müthiş yazı yazdıktan sonra henüz hayattayken ismi “ölü yazarlar” listesine kaydedilmiş biri olmaktansa az da olsa istikrarlı bir yazar olmak evladır.
Batılı bazı yazarlar öykü veya roman yazmayı bir zanaat[3] olarak değerlendirir. Onlara göre rastlantı sonucu ya da bilerek veya isteyerek bu “zanaat” öğrenilmelidir. Şüphesiz ki bunlar genç yazar adaylarını yüreklendirici sözlerdir. Bu saptama öykü ve roman gibi kurmaca eserleri edebî sanat yönünden çok “zanaat” yönüne dönük olduğunu belirtmektedir. Genç yazar adayı şunu bilmelidir ki makale türü veya kurmaca eserleri üretmek, kolaylaştırıcı bir unsur olarak bireysel veya ekip şeklinde profesyonel bir destekle olabileceği gibi kendi başına da öğrenilip geliştirilebilecek bir iştir.
“Kalıcı bir sanat eseri üretmenin şartları nelerdir?” diye sorulacak olursa bunun kişiden kişiye değişebilen birçok cevabının olduğunu söyleyebiliriz. İslam erlerine göre bu sorunun cevabı araştırma, bilgi edinme ve tevhid ve sünnet davasına ihsan ve ihlas üzere hizmet etme aşkından ibarettir. Aynı sorunun cevabını laik bir yazar, kitabındaki karaktere şöyle verdirir: “Bir sanat eserinin üretilmesi için yazarın kendine ait bir mekâna ve ayda en az beş on bin liralık bir gelire sahip olması gereklidir.” İslam dışı eserler üretme çabası içindeki militan kalemşörler de ya örgütsel ilişkiler veya güçlü etnik, vatanseverlik ve mezhebî kaygılar ya da tevhid karşıtı ideolojilere aidiyet duygularıyla kendi amaçları istikametinde eserler üretirler.
Bazı edebî metinlerin çözümlemesi ile anlatım tekniklerinin anlaşılması yazar adayının, hatta okurların dahi zaman zaman zorlanabildiği bir husustur. Şu örnek, meselenin daha iyi anlaşılmasına imkân verir: Nasıl ki insanın parmak izi, kulak izi ve göz retinası her bir insan için özel, orijinal ve biricikse her bir yazarın kalem izi de bir o kadar özgün ve biriciktir. Daha doğru bir ifadeyle, öyle olması gerekir. Aklına geleni “sallama” usulüyle müsveddeye çiziktiren birinden özgün bir yazara dönüşmek için, işte o “kalem izini” yakalamak mecburiyeti vardır.
Kalem, biraz da zorunlu olarak takip edilen bir izci önderi gibidir. Yazar bazen kalemin, kendisi için hiçbir sınırlamanın olmadığı kâğıdın üzerindeki “özgürlük cızırtıları”nın peşinden gider. Bu konuyla ilgili olarak “Yazmak Üzerine Notlar” isimli kitabın yazarı çarpıcı bir tesbitte bulunur:
“Yazmak bir dağa tırmanmaya benzer. Tırmanırken tek görebildiğiniz, önünüzdeki ve tam üstünüzdeki kayadır. Nereden geldiğinizi ya da nereye gittiğinizi tam olarak göremezsiniz.”
Yazının Dilini Çözmek
Birçok insan için “birinci olmak” öncelikli hedef olsa da yazar adayı mümin gençler için önemli ve öncelikli olması gereken, istifade edilebilen ve ufuk açıcı faydalı metinler üretebilecek bir yazar olmaya çalışmaktır.
Yazı dünyasında önemli olan, geçmişte sık sık tekrarlanan bir yanlışa yönelmeden kuru tekrara düşmemek ve geçmiştekilerin çoğundan farklı ve özgün bir eser üretmektir. Bir bina nasıl ki tuğlalardan oluşuyorsa sözcük de edebî bir metni kendisine verilen yer sayesinde inşa edip okunabilir kılar. Öyleyse edebî bir metnin en küçük birimi olan sözcüklerden itibaren nasıl inşa edileceği hususunda iyi hazırlanmak gerekmektedir.
Yazarlıkta olabildiğince sade yazıp anlaşılabilir olmak ne kadar önemliyse, anlaşılmak için okurları zaman zaman az da olsa zihinsel bir çabaya yöneltmek de o denli önemlidir. Edebiyat dünyasında okuyucularının sözlüğe bakmalarını gerekli kılacak tek bir kelime bile yazmamasıyla ünlü yazarlar da bulunmaktadır. Doğrusu bu, bir yazar adayı için yazarlıkta ulaşılabilecek ideal bilgelik menzilidir.
Bir yazar adayı ve okurlar, özel mekânında ve yalnızlığın iskemlesi üzerinde âdeta gezegenlerden gezegenlere dönüp dolaşan hayallerden bir dünya çıkarıp gözler önüne seren yazardan tüm bunları nasıl yapabildiğini ayrıntılarıyla anlatmasını ister. Yazarın geçtiği yolları okurlarına göstermesi, hayal ettiklerinin ele avuca gelen türden olup olmamasıyla ilgilidir biraz da.
Yazar Adayına Öğütler[4]
Yazı yazmakla uğraşan birinin başına gelebilecek en tehlikeli şey, kendi kendine, “Vay be! Ne kadar da iyi yazıyormuşum!” demeye başlamasıdır.
Olumlu, yapıcı ve Rabbani eleştiriler karşısında anlayışlılıktan ziyade bunu yapanlara minnettar olmalıdır. Yazarın kendine özgü bir dil oluşturması ve benzerlerinin dilini kullanmaktan kaçınması gerekir.
Anlam karışıklığına sebep olsun veya olmasın bir metinde uzun cümlelerden kesinlikle kaçınılmalıdır. Metni yazan elin o metni okuyacak gözü bilmezden gelmesi, üretilecek içeriğin kalitesini arttıracaktır. İlginçtir, ama edebiyat sevgisi sadece iyi kitaplarla değil, bazen iyi olmayan kitaplar sayesinde de kazanılabilir.
Yazar şöyle düşünmelidir: “Eğer birçok insanın maddi, manevi, dünyevi ve uhrevi hayatını ilgilendiren problemlerin çözümü için değilse, yeni bir makale veya kitap yazmanın ne anlamı var?”
Öykü ve roman yazarı, eserindeki karakteri ancak gerekli durumlarda konuşturmalıdır. Bu tür kurmaca kitaplarda diyalog yazmak oldukça kolay ve cazip olur. Fakat diyalog üretmek rahatlığıyla ana konudan kopmamalıdır. Yazıyı bir tür spor olarak değerlendirmelidir. Yazı yazmadaki birçok şey yönteme ve alıştırmaya bağlıdır.
Her zaman kısa bir cümleyle başlanmalı ve okuru fazla sıkacak metinler yazılmamalıdır. Dinamik ve pozitif bir dil kullanmalı, kullanılan dil hâlen yaşadığımız zamana ait olmalıdır. Böyle değilse üretilen yazı mükemmel de olsa okur nezdinde işe yaramaz. Yazı; kısa, sıradan ve anlaşılması kolay cümlelerle okura yardımcı olmalıdır. Metnin asıl zemininin her zaman ilim ve hayat olduğu unutulmamalıdır. Bu ilkelerden uzaklaşır uzaklaşmaz yazı kalitesi düşüverir. Yazar adayları edebî bir içerik üretirken oltayla balık avlayan balıkçı gibi hangi balığı avlayacağını da bilmelidir.
Metinlerde sıfatların gereğinden fazla kullanımından kaçınmalıdır. Bilhassa “muhteşem, harika, muazzam, olağanüstü, inanılmaz” vb. sıra dışı durumları izaha yarayan sıfatları sıkça kullanmaktan kaçınılmalıdır. Gerçekten yeteneği olan ve söylemek istediği şeyler hakkında samimiyetle hissettiklerini yazan hiç kimse bu kurallara uyarak kötü bir şey yazamaz.
Üretken bir yazar, eğer gerçekten işe yarar bir yazarsa tasvire daha az ihtiyaç duyar. Şahsi veya araştırmaya dayalı bilgilerle yeni bir şeyler icat eder veya kendi kurmacasını üretir.
Yazarlar arasında “İnsanoğlunun gerçek yurdu çocukluğudur.” sözü yaygındır. “Bir yazar için erken yaşta alınabilecek en iyi eğitim nedir?” diye sorulduğunda şöyle cevap verilir: “mutsuz bir çocukluk”.
Sanat eseri olması açısından düşünüldüğünde bu tür eserlerin ana yurdunun çocukluk, özellikle de “mutsuz çocukluk” olduğu şeklinde yaygın bir kanaat vardır. Sanatsal yetenek mutsuz çocuklukla büyür ve çalışmayla ilerler. Netice itibarıyla özellikle şiir; hataların, pişmanlıkların ve acıların aktığı çeşmeye dayar ağzını.
Yazının asıl kaynağının acı olduğuna inanan kimi yazarlara göre yazabilmek için korkunç bir şekilde incinmiş olmak gerekir. Dolayısıyla yazının ve geniş anlamda edebiyatın boy attığı en elverişli ortam acı, kaos ve adaletsizliğin yaygın olduğu toplumlardır. Savaş, kıtlık, anarşi ve benzeri buhran yılları şaşırtıcı bir şekilde birçok ülkenin yazılı edebiyat açısından atılım yaptığı dönemlerdir.
Bazı yazarların, sözün şehvetine kapılıp heybetli metinler yazmak istemeleri anlaşılabilir bir duygudur, ancak heybetli sözcüklerden olabildiğince kaçınmak gerekir. Destansı ve efsanevi şeylerden uzak durulmalıdır.
“Muhteşem büyük tablolar yapan herkes muhteşem küçük tablolar da yapabilir.”
Günümüzde bir yazar adayının yapması gereken, daha önce hiç yazılmamış olanı yazmaya çalışmak ya da geçmişte edebiyat tarihine geçen ölmüş yazarları, yazdıkları şeyler konusunda geride bırakmaktır.
Ve şimdilik son olarak; her zaman teşekkür ve methiye beklemeden çalışılmalıdır.
Öneri Kitaplar
Kitap Adı: Yazmak Üzerine
Yazar: Ernest Hemingway
Yayınevi: Bilgi Yayınları
Kitap Adı: Hayalim Yazar Olmak
Yazar: Osman Tatlı
Yayınevi: Akis Kitap
Kitap Adı: Virginia Woolf’tan Yazarlık Dersleri
Yazar: Danell Jones
Yayınevi: Timaş Yayınları
Kitap Adı: Öykü Yazma Teknikleri: Yaratıcı Yazma Dersleri
Yazar: Salih Bolat
Yayınevi: Varlık Yayınları
Kitap Adı: Yeni Başlayanlar İçin Yaratıcı Yazarlık
Yazar: Zümrüt Bıyıklıoğlu
Yayınevi: Esen Kitap
Kitap Adı: Yazma Sanatı
Yazar: Stephen King
Yayınevi: Altın Kitaplar
Kitap Adı: Okumak ve Yazmak
Yazar: Semih Gümüş
Yayınevi: Notos
Kitap Adı: Yazmak Üzerine Notlar
Yazar: Jules Renard
Yayınevi: Sel Yayınları
Kitap Adı: Yazar Olabilir Miyim?
Yazar: Semih Gümüş
Yayınevi: Notos
[1] .İbni Kesir, Kasasu’l Enbiya, s. 62
[2] .19/Meryem, 56-57
[3] .Zanaat: Sermayeden ziyade nitelikli emeğe dayanan, öğrenimin yanı sıra kabiliyet ve ustalık gerektiren meslekler bütünü. Bu tür mesleklerin erbabına zanaatkâr denir. Marangoz, kuyumcu, berber ve kaynakçı gibi meslek erbabının hepsi birer zanaatkârdır.
[4] .Bu kısımda, bazı kılavuz kitap yazarlarının konuyla ilgili farklı platformlarda söyledikleri ve yazdıklarından istifade edilmiştir.
İlk Yorumu Sen Yap