Ramazan: Her Şey Bu Ayda Başladı!

رَبَّنا إِنّي أَسكَنتُ مِن ذُرِّيَّتي بِوادٍ غَيرِ ذي زَرعٍ عِندَ بَيتِكَ المُحَرَّمِ رَبَّنا لِيُقيمُوا الصَّلاةَ فَاجعَل أَفئِدَةً مِنَ النّاسِ تَهوي إِلَيهِم وَارزُقهُم مِنَ الثَّمَراتِ لَعَلَّهُم يَشكُرونَ

“Rabbimiz! Şüphesiz ki ben, ailemden bir kısmını namazı dosdoğru kılsınlar diye senin mukaddes evinin (Kâbe’nin) yanında, ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. İnsanlardan bir kısmının kalplerini onlara meylettir/onlara karşı ilgili kıl. Onları meyvelerden rızıklandır. Umulur ki şükrederler.” 1

Kur’ân-ı Kerim, işte bu ayetle İbrahim’in (as)“… Rabbim! Bu beldeyi güvenli kıl. Beni ve çocuklarımı putlara tapmaktan uzak tut.” 2 şeklindeki duasının somut olarak ortaya çıktığı Mekke-i Mükerreme’nin, esas itibariyle özel olarak planlanmış rabbani bir iskân projesi olduğunu bildirir bize.

İbrahim’den (as) sonra envaiçeşit dalalet cereyanlarına sapmış olan insanlar, yaşadığımız şehirler bir tarafa, “Ummu’l Kura” (Şehirlerin Anası) olan Mekke’yi dahi ne hâle soktular!

Resûlullah (sav) devrine kadar dört bir yanı yüzlerce putla büstlendirilen Harem bölgesi fıtrat ve tevhid ehli için matem yerine çevrilmişti. Zemzem kuyuları sanki mucizevi bir hayat membası değildi de âdeta İbrahim’in şehri, yani tevhid yurdu Mekke’nin gözyaşlarını saklıyordu, hâlen dibine ulaşılamayan derinliklerinde. Evet, Beytullah’ın bulunduğu İbrahim’in (as) şehri yine yeniden tevhid şehri olmak istiyordu.

Kâbe’nin temelinde taşları bulunan Nur Dağı ve bu dağdaki Hira Mağarası… İşte burası her şeyin başladığı yerdir aslında. Hicri aylardan Ramazan’dı. Ramazan’ın yirmi üçü ve pazartesi günüydü. İşte tam burada, bu küçücük mağarada karanlıklar aydınlığa ve ümitsizlik gayyası ümit okyanusuna dönüşüveriyordu.

Burada gökler yere akmış ve bir melek bir insanı kucaklamıştı. Tüm yeryüzüne yayılmak üzere kupkuru bir çöle Allah’ın nuru inmişti. رَسولٍ كَريمٍ (…) (Çok değerli bir elçi)’den رَحمَةً لِلعالَمينَ (…) (Âlemlere rahmet) olan sadık ve emin bir elçiye en büyük emanet, Kur’ân-ı Kerim verilmişti!

Harem bölgesindeki Nur Dağı’nın Hira Mağarası’nda göğün kapılarından sağanak sağanak rahmet yağıyordu:

“O (gece), fecrin çıkışına kadar esenliktir.” 3

Ramazan ayı her gelişinde Hira’yı yâd eder. Ramazan ayı gelirken müminler bu ay için nasıl ki bazı hazırlıklara başlıyorlarsa, melekût âleminde de o âleme özgü hazırlıklar yapılır.

Ramazan ayında göklerin kapısı açılır. Göklerin kapısı bazen rahmetten, bazen de kederden ve zulmettendir.

Allah (cc) kimi zaman türlü türlü nimetlerin kapılarını açar. Nasibi olan insanlar, kendilerine bu kapılardan oluk oluk akan refah ve zenginlikle şımararak ve mütrefin (azgınlar) sınıfına dahil olarak hiç ummadığı bir anda ilahi gazaba yakalanıverirler. Onlara gazap kapıları açılmıştır.

Tevhid ve sünnet ehli müminler selametle cennet kapılarından ebedî saadet ve esenlik yurduna dahil olurlarken küfür, şirk ve nifak ehli zümreler de kendileri için ardına kadar açılan kapılardan azap, hasret ve pişmanlık yurdu cehenneme doğru yol alırlar:

وَنَفْسٍ وَمَا سَوَّاهَا (7) فَأَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوَاهَا (8) قَدْ أَفْلَحَ مَنْ زَكَّاهَا (9) وَقَدْ خَابَ مَنْ دَسَّاهَا (10)

“Nefse ve onu düzenleyene. Ona hem kötülüğü hem de takvayı ilham edene (tüm bunlara andolsun ki), Onu (nefsini) arındıran kurtuluşa ermiştir. Onu (küfür ve masiyetle) örtüp gizleyen de zarar etmiştir.” 4

Nefsin yularını fıtratın ve takvanın ellerine vererek onu dizginlemeye çalışmak ne kadar da meşakkatlidir. Yeryüzü ehlinin göklere cevabı olan sabrı ister.

Zorluklara katlanıp acıları yudumlarken dahi hamd ve hatta rıza hâlinde olmaktır… Suratını buruşturmadan ve şikâyet etmeden nefsin ateşini alabilmektir cevap.

Melekût Mevsimidir Ramazan

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ

“Ey iman edenler! Sizden öncekilere oruç farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki sakınıp korunursunuz.” 5

Ramazan ayı ismini nereden almış olursa olsun, mümin kulun açlık ve susuzluğunu umursamayıp nefsini sabırla terbiye ettiği, rahmet selinin göklerden inerek bencillik, hırs ve açgözlülüğü yakıp yok ettiği aydır.

Ramazan ve Ramazan’da tutulan oruç, kişiyi nefsani arzulardan uzak tutmak açısından çok önemli bir yolculuğa benzer. Bilindiği gibi seyahat, insanın görmediği ve bilmediği bazı şeylerle karşılaşmasına vesile olan turistik bir gezi niteliğindedir. Ramazan orucu da insanın bizzat kendi öz nefsinde/kendi iç dünyasında gizli kalmış birtakım hususiyetlerin ortaya çıkmasına, mülk ve melekût âleminin bazı sırlarına vakıf olmasına vesile olur.

Ramazan aslında bir riyazettir. Seyahat bedenî bir riyazet olduğu gibi Ramazan orucu da ruhsal bir riyazet ve seyahattır.

Ramazan orucu, nefsani hevesleri mağlup eder ve şehveti kırar. Nefsin azgınlığından ve türlü kötülüklerden meneder. Dünyanın değersiz ve adi lezzetlerini, makamlarda ve mevkilerde yükselme davalarını önemsiz ve değersiz gösterir. Hayatın anlam ve amacına uygun olan hedeflerin lezzetini tattırır. Kalbin Allah’a bağlılığını kuvvetlendirir. Mümin kimseye doyumsuz ve benzersiz bir meleklik safiyeti ve zevki bahşeder.

Ramazan, kişinin türlü fitnelerle ve musibetlerle yüz yüze kalmasına en çok sebep olan midevi ve şehevi kuvvetlerin şiddetini kırar. Nitekim Resûlullah (sav) şöyle buyurmaktadır:

“Kişi, midesi ve tenasül organı olmak üzere iki deliği için koşar/koşturur.” 6

İşte Ramazan, evvela bu iki şehveti kırıp düzene sokar. Bunların mecbur ettiği şeyleri kişi üzerinde ağır bir baskı unsuru olmasından kurtarıp iradeyi güçlendirerek ihtiyaç ve isteğe bağlı bir kıvama getirir. Ramazan ve orucun ne olduğundan bihaber gafiller midevi ve şehevi isteklerinin karşısında sonbaharda dökülen yaprağın oradan oraya savrulup sürüklenmesi gibi irade ve mecalden mahrum kalırlar.

Ramazan, rahmetin sabırla düğümlendiği bir zaman dilimidir. Ramazan, ötelerden gelen tatlı bir esinti ve lütuf ve bağışlamanın adıdır.

Bahar mevsimi nasıl ki zemheri soğuklarının bittiğini müjdeleyen ve hayat kaynağı olan yağmur mevsimi ise Ramazan da vahyin rahmetle birleşerek göklerden indiği mevsimdir. Ramazan ayı, vahyin bahar mevsimidir.

Ramazan sabır ayıdır. Sabır imanın yarısıdır. İmanın yarısını kulluk sofrasına cömertçe sunar, Ramazan.

Hakkı batıldan ve doğruyu yanlıştan net ve keskin sınırlarla ayıran Kur’ân-ı Kerim’in göklerden rahmet sağanağı hâlinde nazil olduğu aydır Ramazan.

Ramazan, kişinin günahlardan kararmış dünyasına ışık olur ve fesat duyguların kalbin üstünde oluşturduğu puslu havayı, Allah’ın nurundan aldığı feyz ile darmadağın eder.

Ramazan mümin kul için takvada olabildiğince meratip katetme fırsatı sunar. Takva, mümin kulu yüce Allah’ın rızasını aramaya yönelten hızlandırıcı bir kuvvettir.

 

Günümüzde dahi kıtalar dolaşan Ebu Cehil’in gölgesinin üzerine düştüğü hüzünlü şehirlerin matemini ve karamsarlık dağlarını param parça eder, Ramazan.

Ramazan’a vasıl olmak büyük bir lütuftur. Ramazan’dan istifade edebilmek tek başına büyük bir mükâfattır.

Ramazan ayında tüm yeryüzü uhrevi bir havaya bürünür. Gafletin karanlık dehlizlerinde yolunu kaybetmiş bahtsızlar dışında her şey âdeta Ramazan’ın getirdiği hayır, bereket ve rahmetten nasibini almak için can atar, yarışır.

Kadir gecesinde melekler yeryüzüne süzülerek iner. Kadir gecesinin sabahında doğan güneş, meleklerin saçtığı ışıltı çağlayanına gıbta eder.

Acaba meleklerin kanatları mı Güneş’in ışıklarına engel olur, yoksa Güneş bu nur sağanağı karşısında duyduğu mahcubiyet ile parlaklığını mı kaybeder?

Ramazan’dan istifade etmemek, su akarken testiyi kırıp hayat kaynağı olan sudan mahrum kalmak demektir.

Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“Günahlarını bağışlatmadan Ramazan’ı geçirmiş olanın burnu yere sürtünsün!” 7

شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِي أُنْزِلَ فِيهِ الْقُرْآَنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ وَمَنْ كَانَ مَرِيضًا أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ أَيَّامٍ أُخَرَ يُرِيدُ اللَّهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلَا يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ وَلِتُكْمِلُوا الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُوا اللَّهَ عَلَى مَا هَدَاكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

“Ramazan ayı! O ay ki insanlara yol gösteren, hidayet ve furkandan apaçık deliller barındıran Kur’ân, o ayda indirilmiştir. Sizden o aya yetişen oruç tutsun. Sizden her kim hasta ya da yolcu olursa (oruç tutmadığı günlere karşılık) başka günlerde (oruç tutsun). Allah sizin için kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu kolaylaştırma) sayılı günleri tamamlamanız ve sizi hidayet etmesinden ötürü Allah’ı yüceltip/en büyük olarak bilmeniz ve şükretmeniz içindir.” 8

 

1 . 14/İbrahîm, 37

 

2 . 14/İbrahîm, 35

 

3 . 97/Kâdir, 5

 

4 . 91/Şems, 7-10

 

5 . 2/Bakara, 183

 

6 . Ez-Zebidî, Tacu’l Arûs, 3, 458.

 

7 . Tirmizi, Daavât, 100.

 

8 . 2/Bakara, 185

 

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver