Rıfk/Yumuşaklık

 

Allah’a hamd Rasûlü’ne salat ve selam olsun…

Bundan iki sayı önce İslam da güzel ahlakın önemini ve faziletini yazmaya çalışmış, güzel ahlakı ve çeşitlerini bir sonraki sayımızda yazacağımızı belirtmiştik. Araya özel sayının girmesinden ötürü konumuza ara vermek zorunda kalmıştık. Bu aydan itibaren kaldığımız yerden devam edeceğiz inşallah.

Güzel ahlak, vahye dayalı olan ahlaktır… Güzel ahlak, Peygamberimizin üzerinde olduğu ve sahabesini de üzerine yetiştirdiği ahlaktır… Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Muhakkak ki sen büyük bir ahlak üzeresin.” (68/Kalem, 4)

Rasûlullah’ın nasıl bir ahlaka sahip olduğunu soran Urve bin Hişam’a Aişe radıyallahu anha şöyle cevap vermiştir:

“Onun ahlakı Kur’an ahlakı idi.” (Müslim)

Kişinin ahlakını, nefsinin isteklerine veya içinde olduğu bozuk topluma göre belirlememesi gerekir. Bu ikisine göre belirlerse, güzel ahlak sahibi olması mümkün değildir. Örneğin nefis, takdir edilmeyi severken kınanmayı, eleştirilmeyi sevmez. Sevmediği için, kınanacağı zaman yalana başvurmak ister. Eğer kişi burada nefsinin isteğine göre hareket ederse, güzel ahlak sahibi olamayacağı gibi bir de kötü ahlak olan yalan onda vasıf haline gelir. Veya toplumu düşünün… İnsanlık şu an her yönden zinaya teşvik ediliyor. Eğer kişi toplum buna teşvik ediyor ve insanların geneli de bunu yapıyor diye zina ederse, güzel ahlak olan iffeti kaybeder.

Kişi ancak Kur’an’ın istediği ahlakla ahlaklanırsa güzel ahlak sahibi olabilir. Bunun olabilmesi için Kur’an-ı Kerim’de zikredilen güzel ahlak çeşitlerini bilmesi gerekir. Kur’an-ı Kerim bize güzel ahlakı öğretirken farklı metotlar izler. Bazen onu emreder… Bazen yapmayanları kınar… Bazen de örnek olan insanların hayatlarını beyan ederek teşvik eder…

Bu ay güzel ahlak çeşitlerinden ilkini yazmaya çalışacağız inşallah, o da yumuşaklıktır.

Yumuşaklık Peygamberlerin Ahlakıdır

Peygamberler en güzel ahlak ile ahlaklanmışlardır. Zaten Allah da subhanehu ve teâlâ insanlara örnek olacakları için güzel ahlak sahibi olan kimseleri Peygamber olarak seçmiştir. Örnek olacak olanların kötü ahlak sahibi olmaları düşünülemez. Peygamberlerde var olan ve Allah’ın Kur’an-ı Kerim’in farklı farklı yerlerinde zikrettiği ahlaklardan bir tanesi yumuşak huyluluktur.

Allah subhanehu ve teâlâ İbrahim’den aleyhisselam bahsederken şöyle diyor:

“Çünkü İbrahim gerçekten yumuşak huylu, yufka yürekli ve kendisini tamamen Allah’a vermiş bir kimseydi.” 11/Hud, 75

Şuayb’ın aleyhisselam kavmi onun için şöyle diyor:

“Şüphesiz sen yumuşak huylu ve aklı başında olan bir kimsesin.” (11/Hud, 87)

Yahya aleyhisselam için ise Allah subhanehu ve teâlâ şöyle diyor:

“Katımızdan ona kalp yumuşaklığı ve temizlik verdik.” (19/Meryem, 13)

Bu ve benzeri ayetler yumuşaklığın Peygamberlerin ahlakı olduğuna işaret eder. Peygamberlerin ahlakı olarak zikredilen bu ahlakın, bizde de olması gerekir. Ve eğer bu ahlak Peygamberlerin ahlakı ise mutlaka bunun bazı faydaları vardır. Bu faydalardan bazıları şunlardır;

Yumuşak Huyluluk, Birliği ve Beraberliği Sağlar

Allah ve Rasûlü Müslümanlara cemaatleşmelerini ve bir emir altında toplanmalarını emretmiş, tefrikayı ve parçalanmayı yasaklamıştır.

“Hepiniz, toptan Allah’ın ipine sarılın parçalanıp ayrılmayın…” (3/Ali İmran, 102)

“Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. Böyleleri için büyük bir azap vardır.” (3/Ali İmran, 105)

“Cemaate sarılın, ayrılıktan sakının. Çünkü şeytan, tek başına kalanla beraberdir. İki kişiden ise daha uzaktır. Kim, cennetin geniş yerini istiyorsa cemaatten ayrılmasın.” (İmam Ahmed)

İslam, cemaatleşmeyi emredip gerisini bize bırakmamıştır. Bilakis cemaatin devamlılığı için gerekli olan şeyleri de bize öğretmiştir. Ta ki cemaatleşme olduktan sonra parçalanma olmasın. İslam’ın birlikteliğin devamı için bize öğrettiği şeylerden bir tanesi de emirin yumuşak huylu olmasıdır.

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Allah’ın rahmetinden ötürü sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi.” (3/Ali İmran, 159)

Ayetten açık bir şekilde anlaşılıyor ki Peygamberimiz aleyhisselam insanları etrafına yumuşaklığı ile toplamıştır. İnsanlar katı, kırıcı bir insanı Peygamber bile olsa terk ederler. Eğer biz de insanları etrafımıza toplayıp onları İslam üzerine eğitmek istiyorsak, yumuşak huylu olmamız gerekir. Ani müdahaleler veya sert tepkiler sadece insanların bizden nefret etmelerine ve uzaklaşmalarına sebebiyet verir.

Davette ve Nasihatte Yumuşaklık Çok Etkilidir

Bir müşriğe davet ederken veya kardeşimize yaptığı bir hatadan ötürü nasihat ederken başarılı olmanın bir yolu da, yumuşaklıktan geçmektedir. Yumuşaklık insanların gönüllerine daha çok tesir eder ve genel olarak daha faydalı neticeler doğurmaktadır. Sertlik ve kabalık ise karşıdakinin hatasını kabul etmemesine ve bizimle cedelleşmesine sebep olur.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor;

“İkiniz Firavuna gidin. Çünkü o, haddini aşmıştır. Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır yahut korkar.” (20/Taha, 43-44)

Düşünün! Firavun gibi ilahlık iddiasında bulunan, her daim insanlara zulmeden bir insana dahi Allah subhanehu ve teâlâ yumuşaklıkla davet yapılmasını emretmiştir. Çünkü ancak yumuşaklık onun, Peygamberlerin davetini anlamasına ve öğüt almasına sebep olur. Firavun’a gidip: ‘Sen kâfirsin, zalimsin, yalancısın, cehenneme gideceksin’ deseler Firavun da kendisini savunup: ‘Siz bozguncusunuz, toplumu bölmek istiyorsunuz’ der. Bu şekildeki bir davet metodu ile hiçbir fayda elde edilmez.

Başka bir ayette ise Allah subhanehu ve teâlâ şöyle diyor:

“Firavuna git. Çünkü o pek azmıştır. Ona de ki: ‘Sen arınmak istiyor musun? İster misin ki sana Rabbine giden yolu göstereyim de korkasın.’ ” (79/Nazi’at, 17-19)

Soru sorarak yapılan bu davet, son derece yumuşak, nazik ve muhataba değer veren bir hitap tarzı ile yapılmıştır. Bu ayet bize davette yumuşak ve güzel konuşmamız gerektiğini gösterir.

