Solucan Sevgisi

Bahçeli bir okulda görev yapıyordum. Tohumlar ekiyor, büyümelerine şahitlik ediyor, mahsullerini keyifle topluyorduk. Baharda ayrı, sonbaharda ayrı bir güzellikteydi bahçemiz. Yalnız, yağmurlarla beraber solucanlar da ortaya çıkıyordu. Onlardan korkmazdım. Ama pembe renkleri ve boğum boğum bedeniyle biraz itici gelirlerdi. Tâ ki Carl’ı tanıyana kadar.

Carl, bir solucandı. Toprağın altında yaşıyor, hep hareket ediyor, kazıyor, tüneller açıyordu. Kuru yaprakları yiyip gübresini bırakıyor, toprağı hem besliyor hem de altüst ederek günbegün tava getiriyordu. Bir gün, tohum toplayan bir tarla faresiyle karşılaştı. Fare, Carl’a, “Niçin bunu yapıyorsun?” diye sordu. Carl bunun cevabını bilmiyordu. Ama artık öğrenmeliydi. “Bilmiyorum. Ama öğreneceğim. Birazdan dönerim.” diyerek oradan ayrıldı.

Yolda tavşanla karşılaştı. “Bu yaptığımı niçin yapıyorum?” diye sordu. Tavşan cevabı bilmediğini söyledi ve ekledi: “Ben ne yapıyorsam bebeklerim için yapıyorum.”

Carl’ın bebekleri yoktu. Tilkiyle karşılaştı. Sorusunu ona da sordu. Tilki, “Bilmiyorum, ama ben avlanmak için buradayım.” dedi.

Carl, sincaba sordu. Sincap, “Ben yaşadığım ağacın tohumlarını ekmek için buradayım.” dedi. Carl hâlâ cevabını bulamamıştı. Az gitti uz gitti, birçok hayvanla karşılaşıp sorusunu yineledi. Carl arayışını sürdürürken toprak kurudu, eski tavını tamamen kaybetti. Hatta sertleşti.

Tüm hayvanlar bu çorak araziyi yavaş yavaş terk etti. Carl geri döndüğünde yiyecek kurtçuk bulamadığı için ağlayan hamam böceğinden başka kimseyi göremedi. İşte o ânda “Niçin?” sorusunun cevabını bulmuştu. Ve ne yapması gerektiğini de çok iyi biliyordu. Günlerce toprağı kazdı, yedi, gübre bıraktı. O çorak araziyi yeniden bereketli toprağa dönüştürdü.

Nahif bir bedene sahip olup da Allah’ın izniyle tüm yeşilliklerin mimarı olduğunu öğrenince o pembe varlıkları sevmemek imkânsızdı. Allah (cc), yarattığı her hayvana bir bilgi dercetmişti. Kur’ân bunu, “vahiy” olarak tanımlıyordu. Bu vahiy, yaratılmış tüm canlılar için geçerliydi. Bir nevi yaratılış gayesiydi. Bir tırtıla, bir hamam böceğine, bir arıya, bir ayıya, bir kaplumbağaya, bir vatoza verilmişti… Daha birçok hayvanın hayatı bu vahiyle şekillenmişti. Biz göz önünde olanları biliyor ve onları sıklıkla anıyorduk. Bal veren arı, süt veren inekten öteye gitmiyordu andıklarımız. Yahut manzarasıyla içimizi açan, gönlümüze ferahlık veren, üzerinde uzandığımız çimenleri sadece yağmurun, güneşin ve toprağın eseri sanıyor, hiç anmadığımız, varlıklarını dahi hatırlamadığımız solucanlar ve birçok haşeratın bu ekosistemde aktif olarak çalıştığını unutuyorduk. İşte Carl ile hayvanlar âlemine bakış açım değişti.

Her kitapta olduğu gibi bu kitapta da öğrendiğim başka şeyler de oldu. Bunlardan üçünü zikredeceğim:

Büyük küçük birçok canlının yaratılış hikmetleri, yavrularımıza anlatacağımız ilk derslerden biri olmalı bence. Çünkü bu hikmetler, “Allah (cc) bizi niçin yarattı?” sorusunun cevabını anlamayı kolaylaştırıyor. Bu soruyu dört yaşından itibaren sormaya başlıyor çocuklar. Soru gelmeden zihin her canlının yaratılışındaki sebebi kavrarsa kendi yaratılışında da bir amaç güdüldüğünü fark edecektir. Solucanlar toprağı canlandırmak için, tavuklar yumurtlamak için, atlar yükümüzü taşımak ve ulaşım için var… “Peki, ben anne/baba? Ben niçin yaratıldım?” dediğinde kendisine aktarılan Bakara ve Zâriyât Surelerindeki hikmeti kolaylıkla anlayacaktır çocuk.

Zaman zaman çocuklarımıza sorumluluklar yükleriz. Takibini yapmadığımız ve kolaylaştırmadığımız için birçok sorumluluğu yerine getirmez çocuklarımız. İşte Carl, yerine getirilmeyen görevlerin akıbetini göstermesi açısından da manidar… Carl toprağı kazmadığında ne oldu? Bulutlar yağmur yağdırmazsa ne olur? Arılar grev yapsa? Bu sorular çocuğun anlayabileceği şekilde çoğaltılarak, yerine getirilmeyen sorumlulukların sebep olduğu sıkıntıları idrak etmesi sağlanabilir.

Son olarak, hepimizin sıklıkla sorduğu bir sorunun cevabına götürüyor bu şirin kitap bizi: “Çocuklarımıza Allah’ı nasıl anlatalım?” İşte böyle anlatılır Yüce Rabbimiz. Yarattığı mucizevi canlılar üzerinden, bu minik canlılar vasıtasıyla insana sunduğu imkânlar üzerinden tanıtılır Yüce Allah. Kâinatta O’nun yaratma sıfatına şahitlik eden nice harikalar var. Tavus kuşunun kuyruğundan, mirketlerin yer altında inşa ettikleri evlere, arı sinek kuşunun tasarımından, kaka böceklerinin longozları yaşatma mücadelesine, buluttan yağmura ve hatta kar tanelerine kadar her şey O’nun kudretinin izleri… Yavrumuzla bu izleri takip ederek Rabbimizin yolunu tutabiliriz.

Böyle bakınca siz de sevdiniz Carl’ı değil mi?

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver