Ebu Hureyre’den radıyallahu anh rivayetle Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Yedi sınıf insan var ki, Allah onları hiçbir gölgenin olmadığı günde (mahşer meydanında) kendi gölgesinde gölgelendirecektir. Adil imam/yönetici, Allah’a ibadetle yetişen genç, kalbi mescidlere bağlı olan adam, birbirlerini Allah için seven ve onun rızası için bir araya gelip onun için ayrılan iki adam, soylu ve güzel bir kadın kendisini zinaya davet ettiğinde: ‘Ben Allah’tan korkarım’ diyerek onu reddeden adam, sağ elinin haber verdiğinden sol elinin haberi olmayacak kadar gizlice sadaka veren kişi, bir de yalnız başına Allah’ı zikredip de gözleri yaşla dolan kimse.” (Buhari, Müslim)
Kullarına cömert davranan Allah’a hamd, darlıkta ve bollukta sevdiklerinden gizlice, vasat ölçüde, minnet etmeden infak eden Rasûlullah’a ve ashabına salât ve selam olsun.
Değerli Kardeşim!
Amel yaparken çalışıp da yorulan fakat kazanamayıp iflas eden kullardan olmamak gerekir. Münafıkları düşün! Zorla da olsa kendilerini Müslümanlardan göstermek için amel yapıyorlardı. Hristiyanları düşün! Gece gündüz, dünyadan el etek çekmiş bir şekilde amel ediyorlardı. Haricileri düşün! Artık amel yapmaktan alınları, devenin diz kapağındaki nasır hâlini almıştı. Bu taifelerin hepsi çalıştılar, yoruldular fakat kaybettiler. Bunlar üzerinde düşünmeli, kendimize ders çıkarmalıyız.
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
“De ki: ‘Size (yaptıkları) iş bakımından en çok ziyana uğrayanları haber vereyim mi? Onlar o kimselerdir ki dünya hayatında yaptıkları çalışmalar boşa gitmiştir. Oysa güzel bir iş yaptıklarını sanıyorlar.” (18/Kehf, 103-104)
Bizler de Allah yolunda infak yaparken çalışıp yorulup kaybedenlerden olmamak için, amel yaparken Kur’an ve Sünnet’in bizleri uyardığı, dikkat etmemizi isteği konuları öğrenip bu konuda hassas davranmamız gerekiyor. Rabbimin izin verdiği kadarınca bundan sonraki yazılarımda infak yaparken dikkat etmemiz gereken konulara değineceğim.
İnfakta İhlas ve Gizlilik
Mücerred amel yapmanın, şeriatta bir değeri yoktur. Bununla beraber, amellerin sünnete uygun olması ve amel yapan kişinin de ihlas sahibi olması gerekir. Ki yaptığı salih ameller kabul olsun ve Allah katında ona fayda versin.
İhlas, kişinin yapmış olduğu işleri sadece Allah için yapması ve Allah’ın rızasını gözetmesidir. Hangi amel olursa olsun, amel sahibi o amelini ihlas üzerine ifa etmelidir. Amel yaparken, ameli sunduğumuz zatın istediği doğrultuda hareket etmek, hakka muvafık olandır. Allah da kullarına amellerinde ihlas sahibi olmalarını emretmiştir.
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
“Hâlbuki onlara dini yanlız O’na has kılarak ve hanifler olarak Allah’a kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekât vermeleri emrolunmuştu. Sağlam din, budur.” (98/Beyyine, 5)
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Şüphesiz ki Allah, kalıplarınıza ve suretlerinize bakmaz. Fakat kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim)
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Üç haslet vardır ki, Müslümanın kalbi bu hasletlere haset etmez. Bunlar ameli Allah için ihlaslı kılmak, yöneticilere nasihat etmek ve Müslümanların cemaatinden ayrılmamaktır.” (Tirmizi)
Başka bir hadisinde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Allah, bu ümmeti ancak zayıflarından ve onların dua, ihlas ve namazlarından dolayı muzaffer kılmıştır.” (Nesai)
Müslümanlar, dinin emirlerini yerine getirirken ve nehiylerinden kaçınırken yalnızca Allah için ve O’nun rızasını gözeterek yapmaz ve başkalarının rızası, kabulü üzerine hareket ederse bu amel, Allah katında kabul olmadığı gibi -ameli hayır amellerinden olsa bile- onu cehenneme götürür.
Elimizdeki nimeti, cehenneme veya cennete girmeye vesile kılmak, bizim elimizdedir. İhlas, riya, sevgi gibi kalp amellerinde kendini tezkiye etmiş kişi, amellerinde hayır üzere olur. Elindeki nimet ile kendisini cehennemden uzaklaştırır. Kalp amellerini terbiye etmemiş insan, amellerinde şer üzeredir. Hayır yaptığını zanneder fakat hepsi boşa gitmiştir.
Üzerinde durduğumuz konu, Allah yolunda infak etmektir. Eğer kişi, infak yaparken ‘Ne kadar çok infak ediyor, Ne kadar da cömert birisidir’ desinler diye yapar ve bu yaptığı infağı herkese göstermeye ve duyurmaya çalışırsa zahiren hayır olan infak; onu, cehennemin kendisi ile tutuşturulduğu ilk zümreden kılar.
Peygamber, kıyamet gününde ilk sorguya çekilecek ve cehennemin kendisi ile tutuşturulacağı üç sınıf insandan bahseder. İkinci sınıfı şöyle anlatır:
“Allah’ın kendisine mal verdiği kişi, Allah’ın huzuruna çağırılır. Allah, o kula:
__ Sana nimet verdim onu nasıl kullandın? diye sorar.
O kişi:
__ Ya Rabbi! Gece gündüz senin yolunda infakta bulundum, diye cevap verir.
Allah:
__ Yalan söyledin! der.
Melekler de:
__ Yalan söyledin. Bilakis sen, onunla: ‘Falan adam cömettir’ dedirtmek istiyordun. Nitekim öyle de söylendi, derler.
Sonra o kul cehenneme atılır ve cehennem, onunla tutuşturulur.” (Müslim)
Şu nokta inkâr edilemez bir hakikattir; Âdemoğlunun fıtratı, yaptığı amellerin insanlar tarafından görülmesinden, beğenilmesinden ve tebrik edilmesinden hoşlanır. Özellikle övülme ve üstünlük sağlamanın ön plana çıkartıldığı toplumlarda bu durum, insanlarda daha barizdir. Hatta öyle insanlar vardır ki, övgü veya tebrik etme yapılmadığı zaman amel yapmayı terk etmektedir. Bu ahlakın İslam’daki ismi riyadır. Riya, amelleri Allah rızasının dışında başka beklentiler içinde yapmaktır. Bu da küçük şirktir ve Allah’ın kabul etmediği ve hoşuna gitmeyen bir durumdur.
Ömer radıyallahu anh, bir gün mescide girer. Mescidde Muaz b. Cebel’in radıyallahu anh, Peygamberin kabrinin başında ağladığını görür ve:
“__ Seni ağlatan nedir? diye sorar.
Muaz, Peygamberin şöyle dediğini nakleder:
__ Gerçekten riyanın azı şirktir. Muhakkak ki Allah ancak, gizli olan muttaki kullarını sever. O muttakiler ki, gizlenseler aranmazlar. Hazır olurlarsa bilinmezler ve tanınmazlar. Kalpleri, hidayet çıralarıdır. Onlar karanlık ve bulanık olan her şeyden kurtulurlar.” (Taberani, Hakim)
“…Peygamber:
__ Sizin için en fazla korktuğum şey, gizli şirktir, buyurdu.
Orada bulunan sahabe:
__ Ey Allah’ın Rasûlü! Gizli şirk nedir? diye sordular.
Peygamber şöyle cevap verdi:
__ Riyadır. Çünkü Allah kıyamet gününde kullara amellerin karşılığını verdiği zaman, onlara: ‘Dünyada kendilerine riyakârlık yaptıklarınızın yanına gidin. Bakın acaba onların yanında bir mükafat görebilir misiniz?’ diyecektir.” (İmam Ahmed, Beyhaki)
Riyadan uzaklaşmak ve ihlas ile kuşanmak, önemli olduğu kadar edinilmesi zor olan ahlaklardandır. Selefimiz, riyanın tehlikesini tanımlarken şöyle demiştir: ‘Gecenin karanlığında yürüyen karıncanın ayak sesi gibidir.’ Hakeza selefimiz, ihlas için: ‘Bir saatlik ihlas, dünyadaki her şeye bedeldir’ veya ‘Kişinin ihlaslı olduğunu fark etmesi, ihlassızlıktır’ buyurmuşlardır.
Dini en güzel anlayan ve yaşamına aktaran selefimizin belirttiği üzere, ihlas sahibi olmak ve riyadan uzaklaşmak çok zordur. Allah hepimizin yar ve yardımcısı olsun. İslami alandaki mücadelemizi kolaylaştırsın. Yaptığımız amellerden ahirette istifade edebilmemizi nasip etsin (Allahumme Âmin).
Değerli Kardeşim!
Öncelikle bu zor noktayı aşmak için önümüzde iki yol vardır. Birincisi, ihlasın ve riyanın alametlerini öğrenmek ve kendimiz üzerinde muhasebe etmektir. İhlasın veya ihlassızlığın birçok alameti vardır. Benim üzerinde duracağım alamet; Amelleri gösteriş için yapmak ve tebrik edilme, dünyada o amelin mükâfatını bekleme hasletidir.
Kişi, riyanın alametlerini öğrendikten sonra kendisini bunlara arz etmelidir. Kendisinde bu alametler olmasa bile riyaya düşmekten korkup ondan uzaklaşmanın ve ihlası elde etmenin yollarını aramalıdır. Sahabelere baktığımızda münafık olmamalarına rağmen münafık olmaktan korkmuşlardır. Bu korku rahmanidir, çünkü onları münafık olmamak için önlemler almaya sevk etmiştir. Bizler de her amelin afetine karşı aynı korkuyu hissetmeli ve ona karşı kendimizi muhafaza edecek önlemler almalıyız.
Burada konuşulması gereken ikinci önemli konu ise şudur:
Bir insan infak veya başka amel yaparken ihlası nasıl elde eder ve riyadan nasıl uzaklaşır?
Riyadan uzaklaşıp ihlası elde etmenin yöntemleri çoktur. Bunlardan biri de, amellerde gizliliktir. Allah, kullarını en iyi tanıyandır. Rabbimiz, gösteriş ve beğenilme fıtratına sahip olan insanoğlunu birçok yerde amel yaparken gizli yapmaya yönlendirmiştir.
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
“Rabbinize yalvara yalvara ve gizlice dua edin. Şüphesiz O, haddi aşanları sevmez.” (7/Araf, 55)
Rasûlullah’ın sünnetine baktığımızda da dua amelini secde anında yapmış ve ümmetini bu gizli yerde dua yapmaya yönlendirmiştir. Bununla beraber Peygamber, revatip sünnetlerini mescidde ashabının içinde kılmamış, kendi evinde kılmıştır. Bunları yapmasının tek gayesi, ihlası elde etmek ve riyadan uzaklaşmaktır. Rasûlullah’ın bu ahlakını örnek alıp amellerde gizliliğe önem vermeliyiz.
Allah yolunda infak etmeye dönecek olursak; Kur’an’ın birçok yerinde infak yapmaya teşvik eden Allah, infak yaparken gizli yapmamız gerektiğine de vurgu yapmıştır. Bunu kimi zaman teşvik olarak, kimi zaman daha hayırlı olduğunu belirterek, kimi zaman da kulun maslahatına olan ameller ile bağlantı kurarak belirtmiştir.
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
“Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel! Fakat onları gizleyerek fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına da kefaret olur. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (2/Bakara, 271)
İbni Kesir rahimehullah, bu ayetin Ebu Bekir ile Ömer radıyallahu anhum arasında geçen infak yarışı hakkında indiğini belirtir. Ve İbni Cerir rahimehullah, Ali bin Ebu Talha tariki ile bu ayetin tefsirinde İbni Abbas’ın radıyallahu anh şu sözünü aktarır:
“Allah, nafile sadakanın gizli verileni açıktan verilenden yetmiş kat faziletli, farz olan sadakanın (zekâtın) ise açıkça verilenini gizlice verileninden yirmi beş kat daha faziletli kıldı.”
Allah, ayetlerinde infakı gizli yapmamız gerektiğini anlatmaya devam ediyor:
“Mallarını gece gündüz; gizli ve açık Allah yolunda harcayanlar var ya, onların Rabbleri katında mükâfatları vardır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir.” (2/Bakara, 274)
“Onlar, Rabblerinin rızasına ermek için sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli olarak ve açıktan Allah için harcayan ve kötülüğü iyilikle ortadan kaldıranlardır. İşte bunlar için dünya yurdunun iyi sonucu vardır.” (13/Rad, 22)
“İnanan kullarıma söyle, namazı dosdoğru kılsınlar, hiçbir alışveriş ve dostluğun bulunmadığı bir gün gelmeden önce kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda gizlice ve açıktan harcasınlar.” (14/İbrahim, 31)
“Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık olarak Allah yolunda harcayan kimseyi misal verir. Bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allah’a mahsustur, fakat onların çoğu bilmezler.” (16/Nahl, 75)
“Şüphesiz, Allah’ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden, gizlice ve açıktan Allah yolunda harcayanlar, asla zarar etmeyecek bir ticaret umabilirler.” (35/Fatır, 29)
Yukarıda infak ile alakalı zikrettiğimiz ayetlerde hem açık hem de gizli infak etmenin meşru olduğu ifade edilmiştir. Fakat İslam’ın tavsiyesi ve kul için en hayırlı olan, bunu gizli bir şekilde yapmaktır. Çünkü insan fıtratı, gösterişe ve başkasının övmesine meyillidir. Bu ahlakı ise, İslam yermiştir.
Allah şöyle buyurur:
“Bunlar, mallarını insanlara gösteriş için harcayan, Allah’a ve ahiret gününe de inanmayan kimselerdir. Şeytan kimin arkadaşı olursa, o ne kötü arkadaştır.” (4/Nisa, 38)
Şeytanın Müslümanlara kurduğu tuzak, hayır amellerinde riya bataklığına düşürmeye yöneliktir. İnfak, açıktan yapıldığında, riyaya kapılınıp salih amel boşa gidebilir. Şeytanın görevi de budur zaten. Amelimizi riske atmamak gerekir.
Sağ elin verdiğinden sol elin haberi olmayacak kadar gizli infak yapan kişi mahşer gününde Rahman’ın arşının altında gölgelenme mertebesine ulaşır. Gizli amel yapmanın iki büyük mükâfatı, hem infakın ecri hem de arşın altında gölgelenmektir! Fakat açıktan yapılan infak için, bu mertebe yoktur.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Yedi sınıf insan var ki, Allah onları hiçbir gölgenin olmadığı günde (mahşer meydanında) kendi gölgesinde gölgelendirecektir. (Bunlardan biri de) Sağ elinin verdiğinden sol elinin haberi olmayacak kadar gizlice sadaka veren kişi…” (Buhari, Müslim)
Rabbimden isteğim; bizleri, sağ elin verdiğini sol elin haberi olmayacak şekilde kendi yolunda harcama şerefine nail eylemesidir.
Davamızın sonu âlemlerin Rabbine hamd etmektir.
İlk Yorumu Sen Yap