Aynısını Allah subhanehu ve teâlâ Peygamber’e de aleyhisselam emretmiştir:

“Sen insanları Allah yoluna hikmetle ve güzel öğütlerle davet et.” (16/Nahl, 125)

“İyilik ile kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel şekilde önle. O zaman, seninle kendisi arasında düşmanlık olan kimse sanki candan bir dost gibi oluverir.” (41/Fussilet, 19)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yirmi üç yıla yaklaşan Peygamberlik hayatı boyunca insanları dalaletten hidayete, küfürden imana çağırırken insanlara son derece yumuşak davranmış ve en güzel şekilde muamele etmiştir. Peygamber aleyhisselam ile Utbe bin Rebia arasında geçen diyalog buna şahitlik eden en güzel örneklerden bir tanesidir. Peygamberimiz Utbe’yi sabırla dinliyor. Konuşmasını bitirdikten sonra: “Bitirdin mi ya Ebe’l Velid?”, ‘Evet’ deyince Peygamberimiz ona güzel bir şekilde tebliğ ediyor. Ve Utbe etkilenmiş bir şekilde müşrik arkadaşlarının yanına gidiyor.

Kardeşlerimize hatalarını düzeltmeleri için nasihat ederken de bu şekilde olmamız gerekir. Yumuşaklıkla, merhametle, baba şefkati ile kardeşlerimize yaklaşmamız gerekir. Bağırarak veya hatasını yüzüne vurarak değil… Düşün kardeşim! Bizim bir hatamız olduğunda biri gelse bize bağırsa veya onu yüzümüze vura vura düzeltmemizi istese hoşumuza gider mi? Gitmez… Bir de düşün! Eğer Allah subhanehu ve teâlâ Firavun gibilerine dahi yumuşaklıkla yaklaşılmasını emretmişse kardeşlerimize daha da yumuşak yaklaşmamız gerekmez mi? Kardeşimize bağırarak veya hatasını yüzüne vurarak, sadece onların bizi sevmemesine ve bizden nefret etmesine sebep oluruz.

Ebu Hureyre’den radıyallahu anh rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:

“Bedevinin biri mescide ihtiyacını giderdi. İnsanlarda onun üzerine yürümek için ayağa kalktılar. Bunun üzerine Peygamber: ‘Onu bırakın. İdrarı üzerine de bir kova su dökün. Sizler kolaylaştırıcı olarak gönderildiniz, zorlaştırıcı olarak gönderilmediniz.’ ”

Bedevi işini bitirdikten sonra Peygamberimiz ona şöyle diyor: “Mescidler bunun için bina edilmemiştir. Mescidler, Kur’an okumak ve Allah’ı zikretmek için bina edilmiştir.” (Buhari)

Peygamberimizin bu tavrı bizim için çok güzel bir örnektir. O insanların hatalı olmalarına rağmen sert, katı bir şekilde müdahale edilmesine müsaade etmiyor. Bedevi işini bitirdikten sonra güzel bir dille ona bunun yapılmaması gerektiğini anlatıyor.

Son olarak rıfkın/yumuşaklığın faziletiyle ilgili bazı hadisler zikrederek konuyu bitireceğim:

Aişe radıyallahu anha annemizden rivayeten Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

“Muhakkak ki Allah Refiktir, rıfkı sever. Rıfka verdiği sevabı kabalığa ve diğer şeylere karşı vermez.” (Müslim)

Yine Aişe’den radıyallahu anha rivayeten Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

“Bir şeyde rıfk/ yumuşaklık varsa o onu ancak güzelleştirir. Bir şeyden rıfkın kaldırılması da onu ancak çirkinleştirir.” (Müslim)

İbni Abbas’tan radıyallahu anh rivayeten Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Abdu’l Kays oğullarından olan Eşecc’e şöyle demiştir:

“Sende Allah’ın sevdiği iki haslet var: Yumuşaklık ve teenni.” (Müslim)

Cerir bin Abdullah’tan rivayeten Peygamberimiz şöyle buyuruyor:

“Rıfktan mahrum olan kişi hayrın tamamından mahrum olur.” (Müslim)

Rabbim! Rıfkı sevdiğin gibi bize de sevdir ve bizi rıfk sahibi kullarından kıl… Allahumme Âmin

Davamızın sonu alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd etmektir.

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver