Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla…
Bizleri yoktan var eden, gündüzü çalışma zamanı, geceyi örtü ve dinlenme kılan Allah’a hamd olsun. Salât ve selam, O’nun subhanehu ve teâlâ rıza ve muhabbetine bizleri irşad eden Nebi’ye sallallahu aleyhi ve sellem, ailesine ve güzide ashabının üzerine olsun.
Dinlenme, insanın temel ihtiyaçlarındandır. Bu nedenle vahiy; gün içinde geceyi, haftada Cuma’yı, yılda Ramazan ayını ve bayramları Müslüman için dinlenme vakti kılmıştır. Bunun insana verilmiş sayısız nimetler arasında olduğunu ve yüce Allah’ın büyüklüğüne delalet eden ayetlerden olduğu vurgulanmıştır.
“Sizin için geceyi örtü, uykuyu istirahat kılan, gündüzü de dağılıp çalışma (zamanı) yapan, O’dur.” (25/Furkan, 47)
“Gece olsun gündüz olsun, uyumanız ve Allah’ın lütfundan (nasibinizi) aramanız da O’nun (varlığının) delillerindendir. Gerçekten bunda, işiten bir kavim için ibretler vardır.” (30/Rum, 23)
İnsanın bu nimeti düşünmesi istenmiş ve elinden alındığı taktirde Allah subhanehu ve teâlâ dışında hiçbir varlığın insana bunu geri getiremeyeceği vurgulanmıştır.
“(Rasûlüm!) De ki: Düşündünüz mü hiç, eğer Allah üzerinizde geceyi ta kıyamet gününe kadar aralıksız devam ettirse, Allah’tan başka size bir ışık getirecek kimdir? Hâlâ işitmeyecek misiniz? De ki: Söyleyin bakalım, eğer Allah üzerinizde gündüzü ta kıyamet gününe kadar aralıksız devam ettirse, Allah’tan başka, istirahat edeceğiniz geceyi size getirecek kimdir? Hâlâ görmeyecek misiniz? Rahmetinden ötürü Allah, geceyi ve gündüzü yarattı ki geceleyin dinlenesiniz, (gündüzün) O’nun fazlu kereminden (rızkınızı) arayasınız ve şükredesiniz.” (28/Kasas, 71-73)
İslam’ın dinlenme anlayışıyla, modern insanın dinlenme/tatil kavramından anladığı şey çok farklıdır. Modern insan, tatil/dinlenme vakitlerini ölü zaman olarak görür. Bir şeylerle doldurulacaksa da bunları, nefsin isteklerinin yerine getirildiği, bedenin doyurulduğu maddi aktiviteler olmalıdır.
İslam ise tatil/dinlenme zamanlarına çok farklı yaklaşır. Bu zaman diliminde kulun Rabbinin nimetlerine şükrettiği, çalışma zamanlarında eksik kalan yönlerini tamamlayacağı, manevi yönü ağır olması gereken aktivitelere teşvik eder.
Örneğin, Kur’an’da dinlenme vakti oluşuna en çok vurgu yapılan gece için Rabbimiz şöyle buyurur:
“Ey örtünüp bürünen (Rasûlüm)! Birazı hariç, geceleri kalk namaz kıl. (Gecenin) yarısını (kıl). Yahut bunu biraz azalt. Ya da bunu çoğalt ve Kur’an’ı tane tane oku. Doğrusu biz sana (taşıması) ağır bir söz vahyedeceğiz. Şüphesiz gece kalkışı, (kalp ve uzuvlar arasında) tam bir uyuma ve sağlam bir kıraate daha elverişlidir. Zira gündüz vakti, sana uzun bir meşguliyet var. Rabbinin adını an. Bütün varlığınla O’na yönel.” (73/Müzemmil, 1-8)
Gece yapılmasını teşvik ettiği ibadetler; namaz, Kur’an’ı tertil üzere okuma, Allah’ı zikretme ve yalnız O’nunla subhanehu ve teâlâ olunan boş vakitler…
Teşvik edilen bu ibadetlerin gece yapılmasının istenme nedeni 7. ayette belirtilmiştir. İnsanı, gündüz meşgul eden, Rabbine hakkıyla kulluk etmesine engel olan uğraşları/meşgaleleri vardır.
Yine müminleri övdüğü bir bağlamda şöyle buyurur:
“Bizim ayetlerimize ancak o kimseler inanırlar ki, bunlarla kendilerine öğüt verildiğinde, büyüklük taslamadan secdeye kapanırlar ve Rabblerini hamd ile tesbih ederler. Korkuyla ve umutla Rabblerine yalvarmak üzere (ibadet ettikleri için), vücutları yataklardan uzak kalır ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar.” (32/Secde, 15-16)
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem müminler için dinlenme vakti olan, bir nevi günün tatili olan gecede müminleri şöyle teşvik etmiştir:
“Şüphesiz gecenin son üçte biri kaldığında Rabbimiz dünya semasına iner: ‘Yok mu isteyen, vereyim; bağışlanma dileyen, günahlarını affedeyim; bana sığınan, onu korumam altına alayım…’ ” (Buhari, Müslim)
İnsan, tarafından günün tatili/dinlenme vakti kılınan gecede bunca amele teşvik edilmiştir. Aynı şeyleri haftanın dinlenme vakti olan Cuma için de söyleyebiliriz. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bugünün tamamını neredeyse salih amellerle doldurmuştur.
Öncelikle Müslümanların ibadet olarak gusledip temizlenmelerini emretmiş, kendisi güzel kokular sürünüp en güzel elbiselerini giyerek onlara örnek olmuştur.
“Cuma guslü Müslümanların üzerine gereklidir.” (Buhari, Müslim)
“Sizden biri Cuma’ya geleceği zaman gusletsin.” (Buhari, Müslim)
“Cuma günü gusledip yağlanan, güzel kokular sürünüp insanların arasını ayırmadan mescide gelen, kendisine takdir olunan kadar namaz kılıp, imam hutbeye başladı mı susan ve dinleyen kimse yoktur ki mutlaka Allah onun iki Cuma arası işlediği günahları affeder.” (Buhari)
Bu gün camiye erken gelip en ön safta yer alacakları müjdelemiş, onların camiye erken gelmesini teşvik etmiştir:
“Cuma günü gusül alıp ilk saatte camiye gelen, deve kurban etmiş gibidir. İkinci saatte gelen, inek; üçüncü saatte gelen, koç; dördüncü saatte gelen, tavuk; beşinci saatte gelen, yumurta kurban etmiş gibi ecir alır.” (Buhari, Müslim)
“Cuma günü olduğunda melekler mescidin kapısında bekler. Sırasıyla gelenleri yazarlar. İlk gelen deve kurban etmiş gibi kaydedilir, ikinci gelen…” (Buhari, Müslim)
Bu gün içinde bir saatin gizli olduğunu, bu vaktin dualara icabet saati olacağını haber verip, hangi vakit olduğunu muphem bırakmıştır. Ta ki Müslümanların günün her vaktinde o saate muvafakat etmek ümidiyle dua ve zikirle geçirmeleri için.
“Cuma günü içinde öyle bir saat vardır ki, kul o saate muvafakat eder ve Allah’tan isterse Allah mutlaka ona icabet eder.” (Buhari, Müslim)
Hususi olarak bu günde kendine salât ve selam getirilmesini istemiş, diğer zamanlara nispetle bu günde getirilecek salât ve selamın daha faziletli olduğuna vurgu yapmıştır. (İbni Mace, 1637; senedinde ihtilaf edilmiştir.)
Tüm bu ameller haftanın tatili/dinlenme vakti olan Cuma gününde teşvik edilenlerdir. Bu dahi çağımız insanının ve maalesef birçok Müslümanın tatil ve dinlenmeden anladığının İslam’ın anlayışına uymadığını gösterir.
Bütün bunları toplayıcı ifade İnşirah suresinde verilmiştir:
“Boş kaldığın zaman ayakta dikilerek yorul.” (94/İnşirah, 7)
Harfiyyen tercümesini verdiğimiz bu ayet; boş zamanlarda Müslümanlara Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem üzerinden yol göstermektedir. Boş kaldığı, yani dinlenme zamanlarında yorulacak kadar Allah’ın huzurunda durmasını, salih amellerle bedenini dinlendirmesini istemiştir.
Evet, İslam’ın tatil/dinlenme/boş zaman anlayışı budur. Günün, haftanın ve ayın meşgalesi içinde manevi sorumluluklarını hakkıyla yerine getirmeyen, Allah’ın nimetlerinden gafil kalan, O’na şükür ve sabırla kulluğunu yerine getirmeyenler için fırsattır tatil. Gece, gündüzün; Cuma, haftanın; Ramazan, yılın eksiklerinin telafisidir. İslam, tatilin ta’til edilmesine karşıdır. Dünya meşgalesi içinde Rabbine karşı yeterince gaflet içinde olan insanın tatilini/dinlenmesini yeni bir gaflet aracı kılmasına hoş bakmaz.
Maalesef çoğu Müslüman kardeşimiz, tatil/dinlenme vakitlerini ehli dünyanınkine benzer şekilde vakit öldürerek geçiriyor. İslam’ın bu bakış açısını ihya etmek, önümüzde bulunan yaz ve Ramazan tatillerinden istifade etmek, Müslümanca bir tatil geçirmek için başyazımızı bu konuya ayırdık.
Tatillerin/dinlenmelerin İslam’a uygun geçmemesinin bir nedeni bu olduğu gibi (Yani bir nedeni; İslam’ın tatile bakış açısını, dinlenme zamanlarının nasıl geçirilmesi gerektiğini kişinin bilmemesidir.) bir başka nedeni programsızlıktır. Boş zamanlar gelmeden onlara dair elde bir programın olmaması, zamanın heba olmasına neden oluyor. Müslüman, gerek haftalık, gerek aylık ve yıllık tatillerine dair program yapmalı, elinde tatilini İslamileştirme yol haritası bulunmalıdır.
Manevi program:
Her Müslümanın tatil/dinlenme zamanları için önceden belirlenmiş manevi bir programa sahip olması gerekir. Rabbiyle baş başa kalıp O’nu subhanehu ve teâlâ andığı, hatalarından istiğfar ettiği, eksiklerine dair Rabbinden yardım istediği, dünyayla kirlenen kalbini temizlediği manevi saatler… Bugün birçok insanın buna ihtiyaç hissetmemesi, kalplerin ölmüş olması veya ağır manevi hastalıklara yakalanmasındandır. Sıhhatli kalpler dünya hayatının, insanlarla iç içe olmanın, göz, kulak ve ağız yoluyla manevi hayatı olumsuz etkileyen durumlarından kurtulmak için fırsat kollarlar. Asr-ı saadet insanının gün içinde farz namazları ve geceyi, haftada Cuma’yı, yıl içinde Ramazan ve Zilhicce günlerini kolladıkları gibi…
Tatillerin asli vazifesini icra etmesi için; eksiklerimizi ve ihtiyaçlarımızı tespit etmeli, onlara yönelik yazılı manevi reçeteler hazırlamalı, dinlenme zamanları geldiğinde bunlara riayet etmek için kendimizi zorlamalıyız.
Davet programı:
Allah’ın subhanehu ve teâlâ bizleri hidayet etmesi, üzerimizdeki en büyük nimetlerdendir. Her nimet gibi hidayet nimeti de şükür ister. Her nimetin şükrü kendi cinsindendir. Şirk ve bidat bataklığında Allah’ın hidayetiyle şereflenmiş bizlerin, bir zamanlar bizim durumumuzda olan insanlara ‘Tevhid ve Sünnet’ davetini ulaştırmamız şarttır. Ulaştırmalıyız ki bu büyük nimetin şükrünü eda edelim.
Tatiller bu iş için önemli fırsatlardır. Davete müsait olduğuna inandığımız akraba ve arkadaşlarımızı belirlemeli, daha önce hazırladığımız bir program çerçevesinde onları ziyaret ederek davet yapmalıyız. Tatilde yolculuk yapmak durumundaysak yanımızda yeterli miktarda davet için malzeme bulundurmalıyız. Yolculuk nimetinden faydalanmalı, gerek yolculuk esnasında insanlara, gerek dinlenme noktalarında, İslam davetine katkıda bulunarak seferimizi İslamileştirmeli, Rabbimizin rızasına uygun hale getirmeliyiz.
Tevhid ehli her Müslümanın çok basit çabalarla ‘Tevhid ve Sünnet’ davetini Türkiye’nin dört bir yanına yayabileceğini unutmayalım. Uçaklar ve otobüslere bırakılacak kitap/dergi/broşür tarzı yayınlar; dinlenme tesisleri, otogar ve havalimanı mescidlerine bırakılacak davet içerikli materyaller buna örnek verilebilir. Her Müslümanın yolculuk/tatil süresinde programlı olarak yapacağı böylesi bir çalışmanın, İslam davasına hizmete katkı boyutu bir yana, insanların hidayetine ne oranda etki edeceği de açıktır.İnsanları yönlendireceğimiz materyallerin elimizin altında hazır bulunması gerekir. Basit bir kartvizit üstüne dikkat çekici olarak basılmış ve muhatabımızın okuyup dinleyebileceği, izleyip vakit geçirebileceği
argumanların olduğu bir site, yayın kuruluşu veya kitabevi reklamı dahi iyi bir yönlendirme aracı olabilir.
İlmî bir program:
Her Müslümanın; imanını zinde tutacak, kendini salih amele teşvik edecek, en önemlisi amellerini Rabbinin rızasına uygun şekilde yapacak kadar bilgi sahibi olması gereklidir. İmanın elbise üzerindeki nakış misali zamanla solduğu, asr-ı saadet ehlinin dahi, “Ey iman edenler! İman ediniz.” (4/Nisa, 136) uyarısına muhatap olduğu unutulmamalıdır. Bu problemin çözümüne katkı sağlayan unsurlardan biri, faydalı bilgiye açık olmaktır şüphesiz.
Tatiller bilgi açlığını gidermek, imani ve amelî yenilenme için Allah’ın nimetidir. Normal zamanlarda fırsat bulamayan, fırsat bulduğu takdirde bedenî veya zihnî olarak istifadeye müsait olmayan kardeşlerimiz; bu fırsatı iyi değerlendirmelidir. Hususen İslam adına çalışan, vazifeleri İslam davasına hizmet olan kardeşlerimiz, bu süreleri değerlendirmeli, amellerini ihsan üzere yapabilmek adına kendilerini yenilemelidirler. Yaptıkları alanı ilgilendiren çalışmaları
tespit etmeli, bir program hazırlayıp tatil süresinde bu çalışmalarla kendilerini yetiştirmelidirler.
Çocuklarımıza yönelik program:
Birkaç sayımızda değindiğimiz ve hayati öneme sahip olduğuna inandığımız bir sorunu bu yazıda tekrar gündeme getirmek istiyoruz.
Müslümanların, İslam coğrafyasında var olan sorunlara karşı duyarsız olmaları problemi! Yaşadığımız modern cahiliye ve onun ekonomi ayağı olan kapitalizm, bizleri bencilleştirdi. Sayısız ihtiyaç üreten, yazılı/görsel olarak sürekli ihtiyaçlarımızı bize hatırlatan sistem sayesinde, bir türlü tamamlanamayan ihtiyaçlar listemiz oluştu. Kendi ihtiyaçlarımız bitmediği için başka Müslümanların ihtiyaçlarına eğilemiyor, onların dertleriyle dertlenemiyoruz.
Hem imani, hem de ahlaki olan bu sıkıntının çözümü adına toplumsal olarak bir şeyler yapmalıyız. Ancak herkesin yapabileceği ve henüz karakterleri şekillenme aşamasında olan, yapılan her faaliyet ve davranışın şahsiyet binasında bir tuğla olacağı çocuklarımızdan işe başlayabiliriz. Kendileri dışında Müslümanların sorunlarına duyarlılık kazanacakları, onların ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarıyla beraber ele alacakları programlar yapmalıyız. Tatil süresinde aile olarak çalışmalar yapıp, dünya Müslümanlarının sıkıntılarını giderme adına, onların da zevk alacakları, ebeveynleriyle kaliteli vakit geçirirken bir yandan İslami duyarlılık kazanacakları programlarımız olmalı, özellikle çocuklarımızın da hoşlanacağı, zevkle yapacağı programlar hazırlarsak ve program yaparken onlara danışıp onları da programın belirlenme sürecine dahil edersek çok daha verimli bir çalışma yapmış oluruz.
Sonuç olarak:
Aslında çırpınışımız, hayatı Allah’ın subhanehu ve teâlâ boyasıyla boyamaktır. Farkındaysanız hangi İslami değeri ele alırsak alalım; cahiliyenin bizi kuşattığını, onların düşünüp istediği gibi yaşamamızı sürdürdüğümüzü görüyoruz. Maalesef tatillerimiz de bundan nasibini almış durumda. Cahiliyeyi reddetmek, itikadi olarak ona /hayır dediğimiz gibi ameli olarak da hayır/ demeyi gerektirir.
Hususen biz ‘Tevhid ve Sünnet’ ehlinin… İnsanları dinin aslına/özüne davet ederken, bu bizim hayatımızda görünmeli. Hayatımızda var olan her şey ama her şey Allah’ın boyasıyla boyanıp İslamileşmeli. Konuşmalarımız, meclislerimiz, evlerimiz, işyerlerimiz, aile yaşantımız, yolda yürüyüşümüz, ziyaretlerimiz ve dahi tatillerimiz ve dinlenme vakitlerimiz…
Hayatlarında olan her şeyi İslamileştiren, kulluk bilinciyle yapan ve davalarına hizmet vesilesi kılanlardan olmayı yüce Rabbimizden temenni ediyoruz.
İlk Yorumu Sen Yap