Rüyada Elif’i Görmek

Bir değişiklik yapalım bu ay olur mu? Okurken kalem kâğıdınızı da alın yanınıza. Birkaç soru soracağım. Cevabını yazın boş kâğıda.

İlim, meslek, yetenek veya herhangi bir alanda kendinizi geliştirmek için yapmayı “çok” istediğiniz bir şey var mı?

Bu şey her neyse onu ne zamandan beri istiyorsunuz?

Onu elde etmek için neler yaptınız?

Sizce bu şeye sahip olamamanızın ilk sebebi (Allah’ın (cc) dilemesinin dışında) nedir? Yeterince çabalamamak mı yoksa gerçekten istememiş olabilir misiniz?

Cevapları yazdıysanız şimdi aşağıdaki öyküyü okuyabilirsiniz.

Babadan kalan mirasla geçinen bir adam, hattat olmaya heves etmiş. Evinin verandasında sabahtan akşama kadar oturur, elif vav çizermiş. Kış yaklaşmış. Kapıdaki odunlar, kütükler kırılmalıymış. Bir oduncu beklemiş. İri yarı güçlü. Sonunda cılız bir ses duymuş uzaklardan. “Oduncuuu!” diye. Hemen kapıya çıkmış. Yaklaşmış sesin sahibi. Bizim hattatı ayakta dikilir görünce, “Odun keserim. Var mı ihtiyaç?” demiş. Hattat, iri yarı bir oduncuyu beklerken bu kısa boylu oldukça yaşlı adamı görünce değil kütükleri yaracağına, baltayı kaldıracağına dahi inanamamış. “Şey…” demiş. “Evet evet, kesilecek de siz bunu yapabilecek misiniz?” demekten alamamış kendini. “Evlat,” demiş yaşlı oduncu, “bir saatte tüm kütükleri yaracağım, tam iki altınını alacağım.”

“İyi de herkes bir altına iki saat çalışır.”

“İster kabul et, ister reddet. Ben iki altına tam bir saatte işimi bitiririm.” demiş.

Hattat meraklanmış. “Buyur, başla bakalım amca!” diyerek bir köşeye geçmiş.

Yaşlı oduncu kollarını sıvamış. Baltasını eline almış. Önüne koyduğu kütüğü inceliyor, ardından bir darbeyle ikiye bölüyormuş.

Hattat daha ilk hamleden son hamlesine kadar ağzı açık izlemiş oduncuyu. İşini bitirdiğini görünce evden iki altını getirip vermiş. Teşekkür etmiş, ama asıl önemlisi helallik istemiş.

“Hayırdır evlat, beceremem sandın galiba?” diye gülmüş oduncu. “Evet Bey Amca, hakkını helal et bana. Ama sırrını söylemeden bırakmam seni.” diye eklemiş.

“Ooo evlat sen de çok oluyorsun!” deyince hattat irkilmiş. “Bir kusur mu ettim amca?” demiş.

“Bir saatime iki altın verdin, elli yıllık tecrübemi bedavaya almak istiyorsun!” deyip gülmüş oduncu. Hattat rahatlamış. Bir koşu eve gitmiş. İki altın daha getirmiş. Oduncu sormuş: “Ne iş yapıyorsun?”

“Hattat olmak istiyorum. Sabahtan akşama kadar yazıyorum.”

“Peki, rüyanda ‘elif’i görüyor musun?”

“Hayır, görmüyorum.”

“Peki, vav ya da he?”

“Hayır, hiç görmüyorum.”

“Ya besmele? Besmele yazarken görüyor musun kendini rüyanda?”

“Yok, hayır. Görmüyorum.”

Oduncu, “Evladım senden hattat mattat olmaz. Ben elli yıldır rüyamda kendimi odunları, kütükleri keserken görüyorum. İstediğin şey hayallerini süslemezse rüyalarına girmemişse demek ki sen onu gerçekten istemiyorsundur!” diyerek baltasını alıp uzaklaşmış.

Bu kısacık öykü isteklerimizi gözden geçirmemize vesile olsun. Her birimiz bir şeyler istiyoruz; kimimiz umreye gitmeyi, kimimiz Arapça öğrenmeyi, kimimiz iyi bir meslek sahibi olmayı ve bunu aracı kılarak Allah’a (cc) hizmet etmeyi… Yazdıklarımız devede kulak. Sayısız fert, sayısız isteğimiz var. Var, var olmasına da meğer biz gerçekten istemiyormuşuz. İstemek onun hayalini kurmakmış, istemek o hayalle yatıp kalkmakmış. İstemek kaç yıl geçerse geçsin hayalin ilk günkü canlılığını korumasıymış… Bizimkisi “mış” gibi yapmaktan öte değilmiş. Şimdi sorumuzu tekrar soralım:

“Çok istiyorum.” dediğiniz o şeyi elde edememenizin sebebi sizce nedir? Ve nedir istemek?

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver